Müdahaleci Kapitalizm

Liberal kapitalizmin rekabetçi yapıyı sürdürememesi, serbest ticaret ilkesinin aksamasına yol açtı. Diğer yandan emperyalizm kaçınılmaz olarak dünyayı bir savaşa sürüklemişti. Nihayetinde kapitalist sistemin liberalizm ilkelerinden kopuşu 1.Dünya Savaşı ile başlamış ve daha sonra çıkan bir dizi gelişmenin etkisiyle kapitalizm müdahaleci aşamaya geçmiştir.


1.Dünya Savaşı, kapitalizmin liberal döneminin sonu oldu. Bu büyük savaşın ekonomik sonuçları da çok ağır olmuştu. 1919 yılında savaşa katılmış olan ülkelerin hepsinde üretim üçte bir oranında düşmüştü.


Diğer yandan 24 ekim 1929'da bir borsa paniği ile başlayan büyük bunalım, ABD ile sınırlı kalmayıp diğer ülkelere de yayılmış ve sonuçları bakımından kapitalist sistemin dönüm noktası olmuştur. 1930'dan sonra bunalım giderek şiddetlenmiş ve tüm dünyaya yayılması ile sanayileşmiş ülkelerin tamamında 30 milyona yakın kişi işsiz kalmıştır.


Bu bunalımı aşmak için klasik kuramın tek reçetesi, beklemekti. Fakat ne kadar süreceği belli olmayan bu bekleyiş, her geçen gün maliyetini biraz daha arttırıyordu. Piyasanın, bunalımı kendiliğinden atlatması beklenirken kapitalizm tam bir çöküş içindeydi.


Öte yandan 1917 yılında SSCB'nin kuruluşu ile uygulamada da kendini gösteren sosyalizm, Batı'nın liberal kapitalist ülkelerine oranla daha istikrarlı ve yüksek bir büyüme hızı ile güçlenmekteydi. Kapitalist sistem, Rusya'da sosyalist bir sistemin kuruluşu ile aynı zamanda geniş bir pazarı da kaybediyordu.


J. M. Keynes, 1936 yılında yayınlanan çalışması ile tam istihdam dengesini sağlayan bir görünmez elin olmadığını ve dolayısıyla da bir müdahalenin gerekli olduğunu söylüyordu. Keynesyen İktisat, 1929 bunalımı sonrası birçok ülkenin zorunluluklar karşısında uyguladıkları politikalara teorik bir temel kazandırıyordu.


Bütün bu etkenlerin birikimi, liberal kapitalizmi müdahaleci kapitalizme yöneltiyordu. Müdahaleci kapitalizmin, kapitalizm uygulanmasında bir dönem olarak ele alınması ise 2.Dünya Savaşı sonrasına rastlar.