Ücret teorileri

Emeğin çalışmasının karşılığı olarak düşünülen ücretin neye göre belirlendiğini açıklamaya çalışan teorik yaklaşımlar genelde şu başlıklarda incelenmektdir:
1. Asgari geçim haddi ilkesine göre açıklayan teori: bu teori aynı zamanda ücretin tunç kanunu olarak da bilinir. Klasik iktisadın piyasa dengesi ilkesine göre ücret haddini açıklayan teoridir. Buna göre ücret, emek arz ve talebinin denge noktasıdır. Bu noktanın altı ve üstüne çıkışlarda dengesizlik eski noktasına geri gelme eğilimindedir. Örneğin ücretler dengeden aşağı inerse çalışanlar en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacaklarından dolayı emek arzında bir azalış olacaktır. Dolayısıyla işverenler yeterli çalışan bulmak için yüksek ücret ödemeye hazır olacaklardır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi denge noktası "asgari geçim noktası"dır. Bu teoriye tunç kanunu da denilmesinin sebebi, ücretlerin sürekli asgari geçim seviyesinde kalma kararlılığında olmasındandır.


2. Ücret fonu teorisi: Genelde J. S. Mill'in adıyla birlikte adılan bu teoriye göre ücret seviyesini belirleyen saik, işverenlerin emek faktörüne ödemeye hazır oldukları ya da ödemeyi planladıkları ücretlerin toplamının oluşturduğu fondur. Yani bu fonun miktarı toplam çalışan sayısına bölünürse ortalama ücret seviyesi bulunmuş olur.


3. Artık değer teorisi: Marx'a göre fiyatı belirleyen yegane unsur emektir. Marx, emeği tüm yaklaşımının merkezine oturtarak gerekli açıklamayı yapar. Buna göre bir malın fiyatını belirleyen unsur, onun üretimi için harcanan emeğe bedeldir. Ancak bilindiği gibi Marx'ın en temel eleştirisi sermaye sınıfının bu bedeli emek sınıfına vermemesi ve çalışanın hayatta kalabilecek kadarki kısmını ona verip geri kalan artığa el koyması esasına dayanır.


4. Marjinal verimlilik teorisi: Bu teoriye göre ücret, çalıştırılan son işçinin katkısına işverenin taktir ettiği değerdir.


5. Pazarlık gücü teorisi: Bu teoride artık işin içine kurumlar da girmektedir. Şu ana kadar belirtilen yaklaşımlarda genelde belli bir ücret seviyesinden bahsedildi. Halbuki bu yaklaşım belli bir noktadan çok belli bir aralıktan bahseder. Yani hem işçiler hem de işverenler için kabul edilebilir asgari ve azami noktalar vardır ve tarafların pazarlık güçleri bu aralık içinde belli bir noktanın tespitini sağlar.