Hac Tarihi
Tarihte her zaman kutsal yerlere yolculuk ve ziyaret yapılmıştır. Bu kutsal yerlerden bir kaç örneği: Delfi Tapınağı, Zeus Mabedi, Amon Tapınağı, Ganj Nehri, Gaya, Kudüs, Roma, Meryemana, Sion Dağı, Zeytin Dağı, Benares, Kusanagara, Sarnath, Ajanta, Sanchi.
Yahudilikte hac Kudüs'teki Beyti Mukaddes'i ziyarettir. Süleyman Mabedi'ndeki Batı duvarı veya Ağlama Duvarı'nda dua edilir.
Hıristiyanlıkta hac yolculuğu Petrus ve Pavlus'un mezarlarının bulunduğu Roma'ya ve özellikle Noel, Yaslı Cuma, Paskalya günlerinde Kudüs ile Betlehem'e yapılır. Daha sonra özellikle Katoliklerde havariler ve azizler ile alakalı yer ve mucizenin göründüğü Santiago de Compostela (İspanya), Lourdes (Fransa), Fátima (Portekiz) gibi yerler de popüler olmuştur.
İslam dininde haccın tarihi İbrahim'le başlar. İbrahim, eşi Hacer ve oğlu İsmail ile Filistin'den Mekke'ye gitti ve ailesini orada bıraktı. Hacer, çölde azıksız ve susuz kalıp önce Safa tepesine sonra Merve tepesine çıkıp etrafı araştırdı. Vadiye inince İsmail'i bulamadı. İki tepe arasında 7 kere koşup aradı. Sonunda İsmail'i, Zemzem kuyusu yanında buldu. İbrahim Filistin'den onların yanına geldi. Rüyasında İsmail'i kurban etmesi isteniyordu. Mina'ya giderken şeytan ona musallat oldu. Taşladı. Sonra şeytan Hacer'e musallat oldu. Hacer de şeytanı taşladı. İsmail'e yanaştı, o da taşladı. Sonunda İbrahim tam İsmail'i kurban edecekken gökten bir koç indirildi. Kurban'ın vacip kılınması böyle oldu. (Kur'an: Saffat, Hac, Bakara, Ali İmran sureleri.)
İbrahim ile İsmail Kâbe'yi inşa ettiler. Yapı yükseldiğinde İbrahim'in üzerine çıktığı taştaki ayak izine Makam-ı İbrahim denir. Kabe tamamlanınca köşesine Hacer-i Esved'i haccın başlanğıç ve bitişini göstermek üzere yerleştirdiler.
İbrahim'den sonra Kabe putperestlerin hac yeri oldu, içini putlarla doldurdular. Bu Cahiliye dönemi, hicri 9. yılda Ebû Bekir'in hac emirliğinde yapılan ilk İslam haccı ile sona erdi. Hicri 10. yılda Peygamber Aleyhisselam ilk ve son haccını (Veda Haccı) yerine getirdi, hac ibadetinin esaslarını gösterdi.
Osmanlı, peygamberin sünnetine uyarak hac yöneticiliği (Emirülhac)işini yürüttü. Surre Eminliği adıyla bilinen bu kurum, Mekke ve Medine'ye Surrei Hümayun denilen yardımları götürürdü. Surrei Hümayun'un İstanbul'dan çıkışı törenle olurdu.
Osmanlı zamanında İstanbul-Mekke arası gidiş dönüş 8 ayı bulmaktaydı. 19. yüzyıl başlarına kadar hac ulaşımı at, katır ve deve sırtında yapılırdı. 1869'da Süveyş Kanalı'ndan gemiyle, 1908'de Hicaz hattından trenle gidilmeye başladı.
Selçuklu ve Osmanlı sultanlarının (Cem Sultan hariç) hiçbiri hacca gitmemiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır'a kadar gidebilmiştir. Şeyhülislamlar, padişahlara hac lazım değüldür diye fetva vermişlerdi. Türkiye cumhurbaşkanları da aynı geleneği devam ettirmişler, Cevdet Sunay ile Kenan Evren ise Umre yapmışlardır. Başbakanlardan hacı olanlar Turgut Özal ve Necmeddin Erbakan'dır.
Hacca gidenler uğurlanır, dönüşte karşılanır ve tebrik edilirdi. Hacı evinde tehniye merasimi yapılırdı. Misafirlere hacdan getirilen zemzem suyu dağıtılırdı.
Osmanlı İmparatorluğu çökerken Hicaz'ı kaybetti. Türkiye, milli mücadele ile meşguldü. Surre tarihe karıştı. 1947'lere kadar Türkiye'den hacca resmen izin çıkmadı. 1948'de döviz yokluğu bahanesiyle hac yine yasaklandı, ancak 1949'da serbestçe hac izni çıktı. O yasaklı yıllarda Rusya dahi hacılarına yasak koymamıştı. Hacı sayısı 1949'da 7.000 idi. Bugün 180.000'dir. 12 Mart döneminde de hacılar Mekke'ye gidememiştir.
Suudi Arabistan 1988'de hac kontenjanı sınırını ilan etmiştir. Her ülkenin nüfusuna göre hacı kafilesi olmaktadır. Karayolu tehlikeli olduğu için Türkiye hacıları havayolundan gitmektedir. 1979'a kadar isteyen her kişi veya kurum hac seyahati düzenleyebilirdi, bu tarihten sonra hac işini DİB organize etmeye başlamıştır. DİB her yıl kur'a usulüyle hacı adayları belirlemektedir.