Aidsin Belirtileri:
HIV enfeksiyonunun nasıl ilerlediğini belirtmeden önce bazı noktalara değinmekte yarar vardır.
HîV enfeksiyonu bulaşmış kişi bu (virüsü yaşamı boyunca taşır ve bulaştırıcıdır. Virüs sürekli olarak ürer. Virüs üremesinin etkileri ise çok sonra belirginleşmeye başlar. Hastada belirti ve klinik bulgular ortaya çıktığında, HIV enfeksiyonunun belirti veren evresine girilmiş olur.
Birincil enfeksiyon belirtileri olguların çok küçük bir bölümünde bulaşmadan hemen sonra ortaya çıkar. Virüsün vücuda girmesinden sonraki 3-6 ay içinde akut enfeksiyon bulgu ve belirtilerinden bağımsız olarak HlV’e karşı antikorlar oluşur. Virüsü alan kişide uzunca bir süre hiçbir belirti görülmeyebilir (belirtisiz enfeksiyon). Bazen ilk belirti yaygın lenf bezi büyümesidir (lenfadenopati). Buna İngilizce terimlerin kısaltılmasıyla oluşturulmuş LAS (lenf bezi büyümesi sendromu) ya da PGL (inatçı ve yaygın lenf bezi büyümesi) gibi adlar verilir.
HIV enfeksiyonunun daha da ilerlemesiyle hastalığın tipik belirtileri ortaya çıkar. Önce ağız boşluğunda kandida türü mantar enfeksiyonları, dilde beyaz plaklar halinde çok küçük kabarcıklar, kilo kaybı, düşmeyen ateş, saç dökülmesi, düşünsel işlevlerin zayıflaması, zona ve akciğer veremi görülebilir. Bu belirti ve hastalıkların tümüne birden “AİDS bağlantılı kompleks” (ARC-AIDS Rela-ted Complex) adı verilir.Daha ileri evrede fırsatçı enfeksiyonlar, tümörler ve ağır sinir sistemi bozukluklanyla ortaya çıkan hastalıklar görülür. Buna “AİDS bunama kompleksi” (ADC-AIDS dementia complex) denir. Sonuçta hasta tükenme sendromu (Wasting Syndrome) adıyla bilinen döneme girer. Bu dönemde kilo kaybı en ileri aşamadadır.HIV enfeksiyonunun gidişi bazı la-boratuvar testleriyle izlenebilir. Bunların başlıcaları şunlardır: Mutlak CD4+ lenfosit sayısı, CD4+ lenfosit yüzdesi, kanda virüs ve antijenlerinin varlığı, kanda p24-karşıtı antikorların varlığvve kanda beta-2-mikroglobülin düzeyi. Kanda CD4+ lenfositlerinin azalması, AiDS’in ilerlediğinin en duyarlı göstergesidir.• Birincil enfeksiyon – Birincil HIV enfeksiyonu çoğu kez belirtisizdir. Ama bulaşmadan sonraki 1-12 hafta içinde özgün olmayan bazı belirtiler görülebilir. Ateş, terleme, fenalık duygusu, yaygın kas ve kemik ağrıları, iştahsızlık, bulantı, ishal, boğaz ağrısı ve lenf bezi şişmeleri bu dönemin başlıca belirtileridir. Bazı hastalarda baş ağrısı, ışıktan rahatsız olma, zihin karışıklığı ve beyin zan zedelenmesi belirtileri de görülebilir. Olguların yüzde 30-50’sinde deride mononükleoz ya da ür-tikeri andıran kırmızı lekeler vardır. Bu belirtiler 2-3 hafta içinde kendiliğinden geriler. Çok seyrek olarak birincil enfeksiyon ensefalit (beyin iltihabı) ya da menenjitle (beyin zan iltihabı) ortaya çıkabilir. Muayenede boyun, artkafa ve kol-tukaltı lenf bezlerinde büyüme, deri döküntüleri ve seyrek olarak karaciğer ve dalakta büyüme saptanır. Kan tahlili lenfosit sayısının düşük (lenfopeni), eritrosit çökme (sedimantasyon) hızının yüksek, transaminaz ve alkali fosfataz enzimlerinin artmış olduğunu gösterir. Ayrıca CD8+ lenfosit sayısı görece yüksek, CD4+/CD8+ oranı tersine dönmüştür.Virüsün vücuda girmesinden genellikle 2 hafta sonra kanda p24 antijeni belirir. Aynı dönemde birincil enfeksiyon belirtileri de görülmeye başlar. HlV’e karşı antikorlar ise bu aşamadan 1-3 ay sonra ortaya çıkar.Belirtilerin yalnızca AİDS hastalığına özgü olmaması nedeniyle akut enfeksiyon evresi genellikle gözden kaçar. İleride virüsü taşıdığı kesinleşen hasta bu dönemdeki belirtileri güçlükle anımsar. Hastalığa aymcı tam konurken mononükleoz, kızamıkçık, grip, sitomegalovirüs enfeksiyonları, hepatit, toksoplazmoz, ikinci evre frengi gibi hastalıklar göz önünde tutulmalıdır. Ayrıca lenfom ve lösemi gibi kötü huylu tümör hastalıkları da ayırıcı tanı açısından önem taşır. Doğru tanının konabilmesi için hastadan çok ayrıntılı bilgi alınması ve olası bulaşma etkenlerinin ortaya çıkarılması zorunludur.Kanda HTV’e karşı antikorların gelişmesi ve dolayısıyla kan testinin olumlu sonuç vermesi akut enfeksiyon belirtilerinin ortaya çıkmasından sonraya rastlar. Bu nedenle antikorların araştırılması, belirtiler kaybolduktan 4-6 hafta sonra yapılmalıdır.Birincil enfeksiyon belirtilerinin hastalığın gidişini belirlemek açısından çok önemli olmadığı söylenebilir. • Belirtisiz virüs taşıyıcılığı – Olguların büyük bölümünde insanlar virüsü aldıkları ve bulaştıncı oldukları halde uzun süre hiçbir yakınmada bulunmazlar. Bu duruma belirtisiz taşıyıcılık (seropozitiflik) denir. Kişi normal çalışma ve toplumsal yaşamını sürdürür. Ama belirtisiz de olsa bu dönemde yapılacak laboratuvar araştırmaları hastada virüsün varlığını kanıtlayabilir. Bu aşamada hücresel bağışıklık sistemindeki zayıflamayı gösteren CD4+ lenfosit değerinin düşmesi çok önemlidir.• Yaygın lenf bezi büyümesi (LAS) -HIV enfeksiyonunda sık görülen bir belirtidir. Nedeni başka hastalıklarla açıklanamayan, en az üç ay süren, kasıklar dışında vücudun iki ya da daha çok bölgesinde görülen yaygın lenf bezi büyümesi AİDS’İ düşündürür. Büyüme en sık koltukaltı ve boyun arkası lenf bezlerinde görülür. Yaygın lenf bezi büyümesinin hastalığın gidişinde kötüleşme belirtisi olmadığı artık anlaşılmıştır. Belirti vermeyen taşıyıcılarla LAS’lı taşıyıcılar arasında AiDS’e doğru gidişte önemli bir fark gözlenmemiştir.Bununla birlikte yaygın lenf bezi büyümesi, HIV enfeksiyonunun çoğu kez ilk klinik belirtisi ve hastanın hekime başvurmasının en önemli nedenidir. Bu durumda HIV enfeksiyonuna yol açabilecek etkenler dikkatle incelenmeli ve her koşulda kanda HlV’e karşı antikor araştırması yapılmalıdır. Hasta bulaşma tehlikesi yaratan etkenlerle karşılaşmamışsa bile lenf bezi şişmesine yol açan öbür hastalıklarla birlikte, HIV enfeksiyonu da ayırıcı tanıda göz önünde bulundurulur. Kanında virüsü taşıdığı saptanan hastada lenf bezinden örnek almak (lenf bezi biyopsisi) genellikle gerekmez. Ama büyüme kötü huylu tümör gelişimini düşündürecek kadar ileri düzeydeyse biyopsi yapılmalıdır.• Belirtili dönem
Bu dönemde AİDS öncesi dönemde rastlanan AİDS bağlantılı kompleks (ARC) ve AiDS’e işaret eden belirtiler görülür.HIV enfeksiyonu ilerledikçe en sık görülen belirti ağız boşluğunda genellikle kandida türü mantar hastalığıdır. Hastalığın başlıca dört tipi vardır: Yalancı zarlı, hücre sayısının artmasına bağlı olarak şişmeli, kızartılı ve dudak köşelerinde yara oluşumlu.Bunların içinde en sık görüleni yalancı zarlı kandida enfeksiyonudur. Kızarık ya da normal renkli ağız mukozası üzerinde sarımsı ya da krem-beyaz renkli tabakalar biçiminde lezyonlar belirir. Bu tabakalar kaldırıldığında altta kırmızı, bazen kanayan mukoza görülür. Enfeksiyon daha çok yumuşak damak, bademcikler, dil sırtı ve dudak mukozasında görülmekle birlikte ağız boşluğunun her yerine yayılabilir.Enfeksiyonun şişmelere yol açan (hiperplastik) tipinde beyaz tabakalar mukozadan sıyrılamaz. Lezyonlar genellikle dilin yan bölümlerinde, damakta ve ağız mukozasındadır.Hastalığın kızartılı (eritemli ya da atrofık) tipinde yaygın kızarıklıklar, daha ender olarak da damak ve dil sırtında lekeler ile ortaya çıkar. Bu lezyonla-nn rengi parlak kırmızıdan açık pembeye kadar değiştiğinden açık renkli olması durumunda tanısı güçtür.
Yaşlılarda kansızlık, dişlerin düzgün kapanmaması, vitamin eksikliği gibi nedenlere bağlı olarak dudak kenarlarında yaralara rastlanabilir. Ama bu lezyonlarm gençlerde gözlenmesi HIV enfeksiyonunu düşündürmelidir. Ağız köşelerinde bıçak kesişi gibi çatlaklar ve beyaz tabakalı lezyonlar bu hastalığın ilk belirtisi olabilir.ğızda kandida enfeksiyonu HIV enfeksiyonunun ilerlediğini gösteren çok önemli bir bulgudur. Ayrıca pneu-mocystis carinii asalağının yol açtığı Çok bulaşıcı bir zatürree gibi başka fırsatçı enfeksiyonların habercisidir.Ağız boşluğunda beyaz tabakalar oluşturan küçük çıkıntılar da HIV enfeksiyonunun tipik bir bulgusudur. Tıpta “villöz oral lökoplaki” adıyla bilinen bu lezyonlar hastada hiçbir yalanmaya yol açmaz. Hemen her zaman bir şerit gibi dilin çevresinde kain1. Yüzeyi beyaz renkli ve ipliksi ince dikey çıkıntılar nedeniyle pütürlüdür. Bu oluşumlar mukozadan ayrılmaz. Olguların yüzde 85′inde lezyonlarm ortaya çıkmasından iki yıl sonra AİDS başlar. Bu orandan da anlaşılacağı gibi villöz oral lökoplaki, AiDS’in gelişiminin önemli bir göstergesidir.
HIV taşıyıcı hastalarda Herpesvirus varicella adlı virüsün yeniden etkinlik göstermesine sık rastlanır. Suçiçeği etkeni olan bu virüs yeniden etkinleştiğinde zonaya (Herpes zoster) neden olur. Zona AİDS hastalarının yüzde 10′undan fazlasında vardır. Bu hastalığın yaygın biçimi az görülmekle birlikte genellikle birkaç bölgede birden ortaya çıkar.Yağlı deri iltihabında (yağlı egzama ya da seboreli egzama) kırmızı, kabuklu, kasıntısız lezyonlar görülür. Bazı hastalarda hafif gidişli olabilir, ama göğüs, sut ve saçlı deride geniş alanlara yayılan ağır biçimleri de vardır.Hastalann büyük bölümünde HIV enfeksiyonu uzun süre belirtisizdir. Geri kalan azınlıkta ise birincil enfeksiyonu izleyen aylar ya da yıllar içinde yaygın belirtiler gözlenir. Hastalar çok çabuk yorulduklarından, olağan günlük etkinliklerini azaltmak zorunda kaldıklarından yakınırlar. Yaygın gece terlemeleri yalnız hastalığın ileri evrelerinde değil, daha öncesinde de görülür. Vücut sıcaklığının uzun süre 38°C düzeyinde dolaşması ve aralıklı ishal dönemleri öbür yakınmalar arasındadır. Bu geneldüşkünlük önemli bir belirtidir; hastalığın artık son aşamaya ulaştığını gösterir.« Verem HIV taşıyıcı hastalarda gittikçe daha sık görülen bir hastalıktır. Özellikle uyuşturucu bağımlıları ve Siyahlar arasında yaygınlaşmaktadır. Hastalık genellikle eski bir verem odağının yeniden alevlenmesi biçiminde ortaya çıkar. Birincil enfeksiyon olarak başladığı çok ender görülür. Bağışıklık sisteminin henüz büyük ölçüde yıkıma uğramadığı olgularda verem yalnız akciğerlerde yerleşmiştir. Bağışıklık sisteminin zayıfladığı ileri evrelerde ise akciğerlerde çok yaygın verem gelişir ve hastalık akciğer dışına da yayılır. Bu durumda AİDS tanısı hemen hemen kesindir.
HIV enfeksiyonu kanla ilgili çeşitli bozukluklara yol açar. Kansızlık ve kanda trombosit sayısının azalması trombositopeni) buna örnektir. Özellikle trombosit azlığı erken ortaya çıkabilir ve uzun sürebilir. Bazı hastalarda klinik belirtiler vermekle birlikte çoğunlukla sessiz kain- ve bazı olgularda kendiliğinden geriler.