Safra ve Safra Taşları
SAFRA TAŞLARI
Safra taşları, safrayı oluşturan maddelerin safrakesesinde çökmesiyle oluşur. Safrayı oluşturan bazı maddelerin çökerek taş oluşturmasının nedenlerini anlayabilmek için önce safranın yapısı ve safrake sesinin işlevleri konusunda bilgi edinmek gerekir.
SAFRA
Safra suyun yam sıra safra asitleri, fosfolipitler, kolesterol, bilirubın gibi organik ve elektrolitler gibi organik [olmayan maddelerden oluşur.Safra asitleri bağırsakta kısmen yeIniden emilir ve kan yoluyla karaciğere [geri döner. Böylece bu maddelerin [dışkıyla vücuttan atılması sınırlanır.Normal bir insanın karaciğerinde [yapılan safradaki lipitlerin yüzde 15-|20'si fosfolipitlerden, yüzde 70 80'i safra asitlerinden, yaklaşık yüzde 8'i de kolesterolden oluşur. Safra lipitlerinin fiziksel - kimyasal özellikleri - Kolesterol suda ve yüzde 9O'ı su olan safrada çözünmez. Benzer biçimde fosfolipit molekülleri de suda çözünmeyen kristal bir yapı oluşturur. Buna karşılık safra asitleri moleküllerinde hidrofil (suyu seven, emen) ve hidrofob (sudan kaçan) gruplar bulunur.
Böylece "armdırıcı" bir özellik kazanan safra asitleri normalde suda çözünmeyen maddelerin çözünmesini sağlar. Safra asitleri molekülleri "misel" adı verilen çok moleküllü küme lerle birleşme eğilimindedir. Misellerde safra asitleri moleküllerinin hidrofil bölümleri suya doğru, hidrofob bölümleri ise çok moleküllü kümenin içine doğru yönelir. Misellerin merkezi lipitlerin ve özellikle kolesterolün çözünmesine uygun özelliktedir. Fosfolipitler safra asitleri kümelerinin aralarına yerleşerek misellerin boyutlarında büyümeye neden olur. Böylece "geniş" misellerin oluşmasmı ve kolesterolün daha kolay çözünmesini sağlarlar.osfolipitler ve safra asitleri kolesterolün safrada eriyik halde kalması için gerekli maddelerdir. Safranın çö-zünebilirlik derecesi kolesterol, safra asitleri ve fosfolipitlerin toplam miktarına değil, bunların göreli oranlarına bağlıdır.Normal koşullarda karaciğer hücrelerinin salgıladığı safranın bileşimindeki safra asiti, fosfolipit ve kolesterol içeriği, kolesterolün kolayca çözünmesine uygundur.
Taş oluşumunu kolaylaştırıcı (litojen) nitelikteki safra ise kolesterol fazlası içerir ve safrakese-sinde çökerek taş oluşumuna yol açabilir. Taş yapıcı safra salgılanması karaciğerin safra asitleri salgısının azalmasına ve safrayla aşın miktarda kolesterol atılmasına bağlıdır. Taş yapıcı safra salgılanmasını kolaylaştıran duruıfllar Taş yapıcı safra salgılanmasını ve kolesterol taşlarının oluşumunu kolaylaştıran birçok etken vardır.Kolesterollü safra taşı oluşumuyla yaş ve cinsiyet arasında kesin bir ilişki gözlenir. Safra taşı oluşumu çocuklarda ender görülür; ergenlikten sonra özellikle de kızlarda sıklaşır ve doğurgan çağdaki kadınlarda yüksek östrojen düzeyine bağlı olarak belirgin olçüde artar.Fazla kalori ve protein içeren be] sinler gelişmiş ülke insanlarında safra) taşlarının sık görülmesinin başlıca nedenlerden biri olarak kabul edilir.
Kimyasal katkı maddeleri içeren hazır yiyeceklerin yaygın tüketimi, özellikle genç ve-zayıf insanlarda kolesterol taşlarının oluşumunu kolaylaştıran etkenler arasında sayılmaktadır.
SAFRA TAŞLARI
Safra taşlarım oluşturan başlıca maddeler kolesterol, bilirubin ve başta kalsiyum tuzlan olmak üzere tuzlardır Taşların özellikleri bileşimlerine göre değişir.Ağırlıklı olarak ya da yalnızca kolesterolden oluşan taşlar oldukça sert, grisan renkli, yuvarlak ve biraz taneciklidir. Genellikle büyük boyutlu ve tek olur.
Bilirubin (pigment) taşlan koyu renklidir. Siyah olanlan daha sert, kahverengi olanlan yumuşaktır. Kahverengi taşlar safra yollannda bulunur. Safraya rengini veren bilirubin, alyuvarlardaki hemoglobinin karaciğerde parçalanmasıyla oluşur ve safrayla bağırsağa taşınarak dışan atılır.Bazı taşlar karışık yapıdadır ve değişik oranlarda kalsiyum, bilirubin ve kolesterol içerir. Bunlar en sık görülen safra taşlarıdır. Koyu renklidirler. Her zaman çok sayıda bulunurlar.
Karışık taşlar piramit biçiminde ve içerdiği kalsiyum miktanyla orantılı sertliktedir. Safrakesesini tümüyle dolduracak kadar çok miktarda birikebilirler. Bu durumda safrakesesi fıjminde petekli bir görünüm saptanır.Safra taşlan, safra akışını engelleyerek safrakesesi koliği denen ağnh krizlere yol açar. Bu tür krizlerin başlamasında safrakesesinin kasılmasını uyaran aşın yemek ya da aşın yağlı beslenme etkili olabilir. Taş safrakesesi duvarım zedeleyerek safrakesesinin kasılmasına yol açabilir. Böylece safrakesesi içinde durmakta olan taş harekete geçebilir.Taş safrakesesinin boynuna ya da safra yollarına doğru hareket eder ve ulaştığı noktalarda kas spazmlan biçiminde tepkiye yol açar. Tıkanma nedeniyle safra akışı engellenir; ani ve şiddetli ağrı ortaya çıkar.
BELİRTİLERİ
Safrakesesinde kolik dışındaki belirtilerle kolik belirtileri arasında bir ay-nm yapmak gerekir. Safra taşı çoğu insanda hiçbir belirtiye yol açmaz ve here safra taşı başlangıçta uzun süre sessiz kalır. Taşın varlığı birçok olguda başka organların radyolojik ya da ultrasonografik incelemesi sırasında ya da karındaki bir cerrahi girişimde rastlantıyla saptanır.Kolik dışındaki safra taşı belirtileri basit kronik safrakesesi iltihabını (ko-lesistit) andırabilir.Belirtiler bazen anlaşılmaz ve önemsenmez. Hastada iştahsızlık ya da iştahla yemeğe başladıktan hemen sonra tokluk duygusu ve yiyeceğe karşı isteksizlik görülebilir. Yemekten sonra şişkinlik duygusu, gaz çıkarma ve sindirim güçlüğü safra taşlarının başlıca belirtileridir.
Kızartmalar safra taşına bağlı sindirim güçlüğünü artıran ve yüksek oranda yağ içermeleri nedeniyle safra kesesinin kasılmasını uyaran besinlerdir. Yemekten sonra sağ kaburga yayının altında hafif ağrıların ortaya çıkması hekimin tanı koymasını kolaylaştırır.
TANI
Sa. isi hastalığının tanısında kul-lanılaı iki temel yöntem radyografi ve ultrasonografidir.
Radyolojik inceleme yapılmadan bir önceki gece hastaya safrakesesinde toplanan ve safrayı X ışınlarıyla görülebilir hale getiren bir ilaç verilir. Ertesi gün çekilen filmde (kolesıstografi) safra taşlan görülebilir; ayrıca safrake-sesinin biçimi ve işlevi incelenebilir. İyi tedavi edilmemiş bir safrakesesi iltihabı safrakesesinin sertleşmesine yol açabilir. Bu durumda safrakesesi küçülür, duvarları sertleşir ve safra depolama işlevini yitirir. Ama safra artık saf-rakesesine girmediğinden kolesistogra-fide görülemez. Safranın safrakesesine girişini bir taşın tıkamasıyla da aynı durum ortaya çıkar.
Gerek bu durumda, gerekse daha önce safrakesesi alınmış kişilerde safra yollarında taştan kuşkulanıldığında safrayı bütün yolu boyunca görülebilir hale getirecek iyotlu bir maddenin damar içine verilmesinden sonra radyolojik inceleme (kolanjiyografi) yapılmalıdır.
Bu yöntemle çekilen film kuşkulu sonuç verirse ya da safra yollarını göstermezse bazı uzmanlaşmış merkezlerde uygulanan “ters yönde” kolanjiyografiye başvurulabilir. Bu yöntemde onikiparmakbağırsağına kadar sokulan gastroduodenoskop adlı aygıtla ana safra kanalının pankreas kanalıyla birleşip onikiparmakbağırsağına açıldığı yere ulaşılır. Buradan bir sondayla girilerek, röntgen filminde görülen (radyoopak) sıvı safra akışının tersi yönünde ana safra kanalına şırınga edilir. Bu sıvı geriye doğru safra yollarında ilerler.Ultrasonografi ağrısız ve uygulanması kolay bir incelemedir. Sanlık bulunan ve karaciğer yetmezliği nedeniyle kontrast maddeyle kolesistografi yapılamayan hastalarda da uygulanabilir. Ayrıca radyasyon gerektirmediğinden gebe kadınlarda herhangi bir sorun yaratmaz. Ama safra taşlarının X ışınlannı geçirip geçirmediği ve buna bağlı olarak cerrahi girişim yerine tıbbi tedaviye uygun olup olmadığı ultrasonografiyle anlaşılamaz. Ultrasonografi safra taşından kuşku duyulduğunda yapılacak ilk incelemedir. Taş görülürse taşın yapısının ve uygulanacak tedavinin belirlenmesi için kolesistografi yapılır.
SAFRA KOLİGİ
Safra koliğinde sağ kaburga yayının altında aniden ortaya çıkan, omza, sırta ve göğsün sağ yansına yayılabilen şiddetli ağn görülür. Ağrı batıcı özelliktedir ve hasta hareket ettikçe artar. Bunu genellikle bulantı ve safralı kusma izler. Daha da halsiz düşen hastanın ateşi hızla yükselir. Muayane eden hekimin ağnlı bölgeye dokunması bile ağrıyı dayanılamaz hale getirir.’
Safra koliği hekimin girişimiyle kısa sürede denetim altına alınabilir. Hekime başvurulmazsa ağrı saatlerce sürebilir.Ani şiddetli ağnyı izleyen günlerde, gözlerde sarılık ortaya çıkabilir. îdrar normalden koyu, dışkı ise daha açık renk alabilir. Sağlıklı kişilerde sindirim sırasında, karaciğer dışı safra yollarındaki hareketler çok düzenlidir; safrakesesi kasılıp içindeki safrayı bağırsaklara doğru iterken ana safra kanalının sonunda yer alan Oddi büzgen kası gevşer ve safranın bağırsağa akmasına izin verir. Oysa taşın neden olduğu zedelenmeden sonra safrakesesiyle birlikte büzgen kas da kasılır. Safra dışarı aka-madığından basmç artar ve bunun sonucunda karaciğerin daha sonraki safra salgısı da engellenir. Gözlerde sanlık ve açık renk dışkı gibi belirtiler safra yolu tıkanmasına bağlıdır.
Dışlanın açık renkli olmasının nedeni bağırsağa akan ve dışkıyla çıkan bilirubinin çok azalmasıdır. Buna karşılık bilirubin kana kanştığmdan daha sonra idrarda yoğunlaşmasıyla idrar rengi koyulaşır ve özellikle gözakında sarılık belirir.
TEDAVİ
1972′ye değin safra taşı için hekimlerin önerdiği tek tedavi safrakesesinin (ve taşların) cerrahi girişimle alınma-sıydı. Günümüzde kolesterol taşı olan birçok hasta ameliyat istemediği ya da edilemediği için başka yöntemlerle tedavi edilmektedir.Tıbbi tedavi hastaya her gün kenodezoksikolik ve ursodezoksikolik asi-tin verilmesinden oluşur. Kenodezok-sikolik asit insan safrasında, ursodezoksikolik asit ise ayı safrasında bulunan safra asitlerindendir. Yukarıda belirtildiği gibi kolesterol taşlarının olu-Şumu safranın aşm kolesterol içermesine ve/ya da safra asitlerinin yetersizliğine bağlıdır.
Kenodezoksikolnc ve ursodezoksikolik asit verilmesiyle safranın bileşimindeki safra asitleri artar. Böylece safra, taşı oluşturan kolesterolü çözerek yavaş yavaş atabilecek duruma gelir. Çözünme süreci taşın boyutlarına bağlı olarak yavaş ve aşamalıdır. Ortalama süre 1-2 yıl arasında değişir. Büyük taşların çözünmesi daha çok zaman alır, ama en kısa çözünme süresi 6 ay kadardır. Safra taşlarında tıbbi tedavinin başarı olasılığı büyük ölçüde hekimin bu tür tedavi için hasta kabul ölçütlerine bağlıdır. Hastanm safrakesesi aç karnına iyi doluyor ve yemekten sonra düzenli boşalıyorsa, safrake-sesinde de X ışınlarını geçiren kolesterol taşlan varsa kenodezoksikolik/ ursodezoksikolik asit tedavisinden iyi sonuç alınır.
Hastaların büyük bölümünde safra asitiyle tedavi sorun yaratmaz. Az sayıda hastada, Özellikle tedavinin ilk günlerinde İshal gibi geçici belirtiler ortaya çıkabilir. Ana safra kanalında taş, saf-rakesesİnde irin birikmesi (ampiyem), mukuslu sıvı birikmesi (hidrops) ve kanserleşme gibi komplikasyonlarda bu tip tedavi uygulanmaz; acil cerrahi girişimle sorunun ilerlemesi önlenir. Çünkü ampiyem karın zarı iltihabına (peritonit), ana safra kanalının taşla tıkanması safra göllenmesine bağlı sarılığa ve gittikçe artan zehirlenmeye, safrakesesi kanseri de kanserin başka organlara yayılmasına yol açabilir.
İlaçların dikkatli ve düzenli olarak alınmasına karşın tıbbi tedavi her zaman etkili olmamakta, birçok kişi bundan yarar görmemektedir. Bunda psikolojik etkenlerin de rolü vardır. Etkinliklerinin azaldığı duygusuna kapılmak ve sürekli perhiz yapmak bazılarının ruhsal durumunu olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu tip tedaviyle taş tümüyle erişe de yüzde 40 olasılıkla iki yıl içinde yeniden oluşmaktadır.
Son yıllarda safrakesesınin içine dışarıdan yerleştirilen bir tüp aracılığıyla bazı özel ilaçlar verilerek taşların doğrudan eritilmesi yoluna da gidilmektedir. Tedavi süresi (birkaç gün) safra asitiyle tedavi süresinden çok daha kısa ve ^başarı oram daha yüksektir. Ama hastanın safrası taş yapıcı özelliğini koruduğu için yineleme olasılığı gene yüksektir.İlaç tedavisinin başarısız kalması, çeşitli komplikasyonlann ortaya çıkması ve kötü huylu tümör gelişmesi gibi olasılıklar nedeniyle birçok hastada safrakesesinin cerrahi girişimle almması yoluna gidilir.Safrakesesi safranın depolandığı organdır. Organizma için yaşamsal önemi yoktur ve almması fazla bir sorun yaratmaz. Cerrahi girişim de oldukça basittir. Tanının konmasından sonra ameliyat ne kadar erken yapılırsa o ölçüde kolaylaşır.
Çünkü zaman geçtikçe safrakesesi ve çevresindeki organlar arasında yapışıklıklar oluşarak cerrahi girişimi zorlaştırır. Ameliyattan sonra hasta normal yaşamma dönebilir; beslenmeyle ilgili katı kısıtlamaları kaldırarak sağlıklı her insan gibi yaşayabilir. Ameliyat teknik açıdan basittir, ama yapışıklıkların bulunması ve safra yollarında sık rastlanan yapısal bozukluklar nedeniyle bazen komplikasyonlar ortaya çıkabilir.Ameliyat sonrasında genellikle düzenli iyileşme görülür ve 10-12 gün sonra hasta iyileşmiş kabul edilir. Cerrahi girişimin ana safra kanalını da kapsadığı durumlarda, buraya yerleştirilen Özel tüp yaklaşık 15 gün sonra alınır. Hastaneden çıkan hasta olağan günlük etkinliklerine dönebilir.Bazı hastalar ameliyattan sonra ameliyattan öncekilere benzer çeşitli belirtilerden yakınır. Bazen aylarca süren bu durum, “safrakesesi alınması sonrası sendromu” olarak adlandırılır. Sinir sistemi düzensizlikleri olanlarda daha sık görülen bu sendrom, safra yollarının ve bağırsağın, safrakesesinin yokluğuna uyum sağlama çabasına bağlıdır. Zamanla hafifler; özellikle de perhize dikkat edilmesi, sindirime yardımcı ve safra salgısını artırıcı ilaçların kullanılmasıyla bir süre sonra geçer.
Son yıllarda böbrek taşlan gibi safra taşlanm da ses üstü (ultrason) dalgalardan yararlanarak parçalama olanağı doğmuştur. Taşlar mekanik olarak ya da laser ışınlarıyla da kırıla-bilmektedir. Ayrıca klasik cerrahi dışında endoskopik (laparoskopik) safrakesesi ameliyatı yöntemi geliştirilmiştir. Bu işlemde göbek ve karın duvarına açılan iki delikten içeri sokulan laparoskop aracılığıyla safrakesesi çıkarılmaktadır. Hasta ertesi gün evine dö-nebilmektedir.
Soru
Çocuklarda taş olabilir mi?
Cevap
Evet, ama bu ender görülen bir durumdur. Çocuklarda safra taşlannt? hemen her zaman yalnızca safrakesesinde rastlanır. Pigmentli taşlarla (bilirubin taşlan) kolesterol taşlarının görülme sıklığı yaklaşık aynıdır. Taş olan çocuklann büyük bölümünde hastalığa yatkınlık yaratan başka koşullar da (örneğin hemoliz) vardır.