Hipotiroidizm
ÖZET:
Hipotiroidizm erişkinlerde görülen tiroksin hormonu azlığıdır. Hastalığın kendine özgü belirtileri vardır. Bu belirtiler tiroksin hormonunun bulunmayışı ya da azlığından kaynaklanmaktadır. Hastalığın çeşitli nedenleri vardır, örneğin tiroksin fazlalığı (hipertiroidi) gösteren hastaların cerrahi, ilaç veya radyoaktif iyot tedavisi görmelerinden sonra geniş bir tiroid kitlesinin işlev yönünden pasif bırakılması tiroit azlığına yani hipotiroidiye neden olabilir. Hipotalamustan “Tirotrop Hormon Serbestleştirici Faktör” (THSF) salgısının azalması ya da adenohipofizde-ki tümöral bir gelişmeye bağlı olarak tirotropin salgısının azalması ya da tiroit bezinin nedenibelli olmayan bozukluklarına bağlı olarak yetersiz çalışması^ “Hipotiroidi” vakalarını ortaya çıkarır. Hipotiroidi tablolarının bazılarında guatr gelişmesi de görülebilir.
Hastalığın belirtileri yavaş, fakat sürekli bir biçimde gelişir. Hastalar gitgide kilo alırlar, soğuğa karşı dirençsizdirler, zihinsel etkinlikleri yavaşlamış, kütleşmiştir.Uykuya eğilimleri çok artmıştır. Derileri kuru, kaba ve bazan pulludur. Saçlarında seyrekleşme ve matlaşma görülür. Deride (dermiş tabakasında) “Mukopolisakkarid” ler birikir (yapısında protein ve sakkarid bulunan kimyasal bir maddedir). Deride biriken mukopoli-sakkaridler fazla miktarda su tutarlar ve böylece deriye ödemli, şişkin, kof bir görünüm kazandırırlar. Bu tabloya “Miksödem” denir. Bu şişkinlik gözlerin çevresinde çok daha belirgindir. Hastalar bunu genellikle göz kapaklarının şişmesi olarak tanımlarlar. Zihinsel açıklığın kaybı, bakışların uyuşukluğu, göz çevresinin ve yüzün miksödeme bağlı olarak şişmesi hastaya ebleh bir görünüm kazandırır. Hastaların kalp atışlarında bir yavaşlama (bradikardi) görülür. Vücut ısıları düşebilir (hipotermi), kabızlık (konstipasyon} oldukça sık görülür. Bazı hastaların sesi kalınlaşır ve dili büyür Bu hastaların kan kolesterin düzeyi genellikle yüksek ve damar sertliğine eğilimleri fazladır. Kadın hastaların adetlerinde düzensizlikler ve doğurganlıklarında azalma görülür.
Hastahğın tedavisi tiroksin hormonunun dışardan verilmesi biçimindedir.Bu yapay hormondur ya da bazı hayvanlardan elde edilmiş doğal hormondur.
—————————————————————————————————————
Tiroit yetmezliği olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu dulumun tam tersi olan hipertiroidizme göre daha az rastlanır. Ama son istatistikler sanıldığı kadar az görülen bir hastalık olmadığı sonucunu vermektedir. Örneğin ABD nüfusunun yüzde 5′inde hipotiroidizm bulunabileceği anlaşılmaktadır. Bunların büyük bölümünde açık klinik belirtiler yoktur. Hipotiroidizmin toplumda beklenenden yüksek Çıkma olasıbğı iki nedene bağlanabilir: Hastalık açık ve önemsenmeye değer belirtiler vermeden kolayca gelişebilir. İkinci olarak hastalar ortaya çıkan belirtilere uyum sağlayarak yaşamlarını sürdürebilirler.
Hipotiroidizm, dokuların hormon gereksinimini karşılamakta tiroitin yetersiz kaldığı anlamına gelir. Mutlak bir hormon eksikliğinden çok, gereken düzeyde hormonun bulunmaması söz konusudur. Bu durum bütün hormon hastalıkları için göz önünde tutulması gereken bir noktadır.
ÇOCUKLUK HİPOTİROİDİZMİ
‘ Çocuklukta en sık görülen hormon hastalıklarından biridir. Erişkinlerde hiper-tiroidızm daha sık görülürken, çocuklarda durum tam tersidir.
Nedenleri
Tiroit bezi aplazisi ya da hipoplazisi, yani tiroitin yokluğu ya da yetersiz gelişmesi, embriyon evresindeki bir bozukluktan kaynaklanır. Çocukluk hipo-tiroidizmine neden olan bu bozukluklar çocukluk miksödemi ya da yaygın ve kalıtsal olmayan kretinizm biçiminde ortaya çıkar.
Hipotiroidizm dölyatağında süren yaşamda annenin hormonları ile dengelendiğinden, yenidoğanda anormal bir belirti görülmeyebilir.
Yaygm olmayan kretinizmden farklı özellikler taşıyan bölgesel kretinizm, öncelikle guatrın sık rastlandığı dağlık bölgelerde görülür. Dölütsel yaşam sırasındaki bozukluklara bağlı olarak çocuğun tiroit bezinde ve genel olarak vücudunda dönüşü olmayan bozukluklar ortaya çıkar. Bunların başlıcalan orantısız cücelik ve zekâ geriliğidir. Orantısız cücelikte söz konusu olan, vücuda göre kol ve bacakların kısa ve çelimsiz kalmasıdır. Çocukluk hipotiroidizminin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Olası nedenler arasında iyot eksikliği ve anne ya da dölütte tiroit hormonlarının yetmezliği gibi dölütün gelişimini engelleyen unsurların yanı sıra hipofiz-den salınarak tiroiti uyaran tirotropin (TSH) adlı hormonun anne kanında yüksek düzeyde bulunması da gösteril-” mektedir. Ortamda yeterince TSH bulunduğu için dinlenme durumunda kalan dölüt hipofizİ, doğumdan sonra tiroiti yeterince uyaramayacak ölçüde körelebilir.
Belirtileri
Tiroit hormonlarının yokluğu ya da yetersizliği, doğumu izleyen ilk 2-3 ay içinde belirti vermeye başlar. Bebek çok sakindir ve çok uyur. Genellikle kabızlık çeker. Daha sonra ruhsal-bedensel gelişimdeki bozukluklarla birlikte hastalık ağırlaşır. Baş büyük, yüz geniş, alın dar, dil büyük ve diş gelişimi yavaştır. Çocuk genel olarak şişman ve tıknaz görünür. Kol ve bacakları kısadır.
Büyüme çağmda kemik ve zekâ gelişiminde belirgin bir yavaşlama görülür. Kalp büyümüş, bazal metabolizma iyice düşmüştür. Kandaki kolesterol ve lipit düzeyleri yüksek, tiroit hormonları düzeyi düşüktür. Radyoaktif iyot İzo-toplanyla yapılan testlerde tiroitin iyot tutma yeteneğinin de azaldığı görülür.
Bölgesel kretinizmde orantısız cüceliğe zekâ geriliği eşlik eder. Bu hastalarda yüz yuvarlak, kafatası basık (brakisefal), boy kısa, kas dokusu yetersiz gelişmiş, deri genellikle san, üreme organları küçük kalmıştır (hipogonadizm). Guatr görülebilir. Hastalar genellikle sakindir, korunmaya gereksinimleri vardır ve dostluğa eğilimlidirler. Bellekleri ve duygusal tepkileri zayıftır. Birçoğu sağır ve dilsizdir. Uzun süre yaşayabilirler.
Yaygın olmayan kretinizmde, sürekli yüksek dozda tiroit hormonları verilir. Hasta yaşamının ilk aylarında uygun biçimde tedavi edilirse iyi sonuçlar elde edilebilir.
Bölgesel kretinizmde ortaya çıkan guatr, solunumu engelliyorsa cerrahi girişimle alınmalıdır. Kanda yetersiz bulunan tiroit hormonlarının dışardan verilmesi gerekil’. Ama bu tedavi dölütün gelişimi sırasında ortaya çıkan bozuklukları düzeltemez. Hastalığın yaygın olduğu bölgelerde düzenli biçimde uygulanan iyot tedavisinin iyi sonuçlar verdiği ileri sürülmüştür.Hipoüroiriizmin temel nedeni, tiroit bezinde ortaya çıkan yıkıma bağlı olarak tiîoit hormonlarının yetersiz üretilmesidir. Bu durum tiroitin önemli bir bölürrıünü yskıma uğratan hastalıklardan sonra ortaya çıkabilir. Bu hastalıklar arabmda tümörler, frengi, verem ve irin oluşumuna yol açan enfeksiyonlar gibi bakteri kökenli tiroit iltihaplan sayılabilir. Vücudun tiroit bezine karşı belirsiz bir nedenle oluşturduğu özantikorlar da yol açtıkları iltihaplarla tiroit hücrelerini yıkıma uğratabilir.
Dev hücreli tiroidit (Quervain tiroiditi), tiroiti tahta gibi sertleştiren Riedel tiroiditi ve Hoşimato tiroiditi (Hoşimato hastalığı) iyi bilinen tiroit iltihabı tipleridir.
Hipotiroidizm için her zaman tiroit bezinin yıkıma uğraması gerekmez. Bezin işlevsel durumunda bir sorun bulunmamasına karşın, yeterince uyanlma-ması nedeniyle de çalışması yavaşlar. Bu bozukluk tiroitten değil, tiroitin çalışmasını düzenleyen öbür organlardan kaynaklanır. Örneğin hipofizin tiroiti uyaran tirotropini yeterince salgılamaması tiroit hormonları üretimini azaltır. Hipotalamus kaynaklı tirotropin ser-bestleştirici hormonun (TRF) az salgılanması da aym sonucu doğurur. Günümüzde tiroit hormonları ve kandaki TSH düzeyi çok duyarlı biçimde ölçülebilmekte, bu sayede tam daha doğru olarak konabilmektedir.
Tiroit bezi hipertiroidizm tedavisi sırasında işlevlerini yeterince yerine getiremeyeceği bir duruma gelebilir. Bu durum cerrahi girişimle tiroit bezinin büyük ölçüde çıkarılması, verilen radyoaktif iyot izotopları sonucu aşın yıkıma uğraması ya da kullanılan ilaçlarla etkinliğinin iyice azalması sonucu gelişebilir. Ortaya çıkan hipotiroidizm geçici ya da kahcı olabilir.
Belirtileri
Hipertiroidizmde olduğu gibi hipotiroi-dizmi de tanıtıcı bazı dış görünüş özellikleri ve davranışlar vardır. Hasta genellikle yavaş hareket eder. Hastalığı ilerledikçe yürüyüşü ağırlaşır. Hep yorgundur. Soğuğa dayanamaz. Davranışları gibi düşünsel etkinlikleri de yavaşlamıştır. Olaylar arasında İlişki kurmakta güçlük çeker. Genel olarak tepkisiz davranır. Yavaş ve burundan konuşur.
Hastanın muayenesi sırasında derinin sağlıksız görünümü hemen dikkat çeker. Soluk bir renk alan deri soğuk, kuru ve serttir. Parmakla tutup çekilemez. Bu durum bütün organlara yayılmış miksödemin deride açıkça ortaya çıkan bir görünümüdür.
Miksödem hücreler arasındaki İpoş-luklarda hiyaluronik asit gibi mukopoli-sakarit asitlerin birikmesiyle oluşur. Bu maddeler normal olarak bağdokunun yapısında bulunur. Hipertiroidizm durumunda hem üretimleri artmış, hem de ayrışma süreçleri yavaşlamıştır. Hastalığa yol açan bu bozukluk uzun araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. TSH’nin mukopolisakarit üretimini uyarıcı bir etkisi de vardır. Tiroitin az çalışması hipofizin TSH salgılamasını artırır. Bu da aynı zamanda mukopolisa-karitlerin üretilmesini hızlandırmaktadır. Aynca tiroit hormonlarının yetersizliği gelişen bozukluklara katkıda bulunmaktadır. Bu hormonlar vücudun enerji gereksinimini karşılayan maddelerin ayrışma sürecini kolaylaştırır. Kandaki düzeyleri azsa enerji açığa çıkaracak kimyasal süreçler yavaşlar. Dolayısıyla bağdoku mukopolisakaritleri yeterince tüketilemez.
Enerji verici organik maddelerin üretimini karşılayamayan yıkım süreci hücreler arası boşluklarda sümüksü bir Mrikim oluşturarak miksödeme yol ;ar. Bu birikim hastalığın bir sonucu-”dur ve ancak aşın ölçüde artınca zararlı etkileri ortaya çıkmaya başlar.
Hücreler arasındaki boşluk içerdiği kılcal damar ağıyla hücrelerin beslenmesi ve gerekli oksijeni alması bakımından büyük Önem taşır. Sümüksü madde birikimi bu yaşamsal etkinlikleri Önemli ölçüde engeller. Sonuçta bütün organların çalışma düzeni bozulur. Tiroit hormonlarının yetersizliği olumsuz gelişmeyi daha da kötüleştirir. Zarar gö-ren yaşamsal organların başında kalp yer alır. Kasılma gücü azalan kalp dolaşıma daha az kan pompalar. Bu da hücrelere ulaşan oksijen ve besleyici maddeleri azaltır. Biriken sümüksü maddenin kılcal damarlara baskı uygulamasıyla birlikte yavaşlayan kan dolaşımı solgun bir deri, mor dudaklar, dökülen saçlar ve kırılan tırnaklar gibi belirtilerle kendini gösterir. Eller ve ayaklar tombullaşmış, yüz yuvarlaklaşmış, dil büyümüş, boyun altı kalınlaşmış, deri sertleşmiştir.
Hipotiroidizme bağlı bütün belirtiler miksödemden kaynaklanmaz. Tiroitin az hormon salgılamasından ötürü hipo-fiz bezinin TSH üretimi artar. Bu tiroitin aşırı büyümesine ve guatr oluşumuna yol açar. Derinin soğuk ve kuru olması kan basıncının düşmesine ve kalp atımlarının yavaşlamasına bağlıdır. Tiroit hormonlarının uyardığı sempatik sinirler de birçok belirtiden sorumludur. Hastanın ruhsal durumu, soğuğa dayanamaması ve kanda kolesterol düzeyinin yükselmesi gibi bir bölümü la-boratuvar incelemeleriyle ortaya çıkarılan metabolizma bozuklukları doğrudan tiroit hormonlarının azlığından kaynaklanır. Genel olarak bu hormonların eksikliği bütün metabolizma süreçlerini oluşturan kimyasal tepkimeleri yavaşlatan bir etki yapar. Tiroitin işlevsel durumunu ortaya çıkarmak için kullanılan bir laboratuvar incelemesi de bazal metabolizmanın saptanmasıdır. Bu inceleme vücut etkinliğinin en aza indiği koşullarda, yani aç ve tam bir dinlenme durumunda vücudun ürettiği ısı enerjisini belirler. Vücudun ürettiği ısı miktarı hücrelerin işlevsel durumuyla doğrudan ilintilidir. Tiroit hormonları azaldığında hücrelerin çalışması da yavaşlar. Hipotiroidizmde bazal metabolizma, normal değerlerin altına inmiştir.
Tiroitin işlevsel durumunu ortaya koyan daha kesin bir inceleme ise kan serumunda proteine bağlı iyot düzeyinin saptanmasıyla elde edilebilir. Bu inceleme sayesinde dolaşımdaki tiroit-hormonlanmn miktarı belirlenir. Normal değerler 100 mi kanda 4-8 mikrogramdır. Hormon yapımında kullanılan iyot tiroitte de aranabilir. Tiroitteki iyot düzeyi radyoaktif iyot izotoplarına duyarlı tiroit sintigrafisiyle saptanabilir. Hipotiroidizmde elde edilen değerler normalin altında kalır.
Tedavi
Hipertiroidizm günümüzde artık büyük ölçüde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavi yöntemlerinin bilinmediği dönemlerde kalbin giderek zayıf düşmesi bu hastalığın ölümle sonuçlanmasına yol açıyordu. Bu tehlikeli durum artık kullanıma giren yapay olarak iyotlandı-nlmış proteinler, en etkin tiroit hormonu olan triiyodotironinin (T3) yapay yollarla bireşimlenmesi ve hayvanlardan elde edilen kuru tiroit özütleri sayesinde ortadan kalkmıştır. Böylece hipo-tiroidizm hastası ileri yaşlara değin sağlıklı bir biçimde yaşamaktadır.
Önemli olan tedaviye erken başlamaktır. Erken tedavi girişimi tiroit hormonlarının eksikliğine çok duyarlı olan beyin başta olmak üzere çeşitli organlarda geriye dönüşsüz bozuklukların ortaya çıkmasını engelleyebilir.
Hafif seyreden hipotiroidizm özellikle vücutta hormon gereksiniminin geçici olarak arttığı bir duruma bağlıysa kendiliğinden gerileyebilir. Ama hipotiroidizm tiroit hormonuna olan gereksinimin artmasına bağlı değilse ve uygun tedavi görmezse giderek ağırlaşan geriye dönüşsüz bozukluklara yol açar.
Tedavi kural olarak düşük dozlarla başlar. Günde 25-50 mikrogram yapay hormon (T4) verilir. Daha sonra günlük doz, en uygun düzeye ulaşana kadar ar-tınhr.
Uygulamada gerekli doz, elde edilen etkiler değerlendirilerek ayarlanır. Tiroit hormonlarının metabolizma üzerindeki etkisi yavaş ortaya çıktığından gerekli düzenlemeler için en az iki hafta kadar beklenir.
Bu geleneksel tedavi yaklaşımı yan etkileri önlemeyi ya da azaltmayı amaçlar. Özellikle yaşlı ve/ya da kalp hastalığı olan kişilere önerilir. Gençlere ve başka hastalığı olmayanlara günde 50-100 mikrogram gibi yüksek dozlar verilebilir. Bu dozlarla kanda gerekli tiroit hormonu düzeyine yalan değerler elde edilir.
En uygun hormon dozu, her hastada klinik belirtilere ve kanda tiroit hormonları düzeyine göre saptanır. Özellikle TSH düzeyi, uygulanacak dozun belirlenmesinde çok yararlıdır. Önceden belirtildiği gibi bu hormon hipofız tarafından üretilir ve tiroit hormonlarının kandaki düzeyi azalınca daha çok salınarak tiroiti uyarır. Yüksek TSH düzeyleri, eksikliği giderme tedavisinin yetersiz kaldığım, tersi bir durum ise verilen tiroit hormonunun fazla geldiğini gösterir.
Tiroit hormonuna gereksinim ergenlik çağında belirgin biçimde artarken yaşlılıkta giderek azalır. Bu nedenle dozlar ergenlikte yüksek, yaşlılıkta düşük tutulmalıdır. Yaşlı hastalarda ve an-jina pektoris gibi yakınmaları olanlarda tedaviye kalbin oksijen gereksinimini azaltan ilaçlar, Örneğin bir beta engelleyici (yaygın adı beta bloker, tam adı beta adrenerjik alıcıları engelleyici etken) eklemek uygundur. Bu tür ilaçlar özellikle kalp kası hücrelerinde ve damarların düz kas liflerinde bulunan beta alıcıların adrenalinle uyarılmasını bir ölçüde engeller. Böylece metabolizma etkinliğini hızlandırarak oksijen gereksinimini artıran tiroit tedavisinin yaşlılardaki daralmış koroner damarları tehlikeli biçimde zorlaması Önlenir.
Tiroit ilaçlanyla tedavi genellikle ömür boyu sürer. Tiroit ender olarak yeterli hormon üretecek düzeye ulaşır. Bu olasılık yalnız hafif seyreden hipotiroi-dizm olguları için söz konusudur.