Vulva

Kadın üreme organlarının en dış bölümü olan vulva, üreme organlarının dıştan görülebilen bölümüne verilen addır.


10 ayrı bölümden meydana gelir:


1) “Venüs Tümseği” (Mons veneris, Mons pubis},

2)”Büyük dudaklar” (dış dudaklar, Labia majora),

3) ‘ ‘Küçük dudaklar” (iç dudaklar, Labia minora),

4) “Klitoris (bızır),

5) “Vestibül”,

6) “Vagina deliği”,

7) “Kızlık zarı” (himen),

8 ) “Üretra dış deliği [Meatus externus),

9)Skene kanalları,

10) “Vulvovaginal bezler” (Bartholin bezleri)



VULVA KANSERİ: Kadının üreme organlarında rastlanan tümörler içinde sıklık bakımından dördüncü sırayı vulva kanseri almaktadır. Bilindiği gibi üreme organlarının en sık rastlanan diğer üç kanseri rahim ağzı (serviks uteri) kanseri, rahim kanseri ve ovaryum (yumurtalık) kanseridir. Üreme organlarındaki kanserlerin % 2-3 kadarı vulva kanserleridir. Vulva kanseri, özellikle yaşlı kadınların hastalığı olarak, klinik Özellik taşımaktadır. Hastalık 70 yaşındakilerde sıklık bakımından doruğa ulaşmaktadır. Vulva kanserlerinin çok büyük bir bölümü “Skuamöz hücreli kanser” tipindendir ve az da olsa “Adenokarsinom” denilen salgı bezi kanseri de gelişebilmektedir. Vulvanın herhangi bir bölgesinde kanser gelişip yayılabilir. Vulva kanserlerinde başlangıçta hafif bir kabarıklık, sertleşme ve kaşıntı bölgesine rastlanır. Bu bölgede küçük bir ülser de gelişebilir. Ülser çevresinde şişlik de gelişebilmektedir. Bu tablo önemsenmediğinde, sözü geçen değişiklikler tüm vulvaya yayılmaktadır. Vulvadaki ülser genişledikçe ve kanser daha derinlere yayıldıkça şiddetli bir ağrı gelişmektedir. Bu gibi durumlar, ağrı kesici ilaçlara gereksinim doğuracak kadar ağrılı olabilmektedir.Tedavi olarak genellikle cerrahi yöntemler önerilmektedir. Işın tedavisinin yeterli bir sonuç sağladığı görüşü, tıp çevrelerinde destek bulmamıştır.


VULVA VE DÖLYOLU TÜMÖRLERİ VULVA KARSİNOMU


Kadında dış cinsel organlara vulva de­nir. Yayılmacı vulva karsinomu kadın­lara Özgü kötü huylu tümörlerin yüzde 4′ünü oluşturur ve genellikle ileri yaş­larda ortaya çıkar. Hastaların ortalama yaşı 65′tir; bunların yüzde 60′tan fazlası 50. yüzde 25′i 70, yüzde 10′u da 80 yaşın üzerindedir. Bu nedenle yüksek tan­siyon, şeker hastalığı ve şişmanlık da çoğu kez vulva kanserine eşlik eder.


Nedenleri


Vulva karsinomunun nedenleri arasında vulva kaşıntısına bağlı yaralar, kasık lenfogranülomu, frengi, leğen bölgesine ışınım uygulanması, arsenikÜ böcek ilaçlan ve podofilin gibi kimyasal mad­delerin etkisiyle sürekli örselenmeler İleri sürülmüştür. Özellikle genel sağlık ve temizlik kurallarına dikkat etmeyen­lerde vulva karsinomuna sık rastlanır. Cinsel ilişki ve doğum travmalarının et­ken olmadığı anlaşılmaktadır, çünkü ev­lilerle bakireler arasında vulva kanserine yakalanma sıklığı bakımından fark yok­tur. Aynı durum demir ve B12 vitamini eksikliği, kozmetik alerjileri ve geçmişte vulva kaşıntısının tedavisinde kullanılan türden ışmım için de geçerlidir.

Tek basma ya da birlikte birçok et­kenin kansere yol açtığı söylenebilırse de kesin bir neden ileri sürmek olanak­sızdır. Ama genç kadınlarda insan pa-pillom virüsü (HPV tip 6) enfeksiyonuyla in situ durumdaki (kendi doğal yerinde, çevreye yayılmamış) ya da he­nüz yayılmaya başlamış vulva karsino­mu arasında anlamlı bir ilişki olduğu sanılmaktadır. Ayrıca dış cinsel organ­larda siğile benzer kabartılar olan kondilom tipi virüs hastalıklarıyla kötü huylu vulva tümörleri arasında görülme sıklığı açısından bir koşutluk vardır.


Yatkınlığa Yol Açan Lezyonlar


Karsinom öncesinde en sık görülen de­ğişimler şunlardır:

• Gevreme (Kraurosis) – Başlıca kli­nik özellikleri vulvada derinin kuruyarak incelmesi, kılların dökülmesi ve do­ku gerilemesidir. Vulva yüzeyi düzleşmiş, sarı-gri bir renk almış, derialtı yağ dokusu ortadan kalkmıştır. Bu durum vulva ağzında daralma nedeniyle cinsel ilişkide ağrıya (disparöni) yol açar. Vulva kuruması menopoz dönemindeki kadınlara özgü östrojen eksikliğine bağlanmaktadır. Ama yumurtalık işlevi normal genç kadınlarda da görülmesi bu mon etkisine yeterli yanıt vermemesin­den kaynaklanmaktadır.

• LÖkoplaki – Karsinom Öncesinde en sık görülen lezyondur. Düz ya da kaba­rık bir katman görünümünde, değişik bi-Çİm ve büyüklükte, sedef rengindedir; tek ya da birden çok olabilir; küçük du­dakların iç ya da dış yüzeyine yerleşmiş ve mukozaların yüzeyiyle sınırlı bir olu­şumdur. En çok 40- 50 yaş arasındaki ve menopoz dönemindeki kadınlarda görü­lür. Örseleyici uyaranların sürekli etkisi­ne bağlı olduğu sanılmaktadır. Kanser­leşme riski 3-5 yıl içinde yüzde 5 dola­yındadır.

• Kronik liken (lichen scîerosus e at-rophicus) – Vulvada şiddetli kaşıntı ya­pan kronik bir deri hastalığıdır. Deride aşın keratin birikimiyle beyaz renkli, üzeri yassı kabarıklar oluşur. Bu olu­şumlar vulva ve makat çevresindedir. Arkada üçüncü kuyruksokumu omuru­na, yanlarda kalça oluğuna kadar yayılır.

• Kondilom – Siğile benzer küçük olu­şumlardır. Çeşitli biçimleri vardır. Aşın keratinli, saplı, çok sayıda konik kondi­lom ya da sapı geniş tabanlı, sedef renk­li, bir ya da birkaç tane rozet görünümlü kondilom biçiminde olabilir. Bazen de vulva derisinin ve mukozasının üstünde lökoplakiye benzer oluşumlar biçiminde ortaya çıkar, ama bu oluşumların içinde ince damarlar vardır.

Belirtileri

Vulvadaki lezyonlar kaşıntıya, ağrılı bir rahatsızlık duygusuna ve yanmaya yol açar. Ama bu belirtiler yalnızca kötü huylu oluşuma özgü değildir, in situ du­rumundaki karsinomun klinik olarak kendine özgü bir görünümü yoktur. Ge­nellikle deriden hafifçe kabarık, kenar­ları düzensiz, yavaş yayılan bir oluşum­dur. Mukozaya yerleşenlerin rengi şarap kırmızısı, yüzeyi kadife gibidir; deride-kiler ise beyaz renkli, yüzeyi egzamalı ya da ülserli olur. Olguların üçte birinde lezyon aşın pigmentlidir; vulvadaki pig­mentli değişimlerin en sık rastlanan ikinci nedeni in sttu karsinomdur. Ço­ğunlukla küçük dudaklarda gelişir ve çok odaklıdır. Hastalann hemen hepsin­de bundan başka belirti görülmez. Bazı hastalar kaşıntıdan yakınır. Kötü huylu bir değişim olan Paget hastalığı genel­likle egzama görünümünde kırmızı renkli tek bir plak gibidir. Büyük du­dakların derisi üstünde yer alır; ağnsız ve kaşıntılıdır, yavaş ilerler. Siğilimsi karsinom ağız boşluğu, burun delikleri, gırtlak, yemek borusu, deri gibi vulva-dan başka dokularda da görülebilen bir tümördür. Karnabahar gibi düzensiz yü­zeyli, beyaz renkli, 1-5 cm çapındadır; genellikle büyük dudaklarda gelişir. Di­kensi hücreli yayılmacı karsinom baş­langıç evresinde küçük bir ülseri andı­rır. Belirgin kenarlan vardır ve kısmen kabukla kaplıdır. Tümörde çizgi biçi­minde kanama olabilir ve üstünde en­feksiyon gelişebilir. Kanama ve ağn za­manla artar. Dikensi hücreli karsinom hastalann yüzde 75′inde vulvamn ön bölümündedir; bunlann yüzde 6O’ı bü­yük dudaklarda, yüzde 30′u klitoris başı ve küçük dudaklarda, geri kalanı da döl-yolu girişinde bulunur. Hastalann yüzde 25′inde ise karsinom vulva dudaklan bağı denen deri kıvrımmdadır. Bartholin bezi karsinomu başlangıçta kapsüllüdür. Tanı genellikle ileri evrede konur; çün­kü dışandan güç fark edilen bir yerdedir ve hastalar utandıklanndan doktora baş­vurmakta gecikirler.

İncelemeler

Doğru tanı ve sınıflama için yapılması gereken çeşitli incelemeler vardır. Önce jinekolojik muayene yapılır ve karsino­mun boyutuyla kasık lenf bezlerindeki olası büyüme belirlenir. Kazıma yoluyla doku örneği alınarak hücreler incelenir. Tetrasiklinle flüoresans testi ya da meti­len mavisiyle boya testi uygulanır. Ye­rel anesteziyle kolposkopik büyütme al­tında biyopsi yapılır. Kesin tanı için vul­vadaki bütün değişimlerin kesilip alın­ması gerekir. Kuruma ve lökoplaki tipi değişimlerde boya testleri dışında kol-poskopi ve biyopsi uygulanmalıdır. (Metilen mavisi testi aşınmış ve nedbe dokusu oluşmuş bölgelerde sonuç ver­mez; in situ karsinomu olan hastalann yalnızca üçte ikisi teste yanıt verir.) Ülserleşme görülen bütün oluşumlara bi­yopsi yapılmalıdır. Kötü huylu oluşum-lann ayırt edilmesi için laboratuvar in­celemeleri de gerekir.

Ayırıcı Tanı

Vulva karsinomu Bartholin bezi kistin­den (iyi huylu ter bezi tümöründen (hidroadenom), deri yumrularından (dermatofibrom), frengiden, herpes enfeksiyonundan, kondilomdan (özellikle siğilimsi karsinom), kasık Ienfogranülo-mundan ve lökoplakiden ayırt edilmeli­dir. Ayıncı tam her zaman kolay değil­dir. Örneğin kasık lenfogranülomuyla yayılmacı karsinom birlikte bulunabil­mektedir. Başka bölgelerden kaynakla­nan kötü huylu tümörlerin vulvaya sıç­raması ve idrar kesesi ya da düzbağırsak karsinomunun yayılması da ayırıcı tanıda dikkate alınmalıdır. ~> ^ «*- >’i’m^

Gidişi ve Komplikasyonlar

Dikensi hücreli yayılmacı vulva karsi-nomu yavaş bir yerel gelişim gösterir.

Yerel yayılma siyek, dölyolu, düz-bağırsak ve apışarasına (perine) doğru­dur. Bölgesel lenf düğümlerine yayılma sık görülür ve erken başlar; tam kondu­ğunda hastaların yüzde 50’sinde kasık lenf düğümlerine metastaz vardır. Kar-sinomun çapı ne kadar büyükse, yayıl­ma olasılığı da yüksektir.

Uzağa yayılma ise çok ender ve an­cak ileri evrede görülür. Tedavi edilme­yen karsinom bütün apışarası düzeyine yayılır; dölyoluyla düzbağırsak ve idrar kesesi arasında fistüller, bacaklarda len-födem oluşur. Hasta kanser kaşeksisi (şiddetli zafiyet, bitkinlik) ya da kana­ma nedeniyle ölür. Çapı 1 cm’den kü­çük olan ve derinliği 5 mm’yi geçmeyen dikensi hücreli yayılmacı vulva karsino-mu hiçbir zaman lenf düğümü metastazı yapmaz. Siğilimsi karsinomda lenf dü­ğümüne yayılma görülmez.

Kanserin yinelemesi birincil karsi lıdır. Geniş çıkarılmayla (rezeksiyon) tedavi edilen in situ karsinom ve Paget hastalığında yineleme sık görülür; has­talık cerrahi girişimin sınırlarında bu­lunmamasına karşın buralarda yineler ve özellikle Paget hastalığında gizli odaklarda da ortaya çıkar. Yayılmacı karsinomda yineleme erken ya da geç olabilir. Erken yinelerse aynı yerde (cerrahi girişimin nedbesi üstünde ya da çevresindeki deride) ya da bölgede (kasıktaki metastazh lenf düğümlerin­de) ortaya çıkar. Her iki durumda da yi­neleme cerrahi girişimin yeterince kök­ten olmamasından ve girişim sırasında karsinomlu hücrelerin yayılmasından kaynaklanır.

Tedavi

• Genel ilkeler – Bütün evrelerde tek tedavi cerrahi girişimdir. Hastanın ge­nel durumunun cerrahi girişime elver­mediği koşullarda bile, bunların olabil­diğince düzeltilmesinden sonra birincil tümörün çıkarılması Önerilir.

• Cerrahî girişim – Vulvada bütün kanser öncesi değişimler sıkı kontrol al­lında tutulmalıdır. Genç kadınlarda cer­rahi girişime karar verilirken bunun es­tetik değişiklik, dölyolu daralması ve cinsel uyumsuzluk gibi sorunlara yol açabileceği göz önüne alınmalıdır. Ameliyat edilen hastanın düzenli ve dikkatli kontrolü yapılmalıdır. Ameli­yattan sonra genel sağlık ve temizlik kurallarına titizlikle uyulması, ayrıca lenfödemin önlenmesi si gerekir. Yeniden kanserleşme olasılı­ğı bulunduğundan düzenli kontrol beş yıldan sonra da sürdürülmelidir.

• Işın tedavisi (radyoterapi) – Vulva karsinomunun birincil tedavisinde deri­den emilen radyoterapinin yeri yoktur, çünkü bu karsinom ışınıma duyarlı de­ğildir. Ayrıca ışınım deriye, bağırsağa ve idrar yollarına zarar verir, vulva ilti­habına (vulvit) yol açabilir. Lenf düğü­mü metastazları bulunduğunda da ışın tedavisi cerrahiye ek bir yarar sağlamaz.

• İlaç tedavisi (kemoterapi) – Başka bir tedavi olanağının kalmadığı, ilerle­miş evre dışında ilaç tedavisi uygulan­maz. Genellikle dölyatağı boynu karsi-nomunda kullanılan ilaçlar seçilir. Has­taların ancak yüzde 10 kadarında nes­nel düzelme sağlanır.

• Yeniden kanserleşmelerin tedavisi-Aynı yerde yineleyen karsinomun teda­visinde cerrahi girişime, elektrikle yak­maya, soğuk cerrahisine (kriyoşirurji) ya da laser cerrahisine başvurulur, Işın tedavisi birincil tümördeki kadar bile etkili değildir, çünkü daha önceki cerra­hi girişim nedeniyle kanm dokuları bes­lemesinde değişiklikler ortaya çıkmış­tır. Kasıktaki yinelemeler olabildiğince cerrahi yoldan tedavi edilir. Cerrahi gi­rişim yapılamazsa ışm tedavisi uygula­nır; ama kasıkta yineleyen karsinomlar genellikle tedavi edilemez.

• Komplikasyonların tedavisi – Ameli­yat sonrası dönemde kötü huylu olmayan başlıca Üç komplikasyon ortaya çıkar:

a) Dölyatağının ve dölyolu duvarla­rının sarkması – Tek tedavi dölyolu ve dölyatağının cerrahî girişimle alınması­dır. Ama hastanın yaşı ve daha olan hastalığı dikkatle değerlendirilip gerekli Önlemler alınarak dölyoluna özel bir aygıt yerleştirilebilir; peser a .-nen bu aygıt destek işlevi görür.

b) Lenfödem – Sık görülür. Lenf sı­vısının ve toplardamar kanının birikme­sine, ayrıca ameliyat sonrası trombofle-bite (toplardamarda pıhtı ve iltihap) bağlıdır. Karsinomun leğen bölgesinde yineleyip yinelemediği her zaman kont­rol edilmelidir.

c) Dölyoîu daralması – Ender görü­lür ve yalnızca genç kadınlarda sorun oluşturur. Cinsel uyumsuzluğa yol aç­ması çözümü güç bir sorun yaratır.

Beklenen Gidişi – - -v (Prognoz)

Vulvamn cerrahi girişimle alınması yo­luyla tedavi edilen in situ karsİnom, ba­zal hücreli karsinom ve siğilimsi karsi-nom çok iyiye gider. Beş yıl sonunda sağ kalma oram yüzde 100′dür. Yayıl­macı karsinomun gidişi ise birincil tü­mörün yerine, yayılmasına ve tedaviye bağlıdır. Lenf düğümlerine yayılmamış ve uygun biçimde tedavi edilmiş tümör­lerde beş yıl sonunda sağ kalma oram yüzde 75-90 arasındadır; kanser lenf düğümlerine yayılmışsa bu oran yüzde 25-30′a düşer. Organın korunduğu cer­rahi girişimle birlikte ya da tek basma uygulanan ışm tedavisi sonucunda beş yıllık sağ kalma oram genel olarak yüz­de 20′nin altındadır. Klitoris karsinomu-nun gidişi daha kötüdür.

DÖLYOLU KARSİNOMU

Kötü huylu birincil dölyolu tümörleri kadınlara özgü kötü huylu tümörlerin yüzde 1-2’sini oluşturur. Bunların yakla­şık yüzde 95′i dikensi hücreli yayılmacı karsinomdur; çok ender görülen in situ karsinom genellikle dölyatağı boynu in situ karsinomuyla birlikte ortaya çıkar.

Dikensi hücreli karsinom tipik ola­rak 50 yaşm üzerinde, en çok da 56-65 yaş arasında görülür. Oluşumunu kolay­laştırdığı bilinen tek etken, sarkmayı hafifletici bir önlem olarak dölyoluna peser yerleştirilmiş olmasıdır. Dikensi hücreli karsinom gelişen hastaların yüz­de 10-15′i daha önce peser kullanmıştır. Leğen bölgesine ışınım uygulanmasının etkisi ise kesin değildir.

Belirtileri

Dölyolu karsinomunun belirtileri dölya­tağı boynu karsinomuna benzer. Ülserli bir alandaki kanama ilk belirtiyi oluştu­rur. Kanamayla aynı zamanda cinsel iliş­ki sırasında ağrı ve beyaz akıntı (lökore) ortaya çıkabilir. İdrar kesesi boynu ve si­yek yakın olduğundan idrar yollarıyla il­gili belirtiler de sık görülür. Hastaların yüzde 60′ından fazlasında dikensi hücre­li karsinom ülserli biçimde ortaya çıkar. En sık görüldüğü yer dölyolunun arka duvarı ve üst bölümüdür. Karsinom ol­guların yüzde 55′inde dölyolunun üst, yüzde 15′inde orta, yüzde 30′unda da alt bölümündedir. Tanıda gecikilmesinin başlıca nedenleri hastaların ileri yaşta ol­maları, cinsel açıdan aktif olmamaları ve düzenli muayene edilmemeleridir İncelemeler

Karsinomun doğru sınıflanduıhnası için anestezi alanda jinekolojik muayene, kolposkopi, Schiller testi ve Pap testi vazgeçilmez incelemelerdir. (Bu testler dölyatağı boynunda olumsuz sonuç ver­melidir.) Belirgin lezyonlar ya da Schil­ler testinde iyotla boyanmayan (kanserli) bölgeler belirlendiğinde kolposkopik bü­yütme altında dölyolu biyopsisi yapılır. Kanserin dölyatağı gövdesine yayılma olasılığını dışlamak için dölyatağı içi ka­zıma, ayrıca lenfografi, sistoskopi ve rektoskopi uygulanır. Tanı tablosunu ta­mamlamak için idrar yollan, göğüs ve kontrast maddeyle kalınbağırsak filmi Çekilir.

Ayırıcı Tanı

Birincil dölyolu karsinomu öncelikle şunlardan ayırt edilmelidir:

• Başka yerlerden kaynaklanan ve döl­yoluna sıçrayan tümörler (endometri-yum, dölyatağı boynu ya da yumurtalık karsinomu).

• Yakın bölgelerden kaynaklanan ve dölyoluna yayılan tümörler (dölyatağı boynu, Bartholin bezi, vulva, düzbağır-sak, idrar kesesi ya da siyek karsinomu), Ayırıcı tanıda frengi, endometnyoz ve yakıcı madde lezyonlan olasılıkları da dikkate alınır.

Karsinomun dölyolundan kaynaklan­dığını belirlemek için birincil tümörün dölyatağı boynu ve gövdesinde bulun­madığı kanıtlanmalı, kolposkopi ve döl­yatağı içi kazıma olumsuz sonuç verme­lidir.

Gidişi ve Komplikasyonlar

Dölyolu karsinomu önce vulvaya, idrar kesesine ve düzbağırsağa yayılır. Bölge­sel lenf düğümlerine yayılma da erken evrede görülür.

Tümör dölyolunun üst bölümündey-se yayılması dölyatağı boynu karsino­muna benzer. Buna karşılık dölyolunun orta ve alt bölümlerindeyse yayılma vul­va karsinomunu andırır; kanser önce ka­sık lenf düğümlerine, daha sonra leğen bölgesi lenf düğümlerine yayılır. Lenf yayılması birincil tümörün yayılmasıyla doğrudan bağlantılıdır.

Dölyolu karsinomu genellikle ilk te­daviyi izleyen iki yıl içinde aynı yerde yineler. Uzak organlara yayılması seyrek görülür ve ileri evrelerde ortaya çıkar.

Tedavi

Tedavi deriden emilen yüksek enerjili radyoterapiye ve radyumlu iğne ya da çubuklarla uygulanan küriterapiye daya­nır. Dölyolunun dölyatağı ve lenf dü-ğümleriyle ya da leğen bölgesi dokula­rıyla birlikte çıkarıldığı çok radikal cer­rahiye ancak ışm tedavisinin başarılı ol­madığı hastalarda başvurulur. İlaç teda­visi tek başına etkili değildir; seçilen ilaçlar dölyatağı boynu karsinomunda kullanılanlara benzer. Tedavi karsino­mun yerine, boyutlarına, yayılma derin­liğine ve bölgesel lenf düğümlerinin et­kilenmesine göre belirlenir.

Beklenen Gidişi (Prognoz)


Dölyolu karsinomu olan hastaların iyi­leşme olasılığı radyoterapi yöntemlerin­deki ilerlemeler sonucunda artmıştır.

Hastalığın beklenen gidişi açısından en önemli etken tümörün boyutudur. Küçük boyutlu (1-2 cm) karsinomlarda hastaların beş yıl sonunda sağ kalma oranı yüzde 60′ın üzerindedir, ama ileri evrelerde bu oran önce yüzde 30′a, daha sonra da yüzde 10′a düşer.


VULVAYA AİT KISIRLIK NEDENLERİ:


Vulvadaki bir bozukluk, genellikle kısırlık yakınmasından önce. bir gelişim bozukluğu olarak yakınmalarla kendini gösterir. Diğer bir deyimle, böyle bir hastanın kısırlıktan önceki ilk yakınması adet görememe ya da cinsel birleşme yapamama gibi farklı belirtilerdir. Vulvanın böyle bozukluklarına örnek olarak himenin (kızlık zarı) kapalı oluşunu gösterebiliriz. Himeni kapalı olan bir genç kız ilk olarak adet görememekten yakınmaktadır. Eğer bu genç kız evli ise cinsel birleşme yapamamaktan dolayı hekime başvurabilir; gayet doğal olarak kısırlık sorunu ikinci plandadır.


VULVOVAGİNAL BEZLER – BARTHOLİN BEZLERİ: Bartholin bezleri (vulvovaginal bezler), vagina deliğinin iki yanına yerleşmiş olan iki bezdir. Buraya gonore mikrobu ve diğer mikroplar kolayca bulaşabilir. Bartholin bezleri mukus salgılarım birer kanalla vestibüle boşaltırlar. Mukus özellikle cinsel birleşme sırasında psikolojik ve fiziksel uyarılarla salgılanır ve vagina girişini nemlendirir, kayganlaştırır.


PRURİTUS VULVA (VULVA KAŞINTISI):Herhangi bir nedenle vulvada kaşıntı olabilir. Vulvada kaşıntıya yol açan ve bazen kadını çok rahatsız eden nedenler aşağıda sıralanmıştır:


1) İdrar yollarına ilişkin sorunlar: İdrarda şeker çıkması (şeker hastalığında), idrarda iltihap bulunması ve idrar kaçırma gibi nedenler vulvayı tahriş ederek kaşıntıya yol açarlar.


2) Vaginal akıntılar: Herhangi bir nedenle olan vaginal akıntılar uzun süre devam ederse tahrişe ve sonunda kaşıntıya neden olurlar.


3}Anüs (makat) ile ilgili sorunlar:Hemoroid ve bağırsak parazitleri de vulvada kaşıntıya neden olan etkenlerdendir. Özellikle küçük kız çocuklarında bağırsak parazitleri sıklıkla vulvada kaşıntı oluştururlar.


4) Deri hastalıkları: Lökoplaki, kondilomata akü-minatum, liken sklerosus gibi hastalıkların yanında bit ve uyuz da kaşıntı nedenlerindendir. Bunlardan başka şıklıkla görülen bir kaşıntı nedeni de allerjik reaksiyonlardır. Pubis bölgesine uygulanan hijyenik maddeler [intim sprey) de bazen tahrişe yol açarak kaşıntıya yol açarlar.


5) Psikosomatik etken: Birçok kadında da kaşıntı nedeni belirli bir organik hastalık olmayıp, tümüyle psikolojik kökenlidir