Basur

BASUR (HEMOROİT)

Basur, anüs (makat) bölgesindeki toplardamarların varis gibi genişlemesi­dir. Hastalığın birincil ve ikincil olmak özere başlıca iki biçimi vardır.


İkincil basurlar: İkincil basurlar kapı toplardamarı düzeyinde kan akımının engellenmesi sonucunda gelişir; örne­ğin karaciğerde siroz hastalığı böyle bir gelişmeye yol açabilir. Bu durumda ikincil basurlar kan akımını düzenleyici bir işlev üstlenerek kapı toplardamarındaki kanın alt anatoplardamara ulaşma­sını sağlar.


Birincil basurlar: Birincil basurlar ikincillerden daha sık görülür ve makat bölgesi toplardamar ağının gerçek

bir hastalığını oluşturur. Genellikle 25-50 yaş grubunda yaygındır.


Basur Nedenleri


Hastalık nedenlerinin başında geçiril­miş toplardamar iltihapları gibi çeşitli edinilmiş toplardamar bozuklukları gelir. Damar duvarının doğumsal zayıflığı da önemli bir etkendir; bu etken basurların kalıtsal özelliğini ve genellikle başka toplardamar hastalıklarıyla birlikte gö­rülmesini açıklar. Bacaklarda varis ve erbezi toplardamarlarının genişlemesi olan varikosel bu tür hastalıklara örnektir. Ba­zen toplardamarlardaki zayıflığı ortaya çıkaracak ya da artıracak koşullar da bu­lunabilir. Kronik kabızlık, hareketsiz ya­şamak, günün önemli bir bölümünü otu­rarak geçirmek, aşırı alkol almak, çok miktarda baharatlı ve acı yiyecek yemek, aşırı beslenmek, art arda gebelikler ve makat bölgesini zedeleyebilecek bisiklet, motosiklet, binicilik gibi sporlar yapmak basur oluşumunu kolaylaştırabilir.


Basur tipleri.


Basurlar klinik açıdan dış ve iç olmak üzere ikiye ayrılır. Dış basurlar makatın kapanmasını sağlayan büzgen kasın hemen altındaki toplarda­marların genişlemesiyle oluşur, iç ba­surlar ise büzgen kasm hemen üzerinde­ki toplardamarların genişlemesi sonucu­dur. İç basurlar büzgen kasın üzerinde bulunduklarından görülemez. Her iki tip de yumuşak, mavimsi renkte, par­makla bastırınca içleri boşalan küçük yumrular (meme) biçimindedir. Tanı konan olguların büyük bölümünde iç ve dış basurlara birlikte rastlanır. Yalnız bir tipin bulunması durumunda bu daha büyük bir olasılıkla iç basurdur. İç ba­surlar sürekli dışkı geçişine bağlı olarak dışarıya sarkar, büzgen kasın dışına fır­lar ve kanayarak kansızlık ya da iltihap­lanma gibi sonuçlara neden olur.

BASUR BELİRTİLERİ

Olguların çoğunda hastalar makat böl­gesinde dolgunluk ve yanma duygusundan yakınırlar; bazen makatta şid­detli kaşıntı da görülür. Dışkının kanla sıvanmış olduğunu ya da dışkılama sı­rasında birkaç damla açık kırmızı renk­li taze kan geldiğini belirten hastalar da vardır. Bu durum dışkının sürtün­mesi ve zedeleyici etkisinden ötürü, birkaç basur memesinin yırtılmasına bağlıdır.


KOMPLİKASYONLAR

Kanama, basurun en sık görülen komplikasyonudur. Hastaların bir bölümünde ilk belirti olarak ortaya çıkar ve hekime başvurmalarına neden olur.Basurun kanama dışında birçok baş­ka komplikasyonu da vardır.Bunlarm en önemlisi çok kolay iltihaplanmaları­dır. Genişlemiş toplardamarlarda ilti­hap (flebit) oluşumu çok yaygındır. İlti­haplanan basur memeleri gerginleşir, şi­şer, genişler, çok ağrı verir ve yalancı bir dışkılama duygusu uyandırır. Dışkı-lamayla ağrı daha da artar, ayrıca ateş yükselebilir. Böyle ağrılı bir basur nö­betinin gelişimi iki yol izleyebilir. Bi­rincisi iltihabın bir hafta içinde kaybol­ması ve belli bir aradan sonra sürecin yeniden başlamasıdır, ikinci olasılık ise iltihabın gittikçe ilerlemesidir. Bu du­rumda içinde hin ve kan bulunan apse­ler oluşur; daha sonra apseler dışarıya açılarak makat fistülleri ve ülserlerine neden olur.


Basur kanamaları az miktarda da ol­sa uzun sürmesi ve yinelemesi nedeniy­le kansızlığa yol açabilir. Sık sık basur­la birlikte görülen bir sorun da makatta çatlakların oluşmasıdır. İç basurlann iki önemli kompükasyonundan biri mukoza sarkması (fırlaması), öbürü mukoza boğulmasıdır. İç basur aşağı doğru sarkarak anüsten çıkma eğilimi gösterir. Böylece düzbağırsak (rektum) mukozası sarkar. Basurların boğulması ise iltihaplar nedeniyle zedelenen büz­gen kasın aşırı kasılarak sarkmış basur memelerini sıkıca sarmasının sonucu­dur. Boğulan basur memeleri sertleşir, morarır, şiddetle ağrır; şişme ve kasıl­ma sürerse yerlerinden koparak kana­mayla düşer ve yerlerinde yaralar (ül­ser) oluşur. Basurda önemli bir so­run da pıhtılaşmadır (tromboz). Meme­lerin içindeki kanın pıhtılaşmasının ar­dından burada nedbe dokusu oluşur.

Nedbeleşme kendiliğinden bir iyileşme biçimidir, ama her zaman iyi sonuçlan­maz.


Basur Tedavisi


Tıbbi tedavi fiziksel ve besinsel sağlık önlemlerine dayanır; düzenli dışkılamayı sağlamaya ve dış­kının bağırsak içinde uzun süre bekle­mesini engellemeye yöneliktir. Beslen­menin çok fazla sınırlanması gerek­mez, ama aşırı yemekten, sindirim kanalını zedeleyebilecek salamura, har­dal, alkol, kahve gibi yiyecek ve içe­ceklerden kaçınmak gerekir. Kabızlık varsa az miktarda vazelin ya da lanolin yağıyla tedavi edilir; bağırsak yüzeyini aşırı uyarıcı maddeler içeren müshiller kullanılmaz. Sıcak-ıslak pansumanlar ve sıcak oturma banyoları şişmeyi (ödem) giderici etkileri nedeniyle ağrı­yı azaltabilir. Ayrıca hastalara ısrarla hareketsiz yaşam biçimlerini değiştir­meleri önerilmelidir.


Cerrahi girişim: Tıbbi tedaviye ve alı­nan sağlık önlemlerine karşın hastalık ilerler komplikasyonlar ortaya çıkarsa, cerrahi girişimde bulunmak gerekir. Kriyoşirürji (soğuk ya da dondurma cerrahisi). Sıvı azot ya da azot protok-sitle dondurucu etki sağlayan bir aygıt kullanılarak basur memelerini çıkarma-yı sağlayan bir yöntemdir.

Hastanede yatmayı gerektirmeyen, ağrısız bir cerrahi girişim olduğundan hastalar tarafından çok istenir. Ama kri­yoşirürji ancak fazla büyümemiş, ilti­haplanmamış, iyi görülebilen ve bağır­sak duvarına ince bir sapla bağlı olan basur memelerine uygulanabilir; dola­yısıyla kullanım alanı sınırlıdır. Aynca yaygın kanının tersine bazı olumsuz so­nuçlar doğurduğu da bilinmektedir. Dondurucu aygıtla cerrahi girişim son­rasında hasta birkaç gün ishal biçimin­de dışkı çıkarır. Bu tedavi yönteminde basur memeleri önce şişer ve kızarır; altıncı güne doğru meme çevresindeki doku siyahlaşarak kangren olur ve 14. güne doğru tutunduğu dokudan ayrıla­rak düşer.


Hemoroidektomi (geleneksel basur ameliyatı). Tıbbi tedaviyle başanlı so­nuç alınamaz ve ağrı, yanma, kanama gibi yakınmalar ağırlaşarak sürerse, hastanın durumu da kriyoşirürji için uy­gun değilse, artık geleneksel bir cerrahi girişim yöntemi olan hemoroidektomi-ye başvurmak zorunlu olur. Ameliyat sonrası dönem ağrılı ve zordur; kriyoşirürjiden farklı olarak hastanede yatmayı ve birkaç gün yatakta dinlenmeyi ge­rektirir. Bununla birlikte olguların önemli bir bölümünde tek etkili ve güvenilir tedavi yöntemidir.