Gırtlak Tümörleri
GIRTLAK TÜMÖRLERİ Gırtlak, tümör gelişiminin sık görüldüğü bir organdır. Bu tümörlerin çoğu iyi huylu, ama bazısı kötü huyludur. Kötü huylu gırtlak tümörleri tedavi edilmezse ölümle sonuçlanır. Buna karşılık erken tanı konan kötü huylu tümörlerin tedavisinde günümüzde çok sevindirici sonuçlar alınabilmektedir. İYİ HUYLU TÜMÖRLER Gırtlakta gelişen1 iyi huylu tümörlerin büyük bölümü polipler başlığı altında toplanır; bu gruba girmeyen kist, yağ hücrelerinden oluşmuş lipom, sinirin Schwann hücrelerinden oluşmuş nöri-nom, sümüksü bağdokudan oluşmuş tiksoma gibi iyi huylu tümörlere gırtlakta ender rastlanır. Polipler gırtlağın bütün iç yüzeyini döşeyen mukozada çoğu kez ses telleri düzeyinde oluşur ve bir sapla ya da düğümcük biçiminde ağın içine sarkar. Bunlar yerlerine, lyüklüklerine ve gırtlağın ne kadarını kapladıklarına bağlı olarak bu organın iki temel işlevini (konuşma ve soluma) ciddi biçimde bozabilir. Gırtlak polipinin en yaygın biçimi erişkinlerde görülen ses telleri düğümcüğüdür (nodul). Bu düğümcük bir ya da her İki ses telinin kenarında gelişen küçük bir kabarıklıktır. Çoğunlukla sesi aşırı kullanmanın ya da bazı zehirli maddeleri solumanın gırtlakta yol açtığı kronik zedelenmeye bağlıdır. Örneğin şarkıcıların ses telleri sürekli zedelenmeye açıktır. Bu durum kronik iltihaplanmaya neden olmaktadır.
Hastada sesin boğuk^şması üzerine tümörden kuşkulanabilir ve ses kısıklığı “şarkıcı nodülü” denen bu küçült yumrulardan kaynaklanabilir. (Ses kısılması üst solunum yolu enfeksiyonuna da bağlı olabilir.) Sesteki bozukluk zaman geçtikçe belirginleşir. Başlangıçta ara sıra görülürken daha sonra sürekli hale gelir; gırtlak iltihabında (laren-jit) kullanılan ilaç ve buğu tedavileri de sesi düzeltmez. Bu durumda laringosko-pi yapılarak incelenir ve düğümcüğün varlığı, yeri ve boyutları saptanır. Tümüyle iyi huylu olan bu tümör çıkarıldıktan sonra, oluşumuna neden olan etkenlerin sürmesi durumunda yineleyebilir. “Şarkıcı nodülü” tipindeki kütlelerin büyüklüğü topluiğne başından bir pirinç tanesi boyuna kadar değişebilir. Bunlar ses tellerinin ortadaki üçte birlik bölümü üzerinde bakışımlı olarak gelişir; sapsızdırlar ve pembe-beyaz bir renkleri vardır. İltihaplanmadan kaynaklanan Öbür gırtlak polipleri genellikle tek, daha büyük ve saplı olur. Renkleri pembeden koyu kırmızıya kadar değişebilir. Bunlar ses tellerinin herhangi bir noktasında oluşabilir. Cerrahi girişim bazı koşullarda dolaylı laringoskopiyle, yani gırtlak aynası kullanılarak ve yerel uyuşturma ile yapılır. Ameliyat basittir; küçük boyutlu tümörün bir pens yardımıyla çıkarılmasını içerir. İncelikli cerrahi girişirnin gerektiği olgularda ise hasta genel anesteziyle uyutulur; ameliyat doğrudan laringoskopi (mercek dü-zeneğiyle gırtlağın doğrudan görüntülemesi) ya da daha iyisi mikrolaringosko-pi yardımıyla yapılır. Mikrolaringosko-pide gırtlak kanalının mikroskopla büyütülmüş görünümü elde edilir. Çocuklarda ve özellikle bir yaşından küçük bebeklerde ise papillomlar çok sık görülür. Bunlar polipe benzeyen iyi huylu tümörlerdir. Ses telleri düğümcüğü gibi tek değil, çok sayıda ve üzüm salkımı gibi bir araya toplanmış halde bulunurlar.Bu iyi huylu tümörler büyüyerek gırtlağın hava yolunu kapatabilir ve hastanın soluksuz kalıp boğulmasına yol açabilir. Bu nedenle tanı konur konmaz tümörlerin hemen alınması gerekir. Cerrahi girişim çocuklarda genel anesteziyle yapılmalıdır. Genel anestezi cerraha daha fazla zaman verdiğinden gırtlağın tümörlerden tümüyle temizlenmesine olanak sağlar.Günümüzde laserle tedavi de basan oranını artırmaktadır. KÖTÜ HUYLU TÜMÖRLER Kötü huylu tümör dendiğinde genellikle kanser anlaşılır. Gırtlak kanserinin oluşumuyla ilgili kuramlar ve görüşler genel olarak kanser konusundaki görüşlerden pek farklı değildir. Yalnız gırtlak kanseriyle ilgili birkaç kesin veri vardır: Bu tümör daha çok erkeklerde, özelhkle de çok sigara içen erişkinlerde görülmektedir. Sigara içmenin gırtlak kanserini doğrudan oluşturmadığı düşünülmektedir. Ama dolaylı yoldan, yani kronik bir örselenme yaratarak gırtlakta kolayca kötü huylu bir tümörün gelişmesine yol açabilir. BELİRTİLERİ Olguların büyük bölümü ses telleriyle ilgilidir. Ses tellerinde kanser önce sesin değişmesine yol açarak kendini gösterir. Bu belirti çok hafif olduğundan kolayca gözde ı kaçabilir. Bazen bu belirtiye kuru ve inatçı hafif bir öksürük de eşlik eder. Hastalığın ilk belirtisi olan ses kısıklığı Özellikle belli bir yaşa ulaşmış ve üstelik sigara içen bir erkekte görülürse hekime başvurmak gerekir. Tümörün yeri ve tipi özel bir incelemeyle saptanır. Yeri ses telleri düzeyinde (glottis bölgesi), ses tellerinin üstündeki (glottis üstü) ya da altındaki (glottis altı) bir bölgede olabilir. Tipi de çeşitlidir; gırtlağın içine doğru yayılan karnabahar tipinde, gırtlak duvarı boyunca mukozanın altında gelişen tipte ve yüzeyi yaralı (ülserli) tipte olabilir. Biyopsi yapılarak tümörden alınan küçük parça mikroskopla İncelendiğinde, tümörün çoğunlukla gırtlak mukozasının epitelinde gelişmiş olduğu saptanır. Tümör ilk evresinde saptanmamış, yani erken tam konmamışsa ikinci evreye özgü belirtiler ortaya çıkar. Ses telleri kanserli doku tarafından tümüyle istila edilerek kilitlenir; bu arada ses kısıklığı da tipik hale gelir. Tümör kütlesi karnabahar gibi yayılan tipteyse gırtlakta tıkanıldık yaparak şiddetli solunum güçlüğüne yol açabilir. Kanserin gırtlağın üst bölümünden yutağa doğru yayılmasıyla yutkunma ve yutma güçlüğü belirtileri ortaya çıkar. Kanser bu dönemde gırtlakta ağrıya neden olur. Ayrıca, örneğin kulağa yansıyan ağrılar ortaya çıkar. İkinci evresinde de cerrahi girişimde bulunulmazsa tümör çok daha ağır olan üçüncü evreye ulaşır. Üçüncü evrede kanser gırtlağın sınırlarım çoktan aşacak çevre dokuları sarmış ve dördüncü evrede uzak organlara yayılmıştır BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ) Gırtlak kanserinin öngörülebilen tahmini süresi değişik etkenlere bağlıdır. Bunların başında tümörün nereden kaynaklandığı, tanının ne Ölçüde erken konabildiği ve uygulanan tedavi gelir; birinci etken dolaylı olarak öbür ikisini de belirler. Ses tellerinden kaynaklanan bir tümör erken belirti verdiğinden, erken tanı konmasına olanak sağlar ve kötü huylu bile olsa uygun biçimde tedavi edilebilir. Ama zamanında önlem alınmazsa tümör büyümeyi sürdürür ve gecikmeyle orantılı olarak iyileşme olası-hğı da azalır. Tümör gırtlakta ses tellerinin üstündeki ya da altındaki bölge-deyse belirtiler daha geç ortaya çıkar. Bu durumda tümörün gırtlağın sınırlan dışına yayılması çok daha kolay, iyileşme olasılığı ise daha azdır. Hastalığın gidişinde erken ve doğru tanı kadar uygulanan tedavi yöntemi de belirleyici rol oynar. Bazen ışın tedavisi cerrahi girişim kadar iyi sonuç verebilir. Bazen başarılı sonuç almanın cerrahi girişimden başka, yolu yoktur. Uzun dönemde daha güvenilir olması nedeniyle cerrahi girişime tıbbi tedaviden daha sık başvurulmaktadır. TEDAVİ Gırtlak kanserinin bir bölümünün ya da tamamının alındığı ilk cerrahi girişimler ameliyat sonrası görülen komplikasyonlar nedeniyle cerrahların çoğunun cesaretini kırmıştı. Ama öbür yanda ışın tedavisi de (radyoterapi) yalnızca geçici bir iyileşme sağlıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda ameliyat teknikleri yetkinleşti; bunda cerrahiye büyük destek sağlayan anestezi ve antibiyotik tedavisindeki hızlı gelişmeler çok önemli rol oynadı. Bu arada ışın tedavisi tekniklerinin de ilerlemesiyle gırtlak kanserinde iyileşme olasılığı önemli ölçüde arttı. Günümüzde gırtlak kanserinin iyileşme olasılığı, ine belirtilerin ortaya çıktığı dönemde erken tam konması koşuluyla bütün öbür kötü huylu tümörlerden fazladır. Hasta çoğunlukla sesini kaybedecek bile olsa iyileşebilir ve uzun yıllar rahatlıkla yaşayabilir. Gırtlak kanseri terimi bu organın değişik yerlerine yerleşmiş ve yayılmış, tümünü ya da yalnızca küçük bir bölümünü sarmış ve komşu organlara da ulaşmış çeşitli kanser türlerim anlatır. Dolayısıyla tedavi biçimleri de birbirinden farklıdır. Uygun ve etkili tedavi yönteminin belirlenebilmesi İçin tedaviyi üstlenen hekimin bu konuda geniş bilgi ve deneyim sahibi olması gerekir. Gırtlak kanserinde hasta organın ve lenf damarlarının olabildiğince geniş biçimde çıkarılmasına ancak tümör çok fazla yayılmışsa başvurulur. Eğer kanser sınırlı bir bölgedeyse gırtlağın yapısı ve lenf damarlarının dağılımı göz Önüne alınarak, yalnız o bölgeye yönelik cerrahi girişim yapılabilir. Bu tür kısmi girişim1 r özellikle de sesi koruyarak çok başarılı sonuçlar verir. Tedavi yöntemle rini daha iyi açıklayabilmek için gırtlal kanserinin gelişme ve yayılımında birbİ rini izleyen üç evreyi inceleyebiliriz. Birinci evre: Tümör Örneğin se: tellerinin yalnızca bir tarafındadır. Bı durumda hem kısmi cerrahi girişim hem de ışın tedavisi yapılabilir. Doğn uygulandığında bu yöntemler çok iyi sonuçlar verir. Işın tedavisi de hastalığın bu evre sinde çok iyi sonuç verir. Işın tedavisi nin en önemli üstünlüğü hastanın sesinde İşlevsel bir bozukluğa yol açmaması ve hastayı cerrahi girişimin sıkıntısına sokmamasıdır. En önemli sakıncası ise kanser odağmın tümüyle yok edildiğinden emin olunamamasıdır. Ses telleri dışında bir yere yerleşmiş kötü huylu gırtlak tümörleri de sınırlı bir bölgede kalmış olması koşuluyla kısmi cerrahi girişimle ve ses telleri korunarak alınabilir. İkinci evre: Bu evrede tümör gırtlağın büyük bölümünü kaplamış, ama ağız, yutak, soluk borusu, yemek borusu, boynun yan bölümleri gibi komşu organlara yayılmamıştır. Bu olgularda ışın tedavisi yararsız, hatta zararlıdır çünkü asıl hastalığa yönelik tedaviyi, yani cerrahi girişimi geciktirir ve sağlam çevre dokularında sorun yaratabilecek lezyonlara yol açabilir. Bu tümörler yapılabilecek en köklü ameliyatın seçilmesini gerektirir. Cerrahi girişimin amacı artık yalnızca hastanın bir işlevini düzeltmek değil, aynı zamanda yaşamını da kurtarmaktır. Bu yüzden tam larenjektomi yapılır, yani gırtlağın tümü cerrahi girişimle çıkarılır. Gırtlak çıkarılınca burun ve ağız boşlukları, yutak, gırtlak, soluk borusu, bronşlar ve akciğerlerden oluşan solunum sistemi ortadan kesintiye uğrar. Bu durumda havanın soluk borusunun İçinden akciğerlere ulaşmasını sağlayacak yeni bir açıklığın (deliğin) yaratılması gerekir. Boyundan soluk borusuna delik açılması (trakeostomi) teknik açıdan görece kolay bir girişimdir. Ama burun, yutak ve gırtlağın yerine getirdiği savunma işlevlerinin sürdürülmesini sağlamaz. Solunan havanın ısıtılması ve nemlendirilmesi, mukus salgısının mikropların yerleşmesini engellemesi ve epiglot adlı kapakçığın gırtlakta besinlerin soluk borusuna kaçmasını önlemesi gibi işlevler aksayınca hastanın sürekli soluk borusu ve bronş hastalıklarına yakalanması kaçınılmazdır.Gırtlağın ameliyatla alınmasından sonra en önemli değişiklik seste görülür. Çünkü gırtlak sesin “üreticisi” olan organdır. Yutak, burun ve ağız boşlukları ise hareketleriyle ve hacim değişiklikleriyle rezonatör gibi çalışır, tınlama işlevlerini yerine getirir. Hasta havayı burnundan solumadığı için koku alma duyusu önemli ölçüde zayıflar. Ama bu yakınma öbürleri kadar ciddi bir sorun oluşturmaz.Üçüncü evre: Bu evrede tümör gırtlağın sınırlarım aşmış ve çevre dokulara, hatta deriye yayılmış olabilir. Bu tür olgularda ışın tedavisi ve cerrahi giri-Şİm yapılabilir. Bazı uzmanlar tümörün ışın tedavisiyle küçültüldükten sonra ameliyat edilmesinden yanadır. Dördüncü evre: Kanser gırtlaktan başka çevre dokuları da aşarak akciğer, beyin, yemek borusu gibi uzak bölgelere yayılmıştır. Bu durumda ışın ve ilaç tedavisiyle hastanın ömrü uzatılmaya çalışılır. GIRTLAĞI ALINMIŞ HASTAYA KONUŞMANIN YENİDEN ÖĞRETİLMESİ Cerrahi girişimle gırtlağı çıkarılmış hastaların karşılaştığı en önemli bozukluk ses kaybıdır. Bu bozukluk uygun konuşma alıştırmalarıyla düzeltilebilir. Alıştırmaların amacı sindirim kanalında akciğerin yerini alacak bir hava yedeği oluşturmak ve dışarı verilen havanın yardımıyla bunun üzerinde titreşim oluşturarak ses üretmektir. Yaratılan hava yedeği yemek borusunun üst bölümündedir. Burada kasılmaları istemli olarak denetlenebilen yemek borusunun ağız bölümü kasları ses telleri işlevi görür.Ameliyat sonrası tepkiler ortadan kalkar kalkmaz hiç zaman yitirmeden ses oluşturma alıştırmalarına başlamakta yarar vardır. Hasta önce hava yutmayı ve ardından bunu gürültülü geğirtiler biçiminde çıkarmayı öğrenmelidir. Havayı sese dönüştürmeyi başardığı zaman, dil ve dudakların uygun hareketleriyle çeşitli sesler oluşturmayı da öğrenecektir. Alıştırmalar genel olarak iyi sonuç verir ve gırtlağı çıkarılan hastalar birkaç hafta içinde yemek borusundan çıkan yeterli bir sese kavuşurlar. Yalnızca bazı özel durumlarda hasta ses çıkarmayı ve yeniden konuşmayı öğrenemez. Böyle durumlarda kullanılmak üzere geliştirilmiş protezlerin pille çalışan elektronik titreştiricileri vardır. Bu protezler çene altına yerleştirilir ve hastanın sözcüklere dönüştürebildiği sesin kaynağını oluşturur. Yalnız bu yolla elde edilen ses monoton ve metaliktir.