KİST HİDATİK


KİST HİDATİK: “Ekinokokus granulozus” (tenya ekinokokus] adlı asalağın larvalarının insan organizmasında karaciğer, akciğer ya da diğer dokulara yerleşmesiyle çeşitli bozukluklara yol açması olayına “Hidatİdoz” denilmektedir. Köpeklerin incebağırşağında parazitlenen tenya ekinokokusun yumurtaları ya da gebe halkaları köpeğin dışkısı ile çevreye yayılır. Yumurtalarla kirlenen içme suyu, meyve ve sebzeler ya da bu yumurtalara bulaşmış olan eller ağıza götürüldüğünde, yumurtalar insanın sindirim kanalına girmiş olur. Tenya ekinokokus yumurtaları köpeğin kuyruk ve ağız çevresinde tüylerinde ve hatta vücudunu örten tüylerde de bulunabilir. Bu gibi köpekleri okşayan insanlar ellerini yıkamazlarsa, bu yumurtaları ağız yoluyla alma riskiyle karşı karşıya kalırlar. Yumurtalar insanın incebağırsağma ulaştığında yumurtalardan “Larva” denilen yavrular çıkar. Larvalar daha sonra bağırsaklardan portal damar sistemine girerek, karaciğere ulaşırlar. Eğer larvalar karaciğerde tutulmazlarsa, vena kava inferior yoluyla sağ kalbe oradan da akciğere ulaşırlar. Larvalar kan yoluyla vücudun diğer organlarına da yayılabilirler. Larvalar yerleştikleri organda “Kist hidatik” denilen bir kist oluştururlar. Hidatik kist vakalarının yaklaşık % 70′İ karaciğerde geliş-


mektedir. Larvalar dokuya yerleştikten sonra iltihabi bir reaksiyona yol açar. Bu iltihabi reaksiyon yaklaşık olarak 30′uncu günün sonunda tam bir kist biçiminde sonlanır. Kistin duvarı dışardan içeri doğru incelendiğinde, başlıca şu tabakalara rastlanır. En dışta karaciğer hücreleri bulunmaktadır. Bunun altında nedbe dokusundan oluşmuş bir tabaka bulunur. Bunun da altında “Adventisia” tabakası bulunmaktadır. En içte ise “Germinatİf tabaka” denilen bir tabaka bulunmaktadır. Germinatif tabakada tenya ekinokokusun skoleksleri gelişir. Skoleksler asalağın bağırsak duvarına tutunabilmesini sağlayan baş bölümleridir. Kistin içi ise “Kaya sıvısı” denilen kist sıvısı İle doludur. Hidatik kist tam olarak geliştikten sonra, yavaş yavaş büyümeye başlar. Bu büyüme 10-20 yıl kadar sürebilmektedir. Kist büyüdükçe yerleşmiş olduğu dokuya baskısı da artır ve zamanla ona büyük hasar verir. Kist darbe ile ya da kendiliğinden ya da teşhis amacıyla yanlışlıkla iğne ile delindiğinde kistin içinde, bulunan skoleksler ve larvalar çevre dokuya yayılır. Böylece buralarda da yeni kistler gelişebilir.

Kist hidatik en fazla karaciğeri ve daha sonra da akciğeri etkilediğinden, bu iki organda kist hidatik gelişmesinin belirtilerini ayrı ayrı inceleyeceğiz.


Karaciğer kist hidatiği: Karaciğere yerleşmiş olan kistlerin yaklaşık % 9O’ı safra yollarını ve safra akımını engellerler. Bu gibi durumlarda bulantı kusma, karnın sağ üst kadranını tutan sancılı karın ağrıları, sıkıntılı solunum, hafif bir sarılık ya da koyu renkte ağır bir sarılık, ateş yükselmesi, deride ürtiker benzeri döküntüler gibi belirtilere rastlanabilir. Kist fazla büyüdüğünde elle hissedilebilecek duruma gelebilir.


Akciğer kist hidatiği: Kist genellikle sağ akciğere yerleşir. Yıllarca herhangi bir belirti vermeksizin sessizce durabilir. Bazı vakalarda ise kist bir bronşa açılarak, kist sıvısı öksürükle birlikte dışarı atılır. Hastalığın başlangıcında göğüs ağrıları, öksürük ve kanlı balgam gibi belirtiler gelişir, fakat genellikle bu belirtiler önemsenmez Uzun bir süre sonra ise deride kızarık döküntülere rastlanabilir. Astma bronşialiste benzeri solunum güçlükleri gelişebilir. Kist bazı ender vakalarda plevra boşluğuna açılmaktadır. Bu durumda göğüste şiddetli bir ağrı, nefes darlığı, morarma ve şok gibi ağır bozukluklar gelişebilmektedir: Örneğin “Casoni” (allerji testi) ve “Weinberg” (komplamen bağlama testi) gibi. Hastalığın teşhisinde röntgen incelemeleri ve bazı laboratuvar incelemelerinden yararlanılır. Hastalığın ilaçla tedavisi-yoktur. Kistin cerrahi olarak çıkarılması gerekmektedir.