KARACİĞERİN DOKUSAL YAPISI: İnsan vücudunun en büyük salgı bezi olan karaciğerin büyük bir bölümü “Periton zarı” ile kaplanmıştır. Bu zarın a) “Tünika Seroza” ve b] “Tünika Fibroza” olmak üzere iki önemli tabakası bulunmaktadır. Tünika fibroza (Glisson kapsülü] porta hepatisden içeri girer ve karaciğeri lobcuklara ayırır. Lobcuklar altı köşelidirler. Bu lobcuklar arasına uzanmış olan tünika fibroza, “Lobcuklar arası kapsül” denilen yapıyı oluşturur. Lobcuklar arası kapsül lobcukları çepeçevre sarmış olmayıp, yalnız köşelerde bulunur. Lobcuklar arası kapsülün içinden damarlar, sinirler ve safra yolları geçer. Sözünü ettiğimiz bu lobcuklar arası köşe bölgelerine “Kiernan aralıkları” denilmektedir.
Altıgen karaciğer lobcuklar ınm merkezinde, “Vena sentralis” denilen bir toplardamar bulunmaktadır. Bu merkezden lobcuğun kenarlarına doğru ışın biçiminde “Remac plakları” denilen oluşumlar uzanmaktadır. Remac plakları sırt sırta vermiş olan karaciğer hücreleri dizilerinden kurulmuşlardır.
Remac plakları arasında içinde toplardamar kanının dolaştığı “Ven sinüzoidleri” denilen oluşumlar bulunmaktadır.
Vena porta ve arteria hepatika propria karaciğere girdikten sonra çok sayıda dallara bölünürler. Bu dallar Kiernan aralıklarına geldikten sonra lobcukların içine, “Remac plaklarının” arasına doğru uzanırlar. Lobcukların içine girmiş olan bu dallar birleşip, yukarıda sözünü ettiğimiz ven sirüzoidlerini oluştururlar. Vena porta, sindirim kanalından emilen besin maddelerini içinde taşıyan özel bir toplardamar ağının kanını taşımaktadır. Arteria hepatika propria ise bilinen atardamar kanıdır. O halde bu damarların uzantılarının karaciğer lobcukları içinde birleş-meleriyle oluşan ven sinüzoidlerinin içinde dolaşmakta olan kan, tam anlamıyla toplardamar kanı değil, daha değişik bir kimyasal yapıya sahip olan kandır. Fakat bu kan için kabaca, toplardamar kanı dediğimizde büyük bir yanlış yapmış olmayız. Ven sinüzoidlerinin duvarını, bütün dolaşım sisteminin duvarının iç yüzünü örtmekte olan “Endotel” denilen tek katlı yassı epitel hücreler oluşturmaktadır. Ven sinüzoidleri ile remac plakları arasında kalan aralığa ise “Disse aralığı” denilmektedir. Disse aralıklarında ince lenf damarları bulunmaktadır. Remac plaklarını oluşturan karaciğer hücreleri hepatosit arasında “Kupfer yıldız hücreleri’ denilen hücreler de bulunmaktadır. Bu hücreler fagositoz özelliğine sahiptirler ve “Retiküloendo-talial sistemi”ne aittirler. Kupfer yıldız hücreleri makrofojdırlar. Her bir remac plağını oluşturan karaciğer hücrelerinin birbirine bakan komşu yüzleri arasında bir aralık bulunmaktadır. Bu aralığa “Safra kanalcıkları” denilmektedir. Çünkü karaciğer hücreleri tarafından salgılanan safra, bu kanalcıklar içine salgılanmaktadır. Safra kanalcıklarının duvarı karaciğer hücreleri tarafından oluşturulmaktadır. Safra kanalcıkları, karaciğer içi safra kanallarına dökülürler. Bu kanallar ise sonunda sağ ve sol “Hepatik duktus” denilen iki büyük safra kanalını oluştururlar. Remac plakları arasındaki ven sinüzoidleri karaciğer lobcuğunun merkezindeki “Vena sent-ralis”e dökülürler. Birçok vena sentralis ise birleşerek, “Vena sublobularis” denilen toplardamarları oluştururlar. Bu damarların da birleşmesiyle “Vena hepatika” oluşur. Vena hepatika karaciğeri porta hepatisde bırakarak, vena kava inferiora açılır.
Karaciğer içindeki bu özel kan dolaşımı göz önüne alındığında, şu özellik göze çarpar: Sindirim kanalında emilen besin maddelerini içeren “Vena porta” kanı, karaciğere gelip, karaciğer hücreleri tarafından çeşitli amaçlarla denetlenip, işlendikten sonra vena kava inferiora, yani toplardamar sistemine boşaltılır.