AKCİĞER TROMBOEMBOLİZMİ


AKCİĞER TROMBOEMBOLİZMÎ: Trombo-embolizm, kan damarlarının dolaşan kan pıhtıları ile tıkanması olayına verilen addır. İnsan vücudunda tromboembolizme en yüksek oranda hedef olan organ akciğerlerdir. Amerika Birleşik Devletleri’nde akciğer damarlarının kan pıhtısıyla tıkanması sonucu, yani akciğer tromboembolizmi nedeniyle her yıl 5Q00O’den fazla insan hayatını kaybetmektedir. Yapılan otopsi çalışmaları akciğer tromboembolizminin, otopsisi yapılan kişilerin % 60′mda bulunduğunu göstermiştir. Bu kadar yaygın olan olay ne yazık ki ölüm öncesi yalnız % 10 30 vakada teşhis edilebilmektedir.

Verdiğimiz bu istatistiklere dayanan sayılar Amerika Birleşik Devletleri için geçerlidir. Ülkemiz için ne yazık ki bu tür istatistik çalışmaları yapılmamıştır. Ancak Türk tıp çevrelerinin genel kanısına göre akciğer tromboembolizminin ülkemizdeki görülme sıklığı, Amerika ve batı ülkeleri oranlarının altındadır. Kan dolaşımında pıhtıların ortaya çıkmasına neden olan başlıca üç etken sayabiliriz. Bunlar, kan damarlarının duvarlarındaki bozukluklar, kan pıhtüaşmasındaki bozukluklar ve kanın belli doku ve organlarda gölienmesidir. Bu gibi durumlarda ortaya çıkan pıhtılar, değişik büyüklükteki parçacıklar halinde toplardamarlardaki kana karışırlar. Vücudun bütün toplardamar kanı akciğerlere uğrayıp, buradaki ince kılcal damarlardan geçtiklerine göre, bu pıhtıların en sık akciğer damarlarını tıkama nedeni kendiliğinden ortaya çıkmış olmaktadır. Pıhtıların büyük çoğunluğu özellikle vücudun alt yarısındaki derin toplardamarlardan kaynaklanmaktadır. Bazı koşullarda pıhtı ve dolayısıyla akciğer tromboembolizmi görülme riski artmaktadır. Bunları şöyle özetliyebiliriz. Ameliyat sonrası uzun yatak istirahati dönemi, doğum kontrol haplarının kullanılması, hamilelik, doğum sonrası yatak istirahati dönemi, müzmin akciğer hastalıkları, özellikle bacak kemikleri kırıkları, bacak varisleri, kalp yetmezliği, uzun süren yatalak ağır hastalıklar.


Akciğerlerdeki damarların tıkanmasıyla orantılı olarak akciğer fonksiyonlarında aksamalar belirir. Damarların tıkanması sonucu ilgili bölgede akciğer infarktüsü oluşabilir. Yani akciğerin bevlli bir bölgesi canlılığını kaybedebilir. Akciğerlerdeki damarlar tıkandıkça, bu damarlara kan getiren ve sağ kalbin sağ ventrikülünden kaynaklanan “Pulmoner arter”deki basınç yükselmeye başlar. Bu basıncın yükselmesi sağ ventrikülün işini zorlaştırır, onun önündeki yükü çoğaltır. Böylece tıkanma arttıkça pulmoner arterdeki basınç yükselir, bu basınç arttıkça da sağ ventrikül daha çok yorulmaya başlar, Akciğer damarlarının % 50 oranında tıkanması halinde pulmoner arterdeki basınç yükselmesi çok belirginleşir.


Akciğer tromboembolizminin ilk belirtisi aniden gelen bir nefes darlığıdır. Eğer akciğer dokusunda infarktüs gelişmişse, göğüste ağrı, öksürük, kan öksürme (hemoptizi) ve ateş yükselmesi gibi belirtiler de ortaya çıkar. Kalp atışlarında hızlanma (taşikardi) ve çarpıntı tromboembolizm-de görülebilecek olan diğer bulgulardır. Akciğer tromboembolizmine karşı bazı önlemler alınabilir. Ameliyat ve doğum sonralarında hastaların bir an önce (hemen ertesi gün] ayağa kaldırılıp bir süre yürütülmeleri çok yararlıdır. Eğer özel bir sakınca yoksa uzun süre yatmak zorunda olan hastalarda pıhtı oluşumunu engellemek amacıyla “Heparin” verilebilir. Varisi veya kanında pıhtılaşmaya eğilimi olan kadınların doğum kontrol hapları yerine, başka bir doğum kontrol yöntemini benimsemeleri gerekir. Yataktan kalkamayan hastalarda pasif veya aktif kas egzersizleri ve masaj uygulamaları yararlıdır. Akciğer tromboembolizmi oluştuktan sonra “Üro-kinaz”, “Streptokinaz” ve “Plazmin” gibi ilaçlarla pıhtının eritilmesine çalışılır, Heparin ile de yeni pıhtıların oluşumuna engel olunmaya çalışılır.