FRENGİ (SÎFÎIİS): Sifilis (frengi] “Trepaıoma pallidum” adh bir mikrobun neden olduğu cronik (müzmin seyirli, bütün vücudu tutan sistemik) bir zührevi (veneryel) bulaşıcı hastalıktır. Günümüzde cinsel ilişkiyle bulaşan bu hastalık, kan yoluyla hamile kadının henüz doğmamış çocuğuna geçerek yeni doğan çocukta
logumsal sifilis görülmesine yol açabilir. Çok az astlanmakla birlikte, sifilisli bir hastayla öpüşme, onun sofra takımlarını kullanma ya da alafranga tuvalet yoluyla da bulaşma olabilir. Bir başka yol da sifüisli annenin süt vereÜği çocuğuna hastalığı bulaştırmasıdır. Sifilis hastalığına neden olan trepanoma pallidum spiral biçiminde ve kendi üzerinde 6-14 kez sarmal yapan bir mikroorganizmadır. Bir yay gibi ileriye, sağa, sola, aşağıya hareketler yapar. Kuruluğa son derece dayanıksızdır. Böyle bir ortamda birkaç saniyede ölür. Cinsel ilişki sırasında oluşan deri sıyrıkları ve cinsel organların mukozası mikrobun vücuda kolayca girebileceği giriş kapılarıdır. Sifilis mikrobunun vücuda girmesiyle ük belirtüe-rin ortaya çıkması arasında üç haftahk bir zaman aralığı vardır. Bu zaman aralığına “Latent dönem” denir. Latent dönemin sonunda sifilis belirtilerini vermeye başlar. Sifilis birbirini izleyen üç devre gösterir. Bunlar sırasıyla, birinci devir, ikinci devir ve üçüncü devir (geç sifilis) adlarını alırlar.Sifilis mikrobu vücuda girdikten sonra hemen kana ve lenf sistemine karışır. Üç haftahk latent döneminde bile, kanda trepanoma pallidum mikrobuna rastlanır. Ama bu dönemde biraz ileride sözünü edeceğimiz sifilisin teşhisine yardım eden serolojik testler, henüz bu özellikte değillerdir. Buna “Sero-negatif dönem” denir. Sifilisin birinci devri: Bu devir mikrobun
îîjinci dönemdeki /rengi.
alınmasını izleyen yaklaşık üç haftalık latent dönemin hemen sonrasında ortaya çıkar ve yaklaşık 45 gün sürer. Birinci devrin ilk 15 gününde serolojik testler yine olumsuz sonuç verirler. Bu 15 günlük döneme “İkinci sero-negatif dönem”de denir. Daha sonraki 30 günde serolojik testler sifilis teşhisinde olumlu sonuçlar verirler.Sifilisin birinci devrinin iki özgün özelliği vardır. Bunlardan ilki sifilis mikrobunun girdiği deri yüzeyinde gelişen ve “Şankr” adını alan erozyonlu papüldür. İkincisi de derinin bu bölgesiyle ilgisi olan lenf düğümlerinin şişmesidir (Lenfadenopati). Sifilis şankrı ağrısız, zemini et kırmızısı renginde,sızmış olan serum nedeniyle parlak görünüşlü ve kıkırdak sertliğinde erozyon-lu bir papüldür. Bu papülde bol miktarda trepanoma pallidum mikrobu bulunur, özel yöntemlerle bu yaradan alınan sızıntılar, mikroskop altında incelendiğinde mikroplar görülür. Bu bir teşhis yöntemidir ve ikinci sero-negatif dönemin de tek teşhis aracıdır. Sero-negatif dönemden sonra, yani sifilisin birinci devrinin ilk 15 gününden sonra mikroskobik teşhisin yanı sıra artık serolojik testler de positif çıktıklarından, ikinci bir teşhis aracı olurlar.Frengide lenf bezi şişmesi (sol).Sifilisin birinci devrinde görülen ikinci belirti, şankrm bulunduğu deri bölgesiyle ilişkisi olan lenf düğümlerinin şişmesidir. Lenf düğümlerinde de trepanoma palüdum mikrobu bulunur. Lenf düğümlerine sokulan iğnelerle, buralardan alınan serumlarda mikroskop altında trepanoma pallidum aranabilir ve böylece bazı özel durumlarda teşhise kolayca vankr. Sifilisin birinci devrinde sifilis şankrlarmda çok miktarda mikrop bulunması nedeniyle, bu dönemdeki hastalar çok bulaştıncıdırlar. Sifilis şankrları en çok erkeklerde glans peniste, kadınlarda büyük ve küçük dudaklar üzerinde ve rahim boynunda yerleşir. Homoseksüel erkeklerde en sık ağız ve anüs çevresinde yerleşir. Sifilisin ikinci devri: Sifilisin birinci devri şankrları iyileştikten sonra ya da bazıları henüz tara olarak iyileşmeden sifilisin ikinci devri başlar. Bu devre yalancı iyileşmeler ve nüksetmeler biçiminde yaklaşık üç yıl sürer. İkinci devrenin özgün belirtileri vücuttaki birçok lenf düğümünün şişmesi (Poliadenopati) ve deride makûl, papül, püstül gibi çok sayıda lezyonun görülmesidir. İkinci devredeki deri lezyonlannda çok sayıda trepanoma pallidum bulunduğundan hastalağınbulaşıcüığı doruk noktasındadır. İkinci dönem boyunca serolojik testler pozitiftir. Bu nedenle gerek derideki yaralardan alman sızıntının mikroskop altında incelenip mikroplarının görülmesiyle, gerekse serolojik testlerle hastalığın teşhisi laboratuvar çalışmalarıyla konulabilir. Bu devrede vücuttaki birçok lenf düğümü şişmiştir (Poliadenopati). Bunlar ağrısız, sert ve mobildirler (hareket ettirilebilirler).Polİadenopati ikinci dönem süresince varlığını korur. Makûller ikinci* devrenin ilk görülen deri lezyonlarıdır. Bunlar genellikle pembe-kırmızı, kasıntısız, 0.5 cm. çapında ve genellikle gövdenin en yan ve arka yüzlerine yerleşmişlerdir. Sifiliste görülen ‘papüller, mor-kırmızı renkte 0,5 cm. çapında kasıntısızdır. Genellikle kolları, bacakları ve gövdeyi tutarlar. Ağız içi mukozasında görülen papüllere mukoza plakları denir ve hastalığın bulaşmasında rol oynarlar. Papüllerden sonra püstüller gelişir. Bakımsız hastalarda deride ülserler de gelişebilir. Bunların üzeri kabuk bağlayabilir (krut). Bu krutlara “Rupia sifilitika” denir.Tedavi görmemiş sifilis olayları yaklaşık üç yıl süren ikinci devrede, yalancı iyileşme ve nüksetmelerle seyrederler. Nüksetmelerde görülen deri lezyonları, ikinci dönemin özgün makûl ve papülleri olmakla birlikte, onlardan, bazı farklı-lılar gösterirler. Nükseden lezyonlar daha az sayıdadırlar ve genellikle yüz, genital bölge, anus çevresi, ağız mukozası gibi bölgelerde kümeler oluşturacak biçimde yerleşirler. Her bir lezyon ikinci devredeki büyüklüğünü aşmıştır. Anus çevresi, vulva, memelerin altı, koltuk altı ve skrotum gibi oldukça nemli bölgelerde papüller büyürler, pembe-gri-beyaz bir renk kazanırlar. Bunlara “Kondiloma lata” denir. İkinci devre sifilisin bazı ilerlemiş vakalarında ve genellikle kadınlarda, boynu bir gerdanlık gibi saran beyaz renkte deri lekeleri görülür. Buna “Venüs” gerdanlığı” adı verilmiştir. Bazı olaylarda saç dökülmesi (Alopesi) de görülür. Bu ya yamalar biçiminde ya da bütün olarak görülür. Sifilisin üçüncü devri (geç sifilis): Bu dönemde vücudun sifilise karşı direnci çok azalmış, duyarlığı ise artmıştır. Bu nedenle hastalık hemen hemen tüm iç organları tutabilecek ve onlarda ağır yıkımlara yol açabilecek ciddiyete erişmiştir. En çok tutulan organlar beyin-omirilik sistemi, iskelet sistemi ve kalp damar sistemidir.Üçüncü devrede deride görülen lezyonlar eritema tertiaris, gom ve sifilis tüberozadır. Eritema tertiarisler ikinci devredeki makûllere oranla daha derine yerleşmiş olan kırmızı renkte lezyonlardır. Gomlar üçüncü devir boyunca cerahatlanıp yumuşarlar. Ağrısız ve mobildirler. İlerİki dönemlerde fistülleşip deri yüzeyinde kratere benzeyen bir yaranın oluşmasına neden olurlar. Deriye açılmış olan bu gomlar, zamanla yerlerinde nedbe dokusu bırakarak iyileşirler. Sifilis tüberoza demlen deri lezyonları genellikle 1 cm. çapında sert ve kırmızı renkte tüberküller-dir. Daha çok yüz, ense ve saçlı deride görülürler.