Cüzzam
LEPRA (CÜZAM), (HANSEN HASTALIĞI):
Lepra (cüzam) hastalığı, “Mikobakterium lepra” basilinin neden olduğu kronik (müzmin) ama tedavi edilebilen ve bulaşması çok zor olan bir hastalıktır. İÖ 500 yıllarının Yunan yazıtlarında, cüzam hastalığından söz edildiği görülmüştür. Sanıldığının tersine, lepra yeryüzünde ve ülkemizde oldukça yaygın olan bir hastalıktır. Dünyada yaklaşık 20 milyon cüzam hastası vardır. Ülkemizde bu konuda kesin bir sayı verilemiyor. Ülkemizde kayıtlı cüzam hastası yaklaşık 4000′dir. Ama bu sayı lepranın Türkiye’deki durumunu aşırı bir iyimserlikle yansıtmaktadır. Ne yazık ki gerçek sayı bunun çok üzerindedir ve tanılanmamış cüzam hastaları tedavi görmeden hastalıklarıyla birlikte yaşamaktadırlar.Türkiye’deki üç cüzam hastanesinin toplam yatak sayısı 350′dir. Elazığ Cüzam Hastanesi 265 yatakla, Ankara Tıp Fakültesi Lepra Enstitüsü 35 yatakla ve İstanbul Cüzam Savaş Derneği, İstanbul Tıp Fakültesi, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Enstitüsü ve İstanbul Cüzamla Savaş Derneği’nin ortak protokolle yürüttüğü Bakırköy Cüzam Pavyonu 50 yatakla Türkiye’de cüzamla savaşı sürdürmektedirler. Türkiye’de en çok Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’nde bu hastalığa rastlanır. Bulaşma: Lepra çok zor ve çok az bulaşıcı olan bir hastalıktır. Bu konuda bir ölçüt vermek gerekirse, şunları söyleyebiliriz: Lepra tüberkülozdan bile daha az bulaşıcıdır. Cüzamlı hastalarla yakın ilişkide bulunan doktor ve öteki sağlık görevlilerine bu hastalığın bulaştığı konusunda tek bir vaka bile bildirilmemiştir.Bulaşma daha çok deri ve üst solunum yolları mukozası (en sık burun mukozası) yoluyla olmaktadır. Aile bireyleri arasında bulaşma, daha çok rastlanan bulaşma biçimleridir. Bulaşma olduktan sonra hastalığın kendisini belli etmesi 3-5 yıl gibi uzunca bir süreyi gerektirir. Bu uzun belirtisiz döneme “Latent periyod” ya da “İnkübasyon dönemi” denir. Lepranın ileride değineceğimiz dört tipinden, bulaştırıcılığı en yüksek olan “Lepromatöz lepra” tipidir. Birbaşka lepra tipi olan “Tüberküloid lepra”nın bulaştırı-cılığı çok düşüktür. Mikobakterium Lepra Basili: Lepra basili 1873 yılında Hansen adlı bilim adamı tarafından bulunmuştur. Bu nedenle cüzam hastalığı bu bilim adamının adıyla da anılmaktadır. Lepra basili, tüberküloz basiline çok benzer ve onun gibi küçük çomaklar biçimindedir. Lepromatöz lepra tipindeki lezyon-larda çok sayıda basile rastlanır. Basiller bir araya gelip kümeler oluşturmuşlardır. Lepra b,asili çok yavaş çoğalır.Lepromatöz hastaların hastalanmış dokularından, öldürülmüş mikobakterium lepra basillerini içeren süspansiyonlar (katı bir maddenin parçacıklarının bir sıvı ya da yine katı bir madde içinde onun p ar ç açıklarıyla erimeksizin karışması) hazırlanır. Bu süspansiyonlara “Lepromin” denir. Lepromin hastaların derialtına zerkedilerek, deride ortaya çıkan çok tepkilere göre lepra tipinin ortaya konmasında yararlanılır. Lepranın klinik-patolojik tipleri ve hastalığın oluşum mekanizması: Cüzam hastalığının “Lepromatöz lepra” ve “Tüberküloid lepra” olmak üzere iki ana biçimi vardır. Bu iki tipin dışında bunlara uymayan “Borderlayn lepra” ve “İnde-termine lepra” olmak üzere iki cüzam tipi daha vardır. Bunları ağırlık derecelerine göre şöyle sıralayabiliriz. İndetermine lepra, cüzam hastalığının erken devrelerine uyar. Klinik belirtiler ve dokudaki hastalık değişiklikleri belirgin bir biçimde yerleşmiş değildir. Hastalığın tipini saptama amacıyla uygulanan lepromin, belirli bir sonuç vermez. Tüberküloid lepra tipi, hastalığın daha İlerlemiş tipidir. Klinik belirtiler ve doku değişiklikleri bu tipe özgüdür. Lepromin testi uygulandığında, deride şiddetli bir tepki görülür. Yani bu hastaların derialtma, lepromin zerk edildiğinde, 4 hafta sonra “Mitsuda tepkisi” denilen ve papül görünümünde olan bir deri lezyonunun zerk yerinde ortaya çıktığı görülür. Lepromin testi hemen hemen bütün normal insanlarda da mitsuda tepkisine neden olur. Çünkü cüzama yakalanmamış insanlarda vücudun savunma mekanizması, derialtma zerk edilen lepromine karşı şiddetli bir savunma verir ve bu savaşın verildiği deri bölgesi yapısal değişikliğe uğrar. Dışardan gözle görülebilen bu yapısal değişikliğe yukarıda sözünü ettiğimiz mitsuda tepkisi denir. Mitsuda tepkisi tüberküloid lepra olaylarında da görüldüğüne göre, cüzamın bu tipinde hastanın savunma mekanizmasının (bağışıklık mekanizması) tümüyle yıkılmadığı sonucu ortaya çıkar. Borderlayn lepra, hastalığın daha ilerlemiş biçimidir. Gerek tüberküloid lepra ve gerekse ileride değineceğimiz lepromatöz lepra tipinin klinik belirtileri ve dokusal değişiklikleri borderlayn tipi leprada bir arada bulunurlar. Bu bakımdan bordırlayn leprayı, tüberküloid lepradan lepromatöz lepraya bir geçiş dönemi ve biçimi olarak ele alabiliriz. Bu tipte lepromin testine yanıt alınmaz ya da çok zayıf bir yanıt alınır.Demek ki cüzama karşı vücudun bağışıklık sistemi ileri derecede yıkılmıştır. Hastalığın en ilerlemiş biçimi lepromatöz lepra tipidir. Klinik ve dokusal değişiklikler çok özgündür. Cüzama karşı vücudun savunma mekanizması tümüyle iflas ettiğinden, lepromin testine yanıt alınmaz. Yani düşmana karşı bir savaş verilemez ve böylece savaş alanı da ortaya çıkmaz, yani mitsuda tepkisi görülmez. Lepromatöz lepralı hastalarda, lepra basiline karşı hücresel bir bağışıklık yanıtı ortaya çıkmamaktadır. Hastaların lenfositleri lepra antijenine karşı bir tepki oluşturamazlar. Sözünü ettiğimiz bu durum, düşmana karşı savaşmama anlamını taşır.Cüzam hastalığının dokusal değişiklikleri vücudun oldukça soğuk bölgelerinde gelişir. Bu belgeler burun mukozası, deri ve özellikle derinin elbiseyle Örtülmeyen uç kısımları , kulaklar, burun, deriye yakm sinir lifleri, teslisler, el ve ayak parmakları ve gözün ön kısımlarıdır. İndetermine lepra: Cüzamın en erken tipidir. Hastalık genellikle önce deriyi tuttuğundan, klinikte deriye ait bulgular en erken saptanan bulgulardır. Deride makûl ya da plak biçiminde rengi açılmış (Hipopigmentej ya da koyulaşmış[Hiperpigmente) alanlar görülür. Bu alanların duyularında bozulmalar ya da kayıplar olabilir. Duyu kusurlarının nedeni, bu bölgedeki sinir liflerinin hastalığa bağlı olarak zedelenmeleridir. Dokularda ve özellikle deri dokusunda cüzama özgü bir dokusal değişiklik ortaya çıkmaz, ama doku içinde mikobakterium lepra basilleri görülürse teşhis kolayca konulabilir. Tüberküloid Lepra: Tüberküloid leprada deride sınırları belirli depigmente ya da hafifçe kızarık ve kenarları hafifçe kabarık makûller görülür, Bu deri lezyonları az sayıdadırlar, simetrik yayılış göstermezler. Tüberküloid lepranın asıl özelliği hastalığın sinir liflerini İleri derecede etkilemesidir. Deri lezyomma doğru gelen sinir lifleri, hastalığa bağlı olarak dokusal değişikliklere uğramış, kalınlaşmış ve işlevlerini yitirmişlerdir. Bunun sonucu olarak bu sinirlerin sorumlu olduğu bölgelerde duygu kusurları ortaya çıkar. Kahnlaşan sinir lifleri dışardan gözle görülebilirler.LepromatÖz Lepra: Lepromatöz leprada deride makûl, nodul ve papüller görülür. Makûllerin ortası kabarıktır. Kaşlarda dökülme görülür. Daha geç dönemlerde yüz derisinin kalınlaşması ve kıvrımlarının artması sonucu hastada cüzam için oldukça özgün olan "aslan yüzü" görünümü "''taya çıkar. Özellikle burun boşluklarında gelişen dokusal değişiklikler sonucu burun tıkanması ve bunun sonucu olaylarda dokusal değişiklikler el ve ayak parmaklarının, burun ve kulak uçlarının eriyip kaybolmuş gibi görülmesine neden olurlar. Lepromatöz leprada da sinir liflerinde hastalığa özgü dokusal değişiklikler olur.Önemsenmemiş vakalarda gözlerin tutulmasıyla körlük ve testislerin tutulmasıyla da kısırlık (sterilite] gelişebilir.BorderlaynLepra: Lepranın bu tipi, tüberküloidle lepromatöz lepra arasında yer alan ve her ikisine ait bazı özellikler taşıyan bir lepra tipidir .Başlıca iki çeşittir.Borderlayn tüberküloid lepra: Bu tipte deri lezyonları tüberküloid lepraya benzerler. Sayıları çoktur. Mitsuda tepkisi her zaman, hafif de olsa görülür. Borderlayn Lepromatöz Lepra: Bu tipte deri lezyonları lepromatöz lepradakilere benzer ve çok sayıdadırlar.Mitsuda tepkisi alınmaz.
.