Akne Tedavisi

Akne lezyonlarının özelliklerine göre, üç düzey­de tedavi uygulanır.


Yerel tedavi: Olguların çoğunda sindi­rim sistemi işlevini kontrol etmek ve yerel tedavi uygulamak yeterli olur. Yerel tedavi göründüğü gibi kolay de­ğildir ve büyük bir dikkat gerektirir. En önemli kural papülleri ve püstülleri ke­sinlikle sıkmamaktır. Bu davranış enfeksiyonun yayılmasına yol açar ve görünümü hiç hoş olmayan kalıcı yara iz­lerine neden olur. Yalnızca iltihaplan­mamış komedonlar, enfeksiyondan arındırma kurallarına uymak koşuluyla çıkarılabilir. Bu işlem uygun aletlerle yapılmalıdır. Yerel tıbbi tedavi her has­tanın deri duyarlılığına göre uygulanır. Yağlı derilerde en iyi çözüm olan sül­für, duyarlı derisi olan hastalara iyi yönde etki etmez. Bazı akne tipleri rezorsin ve şahsilik asit çözeltileri ile yoğun tedavi gerektirir. Bu maddeler yüzde deri soyulmasını uyarır. Bazı olgularda küçük apselerin kesilerek temizlenmesi yöntemi uygulanır. Tıbbi tedaviye fizik tedavi uygulamaları da eşlik edebilir. Morötesi ışınlarla etkin bir de­ri soyulması sağlanabilir (aknenin yaz aylarında iyileşmesi, morötesi ışınlara bağlıdır). Güneş ışınları ve bunun ya­pay eşdeğeri olan morötesi ışın veren lambalar akne üzerinde oldukça olumlu etki yapar. Morötesi ışın veren lambaların uzman denetimi dışında kullanılma sının yanıklara yol açabileceği unutul­mamalıdır. Işm tedavisi sırasında gözler koyu-renk camlar ve pamuk tam­ponlarla korunmalıdır. Kortikosteroit hormonlar ya da geniş spektrumlu anti­biyotik içeren merhemler aknenin yerel tedavisinde olumlu sonuç verir. Merhem günde en az iki kez uygulanmalı ve uzun masajlarla deriye iyice yediril­melidir. Son zamanlarda kullanılmaya başlayan A vitamini asiti (A vitamini türevleri) deri soyulmasını uyararak yağ salgısını düzenler.

Çok ilerlemiş olgularda üstderi ve deri yüzeyinin sıyrılması yoluyla (der-moabrazyon) aknenin bıraktığı izler or­tadan kaldırılır. Bu girişimde büyük bir hızla dönen çelik telli fırçalar kullanılır. Bu tedavi yöntemi temelde, derinin ya­ra izi (sikatris) oluşmadan kendini yeni­leme yeteneğini uyarmaya yöneliktir. Böylece papilla katmanı korunarak deri yüzeyinin sıyrılması sağlanmış olur. Te­davi genel ya da yerel anestezi gerektir­diği için ancak hastane koşullarında uy­gulanabilir. Yerel anestezide soğutma yöntemi uygulanır. Bu yöntem cildi sertleştirerek girişim için daha elverişli bir ortam sağlar.


Genel tedavi: Püstül, kist, papül ve si­katris oluşumunun ileri düzeyde olduğu olgularda, yukarıda anlatılan yerel teda­vi yöntemlerinin yanı sıra alıtibiyotik ve hormon tedavisi de uyguların-. Genel te­davide en etkin ilaç tetrasiklindir. Heki­min önerisine göre her altı saatte bir, ye­meklerden yanm saat önce ya da iki saat sonra 250 miligram verilir. Bu uygula­ma iyileşme görülene değin sürdürülür. Daha sonra doz azaltılarak tedaviye son verilir. İleri derecede dirençli olgularda tetrasiklin dozu belli ölçüde artırılabilir. Bu antibiyotik tedavisinin yıllar boyu sürebileceğini unutmamak gerekir.

Hiçbir tedaviye yanıt vermeyen ka­dın hastalarda, doğum kontrol hapları­nın içerdiği östrojenden yararlanılır. Ba­zı olgularda ilaç tedavisine ek olarak komedonlann hafifçe bastırılarak çıka­rılması gerekebilir. Bu yöntemin başarı oranı yüzde 10′dan azdır. Birçok olguda birkaç hafta içinde yeniden komedon oluştuğu gözlenir.

Kist ve apseli lezyonlarda düşük dozlarda kortikosteroit hormonlar iğne ile lezyon içine verilebilir. Bu tedavi birçok olguda, özellikle mikropsuz ilti­hapların hızla düzelmesini sağlar.


Ruhsal tedavi: Akne oluşumunda ruh­sal etkenlerin önemi hekimi bu yönde bir araştırmaya yönlendirir. Bu yakla­şım, hekim ile genç hasta arasında, has­talığın kabul edilmesi; tedavide daha düzgün ve tutarlı bir işbirliğinin sağlanması, hastalığa yol açan ruhsal ve duy­gusal çatışmaların daha iyi tanınması gibi olumlu sonuçlan veren bir ilişkinin kurulmasını sağlar.


Akne Hakkında Merak Edilenler:


Yenidoğan aknesi ve gençlerde görülen akne arasında fark var mıdır?


Yenidoğanda komedondan çok papül ve püstüller görülür. Bu lezyon-lar yanaklar, alın ve çenede ortaya çıkar. Sut ve göğüste ise görülür.


Diğer akne tipleri nelerdir?


Kızarıklık ve yüzeyel damarların genişlemesi (telanjiyektazi) ile or­taya çıkan rozeollü akne (acne rosacea) boyun ve sırt dışında, daha çok yüz, burun ve yanaklarda görülür. Bu tipte, gençlerde görülen ak-nedekine benzeyen papül ve püstüllere sıkça rastlanır, ama komedon hiçbir zaman görülmez.

Rozeollü akneden kimler etkilenir?


Genellikle 30-50 yaş arasındaki erişkinlerde, daha çok kadınlarda gö­rülür. Seyrek olarak 10 yaş dolayında ya da yaşlılarda da rastlanır. Gençlik aknesinin görülmediği derisi yağlı kişiler genellikle bu tip ak­neden etkilenir.


Lezyonlar nasıl gelişir?


Rozeollü akne de kronik gidişlidir. Nedeni bilinmeyen gerileme ve alevlenme dönemleri birbirini izler. Genellikle kızarıklık ve telanji­yektazi dönemlerinde dengeli bir gidiş gösterir. Bazen yağbezleri ve bağdokusu artışı sonucunda deri kalmlaşabilir. Bu doku artışı burunda “rinofima” ya da “ayyaş burnu” denen ve burun oluğundan ayrılan yumrularla belirlenen bir görüntü verir.


Nedenleri nelerdir?


Nedenleri bütünüyle aydınlatılmamış olan rozeollü aknenin iç organ­larla deri arasındaki reflekslere bağlı bir sinir sistemi-damar hastalığı olduğu düşünülür. Bu tip aknelerin görüldüğü hastalarda sindirim zor­luğu, midede asit salgısı azalması ile mide kasılmasının zayıfladığı sindirim sistemi hastalıklarına rastlanır. Kadınlarda ayrıca âdet bozuk­lukları da görülür ve özellikle menopoz döneminde sıklaşır. Akne ne­deni olarak yumurtalarını yağbezlerine bırakan küçük bir asalak da (Demodex folliculorum) düşünülmektedir.


Nasıl tedavi edilir?


Asıl neden bilinmediğinden belirtilere yönelik tedavi uygulanır. Sıcak, aşın soğuk, güneşe çıkma gibi hastalığı alevlendiren etkenlerden ko­runmak gerekir. Karbon kan uygulanarak yapılan donma tedavisi (kriyoterapi) iyi sonuçlar verir. Asalakların saptandığı olgularda sülfürlü merhemler önerilir. Püstül varsa sistemik antibiyotikler (tetrasiklin), bunaltı ve sinirsel bozuk­lukların ortaya çıktığı olgularda ise yatıştıncı ve bunaltı giderici ilaç­lar iyi sonuç verir.


.