ŞİŞMANLIK
ŞİŞMANLIK
Şişmanlık vücutta yağ hücreleri kütlesi ile yağ içeriklerinin artmasına bağlı olarak, yağdokusunun aşın gelişmesi sonucunda ortaya çıkan bir bozukluktur, insanların görünümüne ilişkin bazı sakıncaları bir yana, çeşitli organların işlevlerini olumsuz etkilemesi bakımından önem taşır.
KİM ŞİŞMANDIR?
Şişmanlığın tanımlanması için öncelikle normal vücut ağırlığının istatistiksel tanımı yapılmalıdır. Normal ağırlık Ölçüleri, örnekler üzerinde yapılan istatistik incelemeler sonucunda oluşturulan endekslere göre belirlenir. Normal ağırlık ya da ortalama ağırlıktan göreli sapmalar, kişinin yaşma, sinir-iç salgı sistemlerine ve metabolik yapısına göre değişir.Normal kabul edilecek ağırlığın saptanması için değişik formüller önerilmiştir. Örneğin: Kilogram olarak ideal ağırlık=Boy (santimetre olarak) 100.Ama uygulamada şişmanlığın değerlendirilmesinde, kuramsal veriler yalnızca başvuru noktası olarak kullanılır; ağırlık fazlalığının Öznel ve nesnel sınırlarıyla şişman kişinin ruhsal ve bedensel yetersizlik durumunu dikkate alarak edinilen klinik deneyimler, tedavinin biçimini yönlendirir. • Nesnel uyum – İleri derecede şişmanlık normal ağırlığın yüzde 70-100 fazlası) durumuna genç bir insan uzun sûre iyi uyum gösterebilir. Ama yıllar geçtikçe orta yaş şişmanlığının geleneksel sonuçlarına yol açan bir yetersizlik tablosu oluşur; şeker hastalığı, damar sertliği, yüksek tansiyon, iskelet ve eklem değişiklikleri görülebilir. • Öznel uyum – Bu yalnızca kişinin kendi beden imgesine bağlıdır. Genellikle değişkendir, ama çoğu zaman kişi ağırlık fazlasına uyum gösteremez. Böylece ağırlık-bedensel biçim ile ağırlık-ruhsal biçim kavramları oluşur. Bu iki boyutlu uyum tedavinin sonuçlarım etkiler; görünümünün bozulması ya da bedensel yetersizliklerin etkisiyle ağırlık fazlalığının bedensel sonuçlarına uyum sağlayamayan şişman kişi zayıflamaya başlar.
NEDENLERİ
Şişmanlık, nedeni bilinmeyen (yapısal) ve ikincil (semptomatik) olarak ikiye ayrılır. İkincil şişmanlık daha çok iç salgı sisteminden kaynaklanan bir hastalığın sonucudur. Örneğin tiroit bezi işlevinin azalması, hipopituitarizm (özellikle Sheehan sendro-mu), hipogonadizm (üreme organlarının küçük kalması), Cushing hastalığı ve hi-potalamusun sinirsel çekirdeklerinin lezyonlan (ara-beyîn-hipofız şişmanlığı, Fröhlich sendromu) şişmanlığa yol açar. Bu olgularda yağdokusu vücutta tipik bir dağılım gösterir; örneğin Cushing hastalığında gövde, yüz, kol ve bacak köklerinde toplanmıştır; hipogona-dızmde kalçalarda, pübisüs-tü bölgede; hipotiroidızmde (tiroit bezi yetmezliği) ise yüz, boyun, el ve ayak bileklerinde daha yoğundur. r Nedeni bilinmeyen şişmanlığın kökenini açıklamak için birçok kuram geliştirilmiş, bu durum iç salgı sistemi bezlerindeki değişikliklere, besinlerin emilimi ve kullanımına, sinir sisteminin istem dışı çalışmasına dayandırılmıştır. Ama hangi açıdan bakılırsa bakılsın temel sorun, vücuda giren enerji ile harcanan enerji arasındaki dengesizliktir.Fizyolojik açıdan, şişmanlıkta vücuda giren kalori (besin miktarı) ile organizmanın iş olarak harcadığı enerji (tüketilen enerji) arasında bir dengesizlik vardır. Dengesizliğin nedeni, aşırı hareketsiz bir yaşam biçiminden ötürü çok az enerji tüketilmesi olabilir. Gençlik döneminde çok hareketli olan birçok kişi, belirli bir yaştan sonra bedensel et-kinliklerindekİ azalma sonucunda kısa sürede şişmanlar. Bir kat merdiven çıkmaktan ya da kısa bir yol yürümekten kaçınılması sonucunda 200 kalorinin vücutta tutulması, şişmanlama için yeterli olabilir ve bu alışkanlık bir yılda birkaç kilo alınmasına yol açabilir. Sporu bırakan kişilerin hemen şişmanlamaya başladığı bilinen bir gerçektir.Ama olguların büyük bölümünde şişmanlamanın temel nedeni aşırı beslenme, yani vücuda aşın kalori girmesidir. “Aşın” kavramının bireye göre değiştiği unutulmamalıdır. Görünürde normal, hatta normalden az beslendiği halde şişmanlayan, öte yandan çok yediği halde şişmanlamayan insanlar vardır. Bir başka deyişle, aşırı beslenme, alınan yiyeceklerin mutlak miktarıyla ilgili bir durum değil, bireyin gereksiniminden fazla besin almasıdır.
KALITIM
Bazı şişmanlık biçimleri kalıtsal yatkınlığa dayansa da, şişmanlık genellikle kalıtımla geçmez. Tıp yazınında şişman ana babaların genellikle şişman çocukları olduğu belirtilir. Ama bu olgunun doğrudan kalıtımdan mı, yoksa aynı sağlık ve beslenme alışkanlıklarının benimsenmesinden mi kaynaklandığı tartışmalıdır. Gerçekten de, değişik ortamlarda büyüyen ikizler arasında 5 10 kg’lik ağırlık farkı görülebilmekte, buna karşılık evlat edinilen çocuklarla birlikte büyüyen ve kandaş olmayan kardeşler de aynı ölçüde şişman olabilmektedir. Bu da aile içi beslenme ve bedensel etkinlik alışkanlıklarına ağırlık veren görüşe güç kazandırır.Günümüzde, iştah ve toklukla ilgili sinirsel merkezlerin doğumsal değişikliklerine ya da doğum sırasındaki adiposit (yağ hücresi) sayışma bağh olarak şişmanlığa yatkınlığın olabileceği görüşü yaygındır. Ama yağ hücrelerindeki artışın genetik olmaktan çok, gebelik sırasında annenin aldığı besin miktarından ya da yaşamın ilk altı ayındaki aşırı beslenmeden kaynaklanabileceği unutulmamalıdır. Ailesel şeker hastalığının etkisi dışında, birçok şişman kadın sıklıkla iri bebekler (doğum ağırlığı 4 kg’nin üstünde) doğurur.YAG KÜTLESİNİ BELİRLEYEN ETKENLER
• Cinsiyet – Kız çocuklarda erkeklere oranla doğum sırasında biraz daha fazla yağdokusu vardır ve özellikle vücudun yanlarındaki deri kıvrımları biraz daha kalındır. Farklılaşma ergenlik döneminde belirginleşir: Genç kızlarda vücuttaki yağdokusu yüzde 18′den 25′e, genç erkekte ise yüzde 12′den 18′e çıkar.
Şişmanlık dışında bu farklılık yumurtalıkların etkinlik gösterdiği dönem boyunca sürerek menopozdan sonra daha da artar. Erkekte ise yaş dönümünden sonra, yağdokusu daha az artar.
• Yaş – Ergenlik dönemiyle birlikte erkek ve kadınlarda yağdokusunun göreli miktarı giderek artmaya başlar. Erkekte 18 50 yaş arasında ortalama yüzde 15rten yüzde 28-30′a, kadında ise 13-50 yaş arası yüzde 20′den yüzde 35^10′a çıkar.• Bedensel hareket Yaş ilerledikçe yağdokusu artışı düzenli bedensel hareketlerle denetim altına alınabilir.• Beslenme düzeni İnsanlarda beslenme düzeninin etkisi yalan dönemde aydınlatılmıştır. Gün boyu aynı miktarda besinin, örneğin yediye bölünerek alındığında, iki öğünde alınandan daha az şişmanlattığı kanıtlanmıştır. Beslenmenin öğünlere bölünmesinin kolesterol oranını düşürdüğü ve glikoz düzeyinin daha iyi ayarlanmasını sağladığı da bir başka bulgudur.
• Besinlerin yapısı Kalori değeri de-ğişmese de, dengesiz beslenme şişmanlamaya yol açabilir.
Deneysel olarak en belirgin kilo artışı, glikoz oranı düşük, yağ oranı yüksek bir beslenme düzeniyle elde edilmiştir; protein, yağ ve glikoz içeren besinler ayrı ayn verildiğinde şişmanlık daha da belirginleşir.
KLİNİK BİÇİMLER
Biçimsel özellikleri ve yol açtıkları hastalıklar açısından birbirinden çok farklı olan klinik şişmanlık biçimleri, öncelikle cinsel farklılaşma ile ortaya çıkar. Şişmanlığın başlıca iki biçimi ayırt edilir:
- Erkeksi şişmanlık:
- kadınsı şişmanlık.
• Erkeksi şişmanlık – Özellikle erkeklerde görülür. Çok daha ender olarak yumurtalıkları etkinleşmiş kadınlarda ve bazen ergenlik öncesi çocuklarda da taslak biçiminde ortaya çıkar.
Erkeklik hormonlarının etkisiyle yağdokusu vücudun üst bölümünde, göbeğin altından geçen yatay bir çizginin üstünde birikir. Şişmanlık karından başlayıp vücudun üst bölümüne doğru yayıhr. Karın, gövde, kürek kemiklerinin çevresi, boyun, ense ve yüzde belirgin «lan yağlanmaya kalça ve bacaklarda rastlanmaz.
Kaslar özellikle bacaklarda gelişmiştir; şişman kişinin gücü ve etkinliği iyi düzeydedir. Bunlar, etkinlikleri yüksek, çok yiyen ve çok içen kişilerdir.Erkeksi şişmanlıkta 40 yaşından sonra ortaya çıkan metabolizma bozuklukları önemlidir. Şeker hastalığı, damar sertliği, kan yağlarında yükseklik, kanda ürik asit yüksekliği ve koroner dama$- sertliği tehlike etkenleri olabilir.Şişmanların yaşamını belirgin ölçüde kısaltabilen bu sonuçlar, beslenmedeki düzenlemelerle kolayca düzeltilebilir. Bu rahatsızlıklar en azından başlangıç döneminde tümüyle ya da kısmen geriye dönüşlü olabilir. Kadınsı şişmanlık – Kadınsı şişmanlık özellikle yumurtalıkları etkinleşmiş kadınlarda görülür ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar.
Östrojen grubu hormonlar (kadınlık hormonları) yağdokusunun vücudun alt yarısında, göbekten geçen bir çizginin altında yerleşmesine neden olur.En belirgin yağ birikimi kalçaların Çevresindedir; dize ya da ayak bileğine kadar aşağı inebilir.Genel yağdokusu, erkeksi şişmanlığa oranla daha belirgindir, kaslar daha az gelişmiştir, kolay yorulur ve daha az hareketlilik sağlarlar.Beslenmeye ilişkin araştırmalarda belirgin bir aşrnlık görülmez, ama hemen her zaman protein yağ oranının azalmasıyla birlikte giden dengesiz bîr beslenme söz konusudur.Erkeksi şişmanlığın tersine kadınsı biçimde metabolizma bozuklukları daha az görülür. Kadınsı şişmanlık yaşam süresini ve ölüm yaşım çok etkilemez. Komplikasyonlan daha çok mekanik özelliktedir; toplardamar dolaşımı bozuklukları (varisler, varisli ülserler), ayak tabam yayının alçalması, omurga ve bacaklarda artroz (eklem bozulması) ile birlikte eklem bağlarında yorgunluk görülür. Bu biçim, beslenme tedavisine direnci, yinelemeleri ve sonuçlarının dengeli olmasıyla erkeksi şişmanlıktan ayrılır.
MENOPOZ ŞİŞMANLIĞI
Kadınsı ve erkeksi biçimler arasında yer alan bir geçiş biçimidir. Östrojen salgılanmasının giderek azalması ve böbreküstü bezinden salgılanan erkeklik hormonlarının göreli egemenliği, vücudun üst bölümünde yağdokusunun artmasını kolaylaştırır. Yağdokusu kadınsı şişmanlıkta yoğun olduğu alt organlardan daha yukarıya, gövde ve boyna kayarak kadınsı biçimi kısmi bir erkeksi şişmanlığa dönüştürür.
Baldır bölümleri dışında bacaklar ince yapılı olduğundan, vücut kütlesini zorlukla taşır.
Birkaç yılda tamamlanan bu dönüşüm, seyrek olarak erkeksi şişmanlığa Özgü metabolizma komplikasyonlan tehlikesi yaratır.Genç kadınlarda ender görülen erişkin tip şeker hastalığı, menopoz sonrasındaki şişman kadualsıda esksklsre. oranla iki kat daha sıktır. Aynı biçimde kalp dolajunbozuüttlflan dâ ŞİŞfflâll ti’ keklerdekine eşit orana yükselir, ama sessiz bir dönem görülür Erkeksi şişmanlığın uzun yıllar içinde yol açtığı zararlar kadınlarda, belirli bir süre geçtikten sonra ortaya çıkar.
GEBELİK VE ŞİŞMANLIK
Gebeliğin ilk üç ayında fizyolojik olarak ağırlık değişmez, ama daha sonra ayda 1-2 kg, gebeliğin sonunda ise 9 11 kg’lik bir artış görülür.Söz konusu ağırlığın 5 kg’lik bölümü dölyatağının ve dölütün büyümesinden, geri kalanı ise Östrojen düzeyine bağlı su tutulmasından kaynaklanır.Annenin, doğumdan sonraki birkaç hafta içinde kendiliğinden gebelik öncesi ağırlığına ulaşması gerekir.Bazen gebeliğin ilk haftalarında belirgin bir ağırlık artışı gözlenir. Bu artış, genç gebelerde (20-25 yaş), yaşı ilerlemiş olanlara (32-38 yaş) göre daha fazladır. Bazı durumlarda ağırlık artışı 20-25 kg’ye ulaşabilir; bu miktarın 10-15 kg’si doğumdan sonra da kalır ve bu durum doğumla ilgili komplikasyonlara yol açabilir.Gebelik genellikle bir şişmanlığa yatkınlık temelinde gelişir. Genellikle hastanın şişman bir ailesi vardır (özellikle anneler şişmandır), bu ailelerde ağır beslenme alışkanlıkları sürmektedir ve gebe kadına ısrarla iki kişilik yemek yemesi önerilir.
Aşın kilo alımının yol açtığı başlıca bozukluk gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığıdır. Aşın kilo yükünün doğrudan sonucu olarak açıklanabilen bu durum doğumdan sonra kaybolur, ama kişide gerçek bir şeker hastalığına yatkınlık (sessiz şeker hastalığı) olduğunu gösterir.
LOĞUSALIK ŞİŞMANLIĞI
Kadının gebelik döneminde normal ağırlığını koruması, ama doğumdan sonraki 2-4 ayda 8-12 kg alarak şişmanlamasıdır. Her doğum ya da düşük, kilo artışına yol açar, böylece 20-40 kg’lik ağırlık fazlalığı oluşabilir.
Klinik olarak daha çok kadınsı şişmanlık gözlenir; başlıca belirtileri şunlardır:
- Olguların üçte ikisinden fazlasında âdet bozuklukları vardır; kan miktarının azalmasıyla birlikte ağrılı âdet ve doğumdan sonra âdet öncesi sendrom görülür. Olguların yüzde 90′ında dölyatağı boynudölyolu enfeksiyonu ya da tek ya da çift taraflı adneks iltihabına bağlı beyaz akıntılar gözlenir.
Dölyatağı mukozasından alınan biyopsi örneğinde genellikle dölyatağı iç yüzey dokusu iltihabı saptanır.
İÇ SALGI SİSTEMİNE BAĞLI ŞİŞMANLIKLAR
Yaygın görüşün tersine, olağan şişmanlık hiçbir zaman hormon kökenli değildir. Hormon kökenli şişmanlık yalnız iki hastalıkta görülür. • Cushing hastalığı Özel bir şişmanlık tipine yol açar. Yağdokusu öncelikle yüz (aydede yüzü), daha sonra boyun,gövde ve karnın üst bölümünde artar; bacakların ince yapısıyla vücudun üst bölümü çelişkili bir görünüm oluşturur.Hastada önceden özellikle kadınsı tipte şişmanlık varsa, yağdokusu daha çok vücudun üst bölümünde yerleşim gösterir.Klinik tanı derinin zayıf görünümü, derideki kanamalı şeritler, yüksek tansiyon ve osteoporoza (kemik dokusunun yoğunluğunun azalması) bağlı ağrılarla tamamlanır.• Hiperinsülinizm – Pankreasta insülin üreten Langerhans adacıkları adlı dokunun adenomuna bağlı bir hastalıktır. İki yoldan ağırlık artışına yol açabilir:
- Kan şeker düzeyini düşürerek açlığı artırır;- yağdokusu bireşimini ileri derece-] de uyarır.
Bu şişmanlık özgün biçimsel özellikler göstermez.Tiroit ve gonad (eşey bezi) şişmanlığına bağlı şişmanlık biçimleri yoktur, çünkü miksödemliler her zaman şişman değildir ve menopoz, kastrasyon (hadım edilme) ve önükoidizmde (önük [haremağası, köse] devliği) ağırlık artışına yol açmaz.
YAŞLILIK ŞİŞMANLIĞI
Bu şişmanlık hemen her zaman erkeksi tiptedir, ama genellikle kadınlarda görülür. Daha çok çeşitli genel uyum boJuklanndan, örneğin kalp, dolaşım, iskelet, metabolizma sistemlerindeki bozukluklardan kaynaklanır.Klinik tabloyu bu sistemlere ilişkin belirtiler oluşturur. Kişi zayıflasa da belirtiler ortadan kalkmaz; zayıflamayla kalbin yükü azalır, Ödemler bir miktar iyileşir, ama organik lezyonlann normale dönmesi olanaksızdır.Bu yaş döneminde âdetten kesilme sonrası aşın erkeksi şişmanlığa rastlanır. Vücudun üst bölümünde belirgin ağ birikimi vardır; bufalo tipi kamburluk ve, bacaklarda zayıflama görülür. Sıklıkla erkeksi görünüm Özellikleri gelişir ve şeker hastalığı, yüksek tansiyon, tanda yağ ve ürik asit düzeyinin yükselmesi, önemli artroz (eklem bozulması) belirtileri, omurgada osteoporoz görülür.
ŞİŞMANLIĞIN RASTLANTISAL NEDENLERİ
Şişmanlık, bazen dış koşullara bağlı olarak da başlayabilir. Bazı etkenler beslenme davranışını değiştirerek şişmanlığa yol açar.• Cerrahi bir girişimden sonra Çocuklukta bademciklerin ya da apandisin alınmasından sonra şişmanlık sık görülür. Bu iki olguda iştah artar, bir boşluğu doldurma gereksinimi oluşur, genellikle anne ve babaların tutumu da bu eğilimi pekiştirir.Kadınlarda üreme sistemiyle ilgili girişimlerden sonra şişmanlık başlayaDilir.• Sporu bıraktıktan sonra – Kilo artışı, enerji tüketiminin birden azalması ve spor yapılan dönemdeki beslenme alışkanlıklarının korunmasıyla açıklanabilir. Bu durum erkeklerde genellikle evlilikle ya da askerlik hizmetinin bitmesiyle çakışır.• Yer değiştirmeden sonra Şişmanlığın ortaya çıkması ruhsal süreçlerle açıklanabilir:Aile ortamından uzaklaşmaktan doğan iç sıkıntısı, yabancı bir ortama alışamama, ağızcıl karşılayıcı süreçleri uyarır. Köyden kente göç, yurtdışında yaşamaya başlama vb yenilikler bu süreçte etkili olur. Göç edenlerin şişmanlaması iyi bilinen bir olgudur. Refahın yükselmesiyle daha zengin ve iyi nitelikli besinler almaya başlanması şişmanlamaya yol açabilir. Daha iyi beslenme, göçmenler için özellikle bir toplumsal başarı göstergesidir. Mesleki koşullar – Şişmanlığın ortaya çıkışını kolaylaştırır:
- Gece çalışma olağan beslenme düzenini değiştirir, sık ve düzensiz beslenmeye neden olur. Karavana tipi yemeklerde kalori oranı ortalamaya göre hesaplanmıştır ve bazı kişiler için fazla olabilir. Ayrıca toplu verilen yemeklerin büyük bölümü ekonomik nedenlerle yağ ve şekerli yiyecekler açısından zengin tutulur.
- Masa başında çalışmanın getirdiği hareketsizlik.- Lokantalarda yapılan iş görüşmeleri (iş yemekleri).
• Tütünün etkisi – Sigara içenler, içmeyenlere oranla daha zayıftır.Sigaranın bırakılması 2-3 ay içinde yaklaşık 6 kg’lik bir ağırlık artışına neden olur. Daha sonra kişi aldığı aşın kiloları koruyarak yeni bir ağırlık dengesi bulur.Tütünü bırakmanın kilo üzerindeki etkisi üç süreç ile açıklanabilir.- Ağza bir şeyler götürme refleksi: Sigaranın yerini tatlılar, çikolata vb alır. Nikotin, kan şekerini yükselterek iştahı azalttığından, sigarayı bıraktıktan sonra belirgin bir iştah artışı görülür. Nikotinin yağdokusunun kullanımı üzerinde uyarıcı bir etkisi vardır ve sigaranın bırakılması bu süreci yavaşlatır.Sigarayı bırakan kişiye, normal metabolik dengesini yeniden bulması ve alışkanlığın etkilerinden kurtulması için ortalama 2-3 aylık bir süre gerekir
.