SİGİL

SİGİL

Siğiller en yaygın rastlanan virüs enfeksiyonlarından biridir. Yerleşim alanlarına göre farklı görünümleri var­dır. Ipliksi (füiform), yassı, kabartılı ve karnabahar biçimli olabilirler. Bulaşıcı oldukları kesinleşmiştir. Siğil çevresine de yayılabilir. Bu yayılmayla başlangıç siğilinin çevresinde “uydu” siğiller olu­şur. Siğil virüsü henüz laboratuvarda üretilememiştir, ama elektron mikroskopu yardımıyla kolaylıkla görülebilir.

BELİRTİLERİ

Siğiller genellikle el, yüz gibi vücudun açık bölümlerinde ve ayak tabanında görülür. Ayak tabanında görülen siğil­ler çoğu kez nasırla karıştırılır ve uzun süre nasır tedavisi uygulanır. Hasta an­cak tedaviden sonuç alamadığında ve başka belirtilerle karşılaştığında hekime başvurur. Ayak tabanında oluşan siğil aylar boyunca tek olarak kalabilir. Sür­tünmeye uğrayan bölgelerde ya da ano-genital bölgede çoğalan siğiller karna­bahar biçimini alır ve hızla büyür. Kon-dilonıa aküminata ya da zührevi papil-lom olarak adlandırılan 6u tip siğillere halk arasında “horoz ibiği” de denir. Si­ğiller her zaman cinsel ilişkiyle bulaş­maz.Çocuklarda siğiller daha çok dizler­de görülür. Tırnak altında ve çevresinde de siğillere oldukça sık rastlanır.

GİDİŞİ

Siğiller çok farklı gelişim gösterebilir. Hastalığın gidişini önceden kestirmek kolay değildir. Özellikle ayak tabanın­da yıllar boyunca değişmeden kalan ve kendiliğinden kaybolan siğiller buluna­bilir. Havuz, spor salonu, duş ve hamarnlarda bulaşan siğillerde ise ilk çı­kan siğilin çevresinde ya da uzağında benzer siğiller oluşur.Siğillerin oldukça pütürlü ve koni biçiminde kalınlaşmış yüzeyleri vardır. Çevrelerinde iltihap belirtileri görülmez ve bastınlmadıkça ağn duyulmaz. Bü­yüklükleri hastanın yaşma göre değişir.



TEDAVİ

Siğil tedavisi kolay olmakla birlikte hasta için sıkıntı vericidir. Olguların büyük bölümünde, Özellikle siğillerin sayıca az olduğu durumlarda yerel anestezi altında diyatermokoagülasyon (ısıyla pıhtılaştırma) uygulanır. Siğille­rin sayıca çok ve dağınık olduğu du­rumlarda, özellikle hasta çocuksa genel anesteziye başvurulur. Bu olgularda si­ğillerin yineleme olasılığını belirtmek gerekir. Ayrıca yeni siğillerin çıkıp çık­mayacağı ve yinelenme durumunda ne­rede görüleceği önceden bilinemez. Ye­ni siğillerin daha önce siğil olmayan bölgeleri yeğlediği hastaya anlatılmalı­dır. Durum elverdiğinde sıvı azot kulla­nılabilir. Sıvı azot biğili -190°C’de don­durarak, içinde sıvı bulunan bir kese oluşturur. Kese içindeki sıvının çevre­deki dokularca emilmesi siğili iyileşti­rir. Gençlerde görülen düz siğillerin te­davisinde de sıvı azotla başarılı sonuç­lar alınmıştır. Sıvı azota batırılan bir tampon siğilin üstüne konur. Günümüz­de yaygın biçimde uygulanan bu yönte­min üstünlüğü, diyatermokoagülasyon yönteminde görülen yaralara yol açma-masıdır. Sıvı azot tedavisinde iyileşme iz bırakmadan gerçekleşir. Oysa diya­termokoagülasyon yönteminde iyileşen siğilin yerinde çoğunlukla yara izi kalır.Çocuklar da dahil olmak üzere has­talar sıvı azot uygulaması sırasında ağ­rıya genellikle iyi dayanırlar. Ama bazı olgularda tedavinin ardından duyulan ağrı dayanılamayacak kadar şiddetli olabilir. Sıvı azot tedavisinin olumsuz bir yönünü oluşturan bu ağrıdan dolayı, bazı hastalar anestezi altında uygulanan diyatermokoagülasyonu yeğ tutarlar.

Kullanılan tedavi yönteminden ba­ğımsız olarak soğuğa karşı gelişen re­aksiyon, uygulamanın süresi ve kullanı­lan basıncm yanı sıra aşağıdaki etmen­lere bağlıdır:• Hastanın yaşı. Bir yaşm altındaki be­beklerin derisi, erişkinlere göre 3-4 kez daha fazla tepki gösterir.• Cinsiyet. Kadınlar soğuğa daha du­yarlıdır.

• Lezyonun yeri. Yüz, parmaklar, ku­laklar ve genellikle kanlanmanın az ol­duğu ince derili bölgeler soğuğa daha duyarlıdır.• Tedavinin uygulandığı deri yüzeyinin durumu. Kabuklu ve dirençli lezyonlar soğuk uygulamasından önce kazınarak temizlenmelidir.Lezyon birden fazla uygulama ge­rektiriyorsa, ikinci uygulamadan önce, ilk uygulamanın yarattığı tepkimenin bütünüyle kaybolması beklenmelidir.

Kondiloma aküminata tedavisinde novokain (prokain hidroklorür) içeren yerel uyuşturucular kullanılarak diyater-mokoagülasyon uygulanır. Podofilin reçinesi içeren ilaçlar da kullanılır. Bu ilaçların tedavi edici etkileri vardır; ama bazen tehlikeli olabilen yan etkile­rinden kaçınmak için mutlaka bir uzma­nın Önerisiyle kullanılmaları gerekir. Bu ilaçlar 48 saat içinde her biri 2-3 sa­ati geçmeyecek biçimde iki kez doğru­dan lezyonun üstüne uygulanmalıdır. İlacın yakıcı özelliğinden ötürü lezyo­nun çevresindeki sağlam deri dikkatle korunmalı, ilaç gözlere ve mukozalara bulaşmamalıdır.Soğuk tedavisi yerine siğile kerato-litik sıvı (duofılm ya da salisflik asit içeren ilaçlar) uygulanabilir. Sağlıklı derinin ilaçtan korunması, her uygula­ma öncesinde lezyonun eterle temizlen­mesi ve ölü derinin iki günde bir sivri ve keskin bir makasla (dikiş makası bu amaç için çok uygundur) olabildiğince derinden (duyarlılık sınırına kadar) ke­silmesi tedavide uyulması gereken ku­rallardır.Ayak tabanındaki siğillerin elektro-koagülasyonla tedavisi yeğ tutulmaz. Bunun nedeni uzun süre yürümeyi en­gellenmesi ve bazı durumlarda özellikle ayağın vücut ağırlığını taşıyan noktala­rında ağrılı nedbelere yol açmasıdır. Et­kili ve ağrısız olmakla birlikte çoğu kez ağır yan etkilere yol açan radyoterapi de (ışın tedavisi) siğil tedavisinde kulla­nılmaz. Ayak tabam iyonlaştırıcı ışınla­ra karşı dayanıklı değildir. Bu nedenle ışınlara bağlı lezyonlar (radyodermit) ayak tabanında sık görülür.


Soru

Siğiller kendiliğinden kaybolabilir mi?


Cevap



Evet. Özellikle aşın heyecanlanma, korku, duygusal şok gibi psikolojik uyarılan izleyen siğiller hiçbir iz bırakmadan kaybolur.


Soru


Kurbağa insana siğil bulaştırır mı?


Cevap



Birçok insan kurbağaya dokunmaktan korkar. Bu durum yalnız kurbağayı sevimsiz bulmaktan değil, ellerde siğil çıkacağı kuşkusundan da kaynaklanır. Bu yanlış inanış büyük olasılıkla bazı kurbağaların derisinde kabarcıklar bulunmasına ve kabarcıklann hayvanın derisinden insan eline geçeceğinin sanılmasına dayanır. Oysa kurbağanın derisindeki kabarcıklar­la insan derisindeki siğiller arasında hiçbir ilişki yoktur. Bu kabartılar zehir bezlerinin bir araya toplanmasından oluşur. Bir kurbağayı tuttuktan sonra ellerin yıkanması duyarlı deri bölgelerinde ortaya çıkabilecek olası bir örselenmeyi önle­meye yeter.