ROMATOİT ARTRİT
ROMATOÎT ARTRİT
Kronik ve ilerleyici bir gidişi olan rom&toit artrit bütün vücudu ilgilendiren bir hastalıktır. Bütün organlarda bulunan bağdokusunun iltihaplanmasına bağlı olarak gelişen bu hastalıkta en açık belirtiler eklem düzeyindedir. Burada yerleşen bir sinovya (eklem içi döşeyici zar) iltihabı daha sonra ortaya çıkan bütün eklem bozukluklarının hareket noktasını oluşturur. İltihabi süreç önce el ve ayak, daha sonra nöbetler halinde ilerleyerek el bileği, diz, omuz, ayak bileği ve dirsek eklemlerini etkiler. Hastalık bulaşıcı değildir. Romatoit artritin temel lezyonu, bütün organlarda ve özellikle sinovya zarında, seröz buralarda (kasların birbirleri ve kemikler üzerinde kolayca kaymasını sağlayan içi sıvı dolu keseler), kemikte, kıkırdakta, kasta ve derialtında bulunan ve bir “destek” dokusu olan bağdokusunu etkileyen iltihaplanmadır. Eklemi oluşturan bütün bölümler iltihaplanma sürecinden etkilenir. Sinovya zan kalınlaşır, kırmızımsı ve pürtüklü bir hal alır; eklemde bulunan sinovya sıvısı belirgin ölçüde artar. Kemiklerin eklem başları, kemiğin direnç ve sağlamlığını koruması için gerekli kalsiyum içeriklerinin bir bölümünü yitirir. Böylece kemik yoğunluğunda bir azalma olur. Eklem yüzeylerini örten kıkırdağın üstüne “eklem pannusu” denen anormal bir hücre tabakası yerleşir. Bu *abaka, hareketlerde belirgin biçimde kısıtlama ve engellemeye yol açarak, eklem yüzeylerinin pürüzsüzlüğünü ve kayganlığını bozar. Birbirine bitişik iki eklem yüzeyi üstünde oluşan “pannus”, ilgili eklemin hareketlerinin bütünüyle durmasına yol açacak biçimde kaynaşabilir. Daha İlerlemiş olgularda, eklemin kaybolmasıyla birlikte iki eklem yüzeyi arasında gerçek bir kemik köprüsü oluşumu ortaya çıkabilir (ankiloz). “Polipoit” olarak tanımlanan bir görünümle büyüme ve çoğalma eğilimi gösteren romatoit artritin iltihabi dokusu (granülasyon dokusu), kirişlerin zarlarını, seröz bursalan, peri-ostu (kemik dış zan), kirişleri ve kaslan etkileyerek eklemin dışında da oluşabilir. Sonuçta bütün bu dokuların görünümü ve direnci belirgin biçimde değişebilir.
NEDENLERİ
Tıbbi ve bilimsel araştırmalardaki ilerlemelere karşın, romatoit artritin ortaya çıkmasına yol açan nedenler halen bilinmemektedir. Oluşum mekanizmala-nyla ilgili olarak en geniş kabul gören varsayım, hastalığın eklemlere ve eklem sinovyasına karşı duyarlı hale gelmiş antikorların oluşumuna bağlı bir bağışıklık olayıyla ilgili olduğudur.
Henüz yapısı bilinmeyen bir etken (bakteri ya da virüs olabilir) sinovya zarının plazma hücrelerini antikor üretmeye yöneltir ve bunlar hastalık etkenine (antijen) bağlanır. Gene bilinmeyen bir nedenle antijen-antikor bileşinini yabancı kabul eden vücut bir “romatoit faktör” üreterek tepki gösterir.
Kanda ve sinovya sıvısında bulunan bu romatoit faktör, “yabancı” antikor-antijen bileşeni için bir antikordur; antijen-antikor etkileşimi akyuvarları uyararak fagositozu (yutup yok etme) sağlar. Buna, romatoit artritteki doku lez-yonlarmın gelişmesine neden olan enzim serbestleşmesi eşlik eder.
Romatoit artrit görünümü ortaya çıktığı zaman, gerek hastalann kanında, gerek etkilenen eklemlerin sinovya sıvısında “romatoit faktör”ün varlığının belirlenmesi, yukanda sözü edilen varsayımı doğrular. Buna karşılık romatoit faktör subakut bakteriyel endokardit (bakteri kökenli kalp iç zarı iltihabı) ve öbür kronik enfeksiyon olgularında da bulunur ve enfeksiyonun başarılı biçimde tedavi edilmesinin ardından yok olur.Romatoit artritin çoğu kez belirli ruhsal özellikleri olan kişilerde görüldüğü ve ruhsal gerilimin arttığı durumlarda ortaya çıktığı ya da ağırlaştığı yolundaki gözlemler, birçok hekimi bu hastalığın belirgin bir psikosomatik niteliği olduğunu düşündürmeye yöneltmiştir. Bu varsayım dünyanın birçok yerinde çeşitli araştırmaların yapılmasına yol açmıştır; bu araştırmaların çoğu, romatoit artritin en azından kısmi bir psikosomatik hastalık olabileceğini göstermiştir.
GÖRÜLME SIKLIĞI
Artritis deformans, kronik ilerleyici” po-liartrit gibi adlarla da bilinen romatoit artrit oldukça yaygın bir hastalıktır. Nüfusun yüzde 1-3′ü arasında bir bölüm bu hastalığa tutulur; kadınlarda tutulma oranı erkeklere göre üç kat daha yüksektir; en çok 20-40 yaşları arasında ortaya çıkmakla birlikte, her yaşta görülebilir.
BELİRTİLERİ
Hastalık genellikle sinsi bir biçimde başlar ve hastanın genel durumu kısa sürede bozulur. Yorgunluk, iştahsızlık, zayıflama ve yaygın bir kırıklık hali görülür. Eklem ağrılarının ortaya çıkması, hastalarca travma, heyecan, üşütme gibi belirgin bir olguya bağlanır. Ama bu tür etkenler hastalığın doğrudan nedenleri değildir; yalnızca ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı öğelerdir. Daha sonra sinsi ve ilerleyici bir biçimde eklem bozuklukları başlar. Az ya da çok yaygın, belirsiz ağrılar, hafif bir ateş, sabahlan kalkınca hareketlerde görülen belli bir zorlanma hastalığın ilk belirtilerini oluşturur.
Genel bozuklukların ortaya çıkması üzerine, romatoit artrit olasılığı düşünülerek, bu yönde İncelemelere başlanır. Genellikle önce küçük eklemler, özellikle de proksimal interfalanjeal (parmakların küçük kemiklerinin arasındaki üst eklemler) ve metakorpo falanjeal eklemler (parmakla, tarak kemikleri arasındaki eklemler) hastalığa yakala nır. Daha ileri evrede hastalık el, ayak bilekleri ve diz gibi büyük eklemleri de etkiler. Hastalığa sık yakalanan bir başka bölüm boyun omurları arasındaki eklemlerdir. Romatoit artritin tipik bir Özelliği eklemlerin (her iki bilek, her iki diz) iki yanlı ve simetrik olarak tutulmasıdır. Hastalığın akut evresinde tutulan eklemler şiş görünürler. Genelde iğ biçiminde olan bu şişlik çok ağn verir ve ağn en küçük bir dokunmayla artar. Hasta ağnyî şiddetlendirecek herhangi bir hareketten kaçınır; istese bile eklemi bir sınırın ötesinde hareket ettirmesi olanaksızdır. Özellikle sabah yeni uyanmış ya da bir süre dinlenmiş hastalarda belirgin olan bu durum iki mekanizmanın etkisiyle açıklanır: Eklem hareketlerini gerçekleştiren kaslann kasılması ve kaslann kemiğe yapıştığı fib-röz (lifsi) bölümü oluşturan kirişlerin kısalması. Birinci mekanizma akut evrede daha belirgindir. Kasılma savunmanın bir refleks mekanizmasıdır; merkez sinir sistemi ağrıyı fark edince, eklemi hareketsiz kılan bir kas kasılması-j m emreder. Bu, kişinin istemli hareketij dışında olur. Eklemleri denetleyen ka larrn en güç-lüleri fleksörler (öne katla-J yıcılar) olduğundan, eklem fleksiyonda’ (önkol, avuçiçi yönünde kolun üstüne kıvrılmış, bacak kama çekilmiş) hare-1 ketsiz kalır. Bu konum, denetlenmez ve düzeltilmezse, geriye dönüşü olmayan konum kusurlarına ve daha sonra biçim bozukluklanna yol açabilir. Romatoit artrit nöbetlerle seyreder. Görece sakin dönemlerde eklemlerde bir zarar oluşmaz. Bunları şiddetli ağrıyla belirlenen akut nöbetler izler. Bu dönemde eklem şişer, genel durum bozulur ve her akut nöbette eklemde daha fazla hasar oluşur. Hastalık ölüme götürmez; birkaç yıl sonra ilerleyici evre söner, akut nöbetler yinelenmez. Bazı durumlarda ağır sakatlıklara yol açabilen eklem ha-sarlan ve biçim bozukluklan kalır. En ağır değişiklikler el ve ayakların küçük eklemlerinde olur. Kemikler arası kaslar erir, el bir istiridye kabuğu görünümü alır, parmaklar küçük parmak yönüne döner. Eklemlerde çıkıklar ve kısmi Çıkıklar ^görülür. Radyolojik incelemede parmak ve tarak kemiklerinin uçlarının ağır yıkımlara uğramış olduğu görülür. İltihaplı dokuyla çevrili kirişler esneklik ve sağlamlıklannı yitirirler; biçimi bozulmuş kemiklerin yüzeylerine sürekli sürtünme sonucunda koparlar. Böylece biçimsel ve işlevsel bozulma ağırlaşır.Yukanda betimlenen tablo hastalığın ne kadar korkutucu olduğunu açıkça göstermektedir. Olguların büyük bölümünde görüldüğü gibi, romatoit artrit özellikle gençlik döneminde hastanın yaşamım ciddî bir biçimde etkiler.
TANI
Romatoit artrit bilinen görünümleriyle aya çıkıp geliştiğinde kolay tanınır, stalığın eklemlerde başlaması, daha ellerde görülmesi, belirtilerin iki “yanlı ve simetrik olması, parmaklarda biçim bozukluğu ve eğrilmelerin ortaya çıkması, aradaki iyileşme dönemlerine karşın nöbetler halinde ilerlemenin görülmesi tipik özelliklerdir. Bütün bunlar hekime söz konusu artrit tipini düşündürür.
Laboratuvar incelemeleri tanıyla ilgili sorunları aydınlatır: Çoğu zaman kansızlık görülür, nöbetler sırasında alyuvarların çökme hızında (sedimantasyon) artış vardır, sinovya sıvısı genellikle bulanıktır ve hücresel elemanlar bakımından zengindir. Uygun serolojik jestlerle, bu hastaların serumunda roma->it etkenin saptanması Özellikle önemlidir. Radyolojik inceleme de Önemlidir; hastalığın ilerlemesiyle eklem yıkımına ilişkin bulgular artar.
GİDİŞİ
Yıllar boyunca birbirini izleyen nöbetler sonucunda eklemlerdeki yıkım bir yandan ankiloza (eklemin donması) doğru ilerlerken, öbür yandan çok belirgin biçim bozuklukları gelişir ve hastalığa tutulan bölgede işlev bozuklukları ortaya çıkar. Örneğin artrit kalça ve diz eklemini ağır biçimde etkilediğinde yürüyüş aksar. Hastalığın ilerlemesi erken ve uygun bir tedaviyle yavaşlatıla-bilir, ama bütünüyle durdurulamaz. Hastalığın gidişini etkileyen birçok etmen vardır. Artritli hastaların yüzde 50’si hastalığın başlangıcından 10 yıl sonra bile bütünüyle normal bir yaşam sürdürebilir. Buna karşılık öbür yüzde 50’si hastalıktan önemli ölçüde etkilenir ve bunların bir bölümü yatağa bağlı hale gelir.
TEDAVİ
Romatoit artritin farklı biçimlerinin oluşu, hastalığın kronik ve sorunlu gelişimi, hastalığa tutulan kişilerin yaş, cinsiyet ve toplumsal durum farklılıkları, bütün hastalar için uygun olabilecek genel bir tedavi programını oluşturmayı güçleştirmektedir. Bu nedenle, uygun zamanda uygun tedavinin yürütülmesinde, deneyimli bir hekimin çok önemli payı vardır. Bununla birlikte her olgunun tedavisinde izlenen bazı genel kuralları belirleme olanağı vardır. Gelişme evresindeki romatoit artritin tedavisi beslenmeyle ilgili sağlık kurallarının gözetilmesine, ağrı kesici ve iltihap giderici ilaçların kullanımına ve eklem işlevini korumaya yönelik ortopedik Önlemlerle fizik tedavi uygulamalarına dayanır. Alevlenme dönemleri sırasında kesin yatak istirahatı gereklidir. Eklem işlevinin daha iyi korunması için hastanın ruhsal dengesi de çok önemlidir; tutulduğu hastalığın kronik ilerleyici Özelliğinin ve ilaçların bu hastalığın tedavisinde sınırlı *bir etkisi olduğunun bilincinde olan hasta biçim bozukluklarının yerleşmesini önlemek ve eklem işlevlerini olabildiğince korumak için hekimle işbirliğine girmelidir. Hastanın yaşam koşullan elveriyorsa, sıcak ve kuru iklimli bir bölgede yaşaması Önerilir. Beslenme rejimi protein ve vitamin bakımından zengin olmalıdır. Tıbbi tedavi ağrı kesici-iltihap giderici (analjezik-antienflamatuar) etkisi olan ilaçlara (asetilsalisilik asit, pirazolon, fenilbütazon, altın tuzu türevleri) ve sitostatik (hücre içindeki alerjik reaksiyo- ? nun immünpatolojik süreçlerini ya da hücrenin çoğalmasını engelleyici) ilaç-^> lara (sıtma karşıtı, tümör karşıtı ilaçlar > vb) dayanır. t
Bazen çok iyi sonuçlar verebilen bu $ ürünler, olguya göre seçilir ve tedavir eden hekimin deneyimlerine ve hasta- * nın değişik tepkilerine göre farklı bileşimlerle kullanılabilir. Oldukça ağır olabilen ikincil komplikasyonlan önleme açısından, ürünlerin sürekli hekim ve laboratuvar denetimi altında kullanılmasına özen gösterilmelidir. Tıbbi^ tedavi her zaman “eklemlerin işlevsel tedavisi” İle birlikte yürütülür; bu tedavinin amacı iltihaplı eklemleri işlevsel bir konumda tutmak ve olabildiğince hareketliliklerini korumaktır.İşlevsel tedavi sık sık masaj kürlerinin uygulanmasına, kasların elektrikle uyarılmasına, etkilenen eklemlere aktif ve pasif hareketler yaptırılmasına dayanır (aktif hareketler hastanın kendi yaptığı; pasif olanlar ise bir başkasının güç uygulayarak hastanın eklemine yaptırdığı hareketlerdir). Bir eklemde biçim bozukluğunu ya da ankilozu (eklemin donması) Önlemek, düzeltmekten daha . kolaydır. Bu bakımdan, nöbetler sırasında biçim bozukluğu gelişimini önleyerek eklemi doğal konumda tutan alçı atellerle, hareket açıklığım pasif hareketlerle koruyacak esnek ve yaylı ortopedik aygıtlar kullanılır.Lezyonlann ilerlemesi ve tıbbi tedavilerin artık hiçbir sonuç vermemesi durumunda cerrahi tedaviye yönelmek kaçınılmaz olur. Cerrahi tedavi hem hastalığın ilerleyici ve yıkıcı eğilimini durdurmaya yönelik koruyucu, hem de bozulan eklemi düzeltici ve ona olabildiğince fazla işlev becerisi vermeye yönelik (rekonstrüktif) girişimlere dayanır. Hastalığın son evresinde ağır biçim bozuklukları ve işlevi engelleyici ağrılar, hastanın ısrarla cerrahi çözüm istemesine yol açar. îlk aşamadaki girişim, iltihabı süreçlerin kaynağı, ağrının ve eklemle ilgili bütün yıkıcı süreçlerin nedeni olan sinovyanın cerrahi olarak çıkarılmasına dayanır. Sinovek-tomi denen bu girişim kuramsal olarak bütün eklemlere uygulanabilir. Ama diz ve dirsek gibi eklemlerde kolay; bilek, ayak, kalça, omur eklemleri gibi anatomik olarak karmaşık ve ulaşılması güç bazı eklem bölgelerinde ise güçtür.
İkinci aşamadaki girişim ise doğrudan, işlevsel açıdan bozulmuş bir eklemin kemik bölümüne yöneliktir. Bu, eklemi işlevsel bir durumda dondurarak ağrıları yok etme (bilek artrodezi; bilek 2. sıra kemikleri ile el tarak kemikleri arasındaki eklemi ya da daha ender olarak bilek 1. sıra kemikleri ile döner kemik arasındaki eklemi dondurma); kalıcı bir eğriliği (deviasyon) düzeltme (kalça ve diz deviasyonu için uyluk kemiği ya da kaval kemiği osteotomisi [ameliyatla kemiğin bir parçasının çıkarılması ya da kemik eklenmesi] ya da bozulmuş ekleme bir işlev vermeye yö-nelİk artroplasti [bozulmuş eklem yüzeylerini protezle değiştirme]) biçiminde olabilir.
RUHSAL TEDAVİ (PSİKOTERAPİ)
Birçok romatoit artrit olgusunda ruhsal tedavinin de olumlu etkileri olmuştur. Biçim bozukluğuna yol açan bu kronik ve ağniı hastalığın, hastanın bütün kişiliğini, yaşamını, alışkanlıklarını, ilgilerini ve insan ilişkilerini etkilediğini göz önüne almak gerekir. Anlaşılabilir bir savunma mekanizması olarak, hasta içine kapanır ve insan ilişkilerini en aza indirerek toplumsal yaşamdan uzaklaşır. Bu nedenle romatoit artritli bir hastanın psikolojik desteğe duyduğu gereksinim çok açıktır. Psikolojik destek yalnızca hekim ve psikoterapisti değil, hastanın aile bireylerini de ilgilendirir.) Psikolojik yardımla hastanın huzurlu ve etkin bir yaşam sürdürebileceği inana] güçlendirilebilir.
.
Soru
Romatoit artriti olan ekleme doğrudan kortizon enjeksiyonu nasıl yapılır?
Cevap
Eklemin seçilen noktası özenle dezenfekte edildikten sonra uygun bir iğneyle ekleme kortizonlu preparat verilir. Hastanın 12-24 saat boyunca enjeksiyon yerinde bir şişlik ve ağrıda bir artış fark edilebileceğini bilmesi ve bundan kaygı duymaması gerekir. Çünkü şişlik bir ya da en fazla iki gün içinde gerileyecektir. Aynı eklemde yeniden tedavi için en az 3-4 ay
Soru
Romatoit artrit tedavisinde kortizonun yeri nedir?
Cevap
Kortizon yalnızca en ağır olgularda verilmelidir. Kullanım ağız yoluyla olmalıdır. Tedavi genellikle uzun süreli olduğundan, etkili olan en düşük dozla sürdürülmelidir. Uzun süre kortizon verilmesi, uzun dönemde enfeksiyonlara direncin azalması, mide ülseri, yüksek tansiyon ve şeker gibi bir dizi yan etkiye yol açabilir.
Soru
Hastalık kalıtsal olarak geçer mi?
Cevap
Romatoit artriti olan hastaların aileleri üzerinde yürütülen çalışmalar, şimdiye değin hastalığın kalıtsal geçişiyle ilgili veriler ortaya koymamıştır.
Soru
Romatoit artrit neden sistemik bir hastalık olarak tanımlanır?
Cevap
Romatoit artritin sistemik bir hastalık sayılmasının nedeni, genel ve iç organlarla ilgili belirtilerin yanı sıra eklemlerle ilgili belirgin iltihabi olaylarla da ayırt edilmesidir. Genel belirtiler kırıklık, ateş ve kilo kaybıdır. îç organlarla ilgili hastalık belirtileri İse plevradan (akciğer zarı) perikarta (kalp dış zan), dalaktan karaciğere kadar bütün İç organları ilgîlendİrebüir. Başlangıçta eklem hastalığı iki yanlı, simetrik ve ilerleyici bir biçimde el ve ayak parmaklarının küçük eklemlerini tutar.
Eklem hastalığı aşamalı olarak kötüleşir ve kronikleşme eğilimi gösterir; belirtilerin alevlendiği ve iyileştiği dönemler birbirini izler; eklem biçim bozuklukları ve bunlara bağlı hareket kayıpları ortaya çıkar.
Romatoit artrit neden sistemik bir hastalık olarak tanımlanır? v *
Romatoit artritin sistemik bir hastalık sayılmasının nedeni, genel ve iç organlarla ilgili belirtilerin yanı sıra eklemlerle ilgili belirgin iltihabi olaylarla da ayırt edilmesidir. Genel belirtiler kırıklık, ateş ve kilo kaybıdır. îç organlarla ilgili hastalık belirtileri İse plevradan (akciğer zarı) perikarta (kalp dış zan), dalaktan karaciğere kadar bütün İç organları ilgîlendİrebüir. Başlangıçta eklem hastalığı iki yanlı, simetrik ve ilerleyici bir biçimde el ve ayak parmaklarının küçük eklemlerini tutar.
Eklem hastalığı aşamalı olarak kötüleşir ve kronikleşme eğilimi gösterir; belirtilerin alevlendiği ve iyileştiği dönemler birbirini izler; eklem biçim bozuklukları ve bunlara bağlı hareket kayıpları ortaya çıkar.