Penis Tümörleri


Penis (kamış): tümörleri, gelişen sağlık hizmetleriyle birlikte azalma göstermiş­tir. Sıklığı ülkeden ülkeye değişir. Asya ülkelerinde hâlâ sık görülmektedir; Çin, Vietnam, Cava ve Tayland’da erkekler­de ortaya çıkan tümörlerin yüzde 12-19′unu oluşturur. Batı’da ise bu oran çok azalmıştır. ABD’de binde 1-2, Avru­pa’da yüzde 1 dolayındadır. Sünnetin, sünnet derisi ile penis başı arasında pe­nis bezi salgılarının birikimini engelledi­ği ve bu nedenle tümör oluşumuna karşı koruyucu bir etki yaptığı sanılmaktadır. Sünneti yaşamının ilk yıllarında uygula­yan Yahudiler arasında penis tümörleri­ne hemen hiç rastlanmaz. Buna karşılık daha geç sünnet olan Müslümanlar’da tümör oluşumuna daha sık rastlanmakta­dır. Penis tümörlerinin sağlık koşulları­nın kötü olduğu bölgelerde sık görüldü­ğü söylenebilir. Geri kalmış ülkelerde, sünnetsiz erkeklerde penis tümörü sıklı­ğı yüksektir. Sağlık koşullarının kötülü­ğü penis tümörlerinin yanı sıra kronik penis iltihaplarının da daha sık görülme­sine yol açmaktadır.

Cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar ve kondiloma aküminata da (virüse bağ­lı penis siğili) penis tümörlerinin oluşu­munu kolaylaştıran etkenlerdir. Penis tü­mörleri en çok 50-60 yaşlarında görülür.


Belirtileri


Ülserli ve yayılma eğilimi olan penis tü­mörü, yassı bir kabartı biçiminde ortaya çıkar. Kabartının rengi gridir. Kısa süre­de ortası çukurlaşır ve çukurun kenarın­da düzensiz bir kabarıklık kalır. Üstü kabarık, pürtüklü olan tip ise rnantara benzer ve ilerleyerek zamanla bütün pe­nisi kaplar. Penis tümörleri genellikle sünnet olmayanlarda geliştiği için, ilk belirtiler sünnet derisinin allında kala­rak gözden kaçabilir. Bu durumda ilk fark edilen belirtiler sınırlı bir alanda ortaya çıkan sertlik, cinsel birleşme sı­rasında ağrı ve kanlı akıntıdır. İdrar ya­parken yanma daha seyrektir ve ancak tümörün siyeğe (üretra) yayıldığı du­rumlarda ortaya çıkar.


İncelemeler


Tanıya yardımcı en önemli İncelemeler­den biri biyopsidir. Sünnetli hastalarda biyopsi için parça almak büyük bir güç­lük çıkartmaz. Tersi durumlarda sünnet derisini geriye çekmek olanaksızsa bu deri kesilerek biyopsi yapılır. Bölgesel lenf düğümlerinde büyüme olup olmadığını ya da lenf düğümleri­nin etkilenip etkilenmediğini anlamak için lenfografıden (kontrast madde veri­lerek lenf sistemi filminin çekilmesi) yararlanılır.


Ayırıcı Tanı


Peniste kabartı hemen kötü huylu bir tü­mör kuşkusunu doğurur. Ülserli tip, frengiyi ya da cinsel yolla bulaşan baş­ka ülserli hastalıkları düşündürebilir. Bu ülserin şuurları, hastalığın öyküsü, VDRL testi, yumuşak ülserin kıvamı ve görünümü, büyük ve ağrılı lenf düğüm­lerinin bulunması ayırıcı tanıda değerli­dir. Ayırıcı tanı içki göz önünde bulun­durulması gereken öbür lezyonlar, kon­diloma aküminata, küçük nodüllü lez­yonlar, tüberkülom, akantom (iyi ya da kötü huylu, iğne hücreli bir kütle), lenf yollarında genişleme, sünnet derisinin iltihabına bağlı yağ bezeleri ve lökoplakilerdir.

Hastalığın Gidişi ve Komplikasyonlar


Ülserli ve yayılarak ilerleyen tip hızlı gelişir, penis gövdesiyle sünnet derisine yayılma eğilimindedir ve çevre dokular­da hasara yol açabilir. Bunun sonucunda enfeksiyonlar ve doku ölümü görülür. Tümör penisin gözenekli cisimlerine ve siyeğe yayıhr. Vejetan (karnabahar gö­rünümlü) tip ise yavaş ya da hızlı ilerle­yerek bütün organı kaplar, ikincil enfek­siyonlara yol açar, ama penisin göze­nekli cismine daha seyrek yayılır. Tümör öncelikle lenf yoluyla iki yanlı olarak kasık lenf düğümlerine sıç­rar. Az sayıda olguda tümör böğür lenf düğümlerine yayılır. Geç evrede ortaya çıkan bölgesel yayılma ülserli tipte daha çok görülür. Gene de lenfografi ve özel­likle yapısal doku incelemesi uygulan­madan lenf düğümü büyümesinin tümör yayılımına mı, yoksa yineleyen enfeksi­yonlara mı bağlı olduğuna karar vermek güçtür.

Hastalığın ilerlemesiyle penisin anormal bir biçim alması ya da hasara uğraması gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu evrede iltihap ve kanama komplikasyonlanyla hastalık tablosu ağırlaşır. Bu belirtiler tümörün gözenekli cisme ka­dar ulaştığını gösterir. Hastanın idrar yapması olanaksız ya da aşırı ağrılıdır. Hastalık genellikle görece yavaş ilerler. Ama hızlı ilerleyen olgular da vardır. Farklılaşmamış kötü huylu hücrelerden oluşan karsinomlar, daha hızlı ilerler. Bu süre birkaç aydan 1-2 yıla kadar de­ğişir. Buna karşılık vejetan tipler 2-5 yıl arasında değişebilen daha yavaş bir iler­leme gösterir. Uzak organlara sıçrama seyrek görülür ve hasta daha çok bölge­sel ve/ya da leğen bölgesindeki yaygın yinelemeler nedeniyle ölür.


Tedavisi


• Genel ilkeler – Tümörlerin oluşumu göz önüne alındığında, önleyici tedavi­nin önemi ortaya çıkar. Sünnet derisinin tam anlamıyla geriye çekilemediği du­rumlarda sağlık ve temizlik yönünden sünnet gereklidir. Toplumda genel sağ­lık bilincinin geliştirilmesi ve olası ilti­haplanmaların önüne geçilmesi tümöre karşı etkili bir korunma sağlar.


• Cerrahi tedavi – Tümör, penis ile sünnet derisi arasındaysa ve çevresin­den en az 2 cm sağlam doku alınabili­yorsa penise kısmi cerrahi girişim uygu­lanabilir. Tümörün gözenekli cisimlere yayıldığı ya da dokuların önemli bir bö­lümünün tümörden etkilendiği durum­larda penis bütünüyle alınır.

Tümör torba derisine yayılmışsa pe­nisle birlikte testis torbası da çıkarılır. Kasık lenf düğümleri ise bölgesel lenf düğümlerine yayılma görülürse çıkarıl­malıdır. Kasık lenf düğümlerinin iki yan­lı olarak çıkarılması ve bu işlemin birin­cil tümörün çıkarılmasından 3-5 hafta sonra uygulanması gerekir. Böylece tep­kisel iltihaplanmanm lenf düğümlerinde yol açabileceği büyüme geriler ve gerçek metastaz daha kolay ayırt edilir. Penis tümörlerinde cerrahi girişim genellikle ilk seçilmesi gereken tedavi yöntemidir. Hasta yaşhysa veya da tü­mör penisin önemli bir bölümüne yayıl­mışsa mutlaka cerrahi girişim uygulan­malıdır. Öbür olgularda en azından baş­langıçta seçenek olarak ışm tedavisi dü-şünülmeledir.


• Işın tedavisi (radyoterapi) – Rad-yum-226, iridyum-192 ya da seryum-137 iğneleriyle ya da yüksek enerjili ışın verilerek yapılabilir. Özellikle hasta gençse, ilerlemiş evrelerde bile ışm te­davisi uygulanmalı, tam iyileşme sağla­namazsa cerrahi girişime başvurulmalı­dır. Kasık-böğür lenf düğümlerinin te­davisinde ve bölgesel lenf düğümlerinin ameliyatla çıkarılamayacak olması du­rumunda ışın tedavisi uygulamak gere­kir. Genel olarak olguların yüzde 50’sinde tümörde tam gerileme sağlanır; küçük ve yüzeysel tümörlerde ise iyileş­me oram daha yüksektir.


Beklenen Gidişi (Prognoz)


Penis kanserlerinin tedavisinde alınacak genel sonuçlar, hastanın sosyo­ekonomik durumuyla yalandan ilgilidir. Hastalığın sonu tümörün ulaştığı evreye bağlıdır. Üç yıllık yaşama süresi, uygu­lanan tedavi tipine bağlıdır ve başlangıç evresindeki sınırlı durumlarda yüzde 50, daha yaygın tümörlerde ise yüzde 25-30 arasındadır.

Hastalığın gidişini kötüleştiren tek etken kasık lenf düğümlerine olan sıçra­malardır. Bu olgularda 5 yıllık yaşama süresi yüzde 30-35′tir. Bölgesel yinele­me görülen hastaların durumu ağır ol­makla birlikte, zamanında başlanan ve doğru uygulanan ışm tedavisiyle olum­lu sonuçlar elde edilmektedir.