NEVRİT VE NEVRALJİLER


NEVRİT VE NEVRALJİLER

Yaralanma gibi belirli bir bölgeyle rh nedenlerden kaynaklanan mono-îvritte, bir ya da birden fazla sinir lifi noktada zedelenmiştir. Enfeksiyon da zehirlenme gibi bütün vücudu et-leyen nedenlere bağlı polinevritlerde ‘ ise birden fazla sinir boydan boya etki­lenir.

MONONEVRİT


Tek bir sinirde nevrit oluşmasına yol açan pek çok etkenden bazıları şunlar­dır:

Sinir gövdesinin bütünüyle ya da kısmen çıkartılmasını gerekti­ren yaralanmalar; çıkıklar; alçı­lar, kemik tümörleri, atarda-marlardaki genişleme ve kol­tuk değneği gibi sinire baskı yapan nedenler; başım bir ko­lunun üzerine koyarak uyuya-kalanlarda Önkolun döner ke­mik sinirinde olduğu gibi belirli bir sinirin sıkışmasına neden olan hareketler; sinirin çevresinde­ki dokuların iltihaplanması; bu do­kulara tahriş edici maddelerin şırınga edilmesi; çok ender görülse de kan ya da lenf yoluyla sinire ulaşan bakterile­rin neden olduğu enfeksiyonlar. So­ğukta kalanlarda da sık sık mononev-ritler görülür; örneğin, yüz sinirinin soğuktan etkilenmesiyle akut olarak başlayan yüz felci (Bell felci) birkaç haftada iyileşir.

Sinir dokusunun ne düzeyde etki­lendiği, sinirin dağıldığı bölgelerin ha­reketliliği (felç ya da hareket kusuru olup olmaması), duyarlılığı (tam duyu yitimi, duyu azalması, ağrı) ve beslen­me durumuyla anlaşılır. Mononevritte lezyonlar etkilenen sinirin dağıldığı alan ile sınırlıdır. Her sinirin duyulandırdığı alanın belli olmasına karşın, sı­nırlar kesin olarak çizilemez.

Vücudun belirli bir bölgesine dağı­lan sinirler arasında bağlantılar (anasto-moz) olabileceği de unutulmamalıdır. Bu bağlantılardan Ötürü duyulanına alanlarının şuurları birbirinin içine gire­bilir. Bu nedenle duyu yitimi olan bir bölgenin sınırları kesin bir biçimde be-lirlenemeyebilir. Ama bir sinirde duyusal işlev kaybı söz konusu olduğunda, bu sinirin dallandırdığı -alanın merke­zinde duyu yitimini belirlemek olanak­lıdır.

Bölgesel ya da tam felç ve güç kay­bı gibi, lezyonun şiddetine bağlı olarak değişen hareket bozuklukları görülebi­lir. Felçler genellikle gevşektir; kas ger­ginliği ve kas kitlesinin yoğunluğu azalmıştır. Pasif hareketler yaptırılan kaslarda daha az direnç görülür. Etkile­nen sinirin dağıldığı alandaki yüzeysel ve derin refleksler azalır ya da kaybo­lur. Sinirin sıkışmasına bağlı olan bazı olgularda yalnızca bu sinirin dağıldığı kaslarda felç ya da güç kaybı görülür. Felçten bir süre sonra, felçli kasın hare­ketlerine zıt hareketleri sağlayan kasla­rın (antagonist kaslar) işlevi ön plana çıkar; örneğin, dirsek siniri (ulnar sinir) felcinde el pençe biçimini alır, dış siya­tik diz siniri felcinde ayak içe döner.

İlk behren duyu bozuklukları sürekli ya da zaman zaman ortaya çıkan ağrılar ve karıncalanmadır. Sürekli ağrılar de­rinde duyulur ve keskin değildir. Zaman zaman ani bir nöbet biçiminde ya da so­ğuk cisimlere dokunmayla ve sinirin çı­kış noktalarının sıkışmasıyla yakıcı ve parçalayıcı ağrılar da ortaya çıkar. Her­hangi bir dış etkene bağlı obuadan ani başlayıp süren yakıcı ağrılar yaralanma­lardan (travma) sonra ortaya çıkar; bun­ların siniri besleyen atardamar ile sinir kılıfını saran sempatik sinir ağının zede­lenmesine bağlı olduğu düşünülür.

Nesnel olarak ” değerlendirilebilen duyu bozuklukları tam duyu yitimi (anestezi), duyu azalması (hipoestezi) ve en sık görülen duyu artışıdır (hiper-estezi). Tam duyu yitiminde genellikle derinin yüzeysel (dokunma, ısı, ağrı) ve derin (basınç algılama) duyu işlevleri­nin tümü eksiktir. Tek bir siniri etkile­yen nevritlerde derideki karmaşık algı mekanizmaları (pozisyon algılama, ci­simlerin biçimini dokunarak algılama ve tanıma) daha az etkilenir; bunun ne­deni, bu mekanizmalarda birden fazla sinirin uyardığı kas, eklem ve kemiğin rol oynamasıdır.

Nevrit, kaslarda doku gerilemesinin (atrofi) yanı sıra deri, kıl, tırnak ve ke­miklerde de beslenme, kanlanma ve sal­gı bozukluklarına neden olabilir. Buna bağlı olarak düz ve parlak bir görünüm alan deride pullanma, incelme ve esnek­lik azalmasma rastlanır; kıllarda dökül­me, terleme bozuklukları, morarma (si-yanoz), soğuma, kırışma, tırnaklarda kıvrılma ve kemiklerde kalsiyum kaybı görülebilir.

POLİNEVRIT

Travma gibi bir nedene bağlı olarak, be­lirli bir bölgede ya da tek bir sinirde ortaya çıkan mononevntlerin aksine, polı-Inevritler bütün vücudu etkileyen neden­lilerden kaynaklanarak birden fazla sinir-ide oluşur. Vücudun yahnzca sağ ya da [sol yarısındaki sinirlerde görülebileceği’ ‘ gibi bakışımlı da (simetrik) olabilir. Baş-jlıca nedenleri zehirlenmeler, enfeksiyon­lar ve metabolizma bozukluklarıdır.

Alkol, kurşun, arsenik, cıva, kükürt I ve kömür gibi pek çok zehirli maddenin i yol açtığı polinevritler genellikle çalış­ma sırasında bu maddelerle karşılaşan­larda meslek hastalığı olarak ortaya çı­kar. (

Hemetin, sülfamitler, bizmut, verem tedavisinde kullanılan izoniyazit ve ba­zı antibiyotikler de polinevrite yol aça­bilir.

Polinevrit nedenleri arasında yer alan başlıca enfeksiyonlar ise difteri, cüzam, verem ve tifodur. Hastalığın kaynaklanabileceği ya da bir alerji süre­cine bağlı olabileceği de düşünülür. Alerji sonucunda gelinen polinevritlerde genellikle sinir kökleri etkilenir. Polira-dikülonevrit adı verilen bu tabloda lez-yonlar liflerin omurilik ya da beyinden çıktığı nokta ile omurgadan dışarı çıktı­ğı bölümün arasında görülür; beyin-omurilik sıvısında da değişikler vardır.

Metabolizma bozukluklarına bağlı polinevritlerden en önemlileri vitamin eksiklikleri (Bx vitamini eksikliğine bağlı beriberi hastalığı) ile metabolizma hastalıkları (şeker hastalığı) sonucu olu­şanlardır.

Polinevrit, genellikle birden fazla et­kene bağlı olarak gelişir. Örneğin, izo­niyazit tedavisi gören veremli bir hasta­da alkol zehirlenmesi olursa, bu iki et­ken bir araya gelerek polinevrite neden olabilir. Buna karşılık, polinevritlerrn önemli bir bölümünde (yüzde 20) hasta­lığa yol açan neden ya da nedenler be-lirlenemez.

Özetle polinevrit, enfeksiyon ya da zehirlenmelerde açığa çıkan maddele­rin sinirlerde yerleşmesiyle ortaya çı­kan hastalıklarda görülen özel bir tab­lodur. Temelde yatan hastalığın türü ve şiddeti, kişinin vücut yapısı ile yaşı, üşütme ve yorgunluk gibi vücut diren­cini düşüren durumlar, başta çevrel si­nirler olmak üzere sinir sistemine yer­leşmeye eğilimli zehirli maddeler gibi birçok etken hastalığın gelişiminde rol oynar. Bazı polinevritlerde zehirli mad­delerin belirli dokulara yerleşme eğilimi olmasının belirli bir etkisi vardır. Örneğin, kurşun zehirlenmesinde ön-kol sinirlerinden döner kemik siniri, difteride vagus siniri ve alkole bağlı polinevritte ise siyasit sinirin dizin ar­kasından geçen bölümü daha çok etki­lenir.

BELİRTİLERİ

Hastalığın belirtileri polinevritin nede­ni, yerleşimi, şiddeti ve gidişine bağlı olarak değişir. Hastalığa yol açan mad­denin çevrel sinir sisteminde yerleştiği bölge zehirlenme ve enfeksiyonun de­recesinin yanı sıra bulguların Özellikle­rini de belirler. Bazı polinevrit tipleri akut ya da subakut olarak başlar; ateş ve genel sindirim sistemi belirtileri gö­rülür. Bazı tipler ise sessiz başladıktan sonra yavaş ilerler ve sinir sistemiyle il­gili olmayan belirtilere yol açar. Lezyonlar kimi zaman belirli sinirlerle sı­nırlı kalırken, kimi zaman da tüm kol ve bacak sinirleriyle bazı kafa sinirle­rinde, yukarıya ya da aşağıya doğru hızla yayılabilir.

Yalnızca hareket sinirlerinin etki­lendiği polinevritlerin yanı sıra felç ya da duyu bozukluklarının öne çıktığı farklı türler de bilinir. Bu farklı görü­nümlere karşın, bütün polinevritlerin ortak özellikleri şunlardır:

• Kas gerginliğinin (tonus) azalması ya da refleks yitiminin görüldüğü gevşek felçler;

• felç ve atrofi (doku gerilemesi) he*’ men her zaman kol ve bacakların vü­cuttan uzak uçlarında daha belirgin ve bakışımlıdır;

• duyu kaybı genellikle felçten daha geri plandadır; kollar ile bacakların vü­cuttan uzak uçlarında daha belirgindir;

• karışık polinevritlerde ya da duyu bo­zukluklarına yol açan poiinevritlerde sık sık karıncalanma ve kendiliğinden başlayan ağnlara rastlanır; sinir gövde­sinin sıkışması ağrıyı başlatabilir.

En yaygın rastlanan klinik tabloda vücutta kırıklık, iştahsızlık, çabuk yo­rulma ve zaman zaman yükselen ateş görülür; hasta, bacaklarında ağırlık, ani ve kendiliğinden başlayan bir ağn ile kanncalanmadan yakınır. Birkaç gün içinde gelişen güç kaybı daha sonra fel­ce dönüşür. Felçler hemen her zaman bakışımlıdır; kollar ve bacakların vü­cuttan uzak uçlarından başlayarak vü­cuda doğru yayılır. Erken dönemde ayak ve bacağın dış-ön kaslan etkilenir. Hasta ancak dizini abartılı olarak kaldı­rarak “at yürüyüşü” adı verilen özel bir biçimde yürüyebilir. Kısa süre sonra, felcin öteki bacak kaslarına da yayılma­sıyla hasta ayakta duramaz ve bacakla­rını oynatamaz hale gelir. Gevşeyen ba­cak kaslannda zamanla doku gerilemesi (atrofi) ortaya çıkar.

İlk günlerde reflekslerin şiddeti art­sa da kısa süre sonra zayıflayarak yok olur. Etkilenen kol ya da bacaklarda, gövdeden uzak uçlarda daha belirgin olmak üzere yaygın duyu azalması göz­lenir.

Birkaç gün ya da hafta sonra karın­calanma, ağn ve felç gövdeye ve kolla­ra yayılarak hastalığa özgü yükselen felç tablosuna neden olur. Hastalık en­der olarak bacaklardan önce kollarda başlar; bu durumda öncelikle el kasla­nnda, daha sonra da önkol, kol ve omuz kaslannda felç ve doku gerileme­si görülür.

Duyu bozukluğu olmadan gelişen ağır olgularda felç birkaç saat içinde bütün vücuda yayılabilir; kimi zaman da yalnızca kol ya da bacakların gövde­den uzak uçlarında belirginleşir. Olgu-lann önemli bir bölümünde tek ya da çift taraflı yüz felci görülebilir.

Hastalık bu aşamada duraklayabilir-se de, birkaç hafta sonra yenijden alev­lenerek kafadaki hareket sinirlerine ya­yılıp çiğneme ve yutma kaslannda tek ya da çift taraflı felce neden olabilir. Vagus sinirindeki lezyonlar, solunum bozukluklanna bağlı akciğer kompli-kasyonlanna, hatta soğanilik felci sonu­cunda ölüme neden olabilir.

Birkaç hafta ya da birkaç ay sonra, felcin yanı sura başka bir hastalık geliş­mezse ve soğanilik felci görülmezse, iyileşme dönemi başlar. Ağn giderek azalır, yeniden bazı istemsiz hareketler belirir ve daha sonra sırayla bütün belir­tiler gerileyerek, genellikle kalıcı bir bozukluğa neden olmadan kaybolurlar, iyileşme dönemi aylarca sürebilir. Atro-fiye yol açan felçler sonucunda kirişler­de çekilme ve eklemlerde biçim bozuk-luklan kalabilir.

TEDAVİ

Tedavide nedenlerin ortadan kaldırıl­ması amaçlanır. Zehirlenmeler (kur­şun, arsenik, sulfamitler vb) gibi nede-, nin bilindiği durumlarda, amaca kolay­ca ulaşabilirse de, özellikle ağır metal zehirlenmelerinde etkilenen sinirin iş­levini yeniden kazanması zaman alır. Ağır metal zehirlenmesi tedavisinde ar­senik ve cıva gibi metallerle bir araya gelerek sabit bileşikler oluşturan ve metalleri etkisizleştirip idrarla atılma­larım sağlayan dimerkaprol kullanılır. Ayrıca, zehirlenmelerde uygulanan ge­nel tedavi yöntemleri de oldukça İyi sonuç verir.

Enfeksiyona bağlı gelişen polinev­ritlerde antibiyotiklerle birlikte özgül aşılar da kullanılmalıdır. Etkilenen si­nir liflerini olumsuz etkileyeceği için sülfamitler kullanılmaz. Özgül enfeksi­yon tedavisinin amacı hastalık etkeni­nin salgıladığı toksinlerin sinir liflerini zedelemesini Önlemektir. Bu bakımdan koruyucu tedavi büyük önem taşır. Vi­tamin eksikliğine bağlı polinevritlerde hastaya vitamin verilmesi iyileşme sü­recini hızlandırır. Özellikle alkole ve sülfamit grubu ilaçlara bağlı polinev­ritlerde Bj vitamini verilmelidir. Bu ol­guların yanı sıra şeker hastalığı ve lo­ğusalığa bağlı polinevritlerde de vita­minlerin sinir liflerine zarar veren ze­hirli maddeleri etkisizleştirdiği düşü­nülür.

Şeker hastalığına bağlı polinevrit-te Bj vitamini yararlı olabilir. Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar ve sülfa-mitlerden kaynaklanan polinevritlerde erken dönemde koruyucu olarak B6 vitamini verilir. Hastalık etkenini yok etmeyi amaçlayan tedaviye ek olarak ya da böyle bir tedavinin olanaksız ol­duğu her olguda belirtilere yönelik tedavi uygulanabilir. Böylece zehirli maddelerin vücuttan atılması ve sinir­lerin yeniden güçlenmesi sağlanabilir. Ağnlı olgularda ağrı kesiciler ile yük­sek dozlarda B, ve B12 vitaminlerine ek olarak yatak istirahat! önerilir. Ayaktaki doğrultucu kasların felçle­rinde vücut ağırlığının ayakta biçim bozukluğuna yol açmasını önlemek için bacağın korunması gerekir. Fizik tedavi felçlerde yarar sağlayabilir; özellikle kasların yeniden işlev ka­zanması amacıyla masaj ve elektrik tedavisi uygulanır. Elektrik tedavisi dikkatle uygulanmalı, yüksek akımlar yerine orta şiddette akımlar yeğlenmelidir.