GUT (DAMLA HASTALIĞI)
Gut çok eskiden beri bilinen ve ilk tanımlanan hastalıklardan biridir. Eski Yunanlı büyük hekim Hippokrates (Hi-pokrat), İsa’dan 400 yıl önce gut hastalığını doğru bir biçimde tanımlamıştı. Belirlediği üç altın kural bu hastalığın en tipik Özelliklerini vurgulamaktadır:
• Erkekte ergenlikten önce gut ortaya çıkmaz.
• Kadında menopozdan (âdetten kesilme) önce gut ortaya çıkmaz.
• Hadımlar (kısırlaştırılmış erkek) hiçbir zaman guta yakalanmazlar.
Hipokrat yaptığı incelemelerde kalıtım ve beslenmenin gut hastalığı üzerinde etkili olduğu, özellikle ilkbahar ve sonbaharda nöbetlerin sıklaştığı ve eklem çevre^ nde kireçsi birikintilerin oluştuğu sonucuna vardı. Gut için kullandığı ayakkapanı anlamına gelen po-dagra sözcüğü çok yerinde bir saptamadır ve Batı dillerine yerleşmiştir. Gerçekten gut nöbetlerine eşlik eden şiddetli ağn, kapana sıkışmış ayakta du-yumsanacak ağrıyla büyük benzerlik gösterir.
Gutta ortaya çıkan temel metabolizma değişikliği vücutta toplam ürik asit miktarının artması biçiminde görülür ve bu artış kanda saptanır (hiperürise-mi). Hastalığın oluşumu ürik asitin ya vücutta aşın üretilmesine ya da idrar yoluyla yetersiz atılmasına bağlıdır.
Gut yeryüzünün hemen her yerinde görülen, ama toplumlara göre ortaya çıkış sıklığı değişen bir hastalıktır. Gelişmekte olan ülkelere oranla, gelişmiş Batı ülkelerinde ve Japonya’da çok daha sık görülür.
Avrupa’da I. ve H dünya savaşları sırasında yok denecek ölçüde az karşılaşılan bu hastalık, barış döneminde artan refahla birlikte yeniden görülmeye başlamıştır. Gut bu özelliğiyle halk diline “zengin hastalığı” olarak girmiştir. İstatistik verilere göre, Avrupa’daki erişkin nüfusun binde 4-5′i gut hastalığına yakalanmaktadır. Hastalığın erkeklerde görülme sıklığı kadınlara göre 10 kat fazladır. Görülme sıklığı romatoit artritten biraz düşük olmakla birlikte oldukça sık karşılaşılan bir hastalık sayılabilir. Romatizmal hastalıkların ise yaklaşık yüzde 7’sini oluşturur.
Erişkin erkeklerde en çok 35-45 yaşlan arasında, kadınlarda ise kural olarak menopozdan sonra görülür. Doğumsal kökenli olan gençlik dönemi gut hastalıkları 20 yaşına doğru ortaya çıkar.
Gut iki ayrı klinik belirti verir. Bunlardan biri nöbetler halinde görülen ve ürat (ürik asit tuzu) kristallerinin yarattığı örselenmeye bağlı olarak gelişen akut iltihaptan, öbürü ise kronik metabolizma bozukluğuna bağlı olarak süren aşırı ürik asit birikmesinden kaynaklanır.
Hatalı beslenme akut gutun başlıca nedenidir. Çok yemek ve aşın alkol almanın yanı sıra, av hayvanları ve sakatat gibi belirli bir besini ya da porto şarabı ve şampanya gibi belirli bir İçiciyi az bile olsa yeme ya da içme sonucu ortaya çıkabilir. Bu oranlar kişiden kişiye değişebilir. Ezilme ve çarpma gibi travmalar ya da cerrahi girişimler de birer hazırlayıcı neden olabilir. Bif kazadan ya da cerrahi girişimin ardından ayak başparmağında ortaya çıkan her akut iltihaplanma gutu düşündürmelidir. Bazen çok sıkı ayakkabılarla yapılan uzun bir yürüyüş akut gut nöbetinin ortaya çıkmasına neden olur.
Aşın heyecanlar ve derin düş kırıklıkları gibi ruhsal dalgalanmalar da nöbeti başlatabilir. Bütün bulaşıcı hasta-1 lıklar, özellikle bademcik İltihabı gut nöbetine yol açan etkenler arasındadır. Akut ateşli romatizma da bademcik iltihabı ya da üst solunum yollan iltihabının ardından ortaya çıktığı için bu hastalığı guttan ayırt etmek sorun yaratabilir. Kronik gut için kullanılan değişik ilaçlar da bazen iltihap oluşumunu körükler. Bu nedenle tedavi yöntemleri özenle seçilmelidir. Ayrıca kaplıcalarda banyo yapılması da nöbetleri başlatan bir neden olabilir.
Akut gutun ayak başparmağında ortaya çıkması tipik olmakla birlikte her zaman ilk belirti ya da başlangıç belirtisi değildir. Hastalık ayaktaki öbür parmak eklemleri, ayrıca ayak bileği, diz, el ve dirsekte de görülebilir. Akut nöbetin gidişi tipiktir. Aşm ölçüde artan iltihaplanma birden ve genellikle gece başlar. Kısa süre içinde en üst düzeye ulaşır. Ağrılar çok şiddetlidir. Çarşaf gibi yumuşak bir yere bile en küçük değme ağrıyı daha da artırmaya yeter. Ağrırım şiddeti hastanın hareket etmesini ve bazen uyumasını engeller. Eklem bölgesinden çevreye yayılan belirgin bir şişlik vardır. Kırmızımsı mor renkli deri ince ve “soğan zarı” görünümündedir. Çevredeki toplardamarlar genişlemiş-tir.
Geceleri ağırlaşıp, gündüz saatlerinde biraz hafifleyerek seyreden akut nöbet 4-10 gün kadar sürer. Deri pullanırken, iltihap belirtileri azalır. Ağrıların ortadan kalkmasıyla eklem normal işlevlerini yerine getirmeye başlar ve başlangıçtaki duruma döner. Nöbete hafif ateş, halsizlik ve alyuvar çökelme hızında (sedimantasyon) artış gibi belirtiler eşlik eder.
Başparmak ekleminin yanı sıra ilk nöbetin görüldüğü öbür bölgeler, sıklık sırasına göre ayağın üstü (olguların yüzde 16’sı), ayak bileği, diz ve eldir. Son yıllarda hastalığın birden çok eklemde aynı anda başlaması daha sık görülmektedir.
Ayak başparmağı ilk nöbetten etki-lenmese bile daha sonraki evrelerde büyük olasılıkla iltihaplanır. Hastalığın gidişi sırasında olguların yüzde 90′ını aşan bölümünde bu parmağın etkilendiği görülmektedir.
İlk nöbette hastanın öncü belirtileri ayırt etmesi güçtür. Ama nöbetler yineledikçe ve hasta iyi bir gözlemciyse, genellikle akut nöbetin başlangıcından bir iki gün önceye uzanan bu belirtileri algılar. Öncü belirtiler arasında yerel karıncalanma ve kramplar, baş ağnsı, uykusuzluk, huzursuzluk, zor ve ağrılı idrar yapma (disüri) ve sık idrar yapma (pollakiüri) sayılabilir.
Bazı hastalar yineleyen nöbetlerinin kabuklu deniz ürünleri, salamlar, acı soslar ve sakatat gibi besinleri aldıktan sonra ortaya çıktığını fark ederler.
İki nöbet arasmda geçen süre çok değişkendir. Bazen akut gut yıllarca görülmeyebilir. Bazen de biri bitmeden öbürü başlayarak haftalarca süren nöbetlere rastlanır. Ara vermeden süren nöbetlerde genellikle birden çok eklem etkilenir ve sık sık yanlış tanı nedeniyle hatalı olarak kortizonla tedavi yoluna gidilir. Bu durumda kortizon yinelenme sürecini kolaylaştırıcı bir etki yapar.
KRONİK GUT
Kronik gut sürekli bir eklem iltihabıyla (artrit) kendini belli eder ve çok hafif seyretme durumunda bile hastaya rahatsızlık verir. İltihaplanma genellikle birden çok eklemi tutar. Kronik gutun el ve ayak gibi eklemlerde Özellikle de simetrik olarak ortaya çıktığı görülür.
Gut eklemlerin yanı sıra kemiklerin üstünde kirişlerin kaymasını sağlayan keselerde (bursa) ve kirişlerde de etkili olabilir. Bu durumda genellikle akut iltihap özelliklerini taşır ve eklem iltihaplanması nöbetleri kadar şiddetli olabilir.
URAT BİRİKİMİ
Eklem ve çevresinde ürat (ürik asit tuzu) birikimi hastalığın başlangıcından on iki yıl kadar sonra ortaya çıkar. Bu birikim daha erken ortaya çıkabileceği gibi hiç de görülmeyebilir. Geçen zamanla birikimlerin hem sayısı, hem de boyutları artar. Derîaltında şişkinlik oluşturan bu birikimler beyaz renkli, sert ve ağrısızdır. Bazen çok yavaş geli-Şİrier, bazen de bir nöbet sırasında birden ortaya çıkarlar. Ürat şişliği bir yarayla dışan açılabilir. Bu durumda yara yerinde beyazımsı ürat sızıntısı görülür.
Eklem bölgeleri dışmda ürat birikiminin en çok görüldüğü yer kulak kep-çesidir. Şişkinlik bezelye iriliğinde olabilir. Bazen dirsek, ayak ve ellerde de bu bölgelerin biçimini bozacak ölçüde büyük şişkinliklere rastlanır.
Ürat şişkinlikleri genellikle hastalığın ilerlemiş evrelerinde ortaya çıkar. Bunların büyük yumrulara dönüşmesi hastanın ya uygun bir tedavi görmediği ya da tedavi önerilerine uymadığı anlamına gelir.
EKLEM BOZUKLUKLARI
Eklemlerde ürik asitin birikmesi, bu yapılarda çeşitli işlev ve yapı bozukluklarına yol açar. Birikmeyle bağlantılı olarak hastalığın ilerlemiş evrelerinde görülürler. Eklemler sert, hareket sırasında ağnlı ve özellikle şiştir. Bu görünüm artrozu anımsatır. Bazen şişlik çıkıntı yapar. Genel durumda ise bir bozukluk yoktur.
Ürat birikimine bağlı eklem hastalıklarında zaman zaman artan iltihapIanmalar görülür. Eşlik eden belirtiler arasında hareketleri zorlaştıran ağrı ve eklemlerde güçsüzlük sayılabilir.
İÇ ORGAN GUTU
Gut, iç organlardan Özellikle böbreği etkileyerek aşağıda belirtilen hastalıklara neden olur:
1) Böbrek taşlan;
2) ürata bağlı akut ya da kronik böbrek hastalığı;
3) böbrek yetmezliği.
!• Böbrek taşı- Gut hastalarının yüzde jlO-25′inin, eklem belirtileri ortaya çık-ımadan Önce, böbreklerinde taş bulundu-jğu gözlenmiştir. Bu taşların yüzde 84′ü pürik asit taşıdır.
Taş oluşumuna idrarda ürik asit yo-ınluğunun ve asitliğin çok artmasıyla birlikte eritici etkenlerin azalması yol r. Gut hastalarının idrarında asitliğin arttığı ve gün içinde asillik derecesinin değiştiği saptanmıştır.
Ürik asitin 1 İt idrarda 300 mg’yi şan değerlere çıkması yalnız üretimin lasından değil, aynı zamanda bağırlar ya da aşırı terleme yoluyla artan ıvı kaybına bağlı olarak idrarla atılan [suyun azalmasından kaynaklanabilir.
Ürata bağlı böbrek hastalığı – İdrar fapmanın bütünüyle durması biçiminde jirden ortaya çıkabilir. Bu durum akut kanserinin de (lösemi) ender görü-sn, ama çok korkulan bir komplikasyo-ıudur. Bazen kendiliğinden gelişebilir, ıa özellikle ışın ya da ilaç tedavisi sırasında aşın hücre yıkımıyla birlikte kanda ve böbreklerde ürik asit çökelmesine bağlı olarak ortaya çıkar (ürik asit enfarktüsü). İdrarın yüksek asitlik derecesiyle birlikte, terleme, kusma ve ateşe bağlı olarak vücudun susuz kalması ürik asitin böbreklerde çökelmesini kolaylaştırır. Bu akut gelişmenin yanı sıra hastalığın böbrek dokularında yaygın biçimde ürik asit çökelmesine bağlı kronik biçimi de vardır. Bu durumda yalnız böbreklerde değil, damar yapısında da bozulmalar görülür.
• Böbrek yetmezliği- İdrar yollarının bütünüyle tıkanmasında olduğu gibi birden ortaya çıkabilir. Ama genellikle kronik bir gelişme gösterir ve daha çok yüksek tansiyonu olan gut hastalarında görülür. Yüksek tansiyonu olmayan gut hastalarında ise böbrek yetmezliğine doğru gidiş çok daha yavaştır. Eskiden guta bağlanan uveit (bir çeşit göz iltihabı), flebit ve orşit (erbezi İltihabı) gibi hastalıklar günümüzde gutla birlikte ender görülmektedir. İltihaplann ürat kristalleri içerip içermediği henüz kesinlik kazanmadığından bu hastalıkların gutla olan ilişkisi de kuşkuludur.
EŞLİK EDEN
HASTALIKLAR VE
BELİRTİLER
• Şişmanlık genellikle gut hastalığıyla birlikte görülür. Gutlu hastaların yüzde 50’sine varan bölümü, gereğinden çok kalori sağlayan bir beslenme alışkanlığı sonucunda şişmanlamıştır. Vücut ağırlığının uygun sınırlar araşma çekilmesi ürik asit metabolizmasını da olumlu yönde etkilemektedir.
• Gut hastalan arasında yaygm olan yüksek tansiyon böbrek bozukluklarından bağımsız olabilir ve her zaman hastalığın ileri evrelerinde görülür. Hiperii-riseminin (kanda ürik asit düzeyinin yükselmesi) kan basıncının artmasını kolaylaştırdığı henüz kanıtlanmamıştır. Ama yüksek tansiyonlu hastaların yüzde 25′inden çoğunun kanında ürik asit düzeyinin de yüksek olduğu bilinmektedir. Bu hastalar idrar söktürücülerle tedavi edildiklerinde akut gut nöbetlerini atlatabilirler.
• Özellikle uzun yıllar süren ve şişmanlığın da eklendiği gut hastalığına sık sık şeker hastalığının eşlik ettiği görülür. Gutlu hastalarda, karbonhidratlı besinlerin dokunduğu ve ağızdan glikoz verilmesine insülin yanıtının arttığı görülür. Şeker hastalığıyla birlikte gutun eklemlerde gerilediği bilinmektedir. Hi-perürisemi v* gut, genellikle kanda kolesterol ve trigliserit düzeylerinin yükselmesine bağlı olarak gelişen kalp, beyin ve çevrel damarların daralması gibi damar hastalıklanyla birlikte görülür.
İNCELEMELER
Akut nöbet sırasında:
• Sedimantasyon düzeyi. Sedimantasyon, yani alyuvar çökelme hızı, olgulara göre değişir. Ama kural olarak, birden çok eklemi etkileyen gut türleri dışında fazla yükselmez.
• Akyuvar düzeyi. Vücutta gelişen iltihap tepkisinin şiddetiyle orantılı olarak kanda akyuvar sayısı artar (lökositoz).
• Protein düzeyi. Kanda C-reaktif protein, mukoproteinler ve alfa-2 globulin-ler artar.
Akut nöbetler dışında laboratuvar incelemeleri ürik asit durumunun anlaşılmasına yöneliktir. Bu da 24 saat boyunca yapılan idrarda ürik asit oranının, böbrekte ürik asit temizlenme hızının (klirens) ve kanda ürik asit düzeyinin saptanmasıyla gerçekleştirilir.
• Gutlu hastalann 100 ml’lik kanında ürik asit düzeyi genellikle 7 mg’nin üzerindedir. Ama bazen normal sınırlar içinde kalabilir.
• Olguların yüzde 20-25′ini oluşturan bölümünde 24 saatlik idrarda ürik asit düzeyi aşın üretime bağlı olarak yükselmektedir.
• Böbrekte ürik asit temizlenme hızı böbrek yetmezliği belirtileri görülmese de genellikle azalmıştır.
Bu laboratuvar verileri çoğu zaman gutlu hastanın metabolizma durumunu ortaya çıkarmakta yeterli olur ve uygun tedavi için büyük önem taşır.
Kanda lipoprotein düzeylerinin incelenmesi de önemlidir. Çünkü hastaların yüzde 25-40′ında trigliserit artmaktadır. Kolesterol artışı ise daha az görülür.
• Azot (kan üresi azotu) ve kreatinin düzeyi genellikle normaldir. Ama böbrek yetmezliğinin ortaya çıktığı ilerlemiş gut olgularında artış görülür. Bu artış oldukça yavaş seyretmekle birlikte diyaliz tedavisini gerektirecek düzeylere kadar çıkabilir.
• İdrarda az miktarda da olsa protein bulunması ve böbreğin idrar yoğunluğunu artırıcı işlevinin azalması, ürata bağlı böbrek hastalığının ilk işaretleridir.
• Şeker hastalığıyla birlikte değilse kanda şeker düzeyi (glisemi) normaldir. Ama ağızdan yapılan şeker yüklemesi durumunda metabolizmanın bozulduğu görülür.
“C Gutlu hastaların radyolojik incelemesinde rastlanan bozukluklar özellikle ayak ve ellerde görülür. Bu da kronik gut hastalarında ürat birikimlerinin geliştiği bölgelerle sınırlıdır. Akut evreye Özgü bir radyolojik belirti yoktur. Hastalığın çok ilerlediği durumlarda ise çekilen filmlerde geniş kemik yıkım ve aşınma alanlarına rastlanır.
TANI
Aşağıda sıralanan verilerin ışığında gut hastalığı tanısına ulaşmak genellikle çok kolaydır.
• Tek eklemde akut artrit. Erkeklerde bacakların uç eklemlerinden birinde, özellikle başparmakta görülür.
• Hiperürisemi. Kanda ürik asit düzeyinin yükselmesi.
• Kolşisine duyarlılık. Tedavide kullanılan zehirli bir alkaloit olan kolşisinin alınmasıyla ağrı başta olmak üzere hastalık belirtileri hızla düzelir.
Bu üç belirti gut tanısı için yeterli ipuçlarını verir. Ama kesin tanı fosfat birikiminin ya da akut eklem iltihabı olan hastaların sinovyalaraıda (eklem sıvısı) tipik monosodyum ürat kristallerinin saptanmasıyla konur.
Tek eklemde iltihaplanmayla ortaya çıkan akut gut aşağıdaki hastalıklarla karışabilir:
• Mikrobik eklem iltihabı. Günümüzde eklem içine yapılan hatalı girişimlere bağlı olarak gelişen enfeksiyonlar dışında çok ender görülmektedir. Ayırıcı tanı eklem sıvısının incelenmesiyle yapılır.
• Kondrokalşinoz ya da yalancı gut. Büyük eklemlerde, özellikle de dizde görülür. Tanı eklem sıvısında kalsiyum pirofosfat kristallerinin bulunmasıyla konur. Radyolojik inceleme de yararlıdır. Çekilen eklem filmlerinde kıkırdak kenarını örten kalsiyum tuzları görülür. Ama bu hastalığın bazen gerçek gut hastalığıyla birlikte görülebileceği de unutulmamalıdır.
• Eklemin sıvıyla şişmesi. Eklem boşluğu zaman zaman içine sızan sıvıyla şişer. Bu hastalıkta Ürik asit ytikselmez. Etkilenen eklem diz olduğundan kolayca elde edilen eklem sıvısının incelenmesiyle tam doğrulanır.
Kronik gutla karışan hastalıklar:
• Romatoit artrit. Kronik gutla karış-tırılabilecek başlıca hastalık romatoit artrittir. Ellerde görülen bu hastalıkta ürik asit yükselmez. Romatizma hastalıklarının tanısına yardımcı bir kan tahlili olan romatoit faktör olumludur (pozitif)- Bu iki hastalığın birlikte görülme olasılığı son derece düşüktür.
GİDİŞÎ
Metabolizma bozukluğuna bağlı gerçek gut hastalığının gidişinde son yıllarda olumlu gelişmeler görülmüştür. Bu gelişme özellikle kanda yükselen ve idrarda çok yoğun bulunan ürik asitin eklem ve iç organ bozukluklarına yol açmadan denetim altına alınmasıyla sağlanmıştır. Günümüzde gutlu hastalarda, doğru tanı ve tedavi sayesinde, hem ürik asitin aşırı üretimi engellenerek kan düzeyi uygun sınırlara çekilmekte, hem de oluşan ürik asit eklem ve iç organlarda çökelmeden idrar yoluyla kolayca atılabilmektedir. Böylece eklem iltihaplarının; taş, ürata bağlı böbrek hastalığı ve böbrek yetmezliği gibi böbrek bozukluklarının ortaya çıkması önlenmiştir.
Günümüzdeki gutlu hastalarda yüksek tansiyon ve/ya da damar sertUği gibi belirtiler ve komplikasyonlar gittikçe daha çok önem kazanmaktadır. Bunlar şişmanlık, karbonhidratlara dayanıklılığın azalması, kanda trigliserit ve bazen kolesterol düzeyindeki artışla yalandan bağlantılıdır.
TEDAVİ
Günümüzde guta ve kanda ürik asit düzeyinin yükselmesine (hiperürisemi) karşı akılcı bir tedavi yöntemi uygulanabilir. Bunun için tedavi yönteminin doğru biçimde seçilmesi gerekir.
Temel olarak gutun tedavisi perhiz ve ilaç tedavisine dayanır. İlaç tedavisi ise akut nöbetler ve nöbetler arası evrelerde farklıdır.
PERHİZ
Kanda ürik asit düzeyini düşürecek ilaçların geliştirilmesi gutta perhizin eski önemini azaltmıştır. Ama bazı temel kurallara geçmişte olduğu gibi dikkat ve özen gösterilmelidir.
Perhiz sırasında alınan kalori miktarı hasta için en uygun vücut ağırlığı dikkate alınarak belirlenir. Şişmanlık sık sık guta eşlik ettiğinden bu hastalarda vücut ağırlığının kabul edilebilir sınırlar içine çekilmesi hedeflenir. Aşırı beslenmenin gut oluşumunu nasıl etkilediği tam olarak bilinmemektedir. Ama savaş yıllarında ve yiyecek kıtlığı çekilen yerlerde gutun çok az görüldüğü de bir gerçektir.
Perhiz karaciğer ve dalak gibi sakatatları, av etini, sardalye ve hamsi gibi bazı balıklan İçerir. Biftek, tavuk eti ve balık sınırlı olarak tüketilebilir. Süt ve yumurta proteinleri ise önerilir.
İşlenmiş (rafine) şeker başta olmak üzere şeker tüketimi de kısıtlanmalıdır. Gutlu hastanın şeker hastalığına yatkın-, lığı, şeker hastasının guta yatkınlığından çok daha fazladır.
Meyve ve bal gibi bol früktoz içeren besinler bu şekerin kanda ürik asit düzeyini yükseltici etkisinden dolayı denetimli alınmalıdır.
Ürik asitin böbrek yoluyla yetersiz atılmasına bağlı olarak glikoz metabolizması da bozuk olan hastalarda kanda keton cisimlerinin ve ürik asit düzeyinin yükselmesine yol açan ketoasidoza (kanda keton cisimlerinin ve asitliğin artması) karşı önlem olarak günde 30 gr’den çok yağ tüketilmemelidir.
Kahve ve çay perhiz kapsamında değildir. Çünkü bu içeceklerde bulunan metilpürin, metilürik asit olarak atılır. Bu bileşik idrarla ürik asit atılımını etkilemekle birlikte dokularda çökelmez.
Alkol alımı ise en aza indirilmelidir. Alkol hem ürik asit üretimini artırır, hem de laktat üretir. Laktatm atılması böbreklere ek bir yük getirirken, ürik asit yeterli ölçüde vücuttan uzaklaştırı-lamaz.
Perhiz saptanırken günde alınması gereken 2 İt su unutulmamalıdır. Böylece günlük idrar miktarı 1,5 It’nin üstünde kalır ve idrarla ürik asit atılmasını artıran ilaçlara başvurmak gereği büyük ölçüde ortadan kalkar.
İdrarın asitlik derecesinin yüksek olması nedeniyle gutlu hastalarda ürik’ asit taşlan birikebilir. Bu oluşumun engellenmesi için idrarı bazlaştıracak maddelerin alınması uygundur.
İLAÇ TEDAVİSİ
• Akut nöbetin tedavisi- Akut gut nöbetinin tedavisinde ilk yeğlenen ilaç hâlâ kolşisindir. Ne kadar erken kullanılırsa, o ölçüde etkili olur. Nöbetin başlamasını izleyen 2 saat içinde ilacın kullanılması, olguların yüzde 90′ından çoğunda belirtilerin hızla kaybolmasını sağlamaktadır. Uygulanan doz ilk günJ ağız yoluyla 3-4 kez 1 mg’dir. İkinci gün aynı doz yinelenir ve ishalin başlamasıyla nöbet geriler. Kolşisin yalnız guta karşı kullanılmaz. Yalancı gut ile sarkoİdozda görülen eklem iltihabında, ailevi Akdeniz ateşinde ve düğümlü eri-temde de etkilidir.