MENENJİT
MENENJİT
Menenjit, beyin ve omuriliği saran zarların Cmeninks) ve özellikle en içte yer alan ıncezar (pia mater) ile onun üstünde yer alan Örümceksizarın (araknoit) iltihabıdır. İltihaplanma bu iki zar arasında yer alan örümceksizar altı aralıktaki beyin-omurilik sıvısında da görülür.
Örümceksizar altı aralığı beyin ve omuriliği kesintisiz biçimde çevreler. Bu yüzden beyin zarını aşmayı başaran enfeksiyon etkeni, son derece ince olan aralık boyunca yayılan bir enfeksiyona yol açar. Ayrıca beyin boşluğu ile beyin zan arasında birleştirici yollar bulunması nedeniyle enfeksiyon beyin karıncıklarına da ulaşır. Bu ilerlemenin sonucunda iltihap beyin zan ile beyin-omurilik sıvısı dışında kafa sinirlerinin köklerine, omurilik sinirlerine, incezar altındaki beyin ve omurilik dokularına da yayılır.
NEDENLERİ
Bakterilerle oluşan menenjitlerin yaklaşık yüzde 90′ında etken mikroorganizma meningokok (Neisseria meningiti-dis) ve pnömokoktur (Streptococcus pneumoniae). Haemophüus influenzae, stafilokoklar ve bazı başka streptokoklar ile çeşitli bakteriler de menenjit etkenidir. Bunlar erişkinlerde ender olarak hastalığa yol açar. Ama Haemophüus influenzae 4 yaşın altındaki çocuk ve bebeklerde en önemli menenjit etkenidir. Başta kabakulak virüsü olmak üzere birçok virüs menenjitin etkenleri arasındadır. Günümüzde azalmakla birlikte vereme bağlı olarak da menenjit görülebilir. Özellikle göllerde yüzen kişilerde Naegleria foyvleri adlı amip türünün bu-laşmasıyla ortaya çıkan menenjit ender görülmekle birlikte ölümcüldür. Öte yandan bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde, Özellikle AİDS hastalarında maya grubu mantarlardan Cryptococcus neoformans menenjit etkeni olarak gittikçe daha sık görülmektedir.
ENFEKSİYONUN KAYNAĞI VE YAYILMASI
Meningokoklann kaynağı menenjit hastalan ve daha da sık olarak hastalık belirtisi vermeyen taşıyıcılardır. İyileşme dönemindeki hastalar, meningokoklan 2-3 haftadan daha uzun bir süre taşıma-dıklanndan hastalığın yayılmasında önemli rol oynamazlar. Bu nedenle sağlıklı taşıyıcılar meningokokların bulaşması açısından daha büyük tehlike yaratır. Bu kişiler, iyileşme dönemindeki hastalarla aynı süre boyunca enfeksiyonu bulaştırabilirler. Ama sağlıklı taşıyıcıların sayıca çok daha fazla olması, kısa bulaştmcılık dönemine karşın önemli bir tehlike yaratır.Bulaşma hemen hemen yalnızca havaya yayılan mikroplu damlacıklar yoluyla gerçekleşir. Hastanın öksürük, hapşırma, konuşma gibi etkinlikleri sırasında çevreye saçtığı damlacıkları solunum yollarına alan sağlıklı kişiler enfeksiyona yakalanabilir. Burun ve yutak yoluyla vücuda giren enfeksiyon etkeninin ilk ve en sık rastlanan belirtisi, soğuk algınlığında görüldüğü gibi burun-yutak iltihabıdır. Ardından mikropların kan yoluyla beyin zarlarına ulaşması sonucu menenjit ortaya çıkar.Pnömokok ve Haemophîlus influen-zae kan yolu dışında kafatası tabanının ön kısmında yer alan etmoit (kalbursu) kemikten geçerek beyne giden koku siniri liflen yoluyla da beyin zarına ulaşabilir.Bunların dışında bazı bakteriler bel ponksiyonu (belden su alma), sinir sistemine yönelik cerrahi girişimler, derin yaralanmalar ve kemik kırıkları yoluyla doğrudan* beyin zanna ulaşarak ya da kemik, beyin, omurilik, kulak ve masto-it enfeksiyonlarının ardından menenjite yol açabilir.
YAYILMASI
Beyin-omurilik menenjiti bütün dünyada görülmekle birlikte ıhman iklimlerde daha yaygındır. Meningokok menenjiti burun ve yutak yoluyla bulaşan öbür hastalıklar gibi kış sonu ile ilkbahar başında daha çok görülür. Bu etkene bağlı hastalık belirli bir bölgede tekil olgular ya da belirli bir bölgede salgınlar halinde ortaya çıkabilir. Salgınlar daha çok kışla, yatılı okul gibi kapalı ve toplu yaşanan ortamlarda görülür. Geniş toplulukları etkileyen yaygın salgınlar seyrektir. Hastalık en sık bir yaş dolayındaki bebeklerde görülür. Dört yaşından sonra azalan görülme sıklığı askere alınan erkekler arasında gene artar. Hae-mophilus influenzae menenjitleri ise daha çok bir yaş altındaki bebekler arasında yaygındır.
BELİRTİLERİ
Menenjitler, “meninks sendromu” adı altında toplanan bir grup belirtiye yol açan ateşli hastalıklardır. Bu belirtilerin bazıları kafaiçi basıncındaki artışa, bir bölümü de omurilik sinir köklerinin örselenmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Beyin kabuğu da (korteks) hastalıktan etkilenebilir. Bazı belirtilere otonom sinir sistemindeki bozukluklar eşlik eder. Meninks sendromunun başlıca belirtileri aşağıda sıralanmıştır.
• Bıçak saplanıyormuş gibi duyumsa-nan ya da büyük bir ağırlık veren şiddetli ve sürekli baş ağrısı. Zaman zaman şiddetini daha da artırır.
• Çoğunlukla aç kanuna görülen, yemeklerle ilgisi olmayan, karın ağnsı ve mide bulantısı olmadan başlayan fışkırma biçiminde kusma.• Bebeklerde bıngıldakların şişip dışa doğnı bombeleşmesi.
• Ense ve sırtta kaslardaki kasılmaya bağlı sertlik. Ense sertliği olan hastalarda kafa, çenenin göğüs kemiğine değmesini sağlayacak biçimde istemli olarak bükülemez. Muayenede bu durumun yanı sıra omurganın göğüs hizasındaki sertliğini belirlemek için oturtulan hastanın ellerini bir yere dayamadan dik oturamadığı görülür.asta genellikle yan yatıp bir bacağım karnına doğru çeker. Rahatlamak için zorunlu olarak girilen bu duruma “tüfek tetiği” konumu denir. Daha ağır olgularda opistotonus görülür. Bu durumda sut ve baldır kaslannm kasılması sonucu vücut yay gibi gerilmiş, yere yalnız baş ve ayaklar değmektedir. Karın kaslannm kasılması nedeniyle kann kayık biçimini almıştır.Bazı hareketlerin uyardığı ağrılı kas refleksleri. Örneğin hasta bacaklarını gererek oturamaz. Başı öne doğru eğildiğinde bacaklarını birden büker. Muayene sırasında bacak gergin tutularak kalçaya doğru bükülür. Sağlıklı kişilerde sorun çıkarmadan gerçekleştirilen bacak bükme hareketi bu hastalarda şiddetli ağn nedeniyle yanda kesilir. Ama bu belirti yalnız menenjite özgü değildir ve siyatik gibi başka hastalıklarda da görülebilir. Baş yana döndürülmeye çalışıldığında ise hasta, bir omu-zunu aniden Öne atar.
• Süreklilik göstermeyen bazı harekete bağlı belirtiler beyin ve çevrel sinirlerin de hastalıktan etkilendiğini gösterir. Bunlar arasında havale, titreme, tek kas gruplannda kasılma, istemsiz hareketler ve özellikle beyin tabanını etkileyen menenjitlerde bazı kafa sinirlerinden kaynaklanan felç sayılabilir.
• Omurilik sinir kökleriyle çevrel sinirlerin etkilenmesine bağlı duyu bozuk-luklan görülür. Genellikle duyarlılığın artması biçiminde ortaya çıkan bu bozukluklar arasında, ışığa karşı aşın duyarhlık (fotofobi), işitme duyusunun anormal biçimde güçlenmesi, yüksek seslere karşı aşın duyarlılık ve ayrıca baş dönmesi sayılabilir.• Nedeni tam olarak bilinmeyen otonom sinir sistemi belirtilerinden bir bölümü, örneğin kabızlık ve kalp atımlarında yavaşlama (bradikardi) vagus sinirinin uyarılmasına bağlı olarak gelişir. Normal soluma düzeni uzun süre soluk alamama nöbetleriyle kesilir. Deride parmağı bastırıp çektikten 30-60 saniye sonra kırmızı çizgiler belirebilir. Bunlar birkaç Öakika kadar deride kalır.
• Elektroensefalografide- (EEG) beyin dokusunun yaygın biçimde etkilenmesine bağlı olarak, özgün olmayan değişiklikler görülür.• Ruhsal bozukluk belirtileri, komaya kadar varabilen uyuma eğilimi ya da huzursuzluk ve taşkınlıkla seyreden bilinç bulanıklığıdır.• Kafaiçi basıncının önemli ölçüde arttığı olgularda göz gerisine sıçrayan belirtiler göz körnokta (papilla) ödemine kadar varabilen bozukluklara yol açabilir.• Akut ve subakut biçimlerde hastalık etkenine göre Özellikleri değişen ateş ortaya çıkar
İNCELEMELER
Bel ponksiyonu (belden su alma) beyin zarları iltihabının kesin tanısında büyük önem taşır. Bu yöntemde bel hizasından omuriliğe iğne sokarak beyin-omurilik sıvısı alınır. İltihaba bağlı olarak bu sıvının miktarı ve yoğunluğu artmış, görünümü değişmiştir. Sıvının irin nedeniyle saydamlığını yitirerek bulanıklaşması, albü-minin artarak çökelmesine bağlı bulanıklık, albumin-globülin oranının değişmesi, glikozda azalma, akyuvarlarda artış ve menenjit etkeni mikroorganizmaların varlığı, beyin-omurilik sıvısının incelenmesiyle elde edilebilen değerli bilgilerdir.
TANI
Yukarıda söz edilen belirtilere rastlandığında kolayca menenjit tanısı konabilir. Ama hafif baş ağrısı, halsizlik, hafif ense sertliği ve nedeni açıklanamayan davranış değişiklikleri gibi belirtilerin görüldüğü ilk evrelerde hastalığın tanınması zorlaşabılir. * ^
Tanıda karşılaşılan bir başka güçlük, beyin ve omuriliğin hastalık tablosunu değiştirecek ölçüde iltihaptan etki-lenmesidir.
Şiddetli baş ağrısı, ense sertliği, genellikle ateş ve meninks sendromunun bütün öbür belirtileriyle birlikte kendini belli eden örümceksizar altı (subarak-noit) kanamanın menenjitten ayırt edilmesi önemlidir.Beyin omurilik sıvısının incelenmesiyle örümceksizar altı kanama ve menenjit arasında ayrım yapılır. Örümceksizar altı kanamada beyin-omurilik sıvısı belirgin ölçüde kanlıdır. Bu sıvıdaki kanın İğne ile girilirken mi, yoksa örümceksizar altı kanamaya mı bağlı olduğunu anlamak için alman sıvı üç ayrı tüpe konur. Sıvının her üç tüpte de kanlı olması ve içindeki kanın pıhtılaş-maması örümceksizar altı kanamanın bir göstergesidir.Daha az olarak menenjitle kanşnnla-bilen hastalıklar arasında boyun kasları iltihabı, boyun-ense nevraljileri, omurga iltihapları, sertzar (dura mater) dışında apse, birincil hidrosefali (beyin karıncıklarında aşırı beyin-omurilik sıvısı birikmesi), beyin apsesi, tetanos, araknoidit (Örümceksizar iltihabı), beyin karıncıkları ve omurilik iç kanalını örten epen-dim adlı zarın iltihabı sayılabilir. Özellikle subakut ve kronik olgularda beyin tümörleri de benzer belirtiler verir. Ama bu tümörlerin beyinle ilgili önemli belirtilere yol açması, yavaş gelişmesi ve yüksek ateşe neden olmaması gibi özellikleri ayırıcı tamda kolaylık sağlar.Hastanın yaşma bağlı olarak tanıya yönelik başka incelemeler de yapılır: Yenidoğanlarda ve süt bebeklerinde menenjit tanısı koymak güçtür. Hastalık bebeklerde basit bir hazımsızlık ya da sıradan sindirim sistemi rahatsızlıkları biçiminde kendini gösterebilir. Bu yaşlarda menenjitin en Önemli belirtisi bıngıldaklarda şişkinliktir. Ama bunun görülmediği durumlar da olabilir. Menenjitten kuşkulanıldığında mutlaka hemen beyin-omurilik sıvısı alınmalıdır. Beyin-omurilik sıvısının incelenmesi sayesinde gerçek menenjit ile aşııı su kaybı ve yüksek ateşe bağlı beyin zarlarının örselenmesi sonucu ortaya çıkan menenjizm arasında kesin ayrım yapılır.
HASTALIĞIN GİD|Şİ VE YİNELEMESİ
Hastalığın gidişi bakımından değişiklik gösteren biçimleri vardır. Çok hızlı gelişen (fulminant) biçimler arasında me-ningokoklarla oluşan, morarma ve dolaşım şoku yaratan menenjit ile komaya yol açan menenjit sayılabilir. Akut biçim virüs ve bakteri kaynaklı menenjitlerin büyük bölümünü içerir. Tüberküloz menenjiti subakut biçime, frengi ve kriptokok (Cryptococcus neoformans) denen mantarın yol açtığı menenjitler ise kronik biçime örnektir.İlaçların, özellikle de antibiyotiklerin kullanılması hastalığın gidişini hemen değiştirir.Günümüzde tüberküloz menenjiti ile bakteri kaynaklı öbür menjitlerde etkene yönelik tedavi yapılarak yüksek oranda iyileşme sağlanmaktadır.Kronik menenjitlerde geç evre komplikasyonlannın ortaya çıkabilmesi nedeniyle hastalığın gidişine ilişkin önceden kesin bir şey söylenemez. Beyin-omurilik sıvısı dolaşımındaki bozukluklar, beyin zarı boşluklarında çökelti oluşmasıyla tıkanmaya kadar varabilir. Sonuçlar, tıkanmanın oluştuğu yere göre değişir. Omurilikteki bir tıkanmada, beyin zarlarından kaynaklanan belirtiler ön plandadır. Ama tıkanma yerinin altından alınan beyin-omurilik sıvısı saydamdır, hücre ya da bakteri içermez. Öte yandan, karıncıktan alman sıvı incelendiğinde menenjite ilişkin belirtiler saptanır. Omurilikteki tıkanmalar hidrosefali, sara, körlük, zihinsel gelişimde gerilik gibi ağır sonuçlar doğurur.
TEDAVİ
Tıbbın bulaşıcı hastalıklara karşı sağladığı önemli ilerlemelere karşın, bakterilerle oluşan menenjitlerde hastalığın olası gidişi tanının zamanlamasına ve tanı ile tedavi arasmda geçen süreye bağlıdır. Geçen saatlerin bile büyük önem taşıdığı bu süreçte yüksek ateş, baş ağrısı, zihinsel bozukluklar gibi belirtiler karşısında kalan hekim, birkaç saat içinde hastalık tanısını koyup tedaviye başlamalıdır. Uygun antibiyotik seçimi için gerekli olan laboratuvar testlerinin hemen sonuç vermemesi nedeniyle, menenjitlerin büyük çoğunlukla me-ningokok ve pnömokok kaynaklı olduğu kabul edilip tedavi buna göre düzenlenir. İlaç ve antibiyotik seçiminde iki temel nokta göz Önünde tutulmalıdır: Hastalık etkeninin ilaca duyarlılığı ve ilacın hem kana, hem de beyin-omurilik sıvışma geçme düzeyi.
İzoniazit ve sülfamitler beyin-omurilik sıvışma oldukça yüksek bir oranda geçerek kandaki oranlarına yalan bir düzeye ulaşabilirler. Penisilin büyük moleküllü olması nedeniyle sağlıklı beyin-omurilik zarını geçerek beyin-omurilik sıvışma ulaşamaz. Ama il-tihaplanmasıyla_ geçirgenliği artan zar, yeterli düzeyde olmasa bile penisilin geçişine izin verir. Öte yandan, penisilin sinir sistemini olumsuz etkilediği için beyin-omurilik sıvısı içine belden iğne sokarak verilemez. Beyin omurilik sıvısına düşük miktarlarda geçen streptomisin ise doğrudan omurilik içine uygulanabilir. Streptomisinin, beyin-omurilik sıvısında ulaştığı düzey, kanda ulaştığı düzeyin 10′da l’i kadardır.
Menenjitli hastalar, içinde bulundukları tehlikeli durumdan ötürü yoğun bakım birimlerinde tedavi altına alınmalıdırlar. Burada dolaşım ve solunum sistemleri sürekli denetim altında tutularak yabancı cisim yutma, şok, beyin Ödemi gibi tehlikelere karşı önlem alınabilir. Meningokoklara bağlı menenjitte hastanın yanı sıra aile bireyleri ve önlem almadan hastaya yaklaşan kişiler de incelenmelidirler. Bu kişilere koruyucu önlem olarak iki gün boyunca her 14 saatte bir ağızdan 600 miligram rifampisin verilir. Bir yaşın altındaki çocuklarda vücut ağırlığının her kilogramı için 5 miligram, 1-12 yaş arasında ise 10 miligram rifampisin, iki gün süreyle 12 saatte bir verilir. Antibiyotik tedavisine başladıktan 24 saat sonra meningokok menenjiti bulaşıcı Özelliğini yitirir.