KUDUZ
KUDUZ
Kuduz hayvanlarda görülen virüs kökenli bir hastalıktır. Hasta hayvanların ısırması, seyrek olarak da tırmalamadı ve yalaması sırasında bulaşan salyalar aracılığıyla insanlara geçer. Sinir sisteminde kendine Özgü belirtilerle ortaya çıkar ve ölüme yol açabilir.Kuduz günümüzde de üzerinde en çok durulan hastalıklardan biridir. Aşı uygulamasının giderek yaygınlaşmasına karşın, dünyada her yıl 12 binden çok insan bu hastalıktan Ölmektedir. Bu durum kuduza karşı duyulan endişeyi haklı çıkarmaktadır.
NEDENLERİ
Hastalık bir virüse bağlı olarak ortaya çıkar. Kuduz virüsü düşük sıcaklıklara karşı çok dirençli olduğu için ısı yoluyla etkisiz duruma getirilemez. Morötesi ışınlara özellikle duyarlıdır. Virüs tüm memelilerde hastalığa neden olabilir.Virüs taşıyan tükürük salgısının ısırma ve tırmalama sırasında oluşan yaradan vücuda girmesiyle hastalık insanlara bulaşır. Virüs bazen sağlam mukozalardan da (örneğin konjunktiva) girebilir. Kuduz virüsü en az 1-4 gün boyunca vücuda girdiği yerde bulunur, ama miktarı giderek azalır. Bunu bir gizlenme dönemi izler ve bu dönemde virüse rastlanmaz; sonra yeniden ortaya çıkar.Hastalığın daha sonraki evresinde virüs merkez sinir sistemine ulaşır. Ama virüsün kan ya da çevrel sinirler yoluyla mı yayıldığı bilinmemektedir.
BULAŞMA YOLLARI
Kuduz virüsü orta ve güney Amerika’da uçan memelilerde (vampir yarasalar), kedi ve köpeklerde bulunur. Kuzey Amerika’da virüsün sık rastlandığı memeliler tilki, sincap, opossum, yarasa ve kokarcadır. Kutup bölgesinde kutup tilkisi; Afrika’da çakal, kedi, köpek ve sırtlan; Asya’da kutup tilkisi, kedi ve köpek; Avrupa’da tilki, kurt, köpek, kedi ve kemiriciler yaygın olarak kuduz virüsü taşırlar. Otçullar da (inekler, atlar, geyikler) kuduza yakalanmalarına karşın, genellikle hastalığı başkalarına bulaştırmadan Ölürler. Kuduz insanlara daha çok evcil hayvanlardan bulaşır.
Kuduz bir hayvan hastalığıdır, seyrek olarak insana geçer. Bütün sıcakkanlı hayvanlar kuduza yakalanmalarına karşın, yalnızca bazı türleri hastalığı bulaştırır. Kuduz olan İnsanlar ve otçullar başka canlıları ısırmadıklarındaıi bulaştıncı sayılmazlar. Evcil ya da yabanıl hayvanlar ise (köpek, kedi, tilki, kurt, çakal, maymun, sırtlan, yarasa) başka hayvanları ve seyrek olarak da insanları ısırarak kuduzun yayılmasında önemli rol oynarlar.Kuduz insanlara daha çok köpeklerden geçer. Belirtiler ortaya çıkmadan birkaç gün öncesine değin ve çok seyrek olarak klinik açıdan sağlıklı kalabilen köpekler, virüsü tükürük yoluyla bulaştırırlar.Hastalık değişik yollarla bulaşabilir, ama yaygın olarak ısırma ve yaralı cildi ya da sağlıklı mukozayı yalama sırasında virüs tükürük yoluyla bulaşır.
Kuduzun köpeklerden bulaşması, hayvanları aşılamanın zorunlu tutuhna-sı sonucunda günümüzde Avrupa ülkelerinde azalmıştır. Kuduz virüsünü alan kediler de gerek ısırma, gerek tırmalama yoluyla hastalığı bulaştırabilir.Kuduz, yaygın olarak görülen bu biçimlerin yanı sıra, konjunktiva ve solunum yollarıyla da bulaşabilir. Bazı özel koşullarda, örneğin çok sayıda kuduz yarasanın yaşadığı mağaralarda bu tür bulaşma olabilir. Laboratuvarda çalışanlarda, yaralı cildin ya da mukozanın enfekte malzemeyle teması sonucunda enfeksiyon görülebilir.Tilki gibi dar bölgelerde yaşayan hayvanlar yavaş yayılan salgınlara neden olur. Ama kurtlar gibi çok geniş alanlara dağılan hayvanlar çok hızlı yayılan salgınlara yol açar Kuduz insana en sık köpekten ve seyrek olarak kediden bulaştığı halde, yabanıl yaşamda hastalığı en çok yayan hayvan tilkidir. Avrupa’da kuduz virüsünün en büyük taşıyıcısı olan tilki, ormanlarda kendisini izleyen ve saldıran köpeklere hastalığı bulaştırır. Tilkilerin bulunduğu mağaralara sığınan yarasaların da hastalığı bulaştırmaları mümkündür.
YAYILIMI
Kuduz hastalığı yayılma biçimine göre kent kuduzu ve orman kuduzu olmak üzere ikiye ayrılır. Kent kuduzuna halen Asya ve Afrika ülkelerinde, Yugoslavya ve Yunanistan’da, orta ve güney Amerika ülkelerinde rastlanır. Orman kuduzu ise bazı bölgeler dışında (İskandinav ülkeleri, Hollanda, İrlanda, İzlanda, Avustralya, Yeni Zelanda, Hawaii) bütün dünyada görülür. Avrupa’da 1977′den sonra tilkiler aracılığıyla Polonya’dan yayılan bîr salgm ortaya çıkmıştır. İngiltere’de, ülkeye sokulan hayvanlar üzerindeki sıkı denetim sayesinde uzun zamandır kuduza rastlanmamıştır.
Kuduzun, süresi çok değişken bir kuluçka dönemi vardır. Ortalama 3-6 hafta olan bu süre, olguların büyük bölümünde 15 günle 4 ay arasında değişir. Ama kuluçka dönemi yıllarca (3-4 yıl ve daha fazla) süren olgular da gözlenmiştir. Hastalığın bulaştıktan 6-7 ay sonra ortaya çıkması çok seyrek görülür. Kuluçka süresi çeşitli etmenlere bağlıdır. Yaranın geniş ve derin olması, çok sayıda yara bulunması, virüsün giriş yerinin baş, yüz ve boyunda olması durumunda kuluçka dönemi kısa sürer. Hastalık çocuklarda daha erken ortaya çıkar. Kuduz virüsünün ruhsal ve bedensel travmalar ya da başka hastalıklar sırasında alınması, ayrıca virüsün gücü ve miktarı da kuluçka süresini etkiler. n Kuduzun ük belirtileri ısırık yerinde ağrı, karıncalanma, yaranın bulunduğu bölgede duyu yitimi ve çevresinde aşın duyarlı bir alanın oluşması gibi bulgulardır. Bazen hafif ateş yükselmesi, kırıklık, huzursuzluk, kişilik değişiklikleri gözlenir. Bu ön evreden 1-2 gün sonra, uykusuzluk, korku hissi, çöküntü ya da huzursuzlukla kendini belli eden büyük bir bunaltı görülür. Genel durum hızla ağırlaşır, görme, işitme, dokunma ve koku varsanılan ortaya çıkar. Hasta ışık ve gürültüden kaçar. Hafif bir hava akımı bile ağrılı solunum yolu ve ağız-yutak kasılmalarına yol açar. Kasılmayla birlikte morarma, taşikardi, titreme görülür.Aynı kasılmalar su içme sırasında da ortaya çıkar. Bundan dolayı hastalık “hidrofobi” (su korkusu) olarak da adlandırılır. Suyun ağız mukozası ile teması, şiddetli boğulma nöbetlerine neden olan solunum yolu ve ağız-yutak kasılmalarına yol açar. Bir sonraki evrede hasta, her yutma girişiminin boğazında kasılmaya neden olacağım bilir ve susadığı halde bir tepki olarak su içmeyi reddeder. Kasılma evreleri arasındaki ara dönemlerde hasta hareketsiz durur ve gelecek nöbetin korkusuyla yaşar.
Hastalığın sonraki evresinde kasılmanın şiddetinin arttığı ve giderek sık-laştığı gözlenir. Bu arada hastanın ateşi yükselir ve terler.Hastanm tükürük salgısında da artış görülür; ama tükürüğü yutamadığından ağzı köpürür. Ateşi düzensiz duruma gelir ve genellikle nöbetler sırasında yükselir. Sonunda nabzı hızlanır, solunumu düzensizleşir. Kabızlık, idrar tutukluğunun yanında cinsel uyarılmanın sıklaştığı görülür.Hastanın bilincinin genellikle açık olması acılarını artırır. Belirtilerin başlamasından sonra genellikle 4-5. günde boğulmaya bağlı ölüm meydana gelir. Bazen hasta daha uzun süre yaşar. Bu arada belirtiler belirgin biçimde iyileşir, kasılmalar durur, hasta yeniden su içebilir; ama hastalık hızla tahriş evresinden felç evresine doğru ilerler.Özellikle yüzdeki sinir bölgelerinde duyu yitimleri ve felçler görülür. Bazen ölümden birkaç saat önce kol ve bacaklarda felç meydana gelir. Bazı olgularda felçler yukarıdan aşağıya doğru yayılır ve hasta İdrar ve dışkısını tutamaz.Hastalık seyrek olarak bir haftadan uzun sürer. Bazı hastalarda belirgin bir saldırganlık görülür. Hasta çevresindeki eşyaları kırar, kendini ve çevresindekileri yaralar, kaçma girişimlerinde bulunur. Kuduz hastasının ısırma dürtüsü taşıdığı biçimindeki halk inanışı doğru değildir.Olguların yaklaşık dörtte birinde beyin iltihabı bulgularına gevşek felçle-de eklenir. Felçlerjcol ve bacaklardan başlayıp yukarı doğru yayılır. Yaşamsal merkezlere ulaşır ve çocuk felcine benzeyen belirtiler gösterir.Uyuklama, dolaşım şoku ve ölüme yol açan “sessiz kuduz” olgularında saldırganlık ve felç görülmez.
TANI
Isırılma olgusuyla ilgili bilgiler klinik tamyı kolaylaştırır. Ama hastalığın, kuduz köpeklerin ısırdığı kişilerin ancak yüzde 15-20’sine bulaştığı göz önüne alınmalıdır.Bir başka önemli öğe, kuluçka döneminin uzun olmasıdır, bu süre hiçbir zaman 12 günün altına inmez.Isırık yerinde duyu yitimi ve huy değişikliği kuduz kuşkusu doğuran ilk belirtilerdir. Aşırı duyarlılık, hava ve su korkusu ile tükürük salgısının artması tanıyı kolaylaştırır.Kuduz, ayırıcı tanıyla öbür beyin iltihapTU rından kolayca ayrılabilir. Aynı biçimde tetanos ile kuduzu birbirinden kolayca ayırmak mümkündür. Kuduzda ne çene kaslarının kasılması ve ağzın açılmasında, ne de ense, boyun ve sut kaslarının kasılmasında zorlanma görülür. Kasılma, genel bir sertlik olmaksızın gerçekleşir. Kuduzda çenenin düşmesiyle yüz kasları felci ortaya çıkar.Felçli kuduz ile çocuk felci ya da benzer hastalıklar arasında ayırıcı tanının konması güçtür. Aynı durum köpek ya da başka hayvanların ısırmasının sonucu olan histerik yalancı kuduz için de geçerlidir. Bu tür olguların bazısında kuduza çok benzeyen bir tablo görülebilir, ama özellikle başlangıç evresinde çok şiddetli değişik belirtiler ortaya çıkar.Histerik kuduzun tanınması için hava korkusunun (aerofobi) araştırılması genellikle yararlı sonuçlar verir. Hasta yüzüne üfleyerek hava korkusu olup ılmadığı anlaşılabilir. Gerçek kuduz söz konusuysa, hastada solunum güçlüğü ortaya çıkar. Kasılmaya bağlı olan bu tür solunum güçlüğü histerik biçimlerde görülmez.Bazı zehirlenmelere (alkolizm, belladon vb), gırtlak ve bademcik iltihabına bağlı yutak-gırtlak kasılmaları ile de ayırıcı tanı yapılması gerekir.Tam laboratuvar incelemeleri sonucunda kesinlik kazanır. Hastanın tükürüğünden virüs alınabilir, ama immünolojik tekniklerin uygulanmasıyla (antikor araştırılması) çok daha iyi sonuç alınabilir. Ölümden sonra (insanda ve hayvanda), beyin dokusunda Negri cisimlerinin araştırılmasına, laboratuvar hayvanlarında beyin maddelerinin inokülasyonuna (beyinden alınan parçanın hayvana aşılanarak kuduz gelişiminin izlenmesi) ve özellikle immünofloresans yöntemiyle beyin maddesinde antijen araştırılmasına izotiyosiyanatli bir antiserumun eklenmesiyle, beyin kesitlerinin (hipokampus, beyincik, soğanilik, orta beyin dördüz cisimleri, beyin sapı) mikroskopta incelenmesiyle yapılır.
BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)insanda kuduzun gidişi, klinik biçimi ne olursa olsun ölümle sonuçlanır. Hayvanlarda da neredeyse daima aynı sonuç görülür. Ama bazı hayvanlarda iyileşme olasılığı ve belirtisiz enfeksiyon olabileceği düşünülmektedir.
TEDAVİ
Tedavinin amacı barbiturat, morfin türevleri ya da kas gevşeticiler vererek hastayı yatıştırmaktır.
Hiperimmün (aşın bağışık) serumla birlikte trakeostomi (soluk borusunun delinmesi) ve kontrollü yapay solunumla tedavi denenmiş, ama bu yolla yalnızca hastanın yaşamı biraz uzatılabilmiştir.
Deneysel olarak, farede elektroşokun yaşamı uzattığı gösterilmiştir. Bu tedavi biçimi insanda da denenmiş, ama hastanın yalnızca 15-20 gün yaşaması sağlanabilmiştir.
HAYVANDA KUDUZUN ÖNLENMESİ
• Yasal kurallar – Kesin ya da kuşkulu bütün kuduz olgularının bildirilmesi zorunludur.
• Hijyenik önlemler – Evcil hayvanların bağlanarak tilkiler ve başıboş hayvanlarla ilişkiye girmeleri önlenmelidir. Ayrıca salgın bölgelerindeki otçullar gözlenmelidir.Günümüzde yabanıl hayvanlar arasında hastalığın ortadan kaldırılması olanaksız sayılsa da, bunun sınırlanması için önlemler alınabilir. Tilkilerin sayısının azaltılması, bunun için de tilki avının para ödülleriyle özendirilmesi önerilmişse de, tartışmalı bir konudur. Bulgaristan’da 1963′te bir milyondan fazla tilkinin öldürülmesi, yabanıl hayvanlar arasındaki salgını durduramamıştır. • Aşıyla korunma – Veterinerlikte kuduza karşı en etkili koruma aşılamadır. Hayvanların aşılanması canlı Fleury HEP aşısıyla yapılabilir. Tek bir doz en az üç yıllık bağışıklık sağlar. Bu aşı köpeklere doğumdan sonra ilk üç ay içinde yapılmalıdır. Etkili olmayan aşılar kullanılması durumunda 10 gün arayla ikinci aşı gerekir. Aşılı hayvan kuduz olursa, tükürüğü virüs taşımadığı için hastalığı bulaştırmaz.
İNSANDA KUDUZUN ÖNLENMESİ
• Yasal kurallar – Kuduz hayvanların ısırması ya da kuduz kuşkusu kesinlikle bildirilmelidir.
• Hijyenik önlemler – Bu tür uygulamalar hiçbir önlem sağlamaz.• Aşıyla korunma – Korunmada tek yol aşıdır. Kuduz salgım olan bölgelerde yaşayan ya da hayvanlarla yakın ilişkisi olanların (veterinerler, avcılar, av bekçileri, orman bekçileri, at bakıcıları, mezbaha görevlileri vb) aşı yaptırmaları gerekir. Koruyucu aşı, seçilen aşının bir ay ara ile uygulanan iki dozu ile yapılır; bir yıllık arayla aşı yinelenir. Sonraki aşılar her üç yılda bir yapılmalı,kuduz virüsü ile karşı karşıya olanlar her 6 ayda bir aşı olmalıdır.
BULAŞMA SONRASI ÖNLEM
Isırma, tırmalama ya da yalama gibi durumlar karşısında, ilgili hayvanın 5-10 gün gözetim altmda tutulması için veterinere başvurulmalıdır. Çünkü dikkatli bir gözlem kuduz olasılığının doğrulanmasını bağlar. Hayvan öldürülmüşse tanı için beyin maddesi üzerinde immün-floresans yöntemleri uygulanır. Dünya Sağlık Örgütü, ısıran hayvan aşılı da olsa, kuduz tedavisini gerekli görür. Kişi bağışık değilse, aynı zamanda tetanos aşısı da yapılmalıdır.Kuduz bulaşan ya da bulaştığı sanılan kişinin yarası temizlenir ve bakımı yapılır.• Yerel tedavi – Yara ve çevresindeki geniş bir bölge su ve sabunla yıkanmalıdır. Daha sonra yüzde 40-70′lik etil alkolle ya da benzalkonyum klorürle de-zenfeksiyon (mikroplardan arındırma) kuduz virüsü üzerinde etkili olur. Yaranın çevresindeki bölgeye kuduz im-münglobülinleri uygulanmalıdır. Yara kesinlikle dikilmemelidir. Bulaşmadan sonraki bir saat içinde uygulanan yerel tedavinin basan şansı yüksektir; 4-5 saat sonrası ise çok geçtir. Virüsün bulaşmasından 6 saat sonra yapılan yerel tedavinin hiçbir etkisi olmaz.• Aşıyla tedavi – Aktif olarak aşı, pasif olarak da immünglobülinler kullanılır. Pasif bağışıklık oluşturma geçmişte hayvanlardan (genellikle atlardan) elde edilen hiperimmün serumlarla 40 ünite/ kg oranında uygulanırdı. Günümüzde yeni bağışıklık kazanmış kişilerden elde edilen Özgül insan immünglobülinleri yeğlenmektedir. Bu maddeler, özellikle kısa kuluçka dönemli olgular için gerekli olan erken bağışıklığı sağlar; hayvandan elde edilen serumların yol açtığı aşırı tepkilere de yol açmazlar. Uygulama dozu vücut ağırlığının her kilogramı için 20 ünitedir.Aktif aşılamada değişik biçimlerde hazırlanmış çeşitli tip aşılar kullanılır.
Fermi-Puntoni aşısı, bir kuduz virüsü soyu olan Sassari virüsünü içeren 5 gr omurilikle hazırlanır. Bu virüs 100 mi’de yüzde 1 ‘lik fenol çözeltisinde seyreltilir ve bir hafta süreyle 20°C-22°C sıcaklıkta bekletilir. Bu aşı, beyin iltihabı gibi ağır yan etkilere yol açma olasılığı nedeniyle günümüzde uygulanmamaktadır. Sucking aşısı, yeni doğan farenin beyniyle hazırlanır. Yüksek oranda bağışıklık sağlamasına ve beyin iltihabı gibi yan etkilerin ortaya çıkma olasılığının düşük olmasına karşın (100 bin aşılıda 3 olgu), yalnızca orta ve güney Amerika’da kullanılmıştır.Ördek embriyonuna ekilen sabit virüsle (özellikleri değişmeden korunan virüs soyu) elde edilen ördek embriyon aşısının (DEV) antijen gücü yüksek değildir. Sinirsel komplikasyona yol açma olasılığı çok azdır (100 bin aşılıda 4 olgu). DEV aşısının ABD’de kullanımı yasaklanmıştır.nsan diploit hücre kültüründen elde edilen HDCV aşısının bağışıklık kazandırma gücü çok yüksektir ve bu aşıya bağlı hiçbir sinir felci olgusu saptanmamıştır. Günümüzde en çok bu aşı kullanılır.Bir yıldan fazla bir süre önce HDCV aşısı uygulanmış kişilerin ısırılması durumunda, 3 gün arayla iki doz aşı yapılır. Geçen süre bir yıldan azsa tek bir doz tekrar aşısı uygulanır.Aşıyla eşzamanlı olarak farklı şırıngayla ve vücudun değişik bölgelerine özgül immünglobülinler uyguların: Aşısı tam yapılmayan ya da başka aşs-lar uygulanan kişiyi risk grubunda kabul edip tedaviyi tamamlamak gerekir. Bu arada tetanos aşısının da yapılman gerekir.
Kuduz aşılarının hiçbiri, zamanındi ve yeterli doz uygulansa bile kesin bk koruma sağlamaz. Nötralize edici antikorlar, aşılamanın başlamasından sona ancak üçüncü haftada ortaya çıkar. B« nedenle ağır olgularda, aşıya kudne karşıtı serumu ve özgül insan immün-globülinlerini mutlaka eklemek gerekir. Bunlar erken bağışıklık sağlar. Bu uygulama özellikle kuluçka dönemi kıa süren olgularda önemlidir.
HDCV dışındaki kuduz aşılan be-yin-omurilik iltihabı gibi ağır kompfi-kasyonlara neden olabilir. Bu duru» ortalama olarak ilk aşının uygulanmasından 7-15 gün sonra 2 binde 1 olgucfa görülür. Komplikasyon, başka aşılardan ve döküntülü hastalıklardan sonra görülen beyin-omurilik iltihaplan gibi özba-ğışıklıkla ilgili bir mekanizmaya ya Kuduz aşısı sonrasında gelişen beyin iltihabı kol ve bacaklarda felce w büzgen kas bozukluklanna yol açabilin. Bazı durumlarda multipl (yaygın) skleroz olgularnıdakine benzer bejirtiler ortaya çıkar.
SONUÇ
Kuduzun yayılması günümüzde de bütünüyle denetim altına alınabilmiş değildir. Ama halk sağlığı önlemleriyle hastalığın yaygınlaşması önemli Ölçüde önlenmiştir. Günümüzde, geçmişe oranla çok daha güvenilir aşılar vardır.