KOTU HUYLU LENF TÜMÖRLERİ


KOTU HUYLU LENF TÜMÖRLERİ

Başka dokularda olduğu gibi lenf [»kuşunda da (lenf bezleri, dalak vb) ıörler olunabilir. Bu dokuların yapı-ıdaki lenf hücreleriyle ağsıdoku (reti-ilo histiyosit) hücreleri yozlaşarak tü­nerleri (neoplazileri) oluşturur. Kötü huylu lenf tümörleri adı altın-toplanan hastalıklar, kötü huylu len-ranülom ya da Hodgkin hastalığı ve )dgkin dışı lenf kanserleri olmak üze-iki ana gruba ayrılır. Hodgkin dışı kanserleri, bazı ender türlerin yanı lenf kanseri (lenfosarkom) ve ağsı-sku hücresi kanserini (retikulum hüc-1i sarkom) içerir.

NEDENLERİ

Kötü huylu lenf tümörlerinin oluşumla­rı ve oluşum nedenleri konusunda kesin bilgi yoktur.

Kötü huylu lenf tümörleri ve kan kanserleri (lösemi) hemopoietik (kan hücrelerinin yapıldığı) organlardaki tü­mör hastalıkları olduğundan, kan kan­serine ilişkin kanser yapan (onkojen) olası nedenler temelde bunlar için de geçerlidir.

Bu hastalıkların virüse bağlı olarak da gelişebildiği yolunda bir bulgu vardır. Burkitt diye adlandırılan bi" tip lenf tümörünün hücrelerinde, bu tümörün oluşmasındaki en önemli etken olduğu öne sürülen virüsler saptanmıştır. Has­talığın lenf kanserli biçimi, özellikle Afrika'nın ekvator bölgelerindeki ço­cuklarda görülür. Bu bulgu, karı ve lenf kanserlerinin virüs etkisiyle de oluşabi­leceği varsayımını araştıran çalışmalar açısından önem taşımaktadır.

KÖTÜ HUYLU

LENFOGRANÜLOM

(HODGKİN HASTALIĞI) ?

Kötü huylu lenfogranülom ya da Hodg­kin hastalığı, kötü huylu lenf tümörleri arasında en sık görülenidir. Öncelikle 20-40 yaş arasındaki kişilerde görülür. Er­keklerde kadınlara göre daha sık rastlanır.

Belirtileri

Her şeyden önce bu hastalığın çok çe­şitli biçimlerde ortaya çıktığını belirt­mek gerekir. Uzun zamandır süren karı­şık bir klinik tablo, geçerli bir neden de saptanamıyorsa, Hodgkin hastalığı ola­sılığım akla getirmelidir. I Başlangıçta hasta halsizdir ve ken­dini yorgun hisseder. Ateşi biraz yükse­lir ya da birkaç saat süren belirgin ateş yükselmesini ateşsiz dönemler izler. Gece terlemeleri ya da kaşıntı görülebi­lir. Bazı hallerde ise hastalık, yüzeysel lenf bezi gruplarından birinin büyüme­siyle kendini gösterir. Ardından (dalak da içinde olmak üzere) çeşitli lenf bezi gruplarında büyüme, hastanın genel du­rumunda yavaş ama giderek artan bir bozulma, lenfatik organlar (dalak, lenf bezleri vb) dışındaki yapılara da (kara­ciğer, iskelet sistemi, akciğerler, beyin vb) yayılma görülür.

Bir mandalina büyüklüğüne kadar ulaşabilen yüzeysel lenf bezlerinden başka, derin lenf bezleri de etkilenir. Bu durumda göğüs bölgesinin, mediastin-deki (akciğerler arasındaki bölge) lenf bezleri ya da lenf damarlarının ve karın­daki lenf bezlerinin filmi çekilmelidir.

Gerek gidişi, gerek tedavisindeki de­ğişikliklerin temelini oluşturacağından, hastalığın yayılımımn doğru belirlen­mesine günümüzde büyük Önem veril­mektedir. Bu nedenle Hodgkin hastalı­ğının klinik tablosu, çizelgede de özet­lendiği gibi dört evreye aynin-. Son yıl­larda edinilen deneyimlerin de katkısıy­la, hastalığın evreleri daha ayrıntılı bi­çimde yeniden belirlenmiştir. Bu klinik evrelendirme, ana hatlarıyla buradakine benzemektedir

Beklenen Gidişi (Prognoz)

Son 10 yılda tanıda kullanılan yeni tek­nik olanaklar ve Özellikle uygulanan yeni tedavi ölçütleri sayesinde, Hodgkin has­talığının gidişi önemli ölçüde değişmiştir. Hodgkin, sürekli gelişme eğiliminde olan ağır bir hastalıktır. Gene de doğru tedavi uygulanırsa hastanın yaşam süre­si büyük ölçüde uzatılabilir, hatta tam iyileşme görülebilir.

Tedavi

Tedavi, yukarıdaki çizelgede özetlen­miştir. Ama burada bazı temel konulan ayrıntısıyla ele almak gerekir.

Işın tedavisi köklü olmalıdır. Başka bir deyişle, ışın tedavisi her bölgedeki lenf bezlerini etkileyecek dozlarda ol­malıdır. Günümüzde önlem olarak bu tedavi, yalnızca hastalıklı lenf bezlerine değil, bu kötü huylu hastalığın olası ya-yıhmına karşı henüz etkilenmemiş lenf bezlerine de müdahaleyi içerir. İlaç te­davisinde polikemoterapi (aym anda birden çok kanser ilacının kullanılması) tercih edilmektedir.

Son olarak, bazen hekim için de sorun yaratan eksploratris (araştıncı) laparoto-miye (tanı amacıyla karnın cerrahi yolla açıhp incelenmesi) değinmek gerekir.

Özellikle tedavinin sonuçlan açısın­dan, Hodgkin hastalığına yakalanan ki­şilerin hangi klinik evrede bulunduğunun doğru saptanması gerektiği vurgu­lanmıştı. Lenf damarları röntgeni (len-fografi) gibi var olan teknik olanaklar, kann lenf düğümlerinin hastalıklı olup olmadığı konusunda her zaman doğru değerlendirme sağlamamaktadır. Ayn-ca karında, bilinen teknik tam yöntem­leriyle kesin biçimde araştınlamayan lenf bezi bölgeleri vardır. Bu nedenle son yıllarda, tanı amacıyla eksploratra, (araştıncı) laparotomi yapılması öneril­mektedir. Bu yöntemde cerrahi yolk karnın değişik lenf bezi bölgelerine ulaşılır ve her birinden lenf bezi örneklen ] alınıp bunlann hücre yapısı mikroskop’ allında incelenir. Aynca karaciğerin dej etkilenip etkilenmediğini anlamak içi* I karaciğerden bir ya da daha çok biyops alınması ve dalağın tümüyle çıkartılrsada (splenektomi) önerilmektedir. 1 parotominin yalnızca tanıya giden – -araç olduğu unutulmamalıdır. Sağlayacağı yararlann yanı sıra ağır sonuç yaratabilecek komplikasyonlan da cıkabilir.


HODGKİN DIŞI LENFOMLAR

Son yıllarda bu konu, özellikle hastab-1 ğm vücutta yerleştiği bölgeye göre a-j nıflandırma yapma açısından geniş bil biçimde yeniden gözden geçirilmiştik i Özellikle lenf kanseri ve ağsıdoku kan­seri gibi terimler kullanımdan kalkma­ya başlamış, yerini daha belirgin yeaij sınıflandırmalara bırakmıştır. Ama bal yolla ulaşılan birçok yeni sınıflandiFj mayı standartlaştırma konusunda he görüş birliği yoktur.

Klinik Tablo

Hastalığın en sık görülen belirtisi he~ yüzeysel, hem de derin lenf bezlerinde-ki büyümedir. Bunu ateş, kilo kaybı. halsizlik, kansızlık gibi bilinen kanser belirtileri izler. Bu arada hastalığın ke­mik, deri, akciğer, memeler vb birçoi değişik bölgeye de yerleşebileceği g : önünde tutulmalıdır.

Beklenen Gidişi (Prognoz) ve Tedavi

Bu lenf tümörleri çok hızlı yayılırlar. Ol- î guların büyük bölümünde lenf bezledj dışındaki dokuların da (bağırsak, mide, i bademcikler) etkilenmesiyle gidiş kötû-leşir ve tedavi daha da güçleşir. İlaç te­davisi yeğlenmekle birlikte, ender görü­len olgularda ışm tedavisi uygulanır.