KIZAMIKÇIK,BEŞİNCİ VE ALTINCI HASTALIK


KIZAMIKÇIK,BEŞİNCİ VE ALTINCI HASTALIK

KIZAMIKÇIK

Kızamıkçık farklı biçimlerde ortaya çı­kabilir; kimi zaman kızamığa ya da kı­zıla benzer. Özellikle kulak arkası ve ensedeki lenf bezlerinin büyümesine neden olur. Belirtileri genellikle hafif­tir; buna karşılık, gebeliğin Özellikle ilk aylarında ortaya çıktığında dölütte ağır oluşum bozukluklarına neden olur.

NEDENLERİ

Etkeni pek dirençli olmayan ve normal ortam koşullarında, 37°C’de etkinliğini hızla yitiren bir virüstür.

NASIL BULAŞIR?

Kızamıkçık virüsünü taşıyan kişi, has­talık belirtileri göstermese de hastalığı bulaştırır. Gebelik sırasında anneden dölüte geçen virüs de bebeğin hastalıklı doğmasına yol açar. Virüs konuşma, aksırma ve öksürme ile dış ortama saçı­lan tükürük damlacıklarıyla üst solu­num yollarından girer, vücutta yayıldık­tan sonra lenf düğümlerinde ürer. Kıza­mıkçık virüsü döküntülerin ortaya çık­masından 7-10 gün önce çevreye yayıl­maya başlar. Üst solunum yollarından vücuda girişinden 6 gün kadar sonra da kanla vücuda yayılır.

Hastalık daha çok gençlerde ve ço­cuklarda en sık 5-14 yaşlar arasında gö­rülürse de bağışıklığı olmayan herkes, her yaşta yakalanabilir. Genellikle kıza­mık salgınları ile birliktedir ya da hemen sonra ortaya çıkan salgmlara neden olur.

BELİRTİLERİ

5-21 gün arasında değişen ve hiç belirti görülmeyen kuluçka döneminin ardın­dan, kısa süren yayûma döneminde hastalık belirtileri ortaya çıkar; bunu döküntülü dönem izler. Yayılma döne­minde hafif ateş (38°C-38,5°C), baş ağ-nsı, hafif soğuk algınlığı, yutakta ve gözlerde kızarma ile hafif iltihap bulgu­ları görülebilir. Özellikle ateşin pek yükselmediği olgularda bu belirtiler gözden kar acak kadar hafif olabilir. Ti­pik kızamıkçık olgulannda bu aşamada lenf bezlerinin şişmesi hekimin tanı koymasını kolaylaştırır. Başta boyun bölgesi olmak üzere çene altı, boyun çevresi ve ensedeki bütün lenf bezleri elle muayeneyle kolayca saptanacak ka­dar şişer. Bezelye ya da küçük bir ceviz büyüklüğünü bulan ağnlı ve yumuşak lenf bezleri erken dönemde de şişebilir. Bu şişlik çok yavaş iner; hastalık iyileş­tikten sonra bir-İki hafta varlığını sürdü­rür. En çok iki-üç gün rıiren hafif kırık­lık döneminden sonra, döküntü dönemi başlar ve nezle hali şiddetlenir: Soğuk algınlığı artar ve gırtlak iltihabı (laren-jit) bronşlara yayılarak öksürüğe yol açar.

Yüz, kulak arkası, baş ve boyundan tüm vücuda yayılan açık kırmızı renkli, hafif kabarık, kasıntısız, kimi zaman kı­zıl hastalığındaki gibi çok küçük ve bir­biriyle birleşmeyen, kimi zaman da kı­zamıktaki gibi sağlam deri ile birbirin­den ayrılan daha büyük döküntüler beli­rir. Döküntü bir günde baştan gövdeye, kol ve bacaklara yayılarak hızla solar ve rengi koyulaşmadan ya da pullanıp dökülmeden kaybolur. Döküntülü dönemde parmak ucundan alman bir dam­la kan lam üzerine yayılıp boyanarak mikroskopta incelenirse, yaygın lenfo­sitler ve sayılan biraz azalmış olan öte­ki akyuvarların yanı sıra plazma hücre­leri de görülür. Bu hücreler normal ola­rak çevrel damarlardan alınan kanda hemen hiç görülmediğinden, bu tablo kızamıkçık tanısını güçlendirir. Hasta­lık kısa sürede komplikasyonsuz iyile­şir ve yaşam boyu süren bağışıklık bıra­kır. Kuluçka döneminde başlayan bula-şıcılık özelliği döküntülü dönemin so­nunda biter; çocuk döküntülerin kay­bolmasından 4-5 gün sonra yuvaya ya da okula dönebilir. Ama döküntünün başlangıcından 14 gün sonrasına değin yutakta virüsün bulunabileceği unutul­mamalıdır.

TANI

Kızamıkçık, sıradan bir çocukluk hasta­lığıdır her zaman kolay iyileşir, tanın­ması kolaydır. Genellikle kızamığın ha­fif biçimleri ile karışır; her iki hastalık­ta da tipik belirtiler görülmediğinden ayırt edilmesi iyice güçleşir. Doğru konması için lenf bezlerinin şişmesi çevrel damarlardan alınan kanda pla ma hücrelerinin görülmesi yeterlidir1 akut nezle belirtileri, Koplik lekeleri konjunktivitin bulunmaması ile hasa­nın ışıktan rahatsız olmaması kızamtj olasılığını ortadan kaldırır. Ateş, le bezlerinde şişme ve kimi zaman döl tü görünen enfeksiyonlu mononükle dan ve kızıldan da ayırt edilmesi gere­kebilir.

Kızamıkçığın özel bir tedavis yoktur. Genellikle hafif ve kısa suret olası rahatsızlıkları gidermek için bazı önlemler alınabilir. Baş ağrısını gider­mek için ve ateşin çıktığı durumlardı hastaya aspirin vermek yeterlidir.

GEBE KADINLAR İÇİN BÜYÜK BİR TEHLİKE

Kızamıkçık bu kadar hafif geçen ve özel tedavi gerektirmeyen bir hastahk olduğu halde doğru tanı koymak için neden bu kadar uğraşılır?

Gerçekten de, kızamıkçık çocuklar ve erişkinlerde hiçbir zaman ağır geç­mez; öte yandan, kadınlarda gebeliğir özellikle ilk üç ayında bu hastalığr görülmesi, dolütün büyük olasılıkl. anormal gelişmesine yol açacaktır Avustralyalı göz hekimi Dr. Gregg ık kez 1941′de, anneleri gebeliğin ilk ab­larında kızamıkçık geçiren çocuklarda doğuştan gelen katarakt, göz yuvarları­nın aşın küçük oluşu (mikroftalmi) g bi oluşum bozukluklanna dikkati çeke­rek bu bozukluklar ile hastalık arasında bir ilişki olduğunu ortaya koydu.

Günümüzde kızamıkçığın embri­yonda sıklıkla göz, kulak (doğuştan ge­len sağırlık, dışkulak sayvanında olu­şum bozukluğu) ve kalple (morarmasL: [siyanozsuz] doğumsal kalp hastalıkla-n) ilgili oluşum bozukluklanna yol aç­tığı bilimsel olarak kabul edilmiştir Kadın gebeliğin ilk iki ayı içinde has­talanırsa göz ve kalple ilgili bozukluk­lar, gebeliğin üçüncü ayına değin has­talanırsa kulakla ilgili olanlar görülebi­lir, Gebeliğin ikinci yansında hastalığa yakalanan kadınlarda dölüt genellikle hastalıktan etkilenmez.

Hastalık embriyonda vücudun baskı bölümlerini de etkileyebilir ve genellikle ağır oluşum bozukluklanna yol açar; şitli organların oluşum aşamasında anaya çıkarak ve tek bir hücreyi etkileyerek tüm vücutta ağır zarara neden aabılir.

En çok kabul gören varsayıma göre, JEnenin vücudundaki virüs eteneyi aşa­cak embriyona geçer, hücrelere girer ve etkin gelişen organ taslağma yerle-şr Dokulara nasıl zarar verdiği kesin [aıarak bilinmemektedir. Hastalık kalıcı [tağışıklık sağladığmdan ve yalnız bir tez geçirildiğinden çocukluk dönemin-kızamıkçık geçiren kadınların endi­şelenmesi gereksizdir.

KORUNMA


Çevresinde gebe bir kadın varsa, hasta­sın uzaklaştırılması gerekebilir. Doğuştan

gelen kızamıkçıkta çocuk 18 aya in hastalığı bulaştırabilir; bu yüzden

karantinaya alınması oldukça zordur. Sıradan kızamıkçık olgularında :

İaşma döküntülerin başlangıcından I mra genellikle 4-5 gün sürer, ama 14 süne değin uzayabilir. Virüs dış ortam oldukça dayanıksız olduğundan de zenfeksiyon önlemleri de pek yararlı ieğildir. Bu nedenle kızamıkçıktan yalnız gebe kadınların korunması gerekir. Kız çocukların 15 aylık olduklarında aşılanması uzun süreli bağışıklık sağ­lar. Bütün kız çocukları her zaman aşı-lanamadığından, doğurgan dönemdeki birçok kadına kızamıkçık virüsü bula­şabilir. Aşağıdaki noktalara dikkat edildiği sürece erişkin kadınlara da aşı yapılabilir:

• Aşılanacak kadının gerçekten bağı­şıklığa sahip olmaması;

• kadının gebe olmaması;

• aşılandıktan sonra üç ay kadar kesin­likle gebe kalınmaması.

Kişinin hastalığa karşı bağışık olup olmadığını anlamak için bağışık­lık testleri yapılabilir; özellikle üni­versite çağındaki kızlar evlenip gebe kalmadan önce bu açıdan incelenmeli­dir.

İlk gebelik muayenesinde bağışık olduğu saptanan kadın, önceden kıza­mıkçık geçirmiş olabilir; kimi zaman da antikorlar, yeni bir enfeksiyona ya da gebeliğin başlangıcında geçirilen ve farkına varılmayan bir enfeksiyona bağlı olabilir. Bu olasılık nedeniyle il­kinden üç hafta sonra bir bağışıklık tes­ti daha yapılmalıdır. Antikor değeri dört kat ya da daha fazla artmışsa, araş­tırmaları derinleştirerek kızamıkçığa özgü başka antikorların varlığım araş­tırmak gerekir.

Testlerin olumlu sonuçlanması ge­beliği sonlandırmayı gündeme getirir. Enfeksiyon gebeliğin ilk ayında geçiri­lirse dölütte oluşum bozukluğu olasılığı’ yüzde 50, ikinci, üçüncü ve dördüncü aylarda geçirilirse, bu olasılık yaklaşık yüzde 20, 10 ve 5′tir. İlk bağışıklık test­leri olumlu sonuç vermediği halde bu­laşma kuşkusu sürüyorsa, testler dört ay boyunca ayda bir kez yinelenmeli–dir. Hastalığın bulaştığı gebe kadma, hastayla yakın ilişkide bulunduktan sonraki ilk altı gün içinde, virüs henüz lenf bezlerindeyken immünoglobülin verilirse, virüsün yayılması önlenebilir. Ama hasta, virüsü hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasından 7-10 gün önce bu­laştırdığından bu önlemin uygulanması çok zordur.

BEŞİNCİ HASTALIK

Beşinci hastalık (ya da enfeksiyonlu eritem) virüs kökenli bir hastalıktır; sı­nırlı ya da yaygın salgınlara neden olur.

Özellikle 5-12 yaşlar arasında kimi za­man erişkinlerde de görülür. Yılın her döneminde, özellikle yaz ve sonbahar aylarında ortaya çıkar.

Kuluçka dönemi 5-15 gün arasında­dır. Bazı olgularda üst solunum yolu ra­hatsızlıkları, kırıklık ve iştahsızlıkla be­liren bir hastalık öncesi dönem görülür; genellikle hastalığın ilk ve tek belirtisi deri döküntüleridir. Döküntü yüzde baş­lar, yanaklar ve burun köküne bakışımlı olarak yayılır (kelebek görünümü), kır­mızı, bazı bölgelerde de morumsudur. Deri sıcak, kırmızı lekelerin kenarları düzensiz ve genellikle kabarık, kızartı­larla sağlam deri arasındaki sınır belir­gindir.

Ağız çevresi ve burnun tabanında hiç döküntü görülmez. Bir-iki gün sonra kol ve bacaklara, biraz da göv­deye dağılan döküntü tümüyle değişik bir görünüm kazanabilir. Derideki kü­çük lekeler düz ya da kabartılı olabilir ve yüzdekinden farklı olarak bnieşme-yip birbirinden ayrı kalır. Lekenin çevresi canlı kırmızı, merkezi soluk pembedir.

Yüzdeki döküntüler 2-3 gün içinde, kol ve bacaklardakiler bundan 6-7 gün soma solmaya başlar; döküntülerin kaybolma süresi 2-39 gün arasında de­ğişir; kaşıntı ve pul pul dökülme görül­mez. Hafif ya da yüksekçe ateş görüle­bilirse de, olguların çoğunda ateş yükselmez.

ALTINCI HASTALIK

Altıncı hastalık (yalancı kızamıkçık ya da rozeola infantum), virüs kökenli dö-küntülü bir enfeksiyon hastalığıdır; et­keni Herpes virüs tip VTdır.

Altıncı hastalık genellikle sütçocuk-lannda, olguların yüzde 95′inde 2 yaşın­dan önce görülür, tki yaşın üstündeki çocuklarda genellikle yanlışlıkla altıncı hastalık tanısı konur. Hastalık çok sık, her iki cinste de, daha çok ilkbahar ve sonbaharda ortaya çıkar.

Tükürük ve solunum salgılarıyla bu­laştığı sanılırsa da, virüsün bulaşıcılığı azdır; genellikle sütçocuklannda görül­düğünden ve aym ailede birden fazla sutçocuğu olamayacağından sıklıkla ai­lenin tek bir bireyinde ortaya çıkar; kaynak genellikle belirti vermeyen erişkinlerdir. Yuva ve kreşlerde sık sık kü­çük salgınlar görülür.

Kuluçka dönemi genellikle 9-12 gündür. Hastalık yüksek ateş, uykusuz­luk, huzursuzluk, boğaz ve konjunktiva-da kızarıklık ve bademciklerde şişmeyle başlayabilir. Bazen de hiçbir belirti yok­tur. Üç gün sonra ateş birden düşer, ge­nel durum düzelir ve Özellikle gövde, boyun ve kalçalarda yaygınlaşan dökün­tü ortaya çıkar. Soluk pembe renkli dö­küntü kızamıkçıktakine benzer.

Döküntüler en fazla bir-iki gün sü­rer, iz bırakmadan kaybolur; deri kimi zaman hafif pullanarak dökülür.

Döküntünün kısa sürmesi hastalığın kolayca gözden kaçırılmasına neden olur. Hekime genellikle ateş yükseldi­ğinde başvurulur; bu dönemde henüz döküntü başlamamıştır, başladığında da kısa sürdüğünden hastalıkla bağdaştırlmayabilir.

Bazı olgularda kendine özgü belirti­ler de olabilir; tunların en Önemlıle-sindirim güçlüğü ve nörolojik belırt.-lerdir. Sindirim güçlüğü akut ateşli bir ishale benzeyebilir; başlıca nörolojik belirti ateşli dönemde havale nöbetlen-dir.

Altıncı hastalık döküntülerin geneî-likle yüzde görülmemesi ve kendine öz­gü ateşi ile kızamık, kızıl ve kızamık­çıktan, kolayca ayrılır. Başka ateşli has­talıklarda verilen ilaçların (Örneğin su}-fonamitler ya da antibiyotikler) nede-olduğu deri döküntüleri ile karışabilir Sindirim güçlüğü ve nörolojik belirtile­rin ortaya çıktığı olgularda bile hızla iyileşme görülür.

Tedavi belirtilerin giderilmesine yöneliktir; ilk günlerde ateş düşürü-lür ve hastanın döküntüler kaybolanı değin dinlenmesi önerilir. Aşısı yok­tur.