KANSIZLIK(YAPISAL ALYUVAR YIKIMINA BAĞLI SARILIK)
KANSIZLIK
Yapısal Alyuvar Yıkımına Bağlı Sarılık
NEDENLERİ
Hastalık alyuvarların ortası basık normal biçimlerini yitirip küreselleşmesi ve kolayca parçalanabilmesi sonucu ortaya çıkar. Alyuvarların parçalananarak yıkıma uğrama surecine hemoliz denir. Küre biçimini almış alyuvarlar ortalama 120 günlük normal yaşamlarını sürdıire-meden yıkıma uğrar. Kemik iliği kandaki alyuvar sayısını olması gereken düzeyde tutabilmek için daha çok çalışmak zorunda kalır. Bu nedenle dolaşımda olgunlaşmamış alyuvarlar (retikülo-sit) artar. Tıpta kalıtsal sferositoz adıyla da tanınan, tipik belirtisini vurgulamak için alyuvar yıkımına bağlı (hemolitik) sarılık denen bu hastalık tablosu yapısal kansızlık kapsamına girer.
BELİRTİLERİ
Tipik olarak üç belirti ayırt edilir: Kansızlık, sanlık ve dalak büyümesi. Kansızlık hiçbir zaman çok şiddetli değildir ve alyuvarların sayısı azalmaz. Ama daha önce de belirtildiği gibi, normal biçimlerini yitirmişlerdir. Bu alyuvarlar bir lama yayılıp mikroskop altında incelenirse, belki de hücre zarının yapısal bir kusuru nedeniyle her iki yüzde de içe doğru bombeleşmediği, top gibi yuvarlak olduğu görülür. Latince kökenli sferosıt adı da küresel hücre anlamına gelir.
Hastalık, nedeni henüz tam olarak aydınlatılamamış bir üretim bozukluğundan kaynaklanır. Bu bozukluk nedeniyle kemik iliği dolaşıma yapısal olarak sağlıksız alyuvarlar gönderir. Bunlar olgunlaşırken küresel bir biçim kazanır. Normal koşullarda yıpranmış alyuvarları yıkıma uğratan dalak, büyük ölçüde küresel hücreleri parçalamaya başlar. Sonuç olarak, hastalar kansızdır ve başlangıçta derinin solgunluğu dışında dikkat çekici bir belirti ortaya çıkmadığından hastalıklarından habersiz biçimde yaşamlarım sürdürebilirler. Solgunluğun iyice yerleşmesine kolay yorulma ve karşı durulmaz bir halsizlik eklenince hekime başvurmak kaçınılmaz olur.
Ama en çok dikkat çeken belirti sanlıktır. Genellikle hafif olmasına karşın solgun deriye ve özellikle de gözakına belirgin bir san renk verir. Gözakları beyazlıklarını yitirir. Bu tür sanlık karaciğer hastalığı ya da safra akışının engellenmesine bağlı bir belirti değildir. Karaciğer sağlıklıdır ve idrar ile dışkı, öbür karaciğer hastalıklarında görülenden farklı olarak normal renklerini korur. Sanlık doğrudan alyuvarlann aşın yıkıma uğradığının bir göstergesidir. Aynı zamanda kansızlığa yol açan bu yıkım normalin 10-15 katına ulaşabilir Alyuvarlar içindeki hemoglobinin kana yayılıp aynşmasıyla ortaya çıkan biliru-bin adlı pigment, kısmen doku ve mukozalarda birikerek az ya da, çok san bir renk verir.Bozukluğun üç temel belirtisinden biri olan dalak büyümesi bütün olgularda görülür. Sol kaburga yayının altında elle yapılan muayenede, dalağın büyüdüğü hemen anlaşılır. Hiçbir zaman ağrıya neden olmayan bu büyüme bazen çok sıkıntı veren bir ağırlık ve gerilim duyumuna yol açabilir. Dalağın büyümesi parçalanan alyuvarlarla dolup şişmesinden kaynaklanır. Bunlar dışında çoğu zaman tek belirti, Akdeniz kansızlığının en ağır tipi olan Coo-ley hastalığında görüldüğü gibi, çekilen kafatası filmlerinde kemiklerin “fırça” biçimini almasıdır. Kemik iliğinin aşın alyuvar üretimine bağlı olan bu belirti Cooley hastalığındakinden çok daha hafiftir. Genellikle ateş yoktur. Yukarıda sözü edilen belirtiler çoğu zaman hastanın içinde bulunduğu duruma uyum göstererek normal yaşamını sürdürmesine izin verecek düzeydedir. Yalnızca büyüme bozulmuştur. Hasta çocuk yaşıtlarına göre daha küçük kalır ve daha kolay yorulur. Derslerini yapmakta zorlanır. Ergenlik çağma geç ve değişik bozukluklar göstererek girer.
GİDİŞİ
Alyuvar yıkımına bağlı sanlığın kronik bir gidişi vardır. Kendiliğinden iyileşme eğilimi göstermez. Ama yol açtığı sorunlar dayanılabilir düzeydedir. Hasta normal bir yaşam sürerek hemen her tür etkinliği gerçekleştirebilir. Hastalığın gidişi olgudan olguya değişmekle birlikte en sık karşılaşılan sorun ani hemoliz nöbetleridir. Bu durum kendiliğinden ya da bir bulaşıcı hastalığa, üşütmeye, şiddetli heyecana, cerrahi girişime ve yaklaşan âdet görme günlerine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Hemoliz nöbeti her zaman ani başlar. Bu nöbetler için hastalığın tek tehlikeli evresi denebilir. Ateş yükselir. Birden başlayan karın ağnlan ve şiddetli kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Alyuvarlann sayısı kısa sürede çok düşük değerlere iner. Sanlık derideki aşın solgunluğu gizler. Kan toplanması sonucu dalak
büyür. Genel durum bozulmuştur. Ta-şikardi (hızlı kalp atımı) ve nefes darlığı, sıkıntılı bir çırpınma ile derin bir tükenmişlik durumu arasında gidip gelen hastayı rahatsız eder. Yaklaşık 15 günlük bir süre içinde bu nöbet kendiliğinden geçer.
TEDAVİ
Kalıtsal sferositoz hastalığının tek tedavi yolu hemoliz nöbetleri sırasında gereken kan naklinin yanı sıra dalağın alınmasıdır. Bu cerrahi girişim hastalığın iyileşmesini sağlamaz. Küresel hücreler dalak alındıktan sonra da varlıkla-nm sürdürür. Ama bu hücreler dalak süzgecinden kurtulduklarından şiddetli hemolize bağlı bütün belirtiler, özellikle sanlık belirgin Ölçüde azalır, hatta bazen bütünüyle kaybolur. Hangi koşullar altında cerrahi girişime baş vurulacağı konusu uzmanlar arasında çok tartışılmıştır.
Günümüzde birçok olguda dalağın çıkanhnası gerekli görülmediği gibi. hemoliz nöbetleri geçirmeyen ve kansızlığı hafif seyreden hastalarda cerrahi girişim seçenek dışı bırakılmaktadır. Giderek ağırlaşan olgularda ise dalağın alınması önerilir. Sarılık ve kansızlık erken yaşlarda ağır bir gidiş göstermedikçe 8-10 yaşlan arası cerrahi girişim için en uygun dönem olarak kabul edilmektedir.
Sanlık ya da belirgin kansızlık gibi ağır belirtiler vermediği için tanısı erişkin yaşlarda konan hastalann ameliyat edilmesi de tartışma konusudur ve bu girişimin kesin yararlı olacağı söylenemez. Ama kalp, şeker ya da başka önemli bir hastalığın eşlik etmediği olgularda dalağın alınması yönünde bir eğilim vardır. Genel olarak yılda 2-3 kez dönüşümlü olarak, BI2 vitamini ve folik asit verilmesi uygun görülür. Bu maddeler hastalığın sorumlusu olmamakla birlikte bütün alyuvar yıkımına bağlı kansızlık biçimlerinde yararlıdır.