HİPERTİROİDİZM
HÎPERTİROİDİZM
Hipertiroidizm, yani tiroit hormonlarının kandaki düzeyinin yükselmesi oldukça sık görülen bir hastalıktır. Bu durumun tam tersi olan hipotiroidizm bir yana bırakılırsa, hipertiroidizmin görülme sıklığı tiroitle doğrudan bağlantılı bütün hastalıkların toplam görülme sıklığına ulaşır. Bu hastalıklar akut, subakut ve kronik tiroit iltihaplan, basit guatrlar ve kötü huylu tümörlerdir.
Hİpertiroidizmi hastalık yerine bir sendrom, yani belirtiler bütünü olarak tanımlamak daha doğru olur. Çünkü henüz bilinmeyenleri de içeren birçok nedenden kaynaklanır. Hipertiroidizm daha çok kadınlarda ortaya çıkar. İyi bilinen belirtiler verdiğinden tanınması çok kolaydır.
HİPERTİROİDİZM
TİPLERİ
Hipertiroidizmin en sık görülen tipleri
ağıda belirtilmiştir:
Tiroit bezinin yaygın biçimde büyümesinden kaynaklanan guatrın görüldüğü hipertiroidizm (tireotoksikoz ve eg-zoftalmik guatr olarak da bilinen Base-dow ya da Graves-Basedow hastalığı).
• Yaygın mültinodüler (çok yumrulu) guatrın görüldüğü hipertiroidizm.
• Tek nodüllü guatnn görüldüğü hipertiroidizm (Plummer hastalığı).
Hipertiroidizm hemen her zaman guatrla birlikte görülür. Guatrsız olgular ise genellikle hastalığın başlangıç dönemiyle sınırlıdır.
Guatr tiroit bezinin büyüyerek oluşturduğu şişliktir. Yukarda sıralanan hastalık tiplerinin ilkinde guatr tiroit bezinin oldukça dengeli biçimde büyümesi sonucu oluşur. Yalnızca iki lob arasında ya da loblarla kıstak arasında küçük büyüme farkları görülebilir. Bez biraz sertleşmiş olabilir. Ama genellikle sağlıklı doku esnekliğindedir. Elle yoklandığında kalbin kasılmasıyla eş zamanlı bir titreşim duyumsanır. Bu durum büyümüş tiroit dokusuna kalbin pompaladığı aşın kan akınımdan kaynaklanır. Doku sertleşmelerine rastlan mayan bezin yüzeyi de düzdür. İkinci tipte tiroit bezi gene yaygın, ama düzensiz biçimde büyümüştür. Yüzeyinde kabartılar oluşturan nodüller elle muayene sırasında fark edilir. Bu nodüller yumuşak (kisîik nodüller) ya da tiroit dokusu esnekliğindedir (adenomatoz nodüller). Elle muayenede kan akışına bağlı bir titreşim ya da üfürüm duyulmaz. Üçüncü tipte ise elle muayenede tek bir nodul bulunur. Yapısı genellikle tiroit dokusu esnekliğindedir. Genellikle önceki üpte olduğu gibi titreşim ya da üfürüm duyulmaz.
Genellikle ağn biçiminde bir belirti ortaya çıkmadığı gibi, elle muayenede ağnya yol açmaz. Organın yüzeyi ile boynun yüzeysel katmanlan arasında bir yapışma yoktur.
NEDENLERİ
Değişik hipertiroidizm biçimleri arasındaki ayrım sorumlu nedene göre yapılır. Hipertiroidizm olgularının yalnızca yüzde 10-15′ini oluşturan Plummer hastalığı, tiroit bezinde bir adenomun, yani iyi huylu bir tümörün ortaya çıkmasına bağlıdır. Bu tümör sürekli olarak belli bir miktarda hormon salgılar. Oysa normal koşullarda tiroit hormonunun kana karışma miktarı, hipotalamus ve hipofi-zin düzenleme mekanizmasıyla denetlenerek vücudun gereksinimlerine göre ayarlanır.
Basedow hastalığını da kapsayan bütün hipertiroidizm olgularında hastalık tiroit bezinin kendisinden kaynaklanmaz ya da en azından hastalığın yerleşmesine yol açan zincirin ilk halkası tiroit bezinde başlamaz. Sorunun ner-den kaynaklandığı tam olarak bilinmemektedir. Güçlü iki olasılıktan biri hi-pofiz beziyle ilgilidir. Buradan salınarak tiroit bezini uyaran tirotropin (TSH) adlı hormonun aşın üretilmesi hipertiroidizm nedeni olabilir. Öte yandan hipotalamus kaynaklı tirotropin serbest-leştirici hormon da (TRF) aşın salgılanarak aynı sonucu doğurabilir. Ama bu birbirini etkileyen hormonların aşın salgılanma nedeni nedir? Daha da temel soru bu hormonlar gerçekten fazla mı salgılanmaktadır? Son araştırmalar bu konuda ciddi kuşkular doğurmaktadır. Örneğin hipertiroidizm hastalarının kanında LATS (Long Acting Thyroid Stimulator /uzun süreli tiroit uyaranı) denen bir madde saptanmıştır. Tiroit bezini uyaran bu maddenin etki süresi TSH’ye oranla çok daha uzundur. LATS olasılıkla vücudun TSH’ye karşı ürettiği bir antikordur. Ama TSH’ye bağlanan LATS, bu hormonun etkisini engellememekte, tersine organizma tarafından parçalanmasını güçleştirerek uzun bir süre etkili olmasmı sağlamaktadır. Bu buluşun, Basedow olgularının tamamı ya da büyük bölümü için geçerliliği kanıtlanırsa hipertiroidizm tedavisinde yeni yollar açılacaktır.
Basedow hastalığında yapılması gereken incelemeler aşağıda sıralanmıştır: Basal metabolizma; kanda kolesterol, proteine bağlı iyot (PBI), tiroksin (T4), ve triiyodotironin (T3) düzeyleri; tiroit sintigrafisi ve tiroitin iyot tutma düzeyi; Werner testi; kan akışının incelenmesi.
BELİRTİLERİ
Bir uzman hekim yalnızca hastanın davranışlarını değerlendirerek bir hipertiroidizm olgusuyla karşılaştığı sonucuna ulaşabilir.
Hasta çok hızlı konuşur. Bilincinde I birbiri peşi sıra beliren düşünceleri aynı ı hızla sözcüklere dökememenin bunaltısını yaşar. Bu nedenle başka bir konuya j girmek için konuşmayı keser. Oturu-yorsa sürekli konum değiştirir. Hızla j kalkar, sonra hemen oturur. Çabuk yo-1 rulur, kolayca ürker. Telefon çaldığında! ya da kapı vurulduğunda yerinden fır-| lar. Günlük yasanımda olayları sürekli kaygı ve tedirginlikle karşılar. Dinlenme gereksinimi duyarken, bir yandan da bunun olanaksız olduğu sonucuna varır. Gece az uyur. Sıcaktan çok rahat-l sız olduğundan kış ortasında biraz yük-1 selen oda-sıcaklığına bile dayanamaz ve serinlemek için camlan açar. Ağla-J maya çok yatkındır. Tepkilerindekil dengesizliği çoğu zaman kendi de fark] eder.
Ama hipertiroidizmin en önemli be-1 lirtisi titremedir. Hasta bütün vücudunda yayılan bir titreme duyumsar. Kolla-n ilerde, parmaklan geTgin, gözleri kapalı duran hastanın açılmış parmaklan üzerine bir kağıt konduğunda hızlı vej sürekli titreme açık biçimde görülür.
Davranışlarının yanı sıra hastanın) dış görünümü de Önemli ipuçlan verir.I Sürekli terler. Saçlan ince ve seyrektir.! Kas kütlesi ve derialtı yağdokusununl azalmasına bağlı olarak çok zayıflamış-) tır. Bu durum yalnız hipertiroidizme özgü olmamasına karşın çok sık karşı-] laşılan bir belirtidir.
Hastanın zayıflamasına karşın aldığı besinler hiç de az değildir. Bu çelişkili durum tiroit hormonunun metabolizma etkinliğini hızlandırmasıyla açıklanır. Yani vücuda enerji veren şeker, lipit ve protein gibi maddelerin yapım ve yıkım süreci sürekli uyarılmaktadır. Hipertiro-idizmin bütün öbür belirtileri hormonun hem bu etkisine, hem de otonom sinir sisteminin özellikle sempatik sinirleri uyarmasına bağlıdır (titreme, taşkınlık, terleme).
Kalp-damar sistemi hipertiroidizm-den önemli ölçüde etkilenir. Kanda fazla miktarda bulunan tiroit hormonları böbreküstü bezinin iç kesiminden salgılanan katekolaminlerin etkinliğini artırarak dolaşım sistemi bozukluklarına yol açar. Bu durumda kalp atımları hızlanır. Kalbin kasılma gücü ve kalp kasının (miyo-kart) elektriksel uyanlabilme duyarlılığı artar. Sonuçta kalp atım düzensizliklerini (aritmi) kolaylaştıracak koşullar hazırlanmış olur. Bunlar ekstrasistollerden (ek atım) kulakçık fibrilasyonuna (kulakçık kasılmalarının işlevsiz ve düzensiz seğirmelere dönüşmesi), kulakçık flaterinden (kulakçık kasmın titreşim biçiminde düzensiz kasılması) kulakçık ve karıncıkların paroksismal (geçici) taşi-kardilerine kadar değişir. Ayrıca .kalp kasının oksijen tüketimi artar. Bu durum anjin tipi ağrıların ortaya çıkmasına neden olabilir. Küçük tansiyon (kalp karıncıkları gevşediğinde damar içindeki kan basıncı) tipik olarak düşer. Büyük tansiyon (kalp karıncıkları kasıldığında damar içinde oluşan kan basıncı) ise normal düzeyinde kalır. Dolayısıyla bu iki değer arasındaki fark artar.
Genellikle röntgen incelemesinde kalp gölgesi büyümüş görünür. Akciğer göbeğinde (bronşların, atar ve toplar damarların akciğere bağlandığı bölge; hi-lus) kalp yetmezliğinin başlangıç belirtisi olarak aşırı kan akımı saptanır. Güç harcamaya bağlı olarak gelişen nefes darlığı ve ayak bileğindeki ödemler (şişkinlik) bu duruma bağlı olabilir. Çarpıntı taşikardi ya da öbür ritim bo-zukluklarıyla ilgilidir.
Üreme organı bozuklukları da yaygın biçimde ortaya çıkar. Erkekte erbez-leri yapısal ve işlevsel olarak normal görünmesine karşın cinsel istek azalmış, iktidarsızlık belirtileri ortaya çıkmıştır. Kadında yumurtlamanın olmadığı âdet çevrimleri ve âdet yokluğu ortaya çıkar.
Hİpertiroidizmin en önemli tipi olan Basedov/da iki önemli belirti vardır: Guatr ve egzoftalmi. Guatr bilindiği gibi boyundaki şişliktir. Egzoftalmi ise göz yuvarının patlak göz izlenimi verecek biçimde dışarı fırlamasıdır. Dikkat çekecek ölçüde öne çıkan gözler hiper-tiroidizm hastasmın yüzüne tipik canlı ve heyacanlı ifadeyi kazandırmaya yardımcı olur.
Bu iki belirti tiroit hormonunun değil, hipofız hormonlarının ve özellikle egzoftalmiye yol açan TSH’nin aşırı üretilmesinden kaynaklanır. Plummer hastalığında hipofiz normalden az çalıştığından bu belirtiler ortaya çıkmaz.
Hipofiz hormonlarının kandaki düzeyinin yükselmesi tiroit bezinin hem büyümesine hem de etkinliğini artırmasına yol açar. TSH ise gözün arkasındaki bağdokunun hiyaluronik asit gibi mukopolisakaritlerce zenginleşmesini sağlar. Böylece gözyuvan arkasındaki doku şişer ve gözlerin öne doğru itilmesine neden olur.
Basedow hastalığının bu komplikas-yonu, en tedirgin edici belirtilerden biridir. Ama hipertiroidizm hastalarının yalnız yüzde 2-3′ünde ağır bir biçimde ortaya çıkar. Bozukluklar göz bölgesinde hafif bir baskı duyumundan, yukarı ve yana bakmakta az ya da çok güçlük çekmeye, çift görme (diplopi) ve şaşılıkla birlikte göz çevresindeki kasların felcine kadar değişir. Egzoftalmi hafif olabilir. Ama bazen gözkapaklannın kapanmasını engeleyecek ölçüde ilerler (lagoftalmi). Konjunktiva (gözün dış zan) kuruyabilir ve mikroplanarak iltihaplanabilir. Bu durum kornea (saydam tabaka) delinmesine kadar gidebilir.Gözlerde batma, yanma, sulanma, ışığa duyarlılık ve ağn gibi belirtiler ortaya çıkar. Gözkapaklan şişer, görme alam daralır ve bu durum görme sinirleri üstündeki baskıdan ötürü körlükle sonuçlanabilir. Bu belirtiler tek ya da her iki gözde ve farklı derecelerde görülebilir. Olguların çoğunda hastalığın gidişi korkutucu değildir. Bozukluklar zamanla kendiliğinden ve yavaş yavaş geriler. Bu durum genellikle hastalığın iyileşme süreciyle birlikte görülür. Ama yukarda da belirtildiği gibi egzoftalmi ender olarak körlüğe yol açana kadar ilerleyebilir.
TİROİT KRİZİ
Tiroit krizleri, hipertiroidizm belirtilerinin birden alevlenmesidir. Genellikle hipertiroidizm hastasına uygulanan cerrahi girişime ve özellikle aşırı çalışan tiroit bezi parçasının alınmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Aynı durum hastanın ağır bulaşıcı hastalıklara yakalanması ve ruhsal durumunu derinden etkileyen olaylarla karşılaşması sonucu da gelişebilir. Tiroit krizi yukarda sozu edilen belirtilerin hızla kötüleşmesine yol açar. Taşkınlıklar çılgınlık boyutlan kazanır ve hatta sayıklamalann başlamasıyla tam bir delirium durumu ortaya çıkar. Vücut sıcaklığı hızla çok yüksek değerlere ulaşır. Hasta aşın terler, kusar ve artan bağırsak hareketlerine bağlı olarak şiddetli ishale yakalanır.
Bütün bu gelişmeler aşın sıvı kaybına neden olur. Sıvı kaybı vücut sıvıla-nndaki asilliğin değişmesi ve zehirli maddelerin açığa çıkmasına, bu gelişmeler de kalp-dolaşım sisteminin bozulmasına yol açar. Vücutta sıvı kaybı dolaşımdaki kam da azaltır. Bu durum kalbin kam pompalamakta karşılaştığı güçlüklerle birleşince kan basıncı giderek düşer ve hastanın bayılmasına, hatta Ölümüne neden olur TANI
Bazen tiroidizm belirtilerinin gizli kalması tamda guçluk yaratabilir. Ruhsal sorunların öne çıktığı, açık bedensel belirtilerin görülmediği durumlarda bile tiroit bezinin çalışması kontrol edilmelidir.
Tanıya yardımcı incelemelerden biri bazal metabolizmadır. Bu incelemede vücudun 16°C’lik ortam sıcaklığında 12 saat aç ve dinlenme durumundayken 24 saat boyunca ürettiği kalori miktarı saptanır. Bu yolla vücuda gerekli olan en az (temel) enerji miktarı ölçülür. Bazal metabolizmanın belirlenmesi için bu koşullarda 5-10 dakikalık bir süre içinde üretilen kalori miktarının ölçülmesi yeterli olur. Uygun aletler yardımıyla elde edilen veriler sayesinde 24 saatlik değerlere kolayca ulaşılabilir. Orta yaşlarda ve 70 kilo ağırlığında bir kişi saatte 70 kalori, 24 saatte 1.680 kalori harcar. Bazal metabolizma hipertiroİdiz-min yanı sıra ateşli hastalıklar ve aşın beslenme gibi durumlarda da yüzde 50, hatta yüzde 100 oranında artabilir.
Daha yeni bir inceleme yönteminde ise radyoaktif izotoplar kullanılır. Tiroit bezi bütün vücutta bulunan iyotun yüzde 20’sini içeren bir iyot deposudur. Sebzeler ve deniz ürünleri gibi yiyeceklerden alınarak kana karışan iyot, hızla tiroit bezi tarafından alınarak hormonların yapımında kullanılır. Bu özellikten yararlanan inceleme yöntemi, ağızdan bir miktar radyoaktif iyot izotopu ya da son zamanlarda kullanılan radyoaktif teknetyum ve sezyum izotopları alındıktan sonra tiroitin bu maddeleri toplama gücünün ölçülmesine dayanır. Hipertiroidizm olgularında tiroit bezinin kandan iyot alma miktarı artar. Radyoaktif iyot izotopu gibi maddelerin yaydığı ışınlar, örneğin, Geiger-Müller sayacıyla saptanabildiğinden ti-Toit bezindeki birikme düzeyi belirlenebilir. Öbür laboratuvar incelemeleri kanda bulunan tiroit hormonlarının düzeyini ölçmeye yarar
TEDAVİ
Hipertiroidizm üç ayrı yolla tedavi edilir: Cerrahi girişim, tiroit bezinin radyoaktif iyotla kısmen yıkıma uğratılması ve tiroitin işlevini sınırlayan tiyourasil, metimazol ve brom gibj ilaçların kullanılması.
Plummer hastalığında ilk iki tedavi yolu gündeme gelir. Yani tiroit adenomu ya cerrahi girişimle almır ya da radyoaktif iyot İzotopuyla (iyot-131) yıkıma uğratılır. İyot-131 vererek tiroit dışındaki organları ışınlama tehlikesi yoktur. Çünkü bu organ iyot-13 Tin tamamını tutar, biriktirir ve organizmanın kalan bölümünden yalıtır.
Basedow hastalığında her üç tedavi yönteminden de yararlanılabilir. Hekim seçimini hastanın yaşı ve hastalığın ağırlığı gibi durumları değerlendirerek yapar.
Hipertiroidizm tedavisinin yol açabileceği başlıca iki tehlike vardır: Tiroit bezinin büyük bir bölümünün cerrahi girişimle çıkarılması ya da ışınımla yıkıma uğratılmasına bağlı olarak hipo-troidizmin ortaya çıkması ve tiroit bezi etkinliğinin azalmasına tepki olarak hi-pofiz bezinin etkinliğinin artması; bu gelişmenin de guatr ve egzoftalmiye yol açması. Bu iki kötü olasılık iyi bir tedaviyle en az düzeye indirilebilir. Her zaman bütünüyle ortadan kaldınlama-makla birlikte, bu komplikasyonlann tehlikeli boyutlar kazanması önlenebilir.