HERPES ENFEKSİYONLARI
Herpesvirüs ya da Herpesviridae adlarıyla tanınan virüs familyası birçok hastalık yapıcı etkeni içerir. Bunlardan sığırlarda burun-soluk borusu iltihabı, atlarda burun-akciğer iltihabı yapan bazıları yalnız hayvan hastalıkları bakımından önem taşır. Aşağıda belirtilen hastalıklar ise insanlarda görülür:
• Uçuk (herpes simplex) virüsü.
• Maymunlarda yaygın biçimde sürekli bulunan, çok seyrek olarak insanlara bulaşınca ağır hastalıklara yol açan B virüsü (herpesvirüs simiae).
• Suçiçeği ve zonanın etkeni olan V-Z virüsü {herpesvirüs varicella ya da va-ricella zoster virüsü).
• Tükürük bezlerinde bulunan, mide ülseri, bağırsak iltihaplan, gözde damar-tabaka ve ağtabaka iltihaplan gibi çok çeşitli hastalıklara yol açabilen sitome-galovirüs (cytomegalovirus),
• Burkitt Ienfomu, arka burun boşluğu karsinomu, enfeksiyöz mononükleoz ve sarkoidoz gibi hastalıkların etkeni olan EB (Epstein-Barr) virüsü.
Herpesvirüs familyasının önemli bir özelliği, doğal konaklarından başka bir canlı türüne bulaştıklannda üreme hız-lannı büyük ölçüde artırmalarıdır. Bu nedenle doğal konağı insan olan uçuk virüsü insanda hafif enfeksiyonlara neden olurken, fare ve tavşanlarda ağır sinir sistemi hastalıklarına yol açar. Öte yandan doğal konağı olan maymunda belirsiz ya da hafif gidişli bir hastalığa neden olan B virüsünün insanlardaki etkisi hemen her zaman öldürücüdür.
UÇUK (HERPES SIMPLEX)
Genellikle deride yaygın, küçük ve iltihaplı kabarcıklarla ortaya çıkan uçuk ya da herpes simplex, bulunduğu yerler, yol açtığı belirtiler, görülme sıklığı, oluşum biçimi ve genetik bakımından çeşitlilik gösteren hastalıklann ortak adıdır.
İnsanda uçuk virüsünün iki tipi vardır: Üreme organlan dışındaki dokulara yerleşen 1. tip ve üreme organlanna yerleşen 2. tip.
1. tip insan vücuduna tükürük damlacıklarıyla ağızdan ya da göz ve deri yaralarından girer. 2. tip cinsel ilişkiyle bulaşır. Bulaşma ve çoğalma yeri üreme organlan olduğu için doğum sırasında dölyolundan geçen yenidoğana da bulaşabilir. Yenidoğanda uçuk enfeksiyonu genellikle bu yolla ortaya çıkar ve erken doğan bebeklerde ya da antikor düzeyi düşük annelerin çocuklarında Çok ağır bir hastalığa neden olur. Bulaşmanın anne kanında virüs bulunması sonucu etene (plasenta) yoluyla ya da dölütü saran zarların yırtılması sonucu dölyatağında gerçekleşerek anne karnındayken ortaya çıkması da olasıdır.
Olgulann büyük bir bölümünde birincil enfeksiyon belirti vermez. Bazen sinir sistemi, lenf düğümleri, deri ve iç organlar gibi çeşitli dokulara yerleşerek değişen şiddette, genel ya da yerel belirtilere neden olur. aj^
Birincil enfeksiyonu bazen ömür boyu sürebilen sessiz bir dönem izler. Bu donem dudak, göz ve üreme organı uçuklan gibi yerel belirtilerin ortaya çıkmasıyla kesintiye uğrayabilir. Bazı özgün durumlarda uçukların yinelemesi çok ağır klinik tablolara yol açabilir. Bazı olgularda görülen ensefalit (beyin iltihabı) önceden belirtisiz olarak geçirilmiş beyin” enfeksiyonunun yeniden alevlenmesinin bir sonucu olabilir.
Sessiz dönemden sonraki alevlenmeler hemen her zaman aym yerde ya da yakın bölgelerde ortaya çıkar. Bazı olgularda ise âdet dönemlenyle çakışan ya da mevsimlere bağh olarak ortaya çıkan uçuklar gibi belirli aralıklarla yineleyen bir gidiş görülür. Ama düzenli aralıklarla yinelenme, oldukça seyrek rastlanan bir durumdur.
Yinelemelerin birçok yerel ve genel nedeni olabilir. Bunlar ateş, yaralanmalar, aşın yorgunluk, zehirlenmeler, uzun süre güneş altında ya da soğukta kalma, ışın tedavisi, âdet görme, heyecan, trige-mİnus siniriyle ilintili cerrahi girişim, ruhsal tedavi, deride örselenme gibi büyük bir çeşitlilik gösterir. Özellikle ateşin etkisi iyi bilinmektedir. Zatürree (pnömoni) ve menenjit (beyin zan iltihabı) gibi ateşli hastalıklar sırasında yineleyen uçuklara da yaygın biçimde rastlanır. Buna karşılık tifo ve bruselloz (Malta humması) gibi bazı enfeksiyon-, larda uçuk oldukça seyrek ortaya çıkar.
BELİRTİLERİ
• Birincil enfeksiyon – Uçuk virüsünün birincil enfeksiyonu, olguların büyük bir bölümünde hemen hiç belirti vermez. Başlıca klinik biçimleri şunlardır:
Ağız-dişeti iltihabı . Birincil uçuk enfeksiyonunun en bilinen biçimidir. Hastalık genellikle çocukluk evresinde, 1-11 yaşlan arasında görülür. Erişkin evrede ender olarak ortaya çıkar. Çocuklar arasında küçük çapta salgınlara yol açabilir. Kuluçka dönemi, bütün birincil uçuk enfeksiyonlarında olduğu gibi 4-12 gün sürer. Olguların yarısında başlangıç sinsidir. Ağızda ağrılı belirtiler çocuğun genel durumu kötüleşmeden 2-3 gün önce ortaya çıkar. Hastalık birdenbire de başlayabilir.
Hastalık ağır bir gidiş gösterir. Ateş çok yükselebilir. İştahsızlık, ileri derecede halsizlik, huzursuzluk, hatta bazen taşkınlık ve menenjizm (baş ağrısı ve ense sertliğinden oluşan geçici belirti) görülebilir. Ağız mukozası genellikle kızarmıştır. Dudak, dişeti, yanak, sert damak, dil ve daha seyrek nbırak. da.^ tak mukozasında içi sıvı dolu küçük kabarcıklar (uçuk) oluşur. Kabarcıklar zamanla grimsi sarı plaklara dönüşür, kolayca parçalanıp küçük yaralara neden olur. Kabarcık ve yaraların bademciklerde, bademciklerin araşma yerleştiği damak-yutak, damak-dil kemerlerinde ve yumuşak damakta görülmesi oldukça ender bir durumdur. Kötü ağız kokusu ve aşın tükürük salgısıyla birlikte hasta duyumsadığı şiddetli ağndan ötürü hemen hiçbir şey yiyemez. Bazı olgularda ağız-dişeti iltihabına derinin değişik bölgelerinde beliren uçuk kabarcıkları eşlik eder. Hastalık iki hafta İçinde iyileşir. Dördüncü günden sonra ateş, altıncı günden sonra da ağn azalır; aynı dönemde beslenme de düzelmeye başlar. Yaraların kapanmasıyla deri ve mukozalan kaplayan epitel hücre örtüsünün yeniden oluşumu 8-10′uncu günlere doğru gerçekleşir. Ağız-dişeti iltihabı kötü beslenme, ağır hastalıklar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla tedavi sırasında ve kızamıkla birlikte görülmesi gibi koşullara bağlı olarak ağır bir gidiş gösterir. Bazen komşu dokulara sıçrayarak ya da kan yoluyla yayılarak birden çok iç organda iltihaplanmaya yol açabilir.
Göz belirtileri. Uçuk virüsü, gözkapaklanT kornea, gözakı, konjunktiva (gözün dış zan) ve uveada (önde İris ve kirpiksi cisim, arkada damartabakadan oluşan katman) çeşitli göz hastalıklan-na yol açabilir.
Kornea lezyonlan yüzeysel ya da derin olabilir. Konjunktiva enfeksiyondan geniş ölçüde etkilenebilir. Ama gözyaşı salgısı fazla değildir. Kulak önündeki lenf bezleri şiştir. Gözkapağı derisinde kabarcıklar oluşabilir. Tanı bakımından gözyaşı salgısının azlığı, ateşin yüksekliği ve başka bölgelerde de uçukların ortaya çıkması önemlidir. Gözdeki belirtiler 20 gün kadar sürdükten sonra genellikle iz bırakmadan bütünüyle iyileşir. Ama belirtilerin sık sık yineleme tehlikesi vardır.
Merkez sinir sistemi hastalıkları. Uçuk virüsü beyinde aseptik (bakteri kökenli olmayan) menenjit (beyin zan iltihabı) ve akut ensefalit (beyin iltihabı) olmak üzere başlıca iki hastalığa neden olur. Uçuk menenjiti tek başına görülebilir. Ama olguların yüzde 50’sini aşan bölümünde başta üreme organı uçuğu olmak üzere başka hastalıklarla bu virüsün varlığı daha büyük bir olasılıktır.
Eskiden ender ortaya çıktığı sanılan uçuk ensefalitinin, son yıllarda giderek yaygınlaştığı ve günümüzde tekil olgular arasında en sık karşılaşılan akut beyin iltihabı türü olduğu kabul edilmektedir. İstatistik verilere göre bütün akut ensefalitler içinde uçuk ensefalitinin payı yüzde 10-20 dolayındadır. Uçuk en-sefaliti yenidoğanlardan 80 yaşma kadar, her yaştaki kişilerde görülebilir. Ama daha çok erişkinler arasında yaygındır. Cinsiyete ya da mevsimlere göre ortaya çıkış sıklığında önemli bir farklılık yoktur. Yeryüzünün her yerinde görülebilir. Oluşum süreci aydınlatilama-mış birçok belirtiye neden olur. Genellikle hafif gidişli bir enfeksiyon olan uçuğun beyinde büyük bir doku yıkımına nasıl yol açabildiği henüz belirsizliğini korumaktadır. Enfeksiyonlu organlarda hangi koşulların ya da enfeksiyon etkeninin hangi özelliklerinin bu gelişmeden sorumlu olduğu da bilinmemektedir.
Klinik tablo, değişik biçimlerde bir araya gelen üç tip belirtiden oluşur: Genel enfeksiyon belirtileri; kafaiçi basıncın artmasına bağlı belirtiler; şakak ve/ ya da ahn-goz çevresi bölgesinde yerleşime bağlı belirtiler. Başlangıç genellikle anidir. Olguların yüzde 15′Hk bir bölümünde sinir sisteminden kaynaklanan belirtilerden önce akut solunum yetmezliği görülür. Ateş ancak hastalığın ileri evrelerinde yükselir. Genel ya da yerel havale nöbetleri oldukça erken başlar ve olgulann yüzde 65′inde görülür. Görülme sıklığı öbür virüs kökenli ensefalitle-re göre daha yüksektir. Olgulann yakla-Şik yansında, çoğu zaman başlangıç belirtileri olarak ağır ruhsal bozukluklar ortaya çıkar. Bunlar özellikle yakın geçmişe yönelik bellek kayıpları, garip davranışlar, kişilik değişiklikleri ve varsaru-lann öne çıktığı hastalıklardır. Tat ve/ya da koku varsanılannın ortaya çıkması tanı açısından oldukça önemlidir.
Tanıya ulaşmak çoğu zaman zordur. Bazı olgulara ensefalit ya da beyin-beyin zan iltihabı (meningo-ensefalit) genel tanısı kolayca konabilir. Ama uçuk belirtilerinin çok açık olduğu az sayıda olgu dışında tam için yeterli veri bulmak zordur. Olguların yüzde 50′yi aşan bölümünde ortaya çıkan belirtiler, tek yanlı şakak lobu ya da alm-göz çevresi tümörlerinin belirtilerine benzer. Beyin dokusunda kan oturması (hema-tom) ve beyin tümörleri ile aymcı tanı tedavi açısından çok önemlidir.
Uçuk ensefaliti ağır bir hastalıktır. Olguların yüzde 30′ unu aşan bölümü ölümle sonuçlanır. Ölümle sonuçlanmayan olgularda da çok karamsar bir tablo ortaya çıkar. Yaşayan hastaların yüzde 80′inde genellikle ağır ruhsal ve sinirsel bozukluklar kain-.
Öreme organı uçukları. Zührevi (cinsel ilişkiyle bulaşan) bir hastalıktır. Özellikle eşcinseller ve fahişeler arasında yaygındır.
Kadında bu uçuklar klitoris, küçük ve büyük dudaklar, dölyolu, dölyatağı boynu, apışarası (perine) ve genel olarak dış üreme organı kıvrımlarında ortaya çıkar. Dış üreme organları ve dölyo-lundaki iltihaplanma oldukça yaygındır. Bu iltihaplı ve ödemli bölgede kabarcıklar tek tek ya da küçük gruplar halinde kümelenirken dudaklarda da sızıntı görülür. Daha sık karşılaşılan dölyatağı boynu iltihabının ise belirtileri açık olmadığından tanınması güçtür.
Erkekte üreme organı uçuğu kamış t başında, sünnet derisinde ve daha az olarak da erbezi torbasında ortaya çıkar, Aynca uçuğa bağlı olarak siyek iltihabı görülebilir. Hem erkek, hem de kadınlarda anüs çevresi, anüs ve anüs kanalında beliren uçuğun, ağrıya, salgı artışına ve yalancı dışkılama gereksinimi (tenesmus) duyulmasına yol açtığı görülür. Erkekte anüs bölgesi uçuğu daha çok eşcinsel ilişkilere bağlıdır. Üreme organı uçukları çocuklarda da görülür. Büyük olasılıkla virüsün kirli eller yoluyla ağza alınması ve sindirim kanalı aracılığıyla yayılmasından kaynaklanır.
Kadınlardaki üreme organı uçukları [doğum kanalından geçiş sırasında yeni-[doğana da bulaşma olasılığı taşıdığm-[dan ayn bir önem taşır. Annede belirti [vermeyen bir enfeksiyonun bile yenido-|ana kolayca geçebileceği unutulmama-ıdır. Üreme bölgesi uçuklarının belirti-[leri ile frengi belirtilerinin hem birbiri-[ne karışma hem de birlikte görülme ola-İ siliği yüksek olduğundan, bu tür uçuk kuşkusu duyulan her hastaya frengi ve f aynca HIV testleri de uygulanmalıdır.
Yineleyen enfeksiyonlar – Klinik açı-Idan uçuğun yinelemesi hemen her zaman aynı bölgede ortaya çıkar ve yalnızca yerel belirtilere neden olur. Deri ya da mukozanın her yerindeki uçuklar yineleyebilir. Ama yineleme en çok dudak, göz ve üreme organı uçuklarında görülür.
Dudak uçuğu kızarmış bir bölgede içi sıvı dolu kabarcıkların belirmesiyle ortaya çıkar. Kabarcıklar ince duvarlıdır. İçlerindeki sıvı önce saydamdır, daha sonra bulanıklaşır. Kabarcıklar belirmeden önce dudaklarda sıcaklık artışı, gerginlik ve yanma duyumları algılanır. Uçuğun gelişimi bir haftadan kısa bir sürede tamamlanır. Daha sonra kabarcıklar patlar ve geride iz bırakmadan iyileşir.
Aynı süreç çene, kulak, yüz, parmak ve öbür deri yüzeylerinde de görülebilir. Uçuğun özgül bir yinelenme biçimi de trigeminus nevraljisine bağlı olarak ortaya çıkar.
Trigeminus sinirinin tedavi amacıyla kesilmesi olguların yüzde 25-90′ında uçuk döküntülerine yol açar. Ameliyat edilen yanda beliren kabartılar trigeminus siniriyle bağlantılı deri bölgesine yayılır.
Sık karşılaşılan yineleyici uçuk ke-ratiti de (kornea iltihabı) ağır bir hastalıktır. Yinelemeler sonunda ağır bozukluklara ve belirgin görme kayıplarına neden olduğundan genel sağlık açısından da önemli bir sorun oluşturur.
Üreme organı uçukları çok sık yineler. Yinelemeler genellikle âdet dönemlerinde, cinsel birleşmelerin ardından, özellikle de bunaltı ve heyecan durumlarında ortaya çıkar. Genellikle birincil enfeksiyondan daha hafif ve daha sınırlı lezyonlara yol açarlar.
Bazı ağır birincil uçuk enfeksiyonu olgularında sıvı kaybını karşılama, plazma ya da kan nakli, yüksek immünglo-bülin dozları ile şok durumunu ortadan kaldırarak enfeksiyona karşı savunmayı güçlendirecek tedavi gereklidir.
Kortizon türevi ilaçlar kullanılmaz. Antibiyotikler ise yararsızdır. Yerel tedavi olarak, ağız-dişeîi iltihaplarında metilen mavisinin yüzde l’lik sulu çözeltileri kullanılabilir. Son dönemlerde bazı virüs öldürücü ilaçlar, özellikle menenjit olgularında olumlu sonuçlar sağlamaktadır.
Birincil enfeksiyondan korunmak için çocukların normal temizlik koşullarına uyması yeterlidir. Yalnızca üreme organları uçuklu annelerin bebekleri için özel bakım gerekir.
Suçiçeği ve zona, herpesvirus varicella, virüs varicella-zntfer ya da V-Z virüsü adlarıyla tanınan aynı tür virüsün neden olduğu iki farklı hastalıktır.
Suçiçeği bulaşıcı bir çocuk hastalığıdır. Yüksek ateş ve ağrılı olmayan sıvı dolu kabarcıklar biçiminde döküntülerle ortaya çıkar. Virüsün ilk kez vücuda girmesiyle oluşan, yani koruyucu antikorların bulunmadığı tipik bir dış kaynaklı enfeksiyon olarak kabul edilir.
Zona ise klinik belirtileri oldukça farklı bir hastalıktır. Genellikle erişkinlerde, sık sık da yas.li kişilerde görülür. Bir gangliyonla (sinir düğümü) bağlantılı deri alanına yerleşmiş ağrılı ve kızarık kabartılar biçiminde döküntülerle ortaya çıkar. Genellikle vücuda yerleşerek sessiz biçimde varlığını sürdüren ve bulaşıcı olmayan V-Z virüsünün yeniden etkinlik kazanmasının bir sonucudur. Ama vücut dışından kaynaklanan enfeksiyon olguları da vardır. Bu hastalar daha önce virüsle karşılaşmış, bir ölçüde bağışıklığı olan kişilerdir.Zona özellikle ağır hastalıklar ya da belirli bazı tedavilerle bağlantılı olarak görülür. Zonaya eşlik eden başlıca genel hastalıklar tümör oluşumu ve kötü gidişli kan hastalıklarıdır. Kan hastalıklarıyla ilgili olarak, kronik lenfositik lösemi, len-fogranülom (Hodgkin hastalığı) ve öbür kötü huylu lenf tümörleri sayılabilir.
BELİRTİLERİ
Zona hastalığının yol açtığı ağrılar çoğu zaman derideki belirtilerden önce ortaya çıkar.
Ağrı süreklidir. Geceleri kendiliğinden alevlenir. Çeşitli uyaranlar da ağrının şiddetini artırır. Ağrıya yüzeysel duyu bozuklukları eşlik eder. Bu bozukluklar belirli bir alanda duyu yitimi ya da aşın duyarlılık biçiminde ortaya çıkar. Bazı olgularda döküntülerin en şiddetli olduğu dönemde ateş yükselir. Döküntüler kırmızımsı mor ya da koyu kırmızı ve hafif kabarık* alanlar oluşturur. Değişik büyüklükte olan ve bazen birleşme eğilimi gösteren bu kızarık alanlarda içi sıvı dolu kabarcık kümeleri belirir. Kabarcık kümelerinin birlikte gelişmesine karşılık, kızarık alanlar değişik zamanlarda ortaya çıkar. Bir kabarcık kümesi belirirken başka bir küme bütünüyle gelişmiş olabilir. Kabarcık-lardaki sıvı ilk günlerde saydamdır; daha sonra bulanıklasın Bu aşamalardan sonra yumuşayan kabartılar koyu renkli kabuk bağlar. Bunlar da yerlerini bazen duyu yitimine uğramış, koyu bir renkle çevrili, küçük ve beyazımsı nedbe dokusuna bırakır. Her kabarcık kümesinin gelişimi 8-10 günde tamamlanır. Ama kızartılı dönem 2-4 hafta kadar sürer. Kabartı kümelerinin sayısı değişkendir. Hafif durumlarda etkilenen sinirle bağlantılı deri bölgesine dağılmış 6-8 kabarcık kümesi görülür. Ağır durumlarda kümeler birleşerek geniş bir alan oluşturur. Ağrı döküntülü dönem boyunca sürer; özellikle yaşlı ve vücut direnci zayıflamış kişilerde kabuklar düştükten sonra da bir süre daha devam eder (zona sonrası nevraljiler).
Zona genellikle bağışıklık yaratarak iyileşir. Az rastlanmakla birlikte yinelediği de görülmektedir. Bir duyu sinirinin kökünü etkileyen bu hastalık en çok omurilik sinirleriyle bağlantılı bölgelere yayılır. Olguların yüzde 65-70′inde göğüs-karm bölgesi zonası ortaya çıkar.
Hastalığın başlıca belirtisi ve sonucu deride görülen kabartılarla birlikte şiddetli ağrıdır. Ama zona seyrek de olsa bazı ikincil hastalıklara neden olur. Örneğin içi su dolu kabarcıklar yeni enfeksiyon odaklarına dönüşebilir. Ayrıca zonanın etkilediği iç organlara göre değişen belirtiler görülür. Bunlar arasında gastrit krizlerini izleyen melena (makattan siyah kan gelmesi), kalp ağrıları, böbrek koüğİ tipinde ağrılar ve idrar yapma güçlüğü sayılabilir. En ağır komplikasyonlar hastalığın sinir sistemi dokularına yayılmasıyla ortaya çıkar. Özellikle reflekslerin zayıflaması ya da bütünüyle devre dışı kalması ve elektrik tepkilerinde bozulmayla birlikte ortaya çıkan çevrel sinirlerde felç tehlikesi söz konusudur. Felç, olguların büyük bölümünde döküntülerden birkaç gün sonra başlar. Bazen döküntülerden önce de görülebilir. Genellikle zona felçleri geçicidir ve birkaç haftada geriler. Ama bazı olgularda kalıcıdır ve kas dokusunda çocuk felcindekine benzer gerilemeye (atrofi) neden olur.
Hastalık bu komplikasyonlardan çok daha yaygın olarak bazı olumsuz gelişmelere yol açarak iyileşir. Bunların en önemlisi uzun sürebilen ve gang-liyon (sinir düğümü) ya da sinir gövdelerindeki iltihaplı lezyonlardan kalan nedbeye bağlı zona sonrası nevraljidir. Oldukça sık görülen bir başka gelişme ise deri ve türevlerinde doku gerilemesi, saç dökülmesi, tırnak bozuklukları, ayrıca daha derin vücut yapılarından kemik ve eklemlerdeki zona sonrası doku gelişim bozukluklarıdır.
Zona kendiliğinden 2-3 haftada iyileşir. Ama geride sinir iltihabı, pareste-zi (karıncalanma, yanma) ve duyu yitimi gibi olumsuzluklar bırakmasını bir Ölçüde Önleyecek bazı tedaviler uygulanabilir. Bunlar temel olarak belirtilere yöneliktir. Örneğin Bj-B12 vitaminleri başta olmak üzere B vitaminleriyle birlikte ağrı kesiciler alınabilir. Zonaya bakteri kökenli bir enfeksiyonun eklenme olasılığı ortaya çıkarsa yerel ya da genel bir antibiyotik tedavisi yararlıdır.
Kortizon türevi ilaçlar çok sınırlı durumlarda kullanılabilir. Hastalığın ortaya çıktığı ilk saatlerde, hekim gözetimi altında birkaç günlük uygulama söz konusu olabilir. Yararlı tedavi yöntemlerinden biri, hastalanan sinir köklerinin röntgenle ışınlanmasıdır. Zonanın yerel tedavisi daha Önce değinildiği gibi yalnız belirtilere yöneliktir. İltihaplanmaları denetim altına alabilmek için antiseptik eriyikler ya da pomatlar kullanılmalıdır.