BAĞIRSAK ASALAĞI HASTALIKLARI

BAĞIRSAK ASALAĞI HASTALIKLARI

Bağırsak asalağı hastalıkları tıp di-ide daha çok parazitoz adıyla tanınır, Bu hastalıklara yol açan asalaklar ge­nellikle dışkı-ağız bulaşma yolunu, ba­zen de dışkı-deri bulaşma yolunu izler. Tenya gibi bazıları ise yumurta evresin­de insan dışkısıyla atılır, yaşam çevri­minin bir bölümünü arakonaklarda ge-Çİrir ve bu arakonaklann yenmesiyle yeniden insanlara bulaşır.

Dışkı-ağız yolunu izleyen bakteri ve virüs kökenli hastalıklar gibi bağırsak asalağı hastalıkları da Türkiye’de çok yaygındır. Yapılan taramalar, özellikle sosyoekonomik açıdan geri kalmış böl­gelerde bulunan ilkokul çağındaki ço­cukların yüzde 95′ini aşan bölümünün bu asalakları taşıdığını göstermektedir. Tür­kiye’nin hemen her yerinde askaris ve kılkurduna rastlanır. Ama İstanbul çevre­sinde giardia, Karadeniz Bölgesi’nde kancalıkurt, Güneydoğu Anadolu Bölge­si’nde amip, tenya ve şistozoma kökenli hastalık olguları daha sık görülür.

ASKARİS

Askaris silindir biçiminde, uçları ince, kahverengimsi san renkli, 25-35 cm uzunluğunda bir solucandır. İpliksolu-canları (Nematoda) grubunun Ascaris cinsinde sınıflandırılır. Ayrı eşeylidir. Yani erkek ve dişi üreme organları ayrı bireylerde bulunur. Dışkıyla atılan yu­murtalar toprakta bir yıl canlı kalabilir. Yumurta içindeki embriyon uygun çev­re koşullan altında üç haftada yeterli ol­gunluğa erişir. Bu yumurtalar suyla, yı­kanmadan çiğ yenen sebzelerle ya da topraktan ellere bulaşması ve elden ağ­za geçmesiyle sindirim sistemine girer. Onikiparmakbağırsağmda açılan yu­murtalardan çıkan larvalar bağırsak du­varım geçerek kana kanşır, dolaşım yoluyla karaciğere, kalbe, sonra da akci­ğere gelir. Hava keseciklerinde birkaç gün daha büyümesini sürdüren asalak, kılcal damarlardan hava boşluğuna ge­çer, soluk borusundan yukan çıkar ve yutularak yeniden bağırsaklara döner. İki ay içinde gelişimini tamamlayan so­lucan bağırsakta erişkin biçimini alır.

Bağırsaktaki etkileri asalağın sayısı­na bağlıdır. Bazen hiç belirti görülmez. Tipik belirtiler iştahsızlık, karın ağrısı, zaman zaman ishal, burunda kaşıntı, diş gıcırdatma ve uyurken salya akıtmadır. Bazen asalağın kendisi anüsten çıkabi­lir, safra yollarına ya da apandise yerle­şebilir. Bazen de birçoğu bir araya gelip yumak oluşturarak bağırsak tıkanması­na yol açar. Hastalık tanısı dışkıda asa­lak yumurtalarının görülmesiyle konur.

KILKURDU

Özellikle körbağırsağa yerleşen bu asa­lak çocuklarda daha sık görülür. 4-10 cm uzunluğunda-ve beyaz renklidir. As­karis gibi ayn eşeylidir. Oksiyür olarak da bilinen bu asalak yuvarlaksolucanlar (Ascheîminthes) grubunda yer alır. Bi­limsel adı Oxyuris vermicularis’ûr. Döl­lenmiş dişi gece olunca anüs dışına çı­karak anüs çevresine yumurtlar ve ölür. Bu yumurtalar 6 saatte insan için bula­şıcı hale gelir. Ağız yoluyla alman bula­şıcı yumurtalar bağırsakta açılır ve lar­valar erişkin biçimlerini alıp körbağır­sağa yerleşir. En Önemli belirti anüs ve çevresinde geceleri artan kaşıntıdır. Ay­rıca iştahsızlık, kilo kaybı, kann ağrısı ve ishal görülür. Kadınlarda üreme or­ganı rahatsızlıklan ortaya çıkabilir. Ta­nı anüs çevresinde kümelenen yumurta-lann görülmesine dayanır.

KANCALIKURT

Adını ön bölümünün kanca biçiminde kıvrık olmasından alır. Yuvarlak, pem­bemsi boz renkli, yaklaşık 1 cm uzunluğunda bir solucandır. Askaris gibi iplik-solucanlan grubunda yer alır. Benzer özellikler gösteren Ancylostoma duode-nale ve Necator americanus türleri var­dır. Bunlardan ilki Türkiye’de daha yay­gın biçimde görülür. Kancalıkurtlar da ayrı eşeylidir. Ağızlarında bulunan çen­gel biçimindeki dişsi yapılarla inceba-ğırsak mukozasına yapışır, 5-10 yıl can­lı kalabilirler. Erkek ve dişi burada çift-leşir. Döllenmiş yumurtalar dışkıyla atı­lır. Yumurtalar 20°C-30°C sıcaklığın bulunduğu çürüntülü topraklarda 2 gün­de gelişir ve serbest yaşayan larvalar or­taya çıkar. Toprakta aylarca canlı kala­bilen larvalar insan vücuduna deri ve mukozaları delerek girer. Giriş yolu ço­ğu kez ayak parmakları arasındaki deri­dir. Kan dolaşımıyla akciğerlere, bura­dan da soluk borusu, yutak ve yemek borusu yoluyla mide ve bağırsağa ge­çer, iki ayda erişkin biçimlerini alırlar. Deriyi delerken şiddetli kaşıntılara ve alerjik tepkilere, akciğerlerden geçer­ken öksürük ve kanlı balgama yol aça­bilirler. İncebağırsakta dişsi yapılarıyla mukozayı kanatarak beslenirler. Tek asalak günde 0,15 cm3 kan kaybına ne-. den olabilir. Bu hastalarda bitkinlik ve kalp yetmezliği, çocuklarda gelişme bo­zuklukları görülebilir. Dışkıda asalak yumurtalarının görülmesiyle tanı konur.

TENYA

Halk arasında “şerit” adıyla da tanınan sığır tenyası (Taenia saginatd) Türki­ye’de en sık rastlanan tenya türüdür. Yassısolucanlar (Platyhelminthes) gru­bunda yer alan bu asalağın yakın akra­bası olan domuz tenyası (T. solium) ise domuz eti yenmesine karşı dinsel bir engel bulunmayan Hmstiyan Batı ülke­lerinde daha sık görülür. Her iki asalak da insan bağırsağına yerleşerek aynı hastalığa yol açar.

Sığır tenyasının 2 mm çapmda olan baş bölümünde 4 vantuz vardır. Birkaç milimetre uzunluğunda olan boyundan gövdeyi oluşturan şeritler gelişir. Bölüt ya da proglotit adlanyla da tanınan bu art arda dizili şeritlerin her biri hem er­kek hem de dişi üreme organlannı içe­ren üreme birimleridir. Eşeysel gelişim tamamlanınca, şeridin dişi üreme orga­nınca üretilen yumurtalar hemen erkek eşey hücreleri tarafından döllenir. Bu asalakların ortalama uzunluğu yaklaşık 3 m’dir. Ama sığır tenyası 12 m’ye ula­şabilir. Tenyaların ağzı ve sindirim sis­temi yoktur. Besinleri dış yüzeylerin­den emilme yoluyla alırlar. 18 yıl süre­bilen yaşamları boyunca milyonlarca yumurta üretirler. Yumurtayla dolu şe­ritler her gün dışkıyla atılır. Bunların parçalanmasıyla serbest kalan embri-yonlu yumurtalar dış ortamda 2 ay ka­dar yaşayabilir. Tenya yumurtalarının bulaştığı besinleri yiyen ya da sulan içen sığırların bağırsaklanrîda onkosfer denen embriyonlar yumurtadan çıkarak bağırsak duvarına yapışır. Daha sonra bağırsak duvarından kana geçer ve do­laşım yoluyla ulaştıkları kasdokusuuda başlıkeseciğe dönüşürler. Başlıkesecik erişkin evredeki asalağın baş ve boynu­na denk düşen ön bülümünün sıvı dolu bir keseye gömülmüş biçimidir. Yenen sığır etiyle insanların sindirim sistemi­ne giren bu kesedeki asalak eldiven gi­bi ters yüz olarak dışarı çıkar ve bağır­sağa yapışır. Boyun bölümünden oluş­maya başlayan şeritler üç ayda yumur­tayla dolarak gövdeden kopmaya baş­lar.

Tenya insanda açık bir belirti ver­meden bulunabilir. Hafif karnı ağrıları, birbirini İzleyen ishal ve kabızlık görü­lebilir. Özellikle çocuklarda sindirim bozukluğu, bulantı, kusma, asalağın alı­nan besinlere ortak olması sonucu yor­gunluk ve zayıflama gibi belirtiler orta­ya çıkar. Öbür belirtiler arasında baş ağ­rısı, uykusuzluk, terleme ve baş dönme­si sayılabilir. Dışkıda şeritlerin görül­mesiyle ve ender olarak da parçalanmış şeritlerden çıkan yumurtaların mikros­kop altında saptanmasıyla tam konur.

GİARDIA

Giardialar kamçılı tekhücreliler grubu­nun aynı adlı cinsinde sınıflandırılan bağırsak asalaklarıdır. Kamçılı ve kist oluşturmuş biçimleri vardır. Ancak mikroskop altında görülebilirler. Oniki-parmakbağırsağındaki epitel hücreleri­ne tutunur, ikiye bölünerek çoğalırlar. Kamçılı biçimde bağırsak içeriğine ka­nsan giardialar kist biçimine dönüşerek dışkıyla atılır. Sindirim yoluyla alınan kistler onikiparmakbağırsağmda açılır ve gene bölünerek çoğalmaya başlar. Bulaşma genellikle içilen sularla gerçekleşir. Giardialar bağırsakta aşın üre­yerek yağ ve yağda eriyen vitaminlerin emilimini azaltır. Özellikle çocuklarda ishal, yağlı ve mukuslu dışkı, karın ağ-nsı, iştahsızlık, halsizlik ve kilo kaybı görülebilir. Tam dışkı örneklerinin mik­roskop allında incelenip giardia kistleri­nin görülmesiyle konur. Kamçılı biçim­lerine daha çok sulu dışkıda rastlanır.

AMİP

Amip de tekhücreli bir bağırsak asala­ğıdır. Sitoplazma uzantılan olan yalan-cıayaklan sayesinde hareket edebilen ya da kistle sanlı iki biçimi vardır. Amipler geniş bir grup oluşturur. Ama içlerinden yalnız Entamoeba histolytica adlı türün insan bağırsağında hastalığa yol açtığı bilinmektedir. Bu amip insa­na, kist biçiminde ağızdan alınmasıyla bulaşır. İkiye bölünerek çoğalır. Hiçbir belirti vermeyebilir. Ama bazen akut amipli dizanteriye kadar varan ağır has­talıklara neden olur. Kalınbağırsak du-vannda mukozanın epitel hücreleri ara­şma yalancıayaklannı sokarak bu hüc­relerin yıkıma uğramasına ve ülserler oluşmasına yol açar. Kan dolaşımı yo­luyla başta karaciğer olmak üzere çeşit­li organlarda apseler oluşturabilir. Şid­detli kann ağnsı ve kanlı ishal, verdiği tipik belirtilerdir. Tam dışkıda amiple­rin saptanmasıyla konur.

KORUNMA

Günümüzde bağırsak asalağı hastalıkla­rının tedavi edilmesi bir sorun olmaktan çıkmıştır. Bu hastalık etkenleri geliştiri­len ilaçlarla insan vücudunda kesin bir­cimde yok edilebilmektedir. Asıl sorun bağırsak asalağı hastalıklanndan korun­maktır. Çünkü birçok hastalık olgusu uzun süre belirti vermez. Belirtiler orta­ya çıkana değin binlerce ya da milyon­larca üreyerek çevreye dağılan asalağın bulaşma olasılığı yükselir. Sorunun kök­ten çözümünde insan dışkısının kanali­zasyon ve antma sistemlerinden geçiri­lerek dış ortama bırakılması, kırsal ke­simde insan dışkısının gübre amacıyla kullanılmaması ve bireysel temizlik alış­kanlıklarının bütün toplumca benimsen­mesi büyük önem taşımaktadır.