ARTROZ

ARTROZ

Artroz, bir ya da birden çok eklemde görülen ve eklemi saran kıkırdakdoku-sunda özgün doku yıkımı yapan kronik bir hastalıktır. Hastalık, eklemdeki ke­miklere de zarar verir. Artroz kısaca ek­lem yıpranması ya da yaşlanması olarak tanımlanabilir. İleri yaşlarda görülen bu doğal artrozdan başka, eklemle ilgili ye­rel ya da sistemik hastalıklar sırasında görülen erken yaş artrozu da vardır.

Artroz doku yıkımı yapan bir hastalıktır. Biçim bozucu artrit (artritis de-formans) ile hiçbir ilgisi yoktur. Artritis deformans ya da öbür adıyla kronik bi­rincil poliartrit, tüm eklemleri ve eklem boşluğundaki dokuları tutan bir hasta­lıktır. Akut artrit de artrozdan ayrılma­lıdır. Akut artrit, mikrobik etkenlerle oluşan eklem iltihabıdır. Eklem roma­tizması ise gençlerde sık görülen ve bo­ğaz enfeksiyonlarına yol açan beta-hemolitik streptokokların toksinlerine karşı, eklem dokusunun verdiği iltihabı yanıttır.

İleri yaşların tipik hastalığı olarak ka­bul edilen artroz, gelişmiş ülkelerde ve 40 yaş sonrasında yaygındır. Kadınlarda daha sık görülür. Öncelikle, omurga (özellikle bel ve boyun bölgeleri), kalça, diz, ayak, başparmak elbileği-eltarağı ek­lemi (başparmağın kökündeki eklem) gi­bi çok işleyen, hareketli ve/ya da vücut ağırlığını taşıyan eklemlerde ortaya çıkar.

NEDENLERİ

Artrozlar birincil ya da eklemin meka­nik (harekete bağlı) işlevlerini bozan et­kenlere bağlı olarak ikincil olabilirler. Birincil artroz nedenleri genel özellikler taşır.

Yaşlanma ve eklemin sürekli hare­keti, eklem kıkırdağının aşınmasına, es­nekliğini ve kayganlığını yitirmesine yol açar. Eklem kıkırdağı gittikçe daha az beslenir ve parçalanmaya başlar. Kı­kırdağın yaşlanmasıyla birlikte artrozun anatomik ve radyolojik bulguları da za­manla belirginleşerek 40-50 yaş sonra­sında eklemlere bütünüyle yerleşir. Art­roz gelişiminde yaşlanma dışında şiş­manlık da etkilidir. Şişman kişilerde ek­lemlere fazla yük binmesi ve kolesterol fazlalığı gibi metabolizma bozuklukluk-lan artroz gelişimini kolaylaştırır. Art­rozun başka genel nedenleri arasında hormonal bozukluklar (yumurtalık ve tiroit bezlerinin hastalıkları), karaciğer ve böbrek hastalıkları, krpnik çevresel damar yetmezliği (varis) sayılabilir. Menopoz artroz sürecini hızlandırır ve hastalığın gidişini kötüleştirir. Artrozda kalıtsal etkenlerin de rolü olduğu göste­rilmiştir.

Eklem yüzeyinin tümünün ya da bir bölümünün aşırı ve doğal olmayan yük altında kalması kaçınılmaz bir şekilde artroza yol açar. Eklemin normal işle­vini bozan yerel etkenler sonucunda gelişen bu artrozlara ikincil artroz de­nir. En tipik örneği doğumsal kalça çı­kığı olgularında görülen kalça artrozudur. Doğumsal çıkığa bağlı olarak ek­lem başlıklarında gelişen biçim bozuk­luğu (deformasyon), mekanik uyuşum-suzluk yaratır. Böylece ekleme sürekli olarak ek yük yansıması da artroza yol açar. Yanlış kaynamış kemik kırıkları, dışa ya da içe dönük diz çarpıklıkları, kamburluk (kifoz), omurganın “S” bi­çimindeki eğrilikleri (skolyoz) gibi ek­lemlerde dengesiz yüklenmeye yol açan durumlar da küçük yaşlarda art­roz gelişimine neden olur.

Eklem kıkırdağım etkileyerek yıkı­mına yol açan hastalıklar; ikincil artroz nedenidir. Bunlar arasında eklem kırık ve çıkıkları, akut artritler, sık eklem içi kanamalar (hemofili), eklemde ürik asit birikmesi (gut) sayılabilir.

YAPISAL ANATOMİK DEĞİŞİKLİKLER

Eklemlerde artroz değişiklikleri tam olarak nasıl gelişir?

Daha önce de belirtildiği gibi ilk de­ğişiklikler eklemi saran kıkırdak kılıfın­da görülür. Kıkırdak kılıfı pütürlü, ku­ru, mat bir durum alarak esnekliğini yi­tirir. Daha sonra da ufalanarak, bazen de yok olarak altındaki kemiği örtüsüz bırakır. Kıkırdağın bu şekilde ülserleş-mesi, kemiğin yoğunlaşmasına, bütün­leşmesine ve mermer gibi pürüzsüz-leşmesine (fildişi kemiği) neden olur. Yoğunlaşan kemik bölgelerinin iç kıs­mında, kan damarlarınca beslenmeyen, ölü ve bağdokusu bakımından zengin kistik boşluklar gelişir. Kıkırdak kılıfı­nın bittiği eklem ucu çevresindeki ke­mik dokusu artışı çok yavaş gerçekleşir ve sonunda “osteofit” ya da “gaga” adı verilen kemik çıkıntıları oluşur. Eklem çevresindeki sinovyal kapsüller bu yı­kım sürecine sınırlı bir şekilde katılır­lar. Kan damarlarının genişlemesine bağlı olarak şişerler ve zamanla eklem yüzeyine yapışarak eklem hareketlerini kısıtlarlar. Bu süreçte iltihap bulguları­na hiçbir zaman rastlanmaz. BELİRTİLERİ

Artroz belirtileri yalnız hastalığa yakala­nan eklemle sınırlıdır. Bu hastalarda ge­nel durumla ilgili yakınmalara rastlan­maz. Başlıca belirtiler ağrı ve eklem ha­reketlerinin sınırlanmasıdır. Ağrı tipik­tir: Eklem hareket halinde iken ya da yüklenme olduğunda beliren ağrı, din­lenmeyle kaybolur ya da şiddeti belirgin ölçüde azalır. Eklem hareketlerinin ye­niden başladığı sabah saatlerinde şiddeti artan ağrı, eklemlerin ısınmasıyla yavaş yavaş azalır. Hareket kısıtlılığı mekanik bir nedenle meydana gelir: İki kemiğin birleştiği eklem yüzeyi düzgün, pürüz­süz ve kaygan olacağına pütürlü, çentik­li ve bozulmuştur. Kasların kasılması ve kapsülün kalınlaşması her iki eklem başlığım sıkıştırarak eklem hareketlerini sınırlar. Artroza bağlı bu bozukluklar kroniktir. Bazen göreli iyileşme dönem­leri yanında darbe, fiziksel zorlanma, soğuk kas zayıflaması ve şişmanlama gibi etkenlerle yakınmaların arttığı dö­nemler de görülür. Artroz oldukça yavaş gelişir ve gittikçe kötüleşerek ilerler.

Hekime başvurmayı gerektiren ilk eklem yakınmaları artrozun başlama­sından yıllar sonra ortaya çıkar.

TEDAVİ

Bu bölümde artroz tedavisinin genel il­keleri incelenecek, hastalığın sık olarak yerleştiği eklemlere değinilirken tedavi­nin ayrıntıları da açıklanacaktır. Artro­zun temelinde yatan kemik ve kıkırdak yıkımını onaracak hiçbir ilaç ya da fi­ziksel önlem yoktur. Tedavilerle Artroz gelişimi ancak çeşitli tıbbi ve fiziksel

Javi yöntemleriyle yavaşlatılabilir ya da bazı durumlarda yıkıma neden olan lezyona bağlı yalanmalar uzun bir süre hafifletilebilir. Bu bilgi ışığında artroz tedavisinin üç biçimde uygulanabilece­ğini belirtelim: Koruyucu, tıbbi (genel ya da yerel) ve cerrahi tedavi.

Artrozun önlenmesi, yaşlanmanın yol açtığı kaçınılmaz eklem yıkımını geciktirmeyi sağlayan tüm kişisel ön­lemleri kapsar. Aşırı kilo almaktan ka­çınmak, düzenli spor yapmak (yürü­mek, bisiklete binmek, yüzmek vb), kanda ürik asit, şeker ve kolesterol de­ğerlerini ölçtürerek artrozu hazırlayıcı hastalıkların erken tanı ve tedavisini sağlamak, dengeli beslenerek et çeşitle­ri, tatlılar, alkol vb yiyecek ve içecek­lerde aşırıya kaçmamak gerekir. Eklem ve iskelet yapısının doğumsal, nedeni bilinmeyen (idiyopatik) ya da tam teda­vi edilmemiş darbeye bağlı bozuklukla­rını önlemek için erken cerrahi ve orto­pedik tedaviler uygulanır.

Artrozun tıbbi tedavisi sistemik ya da yerel olabilir. Sistemik tedavide art­rozu ağırlaştıran hormonal bozukluklar, şeker hastalığı ve şişmanlık gibi hasta­lıklar tedavi edilir. Yerel tedavide ise, ağrının başlıca sorumlusu olan yumu­şak eklem dokularının örselenmesi azal­tılmaya çalışılır. Ayrıca iskelet sistemi­nin kan ve kalsiyum gereksinimleri ye­terli düzeyde karşılanır, hastalıklı ekle­min hareket yeteneği elden geldiğince korunmaya çalışılır. Cerrahi tedavi, art­roz yakınmalarına yol açan bozuklukla­rı önemli ölçüde düzelterek en başarılı ve uzun erimli sonuçların alınmasını sağlar. Hasta ekleme ve hastanın yaşma göre değişen bir dizi cerrahi yöntem uy­gulanabilir. Cerrahi yöntemlerin başlı-calan eklemi oluşturan kemikler arasın­daki bağlantıyı yeniden düzenleyen os-teotomi (ameliyatla kemiğin bir parçası­nın çıkarılması ya da kemik eklenmesi), yıkıma uğramış eklem başlıklarının bir bölümünün ya da bütününün protez (ya­pay kemik uçları) ile değiştirilmesidir. yun omurlarında sık görülür. İki tür omurga artrozu vardır: Disk artrozu ve interapofizer artroz. Disk artrozunda omurlar arasındaki disk (yastık) esnek­liğini yitirerek kemikler arasında ezilir. İnterapofizer artrozda ise hastalık omurların arka kısımlarını birleştiren küçük eklemlere yerleşmiştir ve omur­ga hareketleri sınırlanır. Bilindiği gibi omurlar arasında kıkırdak yapısında diskler bulunur. Bu diskler esnek ve kaygan olmalarıyla kemikler arasındaki sürtünmeyi en aza indirerek omurga ha­reketlerini gerçekleştirirler. Disk, artro­zun yıkıma uğrattığı ilk, hatta tek ek­lem yapısıdır. Omurga artrozunun öteki özellikleri hep bu başlangıç lezyonunun sonuçlandır. Disk yumuşar, bütünlüğü­nü yitirir, ufalanmaya başlar, incelir ve sonunda omurlar arasında ezilir.

İncelmenin, disk yüzeyinde eşit ol­maması sonucunda üstteki disk, alttaki hastalıklı diskin incelen bölgelerine doğru kaymaya başlar. Bir yandan da ezilen disk omurlann dışına kayar. Omurları birbirine tutturan bağlar, diski bütünüyle hapseder. Böylece iyice geri­len disk, kemiğin en dış yüzünü ve omurga periostunu (kemik dış zarı) tah­riş eder. Kemik, sürekli etkisinde kaldı­ğı tahriş edici uyaranlara “osteofit” ya da “gaga” adı verilen kemik çıkıntılan oluşturarak yanıt verir.

Kemik dokusundaki artış bazı ileri olgularda birkaç omurun birbiriyle kay­naşmasına neden olabilir. Kaynaşan omurlar arasındaki eklemler ve dolayı­sıyla hareketlilik sınırlanmış olur.

Omurga artrozunda, ağn ve omurga sertliğine ek olarak omurga kanalından geçen sinirsel yapılann zedelenmesine bağlı belirtiler de görülebilir. Omurga içinde omurilik yer alır. Omuriliğin ha­reket ve duyu sinirleri (motor ve sensor-yal sinirler) vücudun her yanına yayılır. Sinirler gidecekleri yere ulaşmak için mutlaka omurga içinden geçmek zorun­dadır. Bu geçiş, yapılarında birçok delik bulunan omurlann art arda sıralanarak oluşturduğu kapalı bir kanal içinde ger­çekleşir. Böylelikle bir omurun kayması ya da kemik çıkıntısının büyümesi, omur boşluğunu daraltarak sinire doğru­dan baskı yapar. Kemik baskısı ile sıkı­şan sinirin yayıldığı bölgelerde ağn du­yulacaktır. Örnek olarak, siyatik sinirin sıkışması ya da iltihabı sonucunda geli­şen siyatik tablosu verilebilir.

Ağnyı oluşturan tek etkenin sıkışma olmadığı, göğüs hizasındaki omurlan tutan artroz örneğinde daha iyi anlaşılır. Göğüs omurlarında boşluğun geniş ve bu omurlann çok az hareketli olması, sıkışma olasılığım zayıflatır. Bu durum­da sinir kökünü ilgilendiren iltihaplan­ma ve bazı olgularda mekanik değişim­ler sonucunda gelişen kanlanma yeter­sizliği söz konusudur. Sinir kökünün zedelenmesi ağn dışında çeşitli belirti­lere de neden olabilir. Özellikle artro­zun göğüs ve boyun omurlarını tuttuğu durumlarda, “servikal sendrom” görüle­bilir. Bu, gözbebeklerinde genişleme, etkilenen sinir kökü tarafında yarım baş ağrısı, eklem hareketlerinin çıtırtıh ol­ması, denge bozukluklan, kalp çarpıntı­sı ve mide bulantısıyla seyreden bir tab­lodur. Tüm bu belirtilere “Neri-BarrĞ-Lieou sendromu” adı verilir.

Omurga artrozu tedavisinin genel ilkelerine daha önce değinilmişti. Bu ara­da önemli bir noktayı vurgulamak gere­kir. Birkaç aydır sırt ve boyun ağrıların­dan yakınan bir hastanın hekime baş­vurması ile çekilen röntgen filminde disk ya da omurga arka eklemlerinde artroza bağlı yıkımın yıllar önce başla­dığı anlaşılır. Aynı hastanın bir-iki yıl önce hiçbir yakınması yokken omurga filmi çekilseydi, artroz lezyonlan tüm açıklığıyla görülebilecekti. Öyleyse ağ­rılar neden birdenbire ortaya çıkar? Bu­nun nedeni, önceleri her şeye karşın normal olan omurganın statik-dinamik (durağan ve devingen) dengelerinin, ba­zı yeni etkenlerle artık bozulmuş olma­sıdır. Bu etkenler omurgayı destekleyen kasların durumu, omurga kemiklerinin tuttuğu kalsiyum miktarı ve vücudu et­kileyen başka sistemik hastalıklardır. Bu nedenle, tıbbi tedavi filmlerde sapta­nan artrozu tedavi etmekten çok (ki bu olanaksızdır) genel ya da kaslara bağlı bozukluklann giderilerek yakınmaların dindİrilmesine yöneliktir. Fizik tedavi­nin artrozda çok geniş bir uygulama alanı vardır. Özellikle dolaşımı hızlan­dıran ve kas beslenmesini artıran masaj ve kuru ısı uygulanması (elektrikli yas­tık, Bier fırını, kısa hertz dalgalan ile yapılan markoniterapi, radarterapi, sı­cak kum tedavisi) yaygın olarak kulla­nılan yöntemlerdir. Cerrahi tedaviye çok az olguda baş­vurulur. Artrozun yaptığı yıkım sonu­cunda omurga kanalındaki sinirsel ya­pıların sıkıştığı olgularda cerrahi teda­viyle bu sıkışıklıklar giderilir. Birden fazla diskin yıkıma uğradığı ileri omur­ga artrozu olgularında ağnya yol açan sıkışmanın olduğu omurların çıkanlma-sı yöntemine başvurulur. Kalça artrozu. Kalça artrozun en çok görüldüğü eklemlerden biridir. Doğum­sal gelişme bozukluğu (konjenital dis-plazi) olanlann büyük bir bölümünde tedavi edilmemiş ya da bütünüyle iyi-leştirilmemiş doğumsal biçim bozuklu­ğundan kaynaklanan ikincil artroz gö­rülür.

İkincil artrozun başlıca nedenlerin­den biri doğumsal gelişme bozuklukları­dır. Çünkü tedavi edilmemiş ya da tam iyileşmeyen doğumsal gelişme bozuk­luklarında ilerleyen eklem uyumsuzluk-lan artroza ortam hazırlarlar. Tedavi edilmemiş ya da altı yaştan sonra tedavi edilmiş doğumsal kalça çıkıklarında uy­luk kemiğinin (femur) ya da kalça kemi­ği yuvasının (asetabulum) eklem yapıla­rında düzensizlikler kalır. Doğumsal kalça çıkığında beliren artroz oldukça ağırdır. Eklemlerdeki düzensizliklerin en az hafif olduğu olgularda bile artroz şiddetlidir. Doğumsal kalça çıkığına bağh olarak gelişen artrozun belirtileri çok geç ortaya çıkan (30-40 yaşlarında) ağn ve hareket kısıtlılığıdır. Kemik olu­şum bozukluklarının ileri derecede oldu­ğu olgularda, gerçek artroz tablosunun henüz ortaya çıkmadığı erken dönemler­de topallama ve ağn belirir. Kalça kemi­ği yuvası (asetabulum) ve uyluk kemiği başı aynı eğime sahip değilse, vücut ağırlığı eklem yüzeyjne eşit dağılmaz ve eklem kıkırdağı giderek aşınır. Çıplak kalan kemik yüzeylerinin birbirine değ­mesiyle çok ağnlı ve zamanla eklem ha­reketlerini kısıtlayıcı bir tablo ortaya çıkar. İkincil artroz, iki eklem yüzeyi ara­sındaki kusursuz uyumu bozan herhangi bir nedenin sonucunda gelişebilir. Bu nedenler arasında uyluk başının iltihap­lanmasını (osteokondrit) sayabiliriz (Perthes hastalığı). Bu hastalıkta kemik ucu (epifiz) çekirdeğinin 4-10 yaşlann-da meydana gelen yerel dolaşım bozuk­luğuna bağlı olarak normal gelişimini tamamlayamaması söz konusudur. So­nuçta uyluk başı büyük ölçüde yuvar­laklığım yitirir. Uyluk kemiği ucundaki ve uyluk boynundaki kırıklar çoğu za­man kemiği besleyen damarların da tı­kanmasına neden olarak kemik beslen­mesini önemli ölçüde bozar. Uyluk başı kemik dokusunda böylelikle kısmen ya da bütünüyle doku ölümü gelişir ve hız­la artroz oluşumu başlar.

Kalçanın mikrobik iltihaplarına (septik artritler) ya da Koch basiline (verem basili) bağh iltihaplar (verem artriti, koksit) eklem kıkırdağında ve kemik başlarında Önemli doku yıkımı yapar. Bu hastalıklarda klinik açıdan tam iyileşme sağlansa da bazen ağır art­roz tablosunun gelişimi önlenemez. Kalça artrozuna neden olabilecek belir­gin bir yerel etken olmadan gelişen art­roza birincil artroz denir. Bu artroz türü başta jngiltere olmak üzere Kuzey ülke­lerinde çok yaygındır. Daha çok orta-ileri yaşlarda (50-60 yaşından sonra) görülür ve bir yanda daha belirgin ol­mak üzere her iki kalça eklemini tutar.

Hastalık eklemlerde ilerleyerek ha­reketin sınırlanmasına neden olur. Uy­luk başı normal biçimini yitirir, büyür ve kalça kemiği yuvasını fazlasıyla dol­durarak eklemin tüm mekanik işlevini bozar. Kalça artrozunun en önemli be­lirtisi kasığa, kalçaya ve sıklıkla dize yayılan ağrıdır. Kalça ekleminin bacağı uzatan ve içe doğru döndüren hareket­leri kısıtlanmıştır. Öte yandan eklemin içeriye doğru yaptığı bükülme hareket hastalıktan uzun bir süre etkilenmez. Daha önce değinilen iki belirti sonu­cunda hastalığa özgü bir topallama (ka­çış topallaması) gelişir. Bunun nedeni hastanın yürürken vücut ağırlığını sağ­lam ekleme bindirerek, ağnlı eklemin yükünü en aza indirmeye çalışmasıdır.

Kalça artrozunun tedavisinde, öteki eklemlerin artrozunda olduğu gibi tıbbi ve fizik tedavi yöntemleri uygulanır. Tedavide öncelikle eklemdeki iltihabın ve eklem çevresindeki yumuşak doku­lardaki (sinovya zarı, eklem kapsülü, kaslar) zedelenmenin giderilmesi amaç­lanır. Tedavi sonucunda hastanın ağrıla­rında belli bir azalma olsa da, eklemler­de artrozun yol açtığı doku yıkımı ona­rılamaz. Kalça artrozunun cerrahi teda­visi, ortopedinin en önemli alanlarından biridir. Cerrahi tedaviden oldukça başa­rılı sonuçlar alınabilir. Kalça artrozunu önleyici ve artrozu tedavi edici iki tür cerrahi girişim yöntemi vardır. Artro­zun koruyucu cerrahi tedavisi çocuk ve gençlere uygulanır. Bu yöntem uyluk başının doğumsal gelişme bozukluğu ile asetabulum arasındaki mekanik uyumsuzluğu gidermeye yöneliktir. Böylece ileride gelişmesi kaçınılmaz bir artroz önlenmiş olur.

Uyluk boynunun yaptığı açıyı değiş­tirerek eklemin mekanik işlevlerini dü­zeltmeyi amaçlayan osteotomi (ameli­yatla kemiğin bir parçasının çıkarılması ya da kemik eklenmesi) ve doğumsal gelişme geriliği nedeniyle uyluk başım barındıracak boyutlara ulaşamamış ase-tabuluma (kalça kemiği yuvası) uygula­nan cerrahi girişimler de önemlidir. Kalça artrozunun cerrahi tedavisinde lezyonun tek ya da çift yanlı olması, hastanın yaşı ve cinsiyeti, mesleği ve yaşam alışkanlıkları gibi etkenlere bağlı olarak çeşitli yöntemler uygulanır. Kal­ça artrozunda geçerliliğini koruyan önemli cerrahi girişim yöntemlerinden bazıları şunlardır:

• Osteotomi. Osteotomide uyluk kemi­ğinin başı ile kalça kemiği yuvası ara­sındaki değme noktaları değiştirilerek uyluğun burada yaptığı yıkım gideril­meye çalışılır. Cerrahi girişimden sonra ağrı kaybolur, artrozun ilerlemesi durur ve kalça işlevleri ile hastanın yürüme­sinde belirgin düzelme sağlanır. Jyileş-me bazen kalıcı bazen de geçicidir. Ge­ne de osteotominin genç ve eklem iş­levleri henüz ileri derecede bozulmamış hastalarda uygulanan, hastalığın nede­nini ortadan kaldırmayan, ama oluşan doku yıkımını onaran bir tedavi olduğu unutulmamalıdır. Kemiklerin, osteoto-miden sonra metal plakalarla birbirine tutturulması yöntemi geliştirildikten sonra, hastalara uzun süreli alçı uygu­lanmasına son verilmiştir.

• Artrodez. Artrodez, eklemin cerrahi girişimle kaynaştırılmasıdır ve tek yanlı kalça artrozlannda uygulamr. Artrodez uygulanan eklem devre dışı kaldığından ağrı bütünüyle ortadan kalkar. Hasta sağlam eklemini kullanarak rahatça iş hayatım sürdürebilir. Ama bu tedavi so­nucunda oturma, araba kullanma ya da bisiklete binme gibi edimler güçleşir. Belli bir yaşama alışkanlığı olan hasta­lar gönüllü olarak kabul etmese de, artrodez en geçerli tedavi yöntemlerinden biridir.

• Artroplasti girişimleri. Artroplasti, hastalığın yıkıma uğrattığı eklem başla­rına yeniden biçim verilmesidir. Eklem başlarını fasya, yağ vb biyolojik mad­delerle kaplama yöntemleri başarılı ol­mayınca, son zamanlarda yapay eklem başlarının kullanımına başlanmıştır.

• Artroprotez. Her iki eklem yüzeyinin (uyluk ve asetabulum) ya da yalnız uy­luk başının değiştirilmesidir. Vücudun iyi uyum gösterdiği metal alaşımlardan üretilen yapay protezler kullanılır.

Artroprotez mekanik açıdan kalça artrozunu bütünüyle iyileştiren bir giri­şimdir. Ağrı birkaç gün içinde bütünüy­le kaybolur, eklem hareketleri ve yürü­me hemen hemen normale döner. Ama gene de bazı sorunlar görülebilir; hasta­ların bir bölümünde ekleme yerleştiri­len yapay maddelere karşı uyumsuzluk gelişir. Elde edilen sonuçların yüksek başarısı ve olguların başka girişimlerle tedavi şansının olmaması artroprotez tedavisini daha da geçerli kılar. Girişi­min teknik yönü geliştikçe artroprotez, artroz tedavisinde en seçkin yöntemler­den biri olacaktır.

Diz eklemi artrozu (gonartroz). Art­rozun dizde birincil olarak gelişmesi çok enderdir. Burada hemen her zaman iskelet çatısı eğrilmelerine, küçük yaş­larda geçirilen iskelet yapısını bozan hastalıklara ve darbelere bağlı ikincil artroz söz konusudur. Raşitizmde, kü­çük yaşlarda görülen kemik kırıklarının yol açtığı içe (X bacak, valgus) ya da dışa (parantez bacak, varus) dönük diz­lerde vücut ağırlığı yaşam boyunca ek­lemin içbükey yüzüne biner. Böylece aşın yük altında kalan eklem erken yaş­lanır ve kıkırdak ile altındaki kemik yı­kıma uğrar. Diz artrozu belirtileri ge­nellikle 50 yaşlarına doğru daha çok şişman, bacaklarında varis bulunan ve menopoz dönemindeki kadmlarda görü­lür. Başlangıçta sinsi bir ağrı vardır ve eklem hareketleri kısıtlanır. Hastalık yerleştikçe sinovya zarı kahnlaşarak diz şişer. Baldır kaslarında erime (hipotro-fi) başlar. Diz hafif gergin, eklem hare­ketleri kısıtlı ve seslidir (kıtırtılı). Diz filminde eklem kenarlarının inceldiği, hatta dizin iç ya da dış bölümlerinde bütünüyle ortadan kalktığı görülür. Hastanm ayakta çekilen diz filminde kemiklerin denge ekseninin bozulduğu ve eklem kenarlarının inceldiği belirgin

bir biçimde saptanır. Hastalığın birincil türünde genellikle dizkapağı kemiğinin eklem yüzeyinde osteoflt (kemik çıkın­tısı) oluşumu gözlenir. Eklem İçinde serbest kemik parçalarına rastlanabilir.

Tıbbi tedavi, öteki artroz türlerinde olduğu gibi ancak geçici rahatlama sağ­lar ve yalnızca hastalığın başlangıç ev­relerinde uygulanır. Belirtiler ortaya çıktıktan ve dizde belirgin biçim bozuk­luğu oluştuktan sonra ağrının giderilme­si ve ekleme olağan işlevlerini kazan­dırmak ancak cerrahi tedavi ile sağlana­bilir. Cerrahi girişim ile eklemde hare­keti sınırlayan ve ağrı yapan tüm ölü dokular çıkarılır ya da uyluk ve kaval kemiklerinin denge ekseni düzeltilerek yükün diz eklemine sağlıklı bir şekilde dağılması sağlanır. İlk geliştirilen cerra­hi girişim yöntemlerinden “keiloplas-ti”de eklem içindeki kemik kırıntıları, bozunmuş menisküs, uyluk ve kaval ke­miği yüzeylerini zedeleyen osteofltler, eklem kıkırdağında yıkıma uğramış alanlar çıkarılır. Dokuların bozunması ileri düzeydeyse kaval kemiğinin ek­lem yüzeyi çıkarılarak açıkta kalan ke­mik bu bölgeden alman yağdokusu ile örtülür. Dize binen yük eksenim düzelt­mek amacıyla osteotomi uygulanır. Bu eksenin bozulmasına yol açan, kaval kemiğine ve öteki kemiklere ilişkin is­kelet düzensizlikleri de giderilir. Cerra­hi girişim, kaval kemiği üst ucundan başlayıp kemiğin içbükey yüzeyi bo­yunca devam eden bir keşiden oluşur. Bu girişimle eklem yüzeyleri bütünüyle yatay duruma getirilir ve kesik kemik yüzeyleri arasına hastanın kendisinden ya da başkasından alınan takoz biçimin­de kemik parçalan sıkıştırılır. Böylece eklemin doğru bir biçim alması sağla­nır. Hasta girişimden sonra 3-4 hafta al­çıda tutulur. Ekleme birkaç ay boyunca doğrudan yük bindirilmez. Bu girişim 65-70 yaş üzerindeki hastalarda bile ol­dukça başarılı sonuçlar verir. Artrodez ve diz ekleminin devre dışı bırakılması girişimleri, ancak diz eklemini tutan bir enfeksiyon durumunda ya da çok genç hastalarda darbe sonrası gelişen artroz olgularda uygulanır.

* Günümüzde artroz tedavisinde önemli başarılar elde edilmektedir. Far­makolojik araştırmaların ve yeni cerrahi tekniklerin geliştirilmesi sonucunda yaygm bir hastalık olan artrozun yakın gelecekte daha geniş tedavi olanakları­na kavuşacağı düşünülmektedir.


Soru


Artroz belli bir düzeyde durur mu, yoksa sürekli ilerleyici bir has­talık mıdır?


Cevap

Artroz gittikçe ağırlaşan bir hastalıktır. Ama hastalığın gidişi hastaya, tutulan ekleme ve hastalığı oluşturan etkenlere göre değişir.


Soru


Artroz yüksek ateş yapar mı?

Cevap

Artroz iltihabı bir hastalık değildir; doku yıkımı ile seyreder. Bu ne­denle ateş kural olarak görülmez, kan tahlilleri de normal sonuçlar ve­rir.


Soru


Belirgin bir neden olmadan da kalça artrozu görülebilir mi?


Cevap

.Evet. Eklem yüzeylerinin normal yapısını bozan belirgin bir neden ol­madan da kalça artrozu gelişebilir. Böyle durumlarda birincil artroz-dan söz edilir. Nedeni kesin olarak belirlenememekle birlikte, bu has­talıktan şişmanlık ve bacak toplardamarlarının yetersizliği sorumlu tu­tulmaktadır.


Soru


Ayak başparmağını tutan artroz neden kadınlarda çok daha sık görülür?


Cevap

Çünkü kadınların yüksek topuklu ayakkabı giymeleri sonucunda baş­parmak ile ayak arasındaki ekleme fazla yük biner ve ayak başparma­ğının içe doğru dönmesi ciddi bir artroza neden olur. Böyle durumlar­da artroz çok ileridir ve tek geçerli tedavi yöntemi cerrahi girişimdir.