Aidsin Ortaya Çıkışı ve Yayılması

AİDS yalnız bir bölgede değil, bütün dünyada yayılan bir hastalıktır; yani AİDS salgını “epidemi” değil, “pande-mi” boyutlanndadır. Dolayısıyla da bu ciddi sağlık sorunuyla mücadelede yal­nız ulusal düzeyde kalmayan bir yakla­şımın benimsenmesi zorunluluğu doğmuştur. İstatistikler korku vericidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün Temmuz 1991 tarihli raporuna göre dünyada 10 milyon virüs taşıyıcısı, 400.000 de AİDS olgusu bildirilmiştir. Örgütün Ocak 1992 tarihli raporunda taşıyıcı sayısı 12 milyondur ve gerçek sayıla­rın bildirilenin çok üzerinde olduğu sa­nılmaktadır. Taşıyıcıların büyük bir bölümünün gelecek yıllarda AİDS has­talarına dönüşeceği düşünülmektedir. Ama zamanla hastalığın daha iyi tanın­ması ve tedavi alanında umulan geliş­melerin sağlanması bu tabloyu değişti­rebilir. AİDS bütün kıtalarda görülmekle birlikte, Afrika ve gelişmiş Batı ülkele­rinde çok daha yaygındır. Asya ülkele-rindeyse sayılar görece düşüktür. Has­talığın dağılımındaki farklılıklar bir öl-Çüde bulaşma yollarıyla açıklanabilir. Sanayileşmiş Batı ülkelerinde, yani ABD, Kanada, Batı Avrupa, Avustral­ya, Yeni Zelanda ile bazı Latin Ameri­ka ülkeleri ve Meksika’da yapılan araş­tırmalar hastalığın uyuşturucu bağımlı­ları ve eşcinsel ya da her iki cinsle iliş­kide bulunan erkekler arasında daha yaygm olduğunu göstermiştir. Bu ülke­lerde yalnız karşı cinsle cinsel ilişkide bulunma yoluyla bulaşma oranı görece düşüktür; olguların ancak yüzde 10-15′i, hatta ABD’de yüzde 6’sı yalnız karşı cinsle ilişkiye bağlıdır. İlk dö­nemlerde yüksek olan kan nakliyle bu­laşma günümüzde çok azalmıştır. Orta, doğu ve güney Afrika ülkeleriyle An-tiller’de ise bulaşma daha çok karşı cinsle ilişki yoluyla olmaktadır. Bunun sonucunda virüs gebelik sırasında an­neden bebeğe geçmekte ve kan testleri olumlu çıkan, yani virüsün bulunduğu­nu gösteren çok sayıda bebek doğmak­tadır. Hastalığın bu yayılma biçimine “dikey bulaşma” (bir kuşaktan öbürüne geçiş) denir. Bu bölgelerde kan nakliy­le bulaşma da küçümsenemeyecek orandadır. Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Orta­doğu, Asya ve Okyanusya adalarında bildirilmiş olgu sayısı oldukça azdır. Bu olguların büyük bölümünün de baş­ka bölgelerden geldiği saptanmıştır. Bununla birlikte Dünya Sağlık Örgü­tü’nün Ocak 1992 tarihli raporu yeni vi­rüs taşıyıcılarının yüzde 90′ının azge­lişmiş ülkelerde bulunduğunu ve hasta­lığın Asya’da hızla yayılmakta olduğu­nu göstermektedir. Üstelik örgütün yayımladığı istatistikler resmi hükümet raporlarına dayanmakta ve bazı araştır­ma gruplarınca çok eksik bulunmakta­dır. Örneğin Harvard Üniversitesi Top­lum Sağlığı Okulu’ndan bir grup uzman 1990′lann sonuna değin AiDS’in bütün dünyada 110 milyon kişiye bulaşmış olabileceği görüşündedir. Hastalığın günümüzde en çok tartı­şılan ve ürkütücü bir yönü giderek artan ölçüde karşı cinsle ilişki yoluyla bulaşmasıdır. Bu bulaşma yolu bütün toplu­mu ilgilendirmekte ve yalnız azgeliş­miş ülkelerde değil, artık Batı toplum­larında da AİDS’İ hızla yaymaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde henüz görece düşük olan bu yolla bulaşma oranının birkaç yıl içinde iki katma çıkacağı tah­min edilmektedir. Böyle bir artışın Ön­lenmesinde halkın korunma yöntemleri konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Başlangıçtaki saptamalardan farklı olarak günümüzde AiDS’in kadınlar ve çocuklar arasında yayılma hızı da yük­selmiştir. Artış Avrupa ve ABD’de de belirgindir, ama özellikle Afrika ve As­ya ülkelerinde çok ciddi boyutlara var­mıştır. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre AİDS hastalarının ABD ve Avru­pa’da yüzde 11-12’si, Uganda’da ise yüzde 52’si kadındır. Bazı orta Afrika kentlerinde kadın ölümlerinin birinci nedeni AIDS’dir.