Vitaminler

VİTAMİNLER: Beri beri hastalığının tedavi­sinin besin kökenli bir madde ile başarılması “vitamin” sözcüğünün doğuşuna neden olmuştur. Bulunan maddenin “amin” karakterinde olması ve yaşam için büyük önem taşıması (vitamin yaşam) nedeniyle bu maddeye vitamin denilmiştir. İlk kez yapılan bu tanımlamaya günümüzde de bağlı ka­lınmakla birlikte vitamin olarak tanıdığımız bazı moleküllerin amin karakterli olmadıkları da hatır­da tuLulmalıdır. Zaman içerisinde tanımlanan besin faktörleri vitaminler listesine eklenmiştir. Vitaminler paylaştıkları genel özellikleri nedeniy­le suda çözünenler ve yağda çözünenler olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar. Suda çözünenlerin kimyasal yapılan oldukça birbirlerinden farklı ol­makla birlikte polar moleküller olmaları genel or­tak Özellikleridir. Suda çözünebilir nitelikte olma­ları nedeniyle B-kompleks ve C vitamininin vücut­ta depolanmaları söz konusu değildir. Bu nedenle günlük diyet yoluyla sürekli alınmaları gereklidir.




“Hamin [Vitamin B1), Riboflavin (Vitamin B2), Niasin (Nikotinikasit) ve Kobalamin (Vitamin B12) gibi C vitamini dışındaki suda çözünen vitaminler ammatik reaksiyonlarda kofaktör rolü üstlenir­ler. Yağda çözünen vitaminlerse A vitamini, E vitamini, K vitamini ve D vitaminidir. Bu vitaminler vücut tarafından emildikten sonra karaciğere taşınırlar. Bir bölümü karaciğerde (vitamin A, D, K) ya da bir bölümü de yağ doku­sunda (vitamin E) değişen sürelerle depo edilirler. Yağda çözünen vitaminlerin kanda taşınmalarıysa lipoproteinler yardımıyla olur. Suda çözünme­leri güç olduğundan idrar yoluyla atılmazlar, onun yerine safra kesesine dökülürler ve bağırsaklardan atılırlar. Suda çözünür vitaminle­rin tersine vücutta depo edilmeleri söz konusu ol­duğundan aşın dozlarda alındıklarında toksik etki yaparlar..