FOSFOR
Fosforun vücuttaki miktarının yüzde 80′i kemik ve dişte depolanmış olarak, kalan yüzde 20′lik miktar ise dokularda ve kanda öteki bazı maddelerle birleşmiş halde bulunur. Plazmanın normal fosfor yoğunluğu 3-4,5 mg/100 ml’dir. Bu da 1,9-2,9 mEq/lt ya da 0,97-1,45 mikromol/litreye eşdeğerdir.
Günlük alınması gereken fosfor miktarı yaklaşık 1,5-1,7 gr’dir: bu miktar büyüme çağındaki çocuklar için daha yüksektir. Fosfordan yana zengin besinler süt ve süt ürünleri, balık, yumurta ve ettir. Kandaki fosfor yoğunluğunun miktarım parathormon dengeler. Parathormon idrarla atılan fosfor miktarım artırırken, kalsitonin böbreklerden fosfor kaybını azaltır. Kanda bulunan fosfor ile kalsiyum arasında sabit bir ilişki vardır; hangi durumda ölçüm yapılırsa yapılsın fosfor yoğunluğu ile kalsiyum yoğunluğunun matematiksel çarpımı her zaman eşittir. Bu da kalsiyum azaldığında fosforun arttığını ya da tam tersininin gerçekleştiğini göstermektedir.
Kandaki fosfat yoğunluğu aşağıdaki durumlarda artar: Hipoparatiroidizm; beslenmeyle D vitamininin aşın miktarda alınması; kronik böbrek yetmezliği: büyüme hormonunun denetimsiz artışına bağlı olarak gelişen jigantizm ya da akromegali ile tiroit bezinin aşırı çalıştığı durumlar; bazı yayıhmcı tümörler: plazmositom gibi bazı kan hücresi kanserleri. Yoğunluğun azaldığı durumlara ise paratiroit bezinin aşın çalışmasında, D vitamininden yana yoksul beslenmede, raşitizm hastalığının bazı türlerinde, bazı doğumsal hastalıklarda, bazı böbrek hastalıklarında, böbreküstü bezinin kontrolsüz çalıştığı durumlarda, bağırsaktan emilimin bozulduğu hastalıklarda, mide ülserinde ve çeşitli hastalıklar nedeniyle damardan beslenmeye başvurulduğu olgularda rastlanır.
SONUÇ
Bu bölümde ele alınan elektrolitler, ölçümleri artık laboratuvarlarm neredeyse tümünde gerçekleştirilebilen maddelerdir. Görüldüğü gibi bunların kandaki yoğunlukları çok çeşitli nedenlere bağlı olarak değişebilir ve bazen bu değişim vücut için çok zararlı etkiler doğurabilir. Artma ya da azalmayı tek tek ele almak yerine bunlann arasındaki yakın ilişkiyi göz önünde tutarak sonuçların
bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir.