Glikoliz
GLİKOLİZ: Anaerobik (oksijensiz) ortamda glikozun pirüvikasit üzerinden laktikaside yıkılması olayıdır. Glikoz bu yolla yıkılarak 2 ATP’lik kimyasal enerji oluşturmaktadır. Glikolizin amacı, organizmaya gerekli kimyasal enerjiyi O2 gerektirmeden ve kısa bir yoldan sağlamaktır. Gli-kolizde, glikoz molekülü başına elde edilen toplam enerji, glikozun oksidasyonuyla elde edilene göre çok azdır, fakat düşük oksijen basıncında bile, dokuların gereken enerjiyi bu yoldan sağlıyabilme-leri yönünden çok Önemlidir. Glikozun glikoliz yoluyla yıkılmasını ilk ortaya koyan kişiler Emb-den ve Meyerhoff dur. Glikoliz olayı bu bilginlerin adıyla da anılmaktadır. Hücreler tarafından kullanılan glikozun % 80-90′1 sitoplazmada anaerobik olarak glikoliz yoluyla kullanılır. Sitrikasit çevrimi (Krebs çevrimi): Buna aerobik glikoliz de denilebilir. Anaerobik glikolizde pirüvikasit, yağ asitlerinin yıkılması sonucu oluşan asetil-KoA’lar ve birçok aminoasitler Krebs çevrimine girerek yıkılırlar ve organizmanın kullanılabilir enerjisi olan ATP yi oluştururlar. Krebs çevrimi hücrenin mitokondrilerinde gerçekleşir.
Glikozun okitlenmesiyle oluşan tüm reaksiyonlar şöyledir:
C6Hi2O6(glikoz) + 36-38 Pi + 36-38 ATP + 6 02——> 6CO2 + 6H2O + 36-38 ATP + Çevreye serbestleşen enerji {vücut ısısının devamını sağlar).
Anaerobik glikoliz sırasında ortaya çıkan laktat ve pirüvat, glikolizin ilerki evrelerine iletilmediğinde hücre içinde birikirler. Hücre sitoplazma-sında anaerobik glikoliz yoluyla sentez edilen pirüvat ve laktat daha sonra mitokondrilerin içine girerler ve burada aerobik glikoliz yoluyla yıkılmaya başlarlar. Aerobik glikoliz kesinlikle oksijenli ortamda, oksijen kullanarak gerçekleşir. Mitokondrilerdeki oksijen yetersizse aerobik glikoliz gerçekleşemez ve böylece glikozdan enerji üretimi aerobik glikoliz basamağında takılmış olur. Bu durum hücre ve organizma için istenmeyen bazı olumsuz sonuçlar doğurur. Glikozun yıkılanı tam olmaz, buna bağlı olarak üretilecek ATP oranı azalır. Glikozun bütünüyle yıkılmasıyla hücre 34-36 tanesi aerobik glikoliz yoluyla elde edilir. Aerobik glikoliz yolu tıkandığında hücre büyük oranda ATP kaybeder, çünkü glikoz pirüvat düzeyine kadar yıkılabilmiş, böylece 36-38 ATP yerine yalnız 2 ATP üretilebilmiştir. Öte yandan oksijensizlikten etkilenmeyen anaerobik glikoliz süreceğinden laktat oluşması aksama-yacaktır. Buna karşılık, sentez edilen laktatlar oksijensizlik nedeniyle çalışamayan aerobik glikoliz yoluna geçemeden hücre içinde, sitoplazmada birikeceklerdir. Pirüvatlar daha sonra pirüvikasit ve laktikaside dönüşürler. Adlarından da anlaşılacağı gibi, sözünü ettiğimiz bu son iki madde asit yapısındadır. Bu asit maddeler belli bir Ölçünün üstüne çıktıklarında hücre için zararlı ya da öldürücü olabilirler. Asit yapısındaki bu maddelerin bir bölümü hücre dışına boşaltılır. Hücre dışına atılan bu asitler, dokulardan kan yoluyla uzaklaştırılır; yeterince uzaklaştırılmadıklarmda o bölgedeki sinir uçlarını uyararak, kişinin vücudunun o bölgesinde ağrı duymasına neden olurlar. Bu mekanizmayla oluşan ağrı çeşitlerine güncel yaşamımızda oldukça sık rastlarız. Örneğin herhangi bir kas grubumuzu alışılagelmişin ötesinde fazlaca çalıştırdığımızda, o kaslarda birkaç saat sonra, hareketle çoğalan ve birkaç .gün süren ağrılar hissedilir. Bunu basit bir örnekle inceleyelim. Uzun süre koşmaya alışık olmayan bir kişiyi birkaç kilometre koşturalım. Birkaç saat sonra bu kişilerin bacak kaşlarına ağrıların yerleşmiş olduğunu görürüz, çünkü koşu süresinde bacak kaslarındaki hücreler alışılmışın çok üstünde enerji üretmek zorunda kalırlar. Fazlaca enerji üretmek demek fazlaca glikoz yakmak demektir. Glikozun yakılması, yani glikoliz olayının tam olarak gerçekleşmesi oksijeni gerektirir. Böylece enerji gereksinimi arttıkça glikozun yakılması, glikozun yakılması arttıkça da oksijen kullanımı artacaktır. Koşu sürdükçe solunum ve kan dolaşımı hızlanacağından, hücrelere gönderilen kan ve oksijen oranı da artacaktır. Ancak belli bir süre koştuktan sonra hücrelere gelen oksijenle, enerji üretimi sırasında kullanılan oksijen arasındaki denge bozulacak ve hücrelere gelen oksijen yetersiz kalmaya başlayacaktır. Hücre içindeki oksijen yetersiz kaldıkça glikolizin aerobik yolu aksamaya başlayacak, bu nedenle hücre içinde gitgide daha fazla oranda pirüvat, pirüvikasit ve laktikasit birikmeye başlayacaktır. Bu asit maddeler ise hücre dışına atıldıklarında, duyu sinirlerini uyarıp koşmuş olan kişinin bir süre sonra bacaklarında ağrı duymasına neden olacaktır. Sporcularda ise bu tür ağrılar görülmez, çünkü onların kalp atışları, kan dolaşımları, solunum özellikleri ve kas hücreleri sporcunun o andaki gereksinimlerini karşılayabilecek düzeye ulaşmıştır. Sporcunun yaptığı antrenmanlar, bir yandan sporcunun o sporun teknik yönlerini geliştirmesine yar-. dım ederken, öte yandan da vücudun aşırı kas etkinliklerini rahatlıkla karşılayabilmesi için kas, kalp, kan dolaşımı ve solunum özelliklerinin uygun bir düzeye ulaşmasını sağlar.