Çiçek, Smallpox-Variola
ÇİÇEK-SMALLPOX-VARİOLA: Çiçek; aniden gelişen, çok ağır seyreden, genellikle öldürücü, virüs kaynaklı bir bulaşıcı hastalıktır. Hastalığın özgün belirtisi deride yol açtığı vezikül ve püstüllerdir. Bilindiği gibi veziküller, içleri serum koyuluğunda bir sıvıyla dolu küçük deri baloncuklarıdır. Püstüller ise sarımtrak renkli eerahat-la dolu küçük deri baloncuklarıdır. Çiçek hastalığına yol açan etken DNA grubundan “Poksvi-rüs” ailesine ait “Variola” adlı virüstür. Variola virüsü insan organizmasına solunum sistemi yoluyla girmektedir. Virüs vücuda-girdikten sonra henüz tam olarak bilinmeyen bir bölgede çoğalmaktadır. Çoğalma yerinin karaciğer ve/veya lenf düğümleri olfcluğu sanılmaktadır. Virüs vücuda girdikten, ancak 7-17 günlük (ortalama olarak da 12 günlük) bir kuluçka devrinden sonra çiçek hastalığı belirtilerinin oluşmasına yol açar. Virüs vücuda girdikten birkaç gün sonra kana karışır, Virüslerin kana karışması olayına”Viremi” denir. Viremi gerçekleştiğinde özellikle derinin “Kori-um” tabakasındaki damarların iç yüzünü örten endotel tabakası şişer ve bu damarların çevresinde bir iltihap gelişir. Daha sonra bu damarlardan sızan serum sıvısı deride veziküllerin gelişmesine yol açar. Daha sonra bunların cerahatlanmasıyla püstüller oluşur. Bu olaylar gelişirken lenf bezleri, karaciğer ve dalak da büyür. Hastalığın seyiri, erkenprodrom ve döküntfierüpsiyon (vezikül ve püstül) devresi olmak üzere birbirini izleyen iki devreye ayrılabilir. Erken-prodrom devrede ateş 40°C’ye dek yükselebilir. Baş, karın ve sırt ağrıları gelişir. Bazı hastalarda bulantı ve kusma da görülür. Bu devre 3-5 gün sürdükten sonra belirtiler ateş kaybolmaya başlar. Hasta sanki iyileşiyormuş gibidir. Ancak iyileşme gibi görünen bu devrede hastalığın deri ve mukoza belirtileri gelişmeye başlar. Yani hastalığın İkinci devresi başlar.Bu devrede ilk gelişen bulgu ağız içindeki ülser yaralan ve özellikle ön kol ve yüz derisindeki “makûl” denilen kızarık deri lekeleridir. Bu deri lekeleri kısa süre sonra kabararak “Papül” adını alırlar. Papüller yüz ve ön koldan gövdeye doğru yayılırlar. Bu sırada papüllerin sayısı ve büyüklüğü artar. Bundan sonra papüller, içi serum koyuluğunda sıvıyla dolu küçük baloncuklara,Kızamıkta ağız içinde gelişen “KopIiJı Jefceleri”veziküllerse daha sonra cerahatladolarakpüstüle dönüşürler.
Çiçek hastalığının seyri sırasında ortaya çıkan deri belirtileri hastalığın o anki devresi için belirgindir. Yani eğer bir bölgede püstül gelişmişse vücudun öteki bölgelerinde de püstüllere rastlanır. Bir bölgede püstüle öteki bir bölgede veziküle rastlanmaz. Hastada püstüller geliştiğinde ateşin yeniden yükseldiği görülür. Püstüller daha sonra kabuk bağlarlar. Bu kabuklar da hastalığın başlangıcından 3 hafta sonra dökülürler ve yerlerinde ya küçük nedbe izleri ya da küçük çukurcuklar bırakırlar. Çiçek hastalığı ortaçağda Avrupa’da yaygın salgınlar yaparak, 1/3 arasında ölümlere yol açmıştır. Ancak 18. yüzyılın son yarısında bulunan çiçek aşısı, hastalığın günümüzde artık tümüyle kaybolmasını sağlamıştır. Çiçek aşısı zayıflatılmış canlı virüsleri içermektedir. Çocuklara 1-2 yaşında uygulanır. Aşı 3-5 yıl kadar bağışıklık sağlamaktadır. Günümüzde bazı Ülkeler, çiçek aşısı zorunluluğunu kaldırmıştır. Ülkemizde de çiçek aşısı bugün artık, ancak salgın tehlikesi belirdiği durumlarda uygulanmak üzere zorunlu uygulamadan kaldırılmıştır. Çiçek hastalığı sırasında, pnömoni, ansefalit, iris iltihabı, osteomiyelit gibi komplikasyonlar gelişebilmektedir.Hastalığın özel bir tedavisi yoktur. Antibiyotikler, ancak komplikasyonlar geliştiğinde bunların tedavisi için kullanılmalıdır. Hastalar titiz bir bakıma alınmalıdır. Dinlenmeleri ve vücutlarının suyla elektrolit dengesi sağlanmalıdır. Hastalar, kabuk tümüyle geçinceye kadar başkalarından ayrı tutulmalıdırlar. Hastalarla ilişki kurmuş kimselere 1-2 gün içinde aşı yapılmasının ve immün globulin G (gama globulin) zerk edilmesinin koruyucu önlem olarak yararı vardır..