VÜCUT SÎV1LAR1NDAKİ VE KEMÖCLEKDEKÎ KALSİYUM :Vücut sıvılarında toplam olarak 1 gr kalsiyum bulunur. Bu miktarın yaklaşık 0.5 gr’ı proteinlere bağlıdır. Kalsiyumun bu biçimi kan, hücreler arası sıvı ve hücre içi sıvısı gibi vücuttaki çeşitli sıvı bölümleri arasında yer değiştirebilme yeteneğine sahip değildir. 0.05 gr kadar kalsiyum bazı anyonlara bağlıdır.Kalsiyumun bu biçimi sıvı bölümler arasında tembel de olsa yer değiştirebilir. Geriye kalan 0.45 gr kalsiyum, özellikle fosfat anyonlarıyla dengelenmiş katyon biçimindedir.Kalsiyumun bu son biçimi vücuttaki sıvı bölümler arasında kolayca yer değiştirebilme yeteneğine sahiptir. Yani kalsiyum kolayca kandan hücreler arası sıvıya, oradan da hücre içi sıvısına geçebileceği gibi, bunun tam tersi bir yolu da gerektiğinde izleyebilir. Vücut sıvılarmdaki kalsiyum miktarı 1 gr olmasına karşılık, kemikierdeki kalsiyumun miktarı 10000gr kadardır. Bunun 10 gr kadarı kalsiyum fosfat, 9990 gr kadarı hidroksiapatit kristalleri yapısındadır. Kalsiyum, kemiklere önee kalsiyum fosfat biçiminde çöker. Kalsiyum fosfat yapısındaki kalsiyum, gerektiğinde hızla kana verilebilir.Kemiklere çökmüş olan kalsiyum fosfat bir süre sonra değişikliğe uğrayarak hidroksiapatit kristallerine dönüşür. Hidroksiapatit kristalleri dayanıklı kalsiyumu içerirler. Bunlardaki kalsiyumu hızla kana vermek olanaksızdır. Ancak parat hormonu etkisi altında birkaç saat ya da birkaç gün içinde kemik yıkımı denilen olayla, hidroksiapatit kristalierindeki kalsiyum kan dolaşımına kazandırılabilir. Kanın kalsiyum yoğunluğunun 9-11 mg gibi dar sınırlar içinde tutulması gerekir. Uzun süre çeşitli yollarla, örneğin sürekli ishaller, kusma, kalsiyumdan fakir beslenme, kalsiyum kaybeden ya da kalsiyum alamayan kişilerin kanındaki kalsiyum, yaşam için tehlikeli düzeylere inebilir. Bu gibi durumlarda parat hormon kemiklerdeki kalsiyumun kana verilmesini sağlar. Böylece kemikler kalsiyum kaybederken, yumuşamaya başlarlar. Fakat kalsiyum kaybı önlendiğinde ya da besin yoluyla yeterli kalsiyum alındığında, kemikler kaybettikleri kalsiyuma yeniden kavuşurlar ve sertleşirler.
Kandaki kalsiyum yoğunluğu 100 mi *de 9 mg altına düştüğünde, vücuttaki bütün hücrelerin uyarılabilme eşikleri düşer. Bunlar arasında sinir ve kas hücreleri ayrı bir önem taşır. Vücuda sinirlerin algılayabileceği herhangi bir uyarı geldiğinde, bu uyarı şiddetle algılanır ve ona aynı aşırılıkta bir yanıt verilir. Örneğin yüz derisine hafifçe dokunulduğunda o taraftaki yüz kaslarının kasıldığı görülür. Düşük kan kalsiyumu, kaslarda kramp biçiminde kasılmalara neden olur. Eğer kalsiyum düzeyi çok düşükse vücuttaki hemen hemen bütün kaslar kramp biçiminde sürekli kasılıp, vücudun kaskatı bir durum almasına neden olurlar. Kasların kramp biçiminde kasılmalarına “Tetani” denir. Tetaninin en tehlikeli biçimi solunum ve gırtlak kaslarında görülenidir.
Solunuma yardımcı olan kasların kasılması sonucunda, solunum hareketleri yapılamaz ve kişi tıkanır, boğulabilir. Gırtlak kaslarının ve özellikle de ses tellerinin bulunduğu bölgedeki kasların kasılması gırtlağı tıkayarak boğulmaya neden olabilir.
Kandaki kalsiyum miktarının normalin üstüne çıktığı durumlarda, kas ve sinirlerin uyarılabil-mesi güçleşir. Hareketlerde tembelleşme ve güçsüzleşme görülür. Bağırsak hareketleri de yavaşladığından kabızlık gelişir. Kan kalsiyumu çok yükseldiğinde, kalsiyumun kemikler dışında artık yumuşak dokulara da çöktüğü görülür. Bu ise normal bir durum değildir.