DOĞUMUN GERÇEKLEŞMESİ: Anne rahi-mindeki gelişimini tamamlayıp, dış ortama uyum kabiliyeti kazanan bebek, rahim tarafından itilerek, dünyaya gelir. Doğum adını alan bu olay, rahimin düzenli aralıklarla kasılmaları üe başlar. Rallimin bu kasılmaları anne tarafından doğum sancısı olarak hissedilir.
Rahim ağzı gebelik boyunca kapalıdır, fakat doğum başlayınca, yani rahim kasılmaları başlayınca, rahim ağzı yavaş yavaş açılmaya başlar. Çünkü bebeğin rahimden dışarı çıkabilmesi için bu rahim ağzından geçebilmesi gerekir. Rahim ağzı açılırken, bu arada su kesesi yırtılarak, içindeki su boşalır ve bebeğin başı gelir, rflMm ağzına dayanır. Rahim ağzı bebeğin geçebileceği kadar açıldığında, yani açılması tamamlandığında, rahim kasılmaları daha sık ve şiddetli olmaya başlar. Rahimin bu kuvvetli kasılmaları ile bebek yavaş yavaş dışarı itilir. Rahim ağzından geçerek, dolyoluna [hazen, vagina) ulaşır ve rahimin kasılmaları ile giderek dışarı doğru yol alır ve sonunda tamamen anneden dışarı çıkar, yani doğar. Doğum olayının gerçekleşmesinde katkıda bulunan önemli öğelerden biri de karın içi basıncıdır. Bu basıncın yükseltilmesi, çocuğu itici gücün artmasına neden olur. Doğum sırasında karın içi ba-smcmın yükselmesini sağlayan iki mekanizma vardır. Bunlardan biri karın kaslarının kasılması, ikincisi ıkınmadır. Karın kasları ne kadar güçlüyse, bu kasların kasılmaları ve dolayısıyla da karın içi basıncının artması o kadar güçlü olacaktır. Bu nedenle hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince uygun beden hareketlerinin yapılması ve böylece karın kaslarının güçlendirilmesi daha kolay bir doğum yönünden çok yararlıdır. Fazla kilolu, şişman kadınlarda karm kaslarının kasılma gücünün zayıfladığını burada vurgulayalım. Doğumda çocuğu itici güçlerden biri de ıkınmadır, ancak, birçok kadının doğum sırasında doğru ıkınmadıkları görülür. Bu nedenle doğum zorlaşır. Ikınma şöyle yap-ilmahdır: Derin bir soluk alınır, daha sonra soluk vermeden soluk verme hareketi yapılır. Bu hareket sırasında gırtlağın girişinde bulunan “Glattis” adlı kapakçık fırtlağı kapattığından, akciğerdeki hava dışan çıkmaz. Dışarı çıkmayan hava, göğüs kafesinin daralmasıyla da akciğerleri aşağı doğru iter. Bu itişle diyafragma da (göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran kas ve zardan yapılmış doku) karnı boşluğuna doğru iner. Bu iniş tıpkı bir enjeksiyonun pistonunu aşağı itmeye benzer bir etki yapar. Karın içi basıncının artışı doğumun birinci döneminde gerekli değildir. Yalnız ikinci ve üçüncü dönemlerde yarar sağlar. İkinci dönemden önce kadinin ıkınması boşuna yorulmasından başka bir sonuç yaratmaz. Ikınma olayı bilinçli olarak uygulandığında, doğumun rahatlıkla olmasına katkıda bulunur. Doğumun sonlarına doğru, yani bebek vagina içine indiğinde, annede ıkınma hissi başlar. Ikınmanın doğum ağrıları ile aynı anda yapılması gerekir. Ağrı aralarında da nefes alıp, dinlenmelidir.
Doğumun ikinci döneminde, doğum kanalı yoluyla dışarı itilmekte olan çocuk normalde özel çıkış hareketleri, yörünce ve biçimlerini izleyerek, kendisine ve annesine en az mekanik zararı verecek biçimde doğar. Bu yörünge hareket ve biçimleri çizimde görülmektedir. Doğumun kolaylaştırılması amacıyla doğum doktoru ya da ebe belli uygulamalarla çocuğu yumuşak bir biçimde dışarı çeker.
Çocuk tümüyle doğduğunda baş aşağı sarkıktır. Bu sırada çocuğun göbek kordonu, hâlâ plasentayla bağlantı içindedir. Daha sonra çocuğun göbek kordonu kesilir ve ilk bakım için anneden ayrılır. Doğumdan birkaç saniye ya da dakika içinde çocuk soluk almaya ve ağlamaya başlar. Bu ağlayış belki de dünyanın en içten gelen bestesidir ve bir anda doğum odasını doldurur. Buraya kadar sancılarıyla boğuşan kadın, bu sesi işittiğinde tüm acılarını unutur. Artık mutludur, rahatlamıştır ve “Anne” olmuştur. Bu sırada yeni anneye yeniden anne olmayı isteyip istemediği sorulduğunda, genellikle “Hayır! Bir daha bu sancıları çekemem…” gibi bir yanıt alınır. Ancak buna inanmayın, çünkü annelik duygusu her türlü acıdan daha güçlüdür. Çoğu kadın annelik duygusunun çağrısına birden fazla yanıt verir. Çocuğun doğmasıyla birlikte, doğumun ikinci dönemi bitip üçüncü dönemi başlar. Bu dönem rahim içinden plasentanın ve buna bağlı olan göbek kordonunun atılmasıdır. Çocuğun doğmasıyla büyük bir ölçüde küçülen ve büzülen rahime karşılık, plasentada böyle bir olay gelişemez, çünkü plasenta büzülebilme yeteneğine sahip değildir. Bu durumda rahimin iç yüzeyini örten “Desidua” (hamile kadının endometriumu) ile plasenta birbirinden ayrılır. Bu ayrılma sırasında desiduanın bir bölümü plasentaya yapışık kalır. Bu mekanizmayla rahimden ayrılan plasenta rahmin kasıl-
malarıyla doğum kanalından dışarı atılır. Plasentanın da atılmasıyla doğum olayı son bulur. Plasenta atılana kadar göbek kordonu vaginadan geçip, vulvadan dışarı sarkar. Plasentayla birlikte kordonun kendiliğinden düşmesini beklemek gerekir, kesinlikle kordon çekilmemelidir. Üçüncü dönemin daha kısa sürmesini sağlamak için kadının karnına, göbek deliğinin yukarısına elle hafif basınç uygulanabilir.
Doğum olayının tamamlanmasından sonra kaain doğum sonrası bakımına alınır ve daha sonra dinlenmesi için odasına taşınır.
Doğum olayında önemli konulardan biri de göbek kordonunun bağlanıp kesilmesidir. Burada şunu önemle vurgulayalım. Özellikle kırsal kesimde göbek kordonu jilet, makas, bıçak gibi aletlerle kesilmektedir. Bunların hiç ya da yetersiz sterilizas-yonu nedeniyle çocuk göbek kordonu kesilirken mikrop kapmaktadır. Bunların içinde en tehlikelilerinden biri de tetanos mikrobudur. Sterilize edilmemiş, mikroplu aletlerle göbek kordonu kesilen çocuk (özellikle anne tarlada doğum yapmışsa taş, tırpan ya da benzeri bir şeyle göbek kordonu kesilir) tetanos mikrobunu kapabilmektedirler. Birkaç gün sonra çocukta tetanos gelişmekte, kaslardaki felç nedeniyle ağzını açamayıp meme emememektedir. Bu durumu köylü kadınları şöyle anlatır: “Bebem meme alamayıp, öldü.” Çocuğun doğumundan sonra göbek kordonunun ne zaman bağlanıp kesileceği de ilginç bir konudur. Doğumdan sonra göbek kordonu bağlanmak-sızın çocuğun 3 dakika kadar annenin vulvası düzeyinde ya da 30 saniye kadar bu düzeyin 40 cm aşağısında tutulması plasentadan çocuğa göbek kordonu yoluyla 80 mi kadar fazladan kanın kazandırılmasına yarar. Bu ise ilerdeki yaşlarda çocukta demir eksikliğine bağlı bir kansızlığın gelişme tehlikesini azaltır.
Bebeğin doğmasından sonra, bebek ile plasenta arasındaki ilişkiyi sağlayan göbek kordonu doktor va da ebe tarafından bağlanır ve kesilir. Böylelikle bebekle annenin yaklaşık 40 haftadır süren bağlantısı kesilmiş olur. Çünkü artık plasentanın görevi sona ermiştir. Bundan sonra bebek solunumunu kendi akciğerleri ile yapacak ve gereksindiği maddeleri de anne sütünden sağlayacaktır. Doğar doğmaz bebeğin ağlaması yapmış olduğu kuvvetli bir ilk solunumun belirtisidir. Bebeğin doğumunu izleyen 5-10 dakika sonra plasentanın da görevi tamamlanmış olduğundan, rahim kasılmaları ile yine aynı yollardan -geçerek dışarı çıkar. Plasentanın da çıkması ile doğum tamamlanmış olur.