DOĞUM: “Türün sürekliliğinin korunması”. İşte doğa kanunu ve bütün canlılarda var olan içgüdü. İnsanoğlu da belli bir dönemde bu içgüdüsünün uyarısına yanıt verir, ancak, onda bu yanıt, mantıksal ve duygusal etkenlere de bağlı olarak belirir. Sonuç, bu bölümde inceleyeceğimiz yeni bir insanın doğumudur.
Fizik bilimi açısından incelendiğinde doğum olayı bir iştir. Bilindiği gibi iş, belli bir dirence karşı belli bir maddenin hareket ettirilmesidir. Direncin aşılıp hareketin gerçekleştirilmesi ise belli bir gücü gerektirir. Doğum olayında yani doğum işinde direnç, annenin doğum.kanalının (rahim ağzı, vagina, vulva ve perine) gösterdiği dirençtir. Güç ise rahmin kasılması ve karın içi basıncıdır. Güç, direnci aştığında doğum gerçekleşir. Ancak doğum kanalının direncinin fazla oluşu [örneğin, kanalın dar olması) ve/veya çocuğun çok büyük oluşu ya da anormal bir biçimde doğum kanalına girmesi ve/veya itici gücün (rahim ve/veya karın içi basıncı) yetersiz olması normal doğumu güçleştirir ya da engeller.
Normal gebelik süresi sonunda, rahim içindeki bebek ve eklerinin doğum kanalından dışarı çıkması normal doğum adını alır. Normal gebelik süresi yaklaşık olarak 280 gün veya 40 haftadır. Bebek ekleri dendiği zaman ise plasenta (eş, son) ve döl kesesi (amnios zarı) anlaşılır. Normal bir doğumda üç devre görülür, bunlar: 1. Rahim ağzının açılma devresi (Dilatasyon): Rahim ağzı gebelik boyunca kapalıdır. Doğum olabilmesi, yani bebeğin rahimden dışarı çıkabilmesi için kapalı olan bu rahim ağzının açılması gerekir. Bu açılma doğum ağrılarının (rahim kasılmalarının) etkisi ile olur. Düzenli aralıklarla gelen doğum ağrılarının etkisiyle rahim ağzı açılmaya oaşlar. Rahim ağzmm tam olarak açılması ilk doğumunu yapan kadınlarda 12 saat kadar, daha önce doğum yapmış kadınlarda da 8 saat kadar sürer. Rahim ağzının açılmaya başlaması ile rahim ağzında bulunan müküs tıkaç dışarı atılır ve halk arasında “nişan gelmesi” admı alır. Bu nişan gelmesi, doğumun başladığının bir ifadesi olarak kabul edilir.
Doğum ağrıları diğer ağrılardan farklıdır. Bu ağrıların en önemli özelliği düzenli aralıklarla oluşudur. Doğumun başlangıcında, 30 dakika arayla gelen ağrılar 10-15 saniye sürer, giderek hem ağrılar arasındaki süre kısalır hem de ağrının şiddeti ve süresi artar. Doğumun sonlarına doğru 2-3 dakika arayla gelir ve 60-70 saniye sürer. Gebe bir kadının ağrılarınuı 10 dakika aralıklarla düzenli olarak başlaması, doğumun yakın olduğunun ve hastaneye gitmesi gerektiğinin ifadesidir. Bebeğin doğumundan sonra da rahimin kasılmaları devam eder. Bu ağrılar bebeğin sonunun, eşinin (plasenta) çıkmasını sağlar. Loğusalığın ilk günlerinde de rahim kasılmaları azalarak devam eder. Bu kasılmaların amacı, doğumdan sonra damarların ağzının büzülerek kanamanın azaltılması, loğusalık akıntısının (loşi) dışarı atılması ve rahimin küçülmesini sağlamaktır.
2. Bebeğin itilme devresi (Ekspulsiyon): Rahim ağzının tam olarak açılmasından sonra bebeğin rahim kasılmaları ile itilerek dışarı çıkmasıdır. Bu devrede rahim kasılmaları daha da sıklaşır ve annede ıkınma hissi başlar. Rahim kasılmaları ve annenin ıkınma gücü ile bebek doğum kanalında giderek ilerler ve nihayet doğar. Bu devre, hiç doğum yapmamış olanlarda, yani ilk doğumunu yapanlarda, yaklaşık olarak 30 dakika veya 1 saattir. Daha Önce doğum yapmış olanlarda ise genellikle daha kısa olup, 30 dakika kadar sürer.
3. Kurtuluş devri (Halas): Bebeğin doğumunu takiben, bebeğin eklerinin (Plasenta, döl kesesi) çıkışına kadar süren devredir. Bu devre yaklaşık olarak 10-30 dakika sürer. Plasentanın ayrılması sırasında ve ayrıldıktan sonra rahim kasılmaları yine devam eder. Bu kasılmaların sebebi, rahim içinden ayrılan plasentanın yerinde açık kalan damar ağızlarının kapatılarak (sıkışarak) kanamanın önlenmesidir.
Normalde bebek rahim içinde döl kesesi (su kesesi, amnios kesesi) içindeki sıvıda yüzer haldedir, doğumdan önce bu su kesesinin açılması gerekir. Su kesesi genellikle, açılma devresinin sonuna doğru kendiliğinden açılır.
Soru
Doğum kontrol hapları taş oluşumunu kolaylaştırır mı?
Cevap
Evet. Doğum kontrol haplannda bulunan östrojenler safranın yapışım değiştirir; safra tuzlarının salgılanmasını azaltır ve kolesterol salgısını artınr. Safra tuzlan artan kolesterolü eriyik halde tutamaz ve kolesterol çökelir. Çok sayıda gebelik geçiren kadınlarda daha sık taş görülmesinin nedeni kandaki Östrojen ve progesteron oranının yüksekliğidir. Kadınlarda taşm erkeklerden sık görülmesinin başlıca nedenlerinin biri de östrojenlerdir.