PROGESTERON

PROGESTERON

Progesteron yumurtalıklar tarafından salgılanan bir cinsiyet hormonudur. Progesteron sözcüğü Latince’de “gebeli­ğe hizmet eden” anlamına gelir.

Progesteron ön hipofizden salgıla­nan lutein yapıcı hormonun (LH) dene­timi altında üretilir. LH ise hipotala-muşta üretilen ve hipotalamus ile hipo-fiz arasındaki dolaşım sistemiyle ön hi-pofize geçen bir serbestleştirici faktör, lutein yapıcı hormon serbestleştirici hormon (LHRH) aracılığıyla salgılanır. Progesteron salgısının kanda belirli bir düzeye ulaşması durumunda, LHRH salgısı durur. Böylece denetimsiz pro­gesteron salgısı engellenir. Bir hormo­nun kendi salgısını sağlayan hormonu baskılamasına “geriye dönük tepkime” (negatif geri besleme) denir. Vücutta üretilen birçok maddenin normal şuur­larda kalması bu mekanizmaya bağlıdır.

Gebelikte progesteron üretimine ete­ne de katıln” ve üçüncü aydan başlaya­rak progesteron yalnızca etenede üreti­lir. Progesteron böbreküstü bezi ve er-bezlerinde de üretilir; ama burada başka hormonlara dönüştürülmek üzere kulla­nılan bir ara ürün işlevinij»örür ve dola­şıma geçen miktarı önemsenmeyecek kadar azdır.

Progesteron başlıca etkilerini -kadın cinsel organlarında gösterir: Östrojenin etkilerini bastırır ve östrojenle birlikte bazı değişimlere yol açar. Dölyatağı kas dokusunun uyanlabilirliğini azaltarak kasılmasını zorlaştırır, mukoza salgısı­nın artmasını sağlar, dölyatağı ağzında­ki bezlerin salgısının bileşimini ve özel­liklerini değiştirir, dölyatağmda dölle­nen yumurtanın daha kolay yerleşmesi için gerekli ortamı hazırlar. Bütün bu özellikleriyle gebeliğin başlamasını ve sürmesini sağlayan progesteron ayrıca gebelikte öbür hormonlarla birlikte me­me dokusunu geliştirir ve bu dokuyu doğum sonrasında süt salgılamaya hazır duruma getirir. Progesteronun bir etkisi de yumurtlamayı kolaylaştırmasıdrr.

Hormon Düzeyinin Önemi

Kandaki progesteron radyoimmünolojik yöntemlerle doğrudan ölçülebilir

Progesteronun kanda belli bir mik­tarın üzerinde olması san cismin (cor-pus luteum) oluştuğunu, dolayısıyla yu­murtlamanın gerçekleştiğini gösterir. Böylece âdet düzensizliklerinin, örne­ğin yumurtlama olmamasına bağlı dü­zensiz âdet kanamalarının tanısında önemli ipuçları verir.

Gebeliğin gidişi de progesteron öl­çümüyle izlenir. Normal bir gebelikte yapılan seri ölçümlerde hormon mikta­rının gebelik haftasıyla orantılı olarak artması gerekir.

Normal Değerler

Kandaki progesteron düzeyi âdet dö­nemlerine göre büyük dalgalanmalar gösterir. Âdet çevriminin ilk yarısın­da değerler oldukça düşüktür ve 0,3-1,5 ng/ml (ng: nanogram [bir gramın milyarda biri]) arasındadır. Ama yu­murtlama gerçekleşince ve sarı cisim oluşmaya başlayınca hızla artarak 2,5-28 ng/ml gibi yüksek değerlere ulaşır. Âdet kanaması başlayınca hız­la düşmeye başlar. Gebelikte kandaki progesteron düzeyinde 10. haftadan başlayarak hızlı bir artış görülür. Bu artış gebeliğin 36-38. haftalarına de­ğin devam eder. Yükselme döneminde progesteron düzeyi 40 ng/ml’den 270 ng/ml’ye kadar çıkar.

Erkekte, daha önce değinildiği gibi böbreküstü bezinde üretilen hormon ne­deniyle, 0,3-0,8 ng/ml progesteron ve 0,38-1,42 ng/ml pregnandiol düzeyleri saptanır.

Anormal Değerler

Kandaki progesteron düzeylerini yo­rumlarken, yaş durumunu ve âdet dö­nemlerini dikkate almak gerekir. Ergen­likten önce ve menopozdan sonra yu­murtlama olmadığından, kandaki pro­gesteron düzeyinin düşük çıkması nor­maldir. Cinsel olgunluk çağında bulu­nan düşük düzeyler ise yumurtalıkları ilgilendiren bir hastalığı düşündürür. Bu durum yumurtalıkların hiç gelişme­diği Turner sendromu gibi doğumsal bir hastalıktan ya da yumurtlamanın gerçekleşmediği düzensiz âdetlerden kaynaklanabilir. Aynı zamanda östrojen azlığı da varsa, yumurtalığı doğrudan ilgilendiren bir durum (örneğin, bu böl­geye ışın tedavisi uygulanması nede­niyle yumurtalıkların hasar görmesi) ya da hipofiz bezindeki hasar sonucunda yumurtalıkların yetersiz çalışması söz konusu olabilir.

Progesteron fazlalığı gebelik^ gibi doğal bir olayla ortaya çıkmamışsa, ad-renogenital sendrom gibi kalıtsal bir hastalığa ya da Cushing sendromu gibi sonradan oluşmuş bir böbreküstü bezi işlev bozukluğuna bağlı olabilir. Bu du­rumda progesteron fazlalığı çok belir­gin değildir; daha çok kortizon fazlalığı vardır. Klinik tablo kortizon ve bazı hormonların (aldosteron ve testosteron) fazlalığına bağlıdır.

Gebeliğin izlenmesinde progesteron ölçümleri önemli bilgiler sağlar, ama Östriol düzeyi daha önemli ipuçları verir.