HAVA KESECİKLERİNİN MİKROSKOBİK YAPISI: Hava kesecikleri aslında birbirlerinden ince. duvarcıklarla ayrılan hava boşluklarıdır. Hava kesecikleri arasındaki bu duvarcıklara
“Alveoller arası septum” ya da “Alveol septum-ları” denilmektedir. Alveol ssptumlarının İçinde çok yaygın bir kılcal damar ağı bulunur. Hava keseciklerinin duvarları içindeki kücal damar ağına gelen oksijenden fakir karbondioksitten zengin kan taşıdığı karbondioksiti hava keseciği içine verip, yerine kesecik içindeki oksijeni alır ve böylece temizlenmiş olur. Alveol septumlannın içinde bu yaygın kılcal damar ağı, dışarıdan bağ dokusuyla sarılmıştır. Alveol septumlarının hava keseciğinin iç boşluğuna bakan yüzeyleri “Alveol epiteli” denilen epitel hücreleriyle örtülmüşlerdir. Başlıca iki eşit alveol epitel hücresi bulunur. “Tip I alveol epitel hücresi” denilen hücreler birbirlerine sıkıca tutunmuşlardır. “Tip II alveol epitel hücresi” denilen hücreler “Sürfaktan” adlı bir madde salgılarlar. Kimyasal olarak fosfolipid yapısında olan bu medde, hava keseciklerinin yüzey gerilimlerini kontrol eder ve onların sönmesine engel olur. Bazı yeni doğan çocuklarda bu madde yeteri kadar bulunmaz ve “Hiyalin membran hastalığı” (respiratory distress syndrome) denilen hastalığa neden olur. Bu çocuklar solunum güçlüğü çekerler ve bazıları bu nedenle yaşamlarım yitirir. Hava keseciklerinin iç yüzünde “Alveol fagositleri” denilen hücreler de bulunur. Bu hücreler kanın ve bağ dokusunun makrofaj hücrelerinin akciğerlerde bulunan çeşitleridir. Diğer makrofaj lar gibi bu hücreler de, yani “Alveol fagositleri” de mikropları, yabancı veya ölü hücre artıklarını yutarlar. Onları bir yandan sindirirken, diğer yandan da lenf bezlerine taşırlar. Bu hücrelerin önemini şu örnekle vurgulayalım. Özellikle kentlerdeki kirli havada yaşamak şanssızlığına uğrayan kişiler, her nefes alışlarında akciğerlerinin derinliklerine kadar soludukları kirli havada bulunan tozların hava keseciklerine kadar ulaşmış olanlarını alveol fagositler yutarak akciğerlerden uzaklaştırırlar. Öyle ki bu hücreler olmazsa akciğerler solunum yapma olanağını kaybedecektir. Bu da gitgide ağırlaşarak bir solunum güçlüğü biçiminde yaklaşan ölüm demektir.
Özellikle sol kalp yetmezliğinde, akiğerlerde bir kan göllenmesi olayı gelişir. Akciğerlerde gölle-nen kanın özellikle alyuvarları, alveol septumla-rındaki kılcal damarlardan dışarı çıkarlar. Akciğerin alveol fagositleri bu hücreleri yutarlar. Alyuvarları yutmuş olduklarından alveol fagositleri kırmızı bir renk alırlar. Bu hücrelerin bir bölümü daha sonra balgam içinde aülır/f Renkleri kırmızı olduğu için de balgama kirimi^ lekeli bir görünüm verirler. Alyuvarları yutmuş olan bu alveol fagositlerine “Kalp yetmezliği hücreleri” denilmektedir.