Psikastenik Nöroz
PSIKASTENIK NÖROZ: Psikatenik; zorıu fikirler (obsesyon), korkular (fobi) ve ahkonula-mayan davranışlar (kompulsiyon) hastalığıdır. Bu hastalarda kendilerini bir türlü kurtaramadıkları saçma düşüncelere, korkulara ve bozuk davranışlara rastlanır.
Psikasteninin biiinçaltındaki çatışma ve komplekslerin, hastalardaki irade zayıflığı nedeniyle yukarıda değindiğimiz psikastenik belirtüer biçiminde kendilerini ortaya koymalarından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Psikastenik belirtiler genellikle 20 yaş dolaylarında ortaya çıkmaya başlar. Hastahk genellikle tedaviye dirençli ve müzmin , [kronik] seyreder. Kişilik olarak bu hastaların çalışkan, zeki, dikkatli, sorumluluklarının bilincinde, çekingen ve yarışçı oldukları görülür. Çok gelişmiş, aşırı derecede cezalandırıcı bir süperegoları vardır. Belki de kişiliklerindeki irade zayıflığının oluşmasına, bu aşırı süperego baskısı katkıda buhınu-yordur. Psikastenik hastalar her ne kadar gün içinde korkular, zorlu, saçma fikir ve davranışların etkisinde sürekli tedirgin yaşarlarsa da, uykularında herhangi bir bozukluk görülmez. Yatağa girdiklerinde gün içindeki korkularından uzaklaşmışlar, adeta huzura kavuşmuşlardır. Fakat sabah uyanır uyunmaz yeniden korku ve sıkıntıların pençesine düşerler. Zorlu fikirler (obsesyon),psikasteninin en özgün bulgularından biridir. Hastalar saçma olduklarını bildikleri halde, bazı fikirlere saplanmışlardır. Bu fikirlerden kurtulmak için çaba harcarlar, fakat bu çabalar sonuçsuz kalır, örneğin, hasta kısa bir süre sonra Ölecekmiş düşüncesine saplanır ya da dua ederken aklına açık saçık düşünceler gelir ya da düşüncelerini sayısız mistik sorularla oyalar ve bunlara bir türlü yanıt bulamaz.
Kompulsiyonlar ise hastanın, onları yapmaktan kendisini bir türlü alıkoyamadığı davranışlardır. Hasta bu davranışların saçma, yanlış ye hatta bazılarının suç olduğunu bilmektedir. Örneğin, bazı kişiler belirli şeyleri kendilerine uğur ya da uğursuzluk sayarlar. Örneğin, evden her çıkışlarında kapıya iki kere vururlar ve eğer bunu unutacak olsalar günlerinin kötü geçeceği düşüncesindedirler. Bazı hastalar ise sayılarla uğraşırlar örneğin, herhangi bir caddedeki dükkanları, dükkanlardaki vitrinleri, vitrinlerde-ki mankenleri saymadan edemezler. Çeşitli sayılan birbiriyle toplayıp çarpma ve bu gibi matematik işlemleri durmaksızın yinelerler. Bazı hastalar ise aşırı bir simetri düşkünüdürler (simetromani), her şeyin simetrik olmasını isterler. Çalma hastalığı (kleptomani) da psikastenik hastalardandır. Bu kişiler gereksinim duymadıkları halde, çalma duygularını yeneme-yip birçok şeyi çalarlar. İmpuisiyonlar içinde en son olarak dipsomanilerden söz edeceğiz. Bu hastalar çoğu kez alkolik olarak değerlendirilirler.
Dipsoman bir hasta yalnız alkole değil, içilebile-cek herhangi bir şeye tutkundur. Hastalık krizi geldiği zaman hast» içilecek ne olursa olsun o an içmek ister; krizi geçene kadar. Dipsomani nöbeti gece geldiğinde ve hasta evinde içecek bir şey bulamazsa evinden dışarı fırlar ve içebileceği bir şeyler arar. Dükkanlar kapalı ise, bildiği bir dükkanın kilidini kırarak içeri girmeye çalışır, bulduğu içki şişesinin ise kapağını açmaya çalışmadan şişenin ağzını kırıp içmeye başlar. -.
Hasta herhangi bir içkiyi kriz sırasında peş peşe içerken büyük bir keder, tedirginlik ve hatta utanç içindedir. Hastalar genellikle başkalarının gözünden uzakta içmeye çalışırlar. Halbuki alkolikler, yalnız alkollü içkilere tutkundurlar. Gece içki bulamadıklarında sabahı beklerler ve içkilerini içerken gayet rahattırlar. Bir genelleme yapılacak olunursa, alkolik, alkollü içkisini keyifle ve bardaktan içer, halbuki bîr dipsoman herhangi bir içkiyi ızdırap içinde, peşpeşe ve “şişeden içer.
Psikasteninin bir diğer görülüş biçimi ise anlamsız saçma korkulardır (fobi). Hasta korkusunun anlamsız olduğunu bilir. Ondan kurtulmak ister, fakat bir türlü bu korkulardan uzaklaşa-maz. Psikastenik korkuların oluşum mekanizması bilinçaltı savunma mekanizmalarından olan “Deplasman” (yer değiştirme) ile açıklanır. Buna göre hasta bilinçaltındaki psikolojik çatışmasını bilinç düzeyindeki korkularla yer değiştirerek ortaya koyar. Çeşitli korku türleri vardır, biz burada yalnız bazılarını vereceğiz. Akrofobi – yüksekten korkma Agorafobi – meydandan açıklıktan korkma Klostrofobi – kapalı yerlerden korkma Jinekofobi – kadından korkma Grafofobi- yazıdan korkma Hidrofobi – sudan korkma Hematofobi – kandan korkma Logofobi – konuşmaktan korkma Mizofobi – kir ve tozdan korkma Nozofobi – hastalıktan korkma Fotofobi – ışıktan korkma Talasofobi – denizden korkma Tanatofobi – ölümden korkma Zoofobi – hayvandan korkma
Burada mizofobiden kısaca söz edelim. Hastalar hem kirli olmaktan korkuyorlardır, hem de kirli olduklarına ilişkin zorlu bir fikir [obsesyon] taşıyorlardır. Bu hastaların durmaksızın defalarca yıkandıklarını, kirlenme korkusuyla hiçbir yere dokunmadıklarını ve hatta banyodan hiç çıkmadıklarını görebiliriz. Bu davranışların temelinde hastanın bilinçaltında yatan bir suçluluk duygusu en sık rastlanan nedenlerdendir.’ Korkular konusunda son olarak şunu söyleyelim. Korkular doğal biçimleriyle herkeste rastlanabi-len ve kişinin savunmasını amaçlayan davranış biçimleridir. Bunlar kişinin yaşamını etkileyecek düzeylere ulaştıklarında, hastalık olarak değerlendirilirler.
Günlük yaşamda en sık rastlanan psikastenik belirtilerden biri de “Tereddüt obsesyomı”dur. Hasta çoğu hareketlerinde tereddüt içindedir.
Sobayı söndürüp söndürmediğini, sokak kapısını kapayıp kapamadığını, havagazını söndürüp söndürmediğini, ütüyü prizden çekip çekmediğini kesin olarak bilmiyordur. Bu işlemleri sık sık kontrol eder. Aslıda bütün bu işlemler, gereği gibi hasta tarafından yapılmıştır, çünkü bu işlemlerin çoğu beyin tarafından otomatik olarak gerçekleştirilir. Bu hastalar tereddütlerinde o kadar ileri giderler ki, örneğin evinden dışarı çıktığında, belki de henüz caddeye bile çıkmadan birkaç kez evine geri dönüp kapısını kontrol eder, fakat birkaç adım sonra yeniden tereddüt etmeye başlar ve böylece hasta bir türlü evinden uzaklaşamaz.
Psikastenilerin tedavisi, uzun süreli psikanalitik tedaviyle gerçekleştirilir, fakat daha önce de belirttiğimiz gibi bu hastalık tedaviye oranla dirençli, müzmm seyreden hir rahatsızlıktır.<