Zihinsel Yetenek Yönünden Yaşlılığın Değerlendirilmesi
ZİHİNSEL YETENEK YÖNÜNDEN YAŞLILIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Yaşlılığın zihinsel açıdan incelenmesi, sınırları çok geniş bir konudur. Çünkü yaşlanma bireyin öğrenme, bellek, problem çözme ve entellektüel yapısını etkilemektedir. Unutkanlık ve karıştırma gibi olguları bu kapsamın dışında bile bıraksak, yine de özetlenmesi oldukça güçtür. Yaşlılığın zihinsel açıdan bir değerlendirmesini yapabilmek için, bireyin tüm yaşam sürecini bir bütünlük içerisinde değerlendirmek zorundayız. Çünkü gelişimin erken aşamalarında ileriye yönelik büyük birikimler ortaya çıkmaktadır. Bu tür bir yaklaşım bize insan yaşamını gençlik ve yetişkin faz olmak üzere ikiye ayırabilme kolaylığım sağlar. Gençlik döneminin fiziksel ve zihinsel yönden değerlendirilmesi, üzerinde en fazla durulmuş konudur. Sperm ile yumurta hücresinin birleşmesiyle başlayan bir dizi karmaşık yapılı genetik etkileşimler ya da bir program sonucu fiziksel yapı oluşur. Bu konuda gidilecek yol belirlidir, fakat nicel değişmelerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkan yapının farklı oluşu, olayın dinamik yapısını yansıtmaktadır. Yaşamın ilk döneminde gelişim normal olursa vücudun fiziksel yapısında ortaya çıkan değişmelerin yanı sıra zihinsel yeteneğimizi artıracak, sosyal ve entellektüel yönümüzü de geliştiririz. Bu erken dönemdeki gelişimiz, hareket, konuşma, tanıma ve cinsel gelişim gibi, ne kadar normal sınırlar içerisinde oluşmuşsa, bunun üzerine kurulacak olan gelecek de o derece sağlıklı olur. Bu temel yaklaşım hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Birinci aşama gelişimini tamamlayan birey, bir sonraki aşama olan erişkin döneme geçer. Bu dönemde biyolojik gelişmemiz yavaşlar ve gerileme yönüne geçer. Bu değişim yaşlanma sürecindeki sosyal ve psikolojik değişimleri de birlikte getirir. Yetişkin dönem aşamasında da unutulmaması gereken önemli bir temel nokta ise, bu dönemin sürekli bir değişim aşaması olduğudur. Bu dönemdeki ölçütler ilk dönemdeki kadar belirgin değildir, öznel değer yargılarını taşır. Yetişkin dönemde bireyin biyolojik yaşını sapta-yabilme olanağı yok denilebilecek düzeyde olduğundan, nesnel ölçüt olarak kronoljik yaş esas olarak alınmaktadır. Normal olarak yaşlanmanın zihinsel yeteneği üzerindeki etkilerini şöyle belirleyebiliriz; zihinsel işlemlerin yürüyüş hızlarında göreceli bir gerileme, entellektüel sorunlara özgün ve yaratıcı çözüm yollan bulma yeteneğinde gerileme, belirli bir yaştan sonra hata yapma oranının artması ve beyinde oluşan hasarları önlemede hassas deneylerde hataların oluşması. Yaşlanmanın yarattığı etkilerin bir ölçüsü olarak “Farklılık” teriminin kullanılması da yanlış bir yaklaşımdır. Çünkü birbirleri ile karşılaştırılan bireylerin gelişimlerinde ve içerisinde bulundukları koşullarda eşitlik yoktur. Bu konuda genellemeler yapmak, kesin sonuçlara ulaşmak olanaksızdır. Çünkü insanoğlunu deney hayvanı gibi tüm yaşamı boyunca laboratuvarda, eşit koşullar altında incelemenin olanağı yoktur. İnsanoğlu zihinsel yeteneğini sürekli geliştirebilir. Kuramsal olarak bir ayırım yapacak olursak, 4 grup ortaya çıkar: Erişkin yaşamlarında da zihinsel yeteneklerini geliştirenler, erişkin döneme vardıklarında zihinsel yetenekleri en yüksek değere ulaşanlar, erişkin dönemde bu yeteneği sabit tutanlar ve erişkin dönemde zihinsel yeteneğini geriletenler.
Öğrenme ve hatırlama yetenekleri üzerinde yaşlanmanın etkisini tanımlamak oldukça güçtür, çünkü öğrenme olayı birçok biçimlerde gerçekleşebilir ve hatırlamayı etkileyen sayısız etken vardır. Yaşamın erişkin döneminde zihinsel etkinliğimizi geliştirebilmemiz için ‘ ‘Koşulları” iyileştirmemiz gerekmektedir. Yaşlanma süreci içerisinde insanoğlunun zeka ve yeteneklerinin ölçülebilmesi, somut değerlerle tanımlanabilmesi son derece güç ve karmaşık bir sorundur. Fakat zihinsel gelişme düzeyimizin sosyal ve psikolojik yaşantımızdaki etkinliklerimizi belirleyici bir öğe olduğunu da yadsıyamayız.