Yaşlanma ve Kanser

YAŞLANMA VE KANSER: Yaşlanma iie kanser gelişme tehlikesi arasındaki ilişki oldukça karmaşık bir özelliktedir, Bu konudaki tsaıes soru, tümör oluşumunun yalanmanın bir parçası mı olduğu, yoksa birlikte yürüyen iki ayrı olay mı olduk] arıdır.


İlk bakışta kanser olgusunun yaşlanma ile paralel bir artış gösterdiği ve benzer yolları izlediği görülür. Fakat olaya daha yakın açıdan bakınca ve değişik tip tümörler için ayrı ayrı değerlendirmeler yapıldığında gerçeğin daha farklı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin prostat karsinomunda, tümör sıklığı 50 yaşından sonra artmaya başlamakta ve 80 yaşına kadar hızla artmaktadır. Klinik olarak da prostat kanseri erkeklerin % 15′ini etkilemektedir.

Diğer tip tümörlerde de genellikle prostat tümöründe olduğu gibi, yaşa göre dağılım grafiğini görmek olasıdır, fakat bu grafiğin özelliği farklı tümör türlerinde, farklı yaşlarda değişmektedir.



Tümör olgusunun yaşlanma sürecinin bir parçası olmadığı yönündeki görüşlerin dayandığı gerçek ise, farklı tömür tiplerinin farklı hayvan türleri arasında yaşlara göre dağılım sıklığı açısından büyük değişkenlik göstermesidir. Lösemi ve lenfoma tipleri birlikte değerlendirildiğinde, hayvan türlerinin çoğunda yaygın oldukları görülür, fakat tümör açısı geniş tutularak çeşitli lösemi türleri incelendiğinde, türler arasında farklı bir dağılım gösterdikleri saptanır. Örneklemeleri uzatmak olasıdır, fakat sonuç olarak söylemek gerekirse yüksek yapılı memeli organizmalar için istatistikler, kanser olgusunun yaşlanmanın bir bölümü olduğu yönünde somut bir kanıt almadığını göstermektedir. Bu gerçek oldukça sevindiricidir. Çünkü kanserin kendi başına çözümlenebilecek bir sorun olduğu ortaya çıkmaktadır. Eğer yaşlanma sürecinde kaçınılmaz bir gelişme olsaydı, çözümü çok daha güç bir sorun olacaktı. Habis tümörler için yaşlanma olgusu ile somut bir ilişki kurulamazken, selim tümörler için tam tersi söylenebilmektedir. Bu gerçeğin sevindirici yanı da, selim tümörlerin habis dönüşümler göstermemesidir. Eğer habis tümörlerin oluşumu yaşlılık sürecinden bağımsız bir olguysa, neden orta ve ileri yaşlarda gençlere oranla daha fazla rastlanılmaktadır sorusu da ister istemez zilınimizi kurcalamaktadır. Bu soruyu yanıtlamak için çok sayıda yaklaşımda bulunulabilir; immünolojik denetleme mekanizması ya da diğer immünolojik mekanizmalar, hormona! düzensizlikler gibi. Bu olasılıkların yanına bir de hücrelerin yaşlandığında kanser oluşumuna daha duyarlı olabileceklerini ekleyebiliriz. Bu yeni olasılığı kanıtlayacak bazı bulgular saptanmıştır, fakat tümüyle bir açıklama olabileceği henüz tartışmalıdır.