Tümörlerin Tedavi İlkelerine Genel Bir Bakış
TÜMÖRLERİN TEDAVİ İLKELERİNE GENEL BİR BAKIŞ: Günümüzde tümör tedavisi, tümör hücrelerinin organizmadan uzaklaştırılması, uzaklaştırılmayanlarm ise öldürülmesi ilkesine dayanır. Herhangi bir tümörün yayılma derecesinin bilinmesi, etkin bir tedavinin sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. Uluslararası Kanserle Savaş Derneği (UICC), tümörlerinin vücutta yayılışlarını üç ölçüte göre saptama yolunu önermiştir.
Günümüzde UİCC’nin bu önerisi kullanılmaktadır. Ölçütler sırasıyla şunlardır:
1) Tümörün çıktığı organdaki yayılma derecesi. Bu ölçüt kısaca “T” harfi ile gösterilmektedir.
2) Tümörün bölgesel lenf bezlerine yayılma durumu. Bu ölçütse kısaca “N” harfi ile gösterilmektedir.
3] Tümörün kaynaklandığı bölgeden uzak dokulara metastaz, yani sıçrama yapması. Bu da kısaca “M” harfi ile gösterilmektedir. Yukarıda belirttiğimiz derecelemeye kısaca “TNM” sistemi adı verilmektedir. TNM sistemi, uygulanacak olan tedavinin yöntemini belirlemekte yarar sağladığı gibi uygulanmakta olan çeşitli tedavi yöntemlerinin birbirleriyle karşılaştırılmasını da sağlamaktadır.
Tümörler; “Cerrahi”, “Işın tedavisi” (radyoterapi). “İlaç tedavisi” (kemoterapi) “İmmunote-rapi” yöntemlerinden bir ya da birkaçıyla tedavi edilmektedir.
Cerrahi tedavi, günümüzde en emin olanıdır. Bu yöntemle tümör, olabildiğince tam bir biçimde bulunduğu bölgeden çıkarılmaya çalışılır. Cerrahi tedavi, şuurları belli ve kapsüllü selim tümörlerde kesin bir etki gösterir. Fakat tümör hücreleri çevre dokuları istila etmişse ya da lenf yollarıyla ya da kan dolaşımıyla uzak bölgelere yayılmışsa, cerrahi tedavi bu gibi durumlarda tek basma yetersiz kalmaktadır. Herhangi bir kanser hastasının ameliyat edilip edilmemesine, o kanserin TNM sistemine göre vücutta ne derecede yayılmış olduğuna bağlıdır. Işın tedavisi, günümüzde gün geçtikçe daha fazla önem kazanan bir tedavi yöntemi durumuna yükselmektedir. Bu tedavi yönteminde röntgen ygıtları, radyum gibi doğal radyoaktif maddeler ya da yapay olarak radyoaktifle ştirilmiş maddelerden (radyoizotoplar) yararlanılmaktadır. Habis tümörlerin ışınla tedavisi, onların bu ışınlara normal dokulardan daha dayanıksız olmaları özelliklerine dayanır. Işına karşı duyarlık kanser hücresinin farklılaşma derecesinin azlığıyla orantılıdır. Işınlar belli bir doza kadar tedavi edici etkiye sahiptirler. Ancak bu dozlar aşıldığında, bu etki tersine dönerek kanserleştirici özellik kazanmaktadırlar.
Işın tedavisi tek başına kullanılabildiği gibi cerrahi tedavi ya da kemoterapiyle birlikte kullanılabilir. Örneğin ameliyat edilemeyecek kadar büyük olan bir tümör, ışın tedavisiyle küçültüldükten sonra cerrahi tedaviye alınabilir. Buna preopera-tif radyoterapi denilmektedir. Bazı vakalardaysa cerrahi girişimle çıkartılan tümör bölgesine, canlı kalması olası tümör hücrelerini öldürmek amacıyla ışın tedavisi yapılarak nüks engellenmeye çalışılmaktadır. Erken evre tümörlerin bazı tiplerinde cerrahi + radyoterapi ya da yalnız radyoterapiyle uzun remisyon süreleri ve hatta şifa elde edilebilmektedir. Cerrahi sonrası uygulanan bu ışm tedavisi yöntemi “Postoperatif radyoterapi” adını alır.
Radyoterapi paliatif amaçla da kullanılmaktadır. Ağrı dindirici etkisinin yanında vena kava superi-ora, medulla spinaîise ve beyine tümör basısı durumlarında acil tedaviyle hayat kurtarıcı olmaktadır.
Radyoterapiye en duyarlı organlar lenfoid, hema-topoetik doku, intestinal epitel, över follikülleri, spermatogenetik epiteliumdur. Özofagus, orofa-rinks, mesane, deri epitelleri daha sonra kolon epiteli, tiroit, kemik ve akciğer dokusu sırayla daha az duyarlıdırlar. Immunoterapi; bazı virütik enfeksiyonların kanser hastalarında hastalık gidişini durdurduğunun gözlenmesinden sonra gittikçe önem kazanmıştır.