condition
i. 1. şart, koşul: It´s one of the conditions of the agreement. Anlaşmanın şartlarından biri. What are living conditions like there? Oradaki hayat şartları nasıl? 2. hal, durum: This house is not in very good condition. Bu evin hali pek iyi değil. 3. sağlık durumu: He´s in good condition. Sağlığı yerinde. This player´s in great condition. Bu oyuncunun kondisyonu çok iyi. Does she have a heart condition? Kalbinden mi rahatsız?/Kalbi mi var? What do you think of his mental condition? Onun akli durumu hakkında ne düşünüyorsun? f. 1. şartlandırmak, koşullandırmak. 2. etkilemek: Such teachings will condition his attitude to life. O gibi öğretiler onun hayata bakışını etkileyecek. 3. (oyuncuyu) iyi bir kondisyona getirmek. 4. (birini) (belirli bir duruma) getirmek: You can´t condition him to accept that. Kendisini onu kabul edecek duruma getiremezsiniz.