dash
f. 1. hızla koşmak: She dashed to the child´s rescue. Çocuğun imdadına koştu. 2. hızla ilerlemek, atılmak, fırlamak: I dashed to the window but saw nothing. Pencereye fırladım ama hiçbir şey görmedim. 3. vurmak, çarpmak, kırmak, parçalamak: He dashed down his broken weapon. Kırık silahını yere vurdu. He dashed the chair to pieces against the wall. Sandalyeyi duvara vurup parçaladı. 4. atmak, fırlatmak. 5. sıçratmak. 6. (umudunu) kırmak, suya düşürmek. 7. karıştırmak, katmak. i. 1. ileri atılma, fırlama, hamle. 2. az bir miktar, bir tutam. 3. kısa mesafe koşusu. 4. canlılık, enerji. 5. tire, çizgi.