deep Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • deep
    s. 1. derin. 2. anlaşılmaz. 3. şiddetli, ağır. 4. koyu (renk). 5. kalın, boğuk, pes (ses). z. into 1. derinlerine kadar; derinliklerine kadar: It sank deep into the water. Suyun dibine battı. 2. (gecenin) büyük bir bölümünde: They talked deep into the night. Gecenin büyük bir bölümünü konuşarak geçirdiler.
  • deep in debt
    borca batmış.
  • deep in thought
    derin düşünceye dalmış.
  • deep sea
    derin deniz.
  • deep trouble
    vahim bir durum.