do Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
dof. (did, --ne) 1. yapmak. 2. etmek. 3. başa çıkmak, başarmak. 4. bitirmek, tamamlamak. 5. hazırlamak. 6. davranmak. 7. yetmek. 8. becermek. 9. yetişmek. 10. düzenlemek. 11. (belirli bir mesafe) katetmek. 12. çözmek. 13. (bulaşık) yıkamak. yardımcı f. 1. Özellikle soru cümlesi veya olumsuz cümle kurmak için bir başka fiille birlikte kullanılır: Where does she live? O nerede oturuyor? He didn´t go to school. Okula gitmedi. Did you like my new bicycle? Yeni bisikletimi beğendin mi? 2. Bir başka fiili vurgular veya anlamını pekiştirir: I really do like animals. Hayvanları gerçekten severim. Do come! N´olur gel! 3. Bir başka fiil yerine kullanılır: She speaks Spanish better than her father does. İspanyolcayı babasından daha iyi konuşur. “You tripped me up.” “No, I didn´t.” “Bana çelme attın.” “Hayır, atmadım.” “Lock the front door.” “I´ve already done it.” “Ön kapıyı kilitle.” “Kilitledim bile.”
-
do a food justicebir yemeğin hakkından gelmek.
-
do an implanttıb. implantasyon yapmak.
-
do away with1. -i ortadan kaldırmak, -i yok etmek. 2. -i öldürmek, -i ortadan kaldırmak.
-
do badlydurumu kötü olmak.
-
do disservice to(bir kimseye, ülkeye v.b.´ne) zarar vermek.
-
do honor to-i şereflendirmek, -e şeref kazandırmak.
-
do inargo öldürmek.
-
do justice1. adil bir şekilde davranmak; adalet dağıtmak. 2. to (bir şeyi) gerektiği gibi yapmak: That painting doesn´t do justice to the valley´s beauty. O tablo vadinin güzelliğini yeterince aksettirmiyor.
-
do o.s. justiceher zamanki performansı göstermek: He didn´t do himself justice in the concert last night. Dün geceki konserde her zamanki performansını gösteremedi.
-
do o.s. upk. dili süslenmek, süslenip püslenmek.
-
do one´s bestelinden geleni yapmak.
-
do one´s bestelinden geleni yapmak.
-
do one´s damnedestelinden geleni yapmak.
-
do one´s dutygörevini yerine getirmek.
-
do one´s hairsaçlarını düzeltmek, saçını yapmak.
-
do one´s own thingk. dili başkalarına pek aldırış etmeden kendi seçtiği bir yolda gitmek.
-
do one´s shoppingalışverişini yapmak.
-
do one´s stuffk. dili marifetini göstermek.
-
do one´s utmostelinden geleni yapmak.
-
do over againyeni baştan yapmak.
-
do penancebir günahı bağışlatmak için papazın önerdiği kefareti yerine getirmek.
-
do s.o. a dirtk. dili birine kahpelik etmek; birine kalleşlik etmek.
-
do s.o. a favorbirine bir iyilik etmek/yapmak.
-
do s.o. an injusticebirine haksızlık etmek.
-
do s.o. dirtk. dili birine kötülük etmek.
-
do s.o. goodbirine iyi gelmek.
-
do s.o. justicebirinin hakkını vermek, birine hakça davranmak.
-
do s.o. proudk. dili 1. birini çok iyi ağırlamak. 2. birine gurur vermek.
-
do s.t. behind one´s backbirinden gizli yapmak.
-
do s.t. in secretbir şeyi gizlice yapmak.
-
do s.t. the hard way(daha kolay bir çözüm varken) bir şeyi zor bir şekilde yapmak.
-
do s.t. unbeknown to s.o.birinin haberi olmadan bir şey yapmak.
-
do s.t. with feelingbir şeyi duyarak yapmak: He plays the piano with feeling. Piyanoyu duyarak çalıyor.
-
do the cleaningtemizlik yapmak.
-
do the washing-upİng. bulaşık/bulaşıkları yıkamak.
-
do violence to-i bozmak.
-
do welldurumu iyi olmak.
-
do with1. -i yapmak: What have you done with my book? Kitabımı ne yaptın? 2. (biriyle) baş etmek: What are we going to do with you? Seninle nasıl baş edeceğiz? I don´t know what we´re going to do with that child! O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum. 3. Arzu edilen bir şeyi belirtir: I sure could do with a drink. Şimdi bir içki çok makbule geçer.
-
do without-siz idare etmek.
-
do wrongkötülük etmek/yapmak; suç/günah işlemek.
-
do yeoman serviceçok yardım etmek, çok yardımı dokunmak.
-
Do you have any practical experience?Hiç tecrübeniz var mı?
Türkçe - İngilizce
-
domus. 1. C. 2. do.