drive Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
drivef. (drove, --n) 1. (araba) sürmek, kullanmak: He doesn´t know how to drive a car. Araba kullanmasını bilmiyor. 2. araba ile gitmek: I drive to and from work every day. İşe her gün arabayla gidip geliyorum. 3. araba ile götürmek: I´ll drive you home after the party. Partiden sonra seni arabayla evine götüreceğim. 4. (hayvanları) sürmek. 5. çalıştırmak: He drives his employees much too hard. Personelini çok çalıştırıyor. i. 1. araba gezintisi. 2. cadde. 3. ask. büyük taarruz. 4. ruhb. dürtü. 5. beceri, inisiyatif. 6. mak. işletme mekanizması. 7. bilg. sürücü. 8. bak. driveway.
-
drive a hard bargainsıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek.
-
drive a hard bargainsıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek.
-
drive at... demek istemek, -i kastetmek.
-
drive away/off1. kovmak, defetmek. 2. arabayla uzaklaşmak/ayrılmak.
-
drive back1. arabayla geri dönmek. 2. püskürtmek, geri dönmek zorunda bırakmak.
-
drive byarabayla geçmek; arabayla önünden geçmek.
-
drive into a cornerköşeye sıkıştırmak, kıstırmak.
-
drive madçıldırtmak.
-
drive outkovmak, defetmek.
-
drive s.o. apek. dili birini delirtmek.
-
drive s.o. bananask. dili birini çıldırtmak.
-
drive s.o. to distractionbirini deli etmek, birini deliye çevirmek.
-
drive s.o. to the wall/drive s.o. up against the wallk. dili 1. birini iflas ettirmek; birini iflasa sürüklemek; birini iflasın eşiğine getirmek. 2. birini çok zor bir duruma sokmak, birini köşeye sıkıştırmak.
-
drive s.o. up the wallk. dili birini deliye döndürmek, birini zıvanadan çıkarmak.
-
drive s.o. wild1. birini çıldırtmak. 2. birini çılgına çevirmek, birini çok kızdırmak.