fit 3
f. (--ted, --ting) 1. -e göre olmak, -e yakışmak; -e uygun olmak; -i uydurmak, -i ayarlamak, -in uymasını sağlamak: This job fits you perfectly. Bu iş tam sana göre. The colors don´t fit. Renkler birbirine uymuyor. You should fit your remarks to the educational level of your listeners. Sözlerinizi dinleyicilerinizin eğitim düzeyine göre ayarlamalısınız. 2. in (bir yere, çevreye, gruba v.b.´ne) uygun düşmek/olmak, uymak: He just doesn´t fit in here. Buraya uygun biri değil o. How does she fit into the scheme of things here? Onun buradaki rolü ne? 3. -e uymak, ölçüleri birbirini tutmak: This coat fits you. Bu palto senin ölçülerine uyuyor. The key didn´t fit the lock. Anahtar kilide uymadı. 4. -e yerleştirmek; -e takmak: He fitted the crown onto the tooth. Kuronu dişin üstüne geçirdi. 5. into/in -i programına almak/sıkıştırmak: I´ll try to fit Behramkale into our schedule. Behramkale´yi programımızın içine almaya çalışırım. 6. (into/in) -e yerleştirmek, -e sığdırmak, -e girmesini sağlamak; -e sığmak, -e girmek: Can you fit this into the trunk of the car? Bunu otomobilin bagajına yerleştirebilir misin? No, it won´t fit. Hayır, sığmaz. 7. uymak, tutmak, çelişmemek: He fits your description. Senin tarifine uyuyor o. 8. for (birini) -e hazırlamak, (birinin) (bir şey) için hazır/uygun olmasını sağlamak: The education you get here will fit you for university. Burada gördüğünüz tahsil sizi üniversiteye hazırlar. 9. for (bir şey) için ölçü almak: She fitted him for a new pair of shoes. Yeni bir çift ayakkabı için ayağının ölçüsünü aldı. 10. with (bir giysinin) provasını yapmak: We´ll fit you with the dress tomorrow. Elbisenizin provasını yarın yapacağız. 11. with ile donatmak: They fitted the trucks with new engines. Kamyonlara yeni motor taktılar.